Aslında hep buradaydılar, hiçbir yere gitmemişlerdi. Belki hayat gerçekten iyilerin ve kötülerin savaşıydı ve bahsedildiği gibi tüm olanlar, tüm duyduklarımız, izlediklerimiz iyilerin sınavıydı. Belki de tüm olanlar, olması gerekenlerdi, insan olması gerektiği kadar iyi ve kötüydü. Kötülüğün her seferinde suratımıza çarpan görüntülerine karşı binlerce cümle bulmak olası iken kurumsallaşmış ve içselleştirilmiş kötüye hala şaşırabilmek, her seferinde bu kadar da olmaz diyebilmek, bu nasıl bir hayat derken yeniden başka bir kötülüğe şaşırabilmenin biteviye döngüsü.

***

Bir ülkenin gündemi; kaybolan kadınlar, öldürülen kadınlar. Bir ülkenin gündemi; altına imza atılmış, kadını koruyan uluslararası bir sözleşmenin kaldırılması. Bir ülkenin gündemi; tecavüze uğrayan, katledilen hayvanlar.

Bir ülkenin gündeminde olmayan; rafa kaldırılmış ve bir türlü çıkartılmayan hayvan hakları yasası. Bir ülkenin gündeminde olmayan; avukatlar ve barolar. Bir ülkenin gündemindeki ivedilikle sorun, baroların seçimlerinin nasıl yapılacağı. Bir ülkenin gündemi; salgın hastalık. Bir ülkenin gündemine alınan konu; bir bilim adamının salgın hastalık hakkındaki görüşleri hakkında soruşturma açılması. Bir ülkenin gündemi; insanların görüşlerini ifade ettiği sosyal platformların denetim altına alınmasına ilişkin yasa hazırlığı. Bir ülkenin olmayan gündemi; köylülerin madene karşı oldukları için yaka paça gözaltına alınması. Bir ülkenin duyulmayan gündemi; şiddete karşı çıkan kadınların şiddet uygulanarak gözaltına alınması.

***

Aramızdalar… Bunları yapanlar zaten aramızdalar. Bunların olmasından beslenenler de aramızdalar. Bunlar olsa da, televizyon ekranlarından adalet dağıtsam diyenler de aramızdalar. Sürdürülemeyecek kör cahilliğin meşrulaştırıcıları da, sertliklerinden ateş çıkaranlar da, açlıktan nefesi kokanlar da hepsi aramızda. Hep aramızdaydılar…

***

Karşı çıkacakmış gibi yapanlar, karşı olacakmış gibi duranlar, karşı çıktığını söyleyenler, bağırarak susabilenler asıl onlar aramızdalar, aramıza karışmışlar.

Ne aramızdan gitmeye, ne de gerçek olmaya niyetleri var gibi. Aramızdalar.

***

O zaman;

Canı cehenneme,

Camlarında parçalanmış cesetler uçarken

Bir iğdiş incelikle çiçekleri sulayanın.

Mutfakla yatak odası arasında

Çarşılarla gövdesi bencillik hırsı

Yılgınlıkla yenilgisi arasında

Dünyayı tüketenin canı cehenneme.[1]

 

[1] Şükrü Erbaş, Canı Cehenneme,