Biz ki İzmir şehriyiz, yangını görmüşüz. Basmane’den Kordon’a tutuşmuş İzmir bir inatla. Mahalleler, sokaklar ve ağaçlar ve kediler ve anılar kaybolmuş. Yangın yemiş bitirmiş bizi. Mücevher gibi uzak ve erişilmez olmuş bir süre İzmirli için gülmeceler. Biz ki İzmir şehriyiz, mübadeleyi görmüşüz. Bizi özleyenlerin evlerine yerleşmişiz memleketlerimizi özleyerek. Ve namuslu, çalışkan ve fakir Selanikliler, Giritliler doldurmuş caddelerini karartma günlerde. Ve sidiklerini yakmışlar 5 numara lambalarında, yiyecekleri mısır koçanı ve süpürge tohumu ve tütün kokusu ve çöp gibi kalmış İzmirli çocukların boynu.

Biz ki İzmir şehriyiz, güzelizdir. Dört üç yanımız kızıl dağdır, denizden batar güneş. Bir şair konuşmuş denizi ve martısına, bir başkası İzmir için yazdığı her şeyi adamış küçüğüne. Sallanmışız depremlerle, ağlamışız bir ton. 28’de iki bin ev yıkılmış ve 49’da bir iki bin daha ve bizim acımızın hakikati çökerken omuzlarımıza, istismar etmişler her şeyimizi. Acımızı hor görmüşler, mani olmuşlar kendi yaramızı sarmamıza. İş o kadar sinirini bozmuş ki insanların, tekzip yayınlamışlar 1928’de İkdam adlı bir İstanbul gazetesine: “O kıyamet tasvirinden başka bir şey olmayan uydurma resim ile birlikte okuyanlar ve bilhassa bunların arasında İzmir ile alakadar olanlar, burada akrabası, ailesi, işleri olanlar şüphe yok ki felaket mıntıkasında ve bizzat felaketin içinde bulunan bizlerden ziyade müteessir olup endişelenmişlerdir. Biz gazete sırf kari peyda etmek ve sırf rakiplerini alt etmek amacıyla kendi öz memleketinin evlatlarına isabet eden bu felaketi bu kadar feci bir şekilde istismar etmemelidir”

Biz ki İzmir şehriyiz, göçleri görmüşüz. Önce köylerinden gelmişiz şehre, bir göz odanın içine. Daha sonrasında Salihli’den, Söke’den, Uşak’tan, Meram ve Beyşehir’den. Doyurmuşuz karnımızı, İzmirli çocuklar doğmuş sokaklarına. Sonra tepelerine şirin ve çarpık ve fakir ve umutlu gecekondular. Hepsi bir İzmir takımının formasıyla uyuyan çocukları olan gecekondular. Yardıma koşmuşlar her felaketinde şehrin, sanki kendileri göçmen değilmiş gibi, bir sonraki göçmenleri hor görenlerin içine gelmiş Basmaneli Suriyeliler. Çimentepe’nin, Altındağ’ın duvarlarına Arap dilinde ilanlar çıkmış. Biz ki İzmir şehriyiz, herkesin göçmen olup herkesin İzmirli olduğu.

İşte böyle arz ederim halimizi İzmirlilerin yüce katına. Mevsimlerinden sonbahardır, 2020’dir. Yine yeniden bir felaket sonrasında yaralarını sarmaya çabalamamıza bıraktılar bizi. Kendi vicdanlarını sanki bir yüz metre koşusundaymış gibi yana yakıla onaranlar, sanki 116 kişi ölmemiş gibi, bir daha ölmesinler diye çabalamıyor. Gözü kanlı, anadan doğma gibi çırılçıplak bir şekilde savunmasız göğsümüz. Sanki kendi battaniyelerimiz bize yetmezmiş gibi, tonlarca battaniye gönderenler, felaketlerimizin yeniden olmasına mani olmamıza engel olacaklar yine. Yine yanacak şehrimiz, yine yıkılacak. Yardım etmek, önlemekten daha büyük rahatlama sağlıyorsa şayet, hiç bir insan konuşmayacak şehirlerden kasabalara yayılmayı, şehrin ovalarını boşaltmak için gereken şeyleri. Yine yapılacak aynı binalar aynı katlarda.

Biz ki İzmir şehriyiz yüce Anadolu halkı, malumun olsun çekeceğimiz acılar…