Nasıl bir genç kuşak bizi geleceğe taşıyacak? sorusu ile söze başlamak doğru olacaktır. Arkasından da şu sorulara yanıt bulmak birçok şeyi aydınlatacaktır. Z kuşağı önümüzdeki süreçte ülke yönetiminde söz sahibi olacak mı? Ülkeyi nasıl yönetecekler? Son 10 yılda ülkemize akın akın gelen Suriye ve Afgan genç nüfusun ülke üzerinde etkisi ne olacak? Daha birçok sorular üretebiliriz. Şimdi başlayalım nedir bu kuşaklar…  Yaklaşık üç hafta önce yazdığım “Ev Gençleri” başlıklı yazımda dünyanın en yüksek oranlı (yüzde 31) ev gençlerine sahip olduğumuzu ve sorunlarını açıklamıştım. İşte o bahsettiğim yapı bir açıdan da Z kuşağı gençlerini oluşturmaktadır.

Tarihsel açıdan kronolojik olarak 1925-1946 geleneksel kuşak sonrası, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen akabinde, 1946-1963 bebek patlaması kuşağından başlarsak savaş sonrası azalan nüfus, üretime katılacak emek sermaye ihtiyacı bu kuşağı yaratmıştır. Hatırlarsınız 1960’lı yıllardan itibaren Almanya’nın işgücü ihtiyacını karşılamak için Almanya’ya giden birinci nesil insanlarımız. Sadece bununla kalmadı. İkinci Dünya Savaşı sonrası, dünya iki kutuplu hale geldi. ABD ve SSCB, askeri kanatları ise NATO ve Varşova Paktı. Bu dönemde dünya ülkelerinin çoğu kendilerinin bir kutupta yer almaları veya bu kutupların hakim olanları, ülkeleri kendi himayelerinde bulundurma istekleri, siyasi yönetim biçimlerinin değişimlerinde görülmekte idi.

Bu dönemlerde yani, 1946-1963 yılları arası, bebek patlaması kuşağında emperyalizmin güçlü etkileri ve bunlara karşı mücadele eden ulusalcı ve bağımsız düşünceler arasında sıkı bir mücadele ile geçti. Bu mücadele X kuşağı diye adlandırdığımız, Daha çok risk alma, otoriteleri daha çok sorgulama eğiliminde olmalarının yanında, aile odaklı, kendine güvenen, açık fikirli ve eğlenmeyi sevme özelliklerine sahip, amaç odaklı ve çalıştıkları organizasyonda bir fark yaratmak isteyen, iş ve yaşam dengesine inanan, bütün işleri çalışma günlerine sıkıştırmaya çalışan bir kuşağı temsil etmektedir.

Bunun yanı sıra, sadakat duyguları duruma göre değişen, daha iyi kariyer imkânları arayan, çoklu iş yürütmeye çalışan, yalnız çalışmak isteyen, takdir edilmeye önem veren, tutarlı yönetim politikaları izlemeye çalışan, amaçlarını gerçekleştirmek için ofis politikasını, iş koşullarını değiştirebilen yani bir şeylerin olması için mücadele eden bir kuşaktan bahsediyorum.  Bunların etkileri, ülkemizde ve özellikle Latin Amerika’da, Asya ve Afrika’da görüldü. En ağırlıklı olarak da Küba, Bolivya, Nikaragua, Mısır, Tunus… şeklinde örnekleri çoğaltabiliriz. Dünya’da en belirgin önde gelen isimlerinden Ernesto Che Guevuera…

Bu kuşak dönemlerinde, ülkemizde de bu kuşağın davranışlarının izlenimleri yansıtanların isimleri bugüne kadar aynı hassasiyetle taşınmış ve anılmıştır. Özellikle tam bağımsızlık ruhu ile döneminde etkin olan devletlere karşı “Ne ABD Ne Rusya Tam Bağımsız Türkiye” sloganını şiar edinen 68 kuşağı Deniz Gezmiş’ler ve 78 kuşağıdır. Bunu şu açıdan ifade ediyorum. Kuşak kelimesi aynı dönemde dünyada yaşayanların gelişmelere göre gösterdiği ortak veya benzeri tepkilerdir. Ülkeler durumlarına göre kendi içerisinde iç kuşaklar yaratmışlardır. Tıpkı bizde olduğu gibi 68 kuşağı, 78 kuşağı… Bu kuşak muhabbeti burada kalmadı. Emperyalist devletlerin ortaya çıkardığı özel kuşaklarda olmuştur. Ama bu kuşaklardan biraz farklı olarak belirli bir bölge veya hat üzerinde yaşayan ülkelerin yönetim biçimleri üzerinde yaşatılan etkileridir. Örneğin; Yeşil Kuşak, “Ilımlı İslam” yaratma zihniyeti…

Gelelim diğer bir kuşak olan Y kuşağına; kimilerine göre 1980-1995, bazılarına göre 1980-2000 yılları arasında doğan diye adlandırılan dünya nüfusu. Y kuşağı, siyasi, ekonomik ve teknolojik değişimlerin çok daha hızlı olduğu bir zaman aralığına denk gelmiş ve Z kuşağının alt yapısını oluşturmuştur. Yani Z kuşağına zemin hazırlamıştır. Kısmen Z kuşağını anlamakta ve o kuşağa yatkın hareket etmektedirler. Hatırlarsınız, Amstard bilgisayarlar, 3,5 ve 5,25 KB hafızalı kocaman diskler, takoz gibi antenli telefonlar ile beklentilerini karşılayacak şekilde hız, takım çalışması ve çok yönlü işler olmaması durumunda çabuk sıkılmaları, okullarda önceki kuşaklara göre daha çok zaman geçiren, daha iyi bir eğitim alabilmek için ailesinden farklı şehirlere gitme ihtiyacı hisseden veya önceki kuşaklardan farklı olarak annenin de çalıştığı konumda, oturduğu evde tek başına daha fazla zaman geçiren, (Ev Genci Gibi) önceki kuşaklara göre daha küçük yaşlarda kendi kararlarını vermek ve bir takım işlerini kendileri yapmak zorunda kalan, eğitimi başarının anahtarı olarak gören, düşüncelerini ve hissettiklerini rahatlıkla ifade edebilen, sosyal ilişkileri, Toplumu ve çevreyi sevmeleri, duygusal zekâya sahip olmalarının yanında, takım çalışmalarının etkili birer üyesi olmalarını sağladığını düşünen, gece ve gündüz ailelerinin kendi işleri için hayatlarını nasıl feda ettiklerine şahit olan, aynı yanlışı yapmak istemedikleri için, kazandıkları parayı kendilerine harcamak için zaman ayıran. bu gerekçe ile çalışma hayatında esnek çalışma saatleri, tatil imkânları olmasını bekleyen, çalışma hayatında bulundukları zamanı, iktidar veya iş otoritesinin verdiği işleri sorgulamadan yapmak yerine takdir edildikleri ve ilgilerini işlerde geçirmek isteyen, teknolojiye olan yakınlığı ile bilinen, özellikle 80’lı yıllarda renkli televizyon, 90’lı yıllarda cep telefonları ile tanışan ve akabinde de internet ile tanışan bir kuşak… Yani tampon kuşak, geçmiş ile Z kuşağı arasındaki bağlantıyı ve değişimi, yani uyumlaştırmayı sağlayan kuşaktır. Bu kuşağın sonlarına doğru doğan nüfus için en belirgin örnek ise, teknoloji ve internet aracılığı ile çevreye duyarlı birlikteliğin eyleme dönüştüğü Gezi Parkı olaylarıdır.

Şimdi, önümüzdeki süreçte etkin olacak Z kuşağına gelince, Z kuşağı; Y kuşağından sonra gelen ve Alfa Kuşağı'ndan (2010-2025) önce gelen bir kuşak. Bazılarına göre 1995–2010 yılları arasında doğan bazılarına göre 2000 yılından sonra doğan kişilerden oluşmaktadır. Kişilik özellikleri; bireysel, sorgulayıcı, internet üzerinden sosyalleşen, bilgiye çabuk ulaşması nedeniyle kolayca sıkılabilen, özgüveni yüksek fakat gelecek kaygısı olan, teknolojiyi iyi kullanan, tüm otoritelere karşı koyma isteği güçlü olan, araştıran fakat umutsuz…

Önümüzdeki yıllarda dünyada pek çok ülkede ve pek çok alanda belirleyici durumda olacak, birçok şeye yön verecek, yönetecek kuşak olarak gördüğümüz bu nesil, dünya düzeninden, tüketim alışkanlıklarına, iş yapma biçimlerinden hayat tarzlarına kadar toplumsal bir dönüşüm yaratacak Z Kuşağı pek çok açıdan önem arz etmektedir.

Bu nedenle Z Kuşağını önemlidir ve daha yakından tanımak, daha iyi anlamak için dünya genelinde birçok araştırmalar yapılmaktadır. Ülkemizde de bu konuda ilk ve çok kapsamlı bir araştırma yapılmıştır. Önümüzdeki süreçte yaklaşık 16 milyon Z kuşağından yaklaşık 6 milyon Z kuşağı seçmeni ilk defa oy kullanacaktır. Z Kuşağını anlamak adına ülkede yapılmış en kapsamlı araştırmayla Z Kuşağının mevcut ihtiyaçlarını, eğitime bakış açılarını, iş hayatından ve gelecekten beklentilerini siyasi açıdan farklı bir gözle değerlendireceğiz. Çünkü…

Çünkü dedim, önümüzdeki 2023 genel seçimlerinde, erken seçim olmaz ise, yaklaşık 62 milyon vatandaşımız oy kullanacak. Oy verecekler arasında, son günlerde gündem olan Afgan mültecileri ve Suriyelilere oy kullandırırlar mı bilmem ama yaklaşık seçmen sayısının yüzde 12’si kadar olan Z kuşağı nüfusu kesin oy kullanacak veya kısmen protesto edecek… Bunları zaman gösterecek.

2000-2015 veya 1996-2020 yılları arasında dünyaya gelen Z kuşağı, aynı zamanda “İnternet nesli” veya “Kristal nesil” olarak ifade edilir. Oldukça hırslı olan ve realist düşüncelerle hareket eden Z kuşağı, önceki kuşaklara kıyasla bilgiye daha çabuk ulaştığı ve sağlıklı bir şekilde gelişmeleri değerlendirdiği düşünülebilir. Şöyle açıklarsak daha iyi anlaşılacaktır. Sokakta, geleneksel kuşağın yaşlıları, X kuşağının orta yaş grubu hep kıtlıktan, tüpgaz kuyruklarından bahsettiklerinde, Z kuşağı gençlik hemen, o dönemde Kıbrıs çıkarması ve ambargolardan bahsederek sorunun o dönemdeki iktidara bağlı olmadığını öne sürmektedir.

Z kuşağı, diğer kuşaklara göre hızı daha çok seven ve daha hızlı yaşayan, internetsiz bir dünya düşünemeyen, çoklu görevleri kolayca yerine getirebilen, birden fazla konu ile ilgilenebilmeleri nedeni ile duyu organlarını ve elektronik becerilerini oldukça geniş şekilde kullanan, İnternet kuşağı veya Google kuşağı olarak da adlandırılan Z kuşağı, iş birliğine yatkın, yaratıcı, amaç odaklı, daha az sadık, esnekliğe önem veren ve uluslararası fırsatları kovalamak isteyen bireylerden oluşmaktadır. İletişimin hızlı ve güçlü olduğu, dijital dünyaya doğan bu kuşağın bireyleri, bebek patlaması ve X kuşağının iş dünyasını yavaş yavaş terk etmesi ile birlikte yakın gelecekte yönetimlere ve işgücüne dahil olacaklardır. Dolayısıyla bu kuşağın iş yaşamındaki davranışları önümüzdeki süreçte gözlemlenecek ve değerlendirilecektir.

Z ile ilgili biraz daha bilgi; Z kuşağı ülkemiz nüfusunun yaklaşık % 18 gibi bir oranına sahip olup yaklaşık 16 milyon gibi bir nüfusa sahiptir. Yaklaşık % 60’ı inanç yönünden zayıf veya ilgisiz, % 28.5 gibi bir oranda ateist ve % 15 gibi bir oranı ise muhafazakar yapısı ile inanandır. Tüketici ve tatminsizdir. Genelde yaşlı nüfusu tedirgin etmektedir. Hazır inançlardan bahsetmişken bir gerçeği de vurgulamak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde açıklanan LGS sınav sonuçlarına göre İmam hatip ortaokulundan mezun olan öğrencilerin yüzde 47’si, ortaöğretim (Lise) yaşamına imam hatipte devam etmek istemedi. Sadece % 13’ü imam hatip liselerine devam etmek istedi. Çoğunluğu ağırlıklı olarak Anadolu lisesi, fen ve sosyal bilimler liselerini tercih etti.

İLK SEÇİMLERDE HANGİ PARTİYİ, KİMİ, KİMLERİ DESTEKLEYECEKLER?

Z kuşağı apolitik bir görünüm vermekle birlikte, her şey ile özellikle siyasilerle ve bunların söylemleri ile yakinen ilgilenmektedir. Takım tutar gibi parti tutma görünümü çok çok azdır. İyi bir internet kullanıcıları oldukları için anında Google amca ile iletişime geçerek, nedir ne değildir, doğru mudur sorularına cevap bularak ayakları yere basan, sağlam bilgilerle görüşlerini öne sürerler. Ekranlarda siyasilerin konuşmalarını dinler ve söylenenleri araştırırlar. Bu nedenle ilk seçimlerde kimin onları ikna edeceği değil, doğruları kimin konuştuğu ve projelerinin yapılabilirliğine bakarak karar vereceklerdir.

Sinir bilimi (Nörobilim) teknikleri kullanılarak yapılan çok kapsamlı araştırmalarda; katılımcıların beyin kimyasalları, vücut tepkileri, avuç içi terleme, kalp atışı, göz bebeklerindeki değişimler ve 12 farklı duygu pozisyonları sinir bilim araçlarıyla tespit edilerek aşağıda açıklanan sonuçlara ulaşılmıştır. Bu sonuçları değerlendirirken önümüzdeki siyasi süreçlere etkilerini neler olabilir? Kısa kısa bakalım…

1- Yapılan araştırma da video izlemenin Z kuşağı gençleri için çok önemli olduğunu gösteriyor. Gençler; Youtube, Netflix, Instagram gibi video içerikler sunan platformları yoğun olarak kullanıyorlar. Bu izledikleri ve kullandıkları programlar sayesinde yaşama dair birçok gerçeklerle genç yaşta yüzleştiler. Youtube sayesinde entelektüel, tarih ve coğrafi bilgilerle, son zamanlarda yeniden açılan wikipedia ile anında doğru bilgilere ulaşarak, “İzmir’de havaalanı mı vardı, biz iktidara geldikten sonra açtık”, bizden önce buzdolabı mı vardı gibi yalan ve yanlış ifadelerin yalan bilgi olduğuna saniyesinde ulaştılar. Bu konu da Z kuşağının o ifadeleri kullananlara olan güvenini tersine çevirdi.

2- Oyun dünyasının hızla gelişmesini sağlayan Z Kuşağı, aynı zamanda kendi dünyasının merkezine de oyunu koymuş durumda. Gençlerin büyük çoğunluğu online oyunlar oynamakta ve buna büyük bir zaman harcamakta, İşin ilginç tarafı yapılan araştırma sonucunda; oyunlardaki başarısızlığın gençleri gerçek dünyadaki başarısızlıklardan daha fazla etkilediğini göstermiş. Gençler oyunlarda başarısız olmaktan korkuyor. Gerçek dünyadaki başarısızlıklarsa oyun dünyasındaki başarısızlıklardan sonra geliyor. Oyun, kurgu, strateji vs. gibi yetenekleri gelişen bu kuşak, elde ettiği geçmişte yaşanan bilgilerle, ülke üzerinde ne tür oyun ve kurguların neler olduğunu daha iyi kavramakta, geçmiş yıllarda bu oyun ve kurguları kuran ve yaşatan zihniyetlere sıcak bakmamaktadır. Son zamanlarda yayınlanan karmaşık ilişki ağlarından oluşan Sedat Peker videolarından ders çıkaracakları kaçınılmazdır.

3- Z Kuşağı öğrencileri üniversitede bölüm seçiminin çok önemli olduğunu belirtiyor. Öğrenciler kendi istedikleri bölümde eğitim almak istiyor. Fakat Z Kuşağı kendilerinin bu konuda yeterince iyi olamayacaklarını düşünüp, ileride rahat bir hayat yaşayamayacaklarına da inanıyor. Bu konuda bu görüşlerini destekleyen oldukça fazla örnek var, sayalım % 30 ları aşan üniversiteli işsiz gençler, A-101 lerde asgari ücretle günde 15-16 saat çalışan mühendisler, üniversiteliler, kendileri için iş alanı olacak cumhuriyet değerleri ve fabrikalarının satılması iş alanlarını daralttığını gören Z kuşağı bu ortamı yaratanlara sıcak bakmayacaktır.

4- En önemlisi öğrencilerin çok para yerine, sevecekleri işi yapmak istemeleri. Önceki nesillere göre Z Kuşağının en büyük farkının bu olduğu söylenebilir. Araştırma sonuçları; gençlerin bölümlerini bitirdiklerinde daha fazla kazanacakları ama hoşlanmadıkları işler yerine, yemek ve yaşamak için yeterli paraya sahip olacakları hoşlandıkları işlerde çalışmak istediklerini gösteriyor. Bu sayede kendilerine daha fazla zaman ayırıp sosyalleşmeyi ve gönüllü organizasyonlara katılmayı düşünüyorlar. Bu sonuca göre açıklamamız, üç hafta önce ayrıntılı olarak yazdığım “Ev Gençleri” kavramı ile bizi karşı karşıya bırakıyor. Bu konuda önemli bir söylem de “İş Beğenmiyorlar” deniliyor. Beşerî sermayenin teknoloji yaratacak gücünü, mühendisini A-101 e kasiyer, falan yemek firmasına Moto-kurye olmaya mahkum edersen herhalde mutlu olmayacaktır.

5- Z Kuşağı’nın gelecek kaygısının önceki kuşaklara göre daha yüksek olduğunu görüyoruz. Gelecek kaygısı taşıyan Z kuşağı mensubu üniversiteli gençler bunun yanı sıra önemsiz hissettirildiklerini düşünüyor. Bu kuşağın beklentisi daha toplumcu ve bireyi değerli kılan bir yaklaşım modeli olması. Bireyci yaklaşımın temeli 80’li yıllarda atıldı, Z kuşağı da bunun ortasında kaldı. Üretime katılamayan bu kuşak ev genci durumunda iken kendisini önemsiz hissediyor. Ama yaşananları ve kendisine yaşatılanları çok iyi biliyor. Bu davranışları nedeni ile dünyada da bu kuşağa, geleneksel kuşak gibi sessiz kuşak da deniliyor.

6- Bu kuşağın, Fizyolojik, Güvenlik ve Sevgi İhtiyaçlarının karşılanma oranı % 40-50 aralığında olurken, Saygı Kazanmak ve Kendilerini Gerçekleştirme İhtiyaçları, maalesef % 20’lik bir oranla en az karşılanan ihtiyaçlar olarak ölçülmüştür. Bu da Z Kuşağı gençlerinin saygı kazanmak ve kendilerini geliştirmek konusunda büyük bir isteğe sahip olduklarını gözler önüne seriyor. Bunun özeti ise, biliyoruz ama uygulama alanımız yok ve yaratılmıyor demektir.

7- Sadece siyasette değil eğitim kurumlarında ve hatta ailelerinde bile geleceğe dair motivasyon için kullanılan iddialı sözlere inanmıyorlar… Bu söylemlere karşı antipati geliştirmiş durumdalar. Kendilerine sunulan her söylemin akılcı bir tabana veya projeye oturmasını bekliyorlar.

8- Gençlerin siyaset ve siyasetin işlediği konulara ilgisiz olduğuna dair düşüncelerin ne kadar yanlış olduğunu gözler önüne seriyor. Gençler bu konulara ilgisiz değil. Aksine kendileri ile ilgili karar mekanizmalarının bizzat içerisinde olmak istiyorlar. Ancak siyasi sistemin buna elverişli olmadığını düşünüyorlar. Yani siyasi sistemin gençliği bu karar mekanizmasından sistematik olarak uzaklaştırdığı inancındalar. Meclisin ve partilerin yaş ortalamasını buna örnek olarak gösteriyorlar. Partilerde seçilmişlik hakkı elde eden birkaç gencin mevcut yapılara oranına bakarak, elde edilen sonucun adil bir temsil olmadığını savunuyorlar.

9- Z kuşağının siyasi liderlerde ne gibi özellikler olmasını istedikleri hakkında da görüşlerini ifade ettiler.  Bu özelliklerin başında siyasi liderin “Çalışkan ve Güvenilir” olması geliyor. Bunun yanı sıra toplumun refahına önem vermesi, yenilikçi ve mevcut koşulları iyi okuması Z Kuşağı’nın bir liderde olmasını beklediği özellikler içinde yer alıyor. Çalışkan derken “Çalıyor ama Çalışıyor” anlamında ve devlet işlerinin yürütülmesinde ihale yasasında 198 defa değişikliğe gidilmesi değil…

10- Z kuşağının babaları ile olan etkileşimi; anne, kardeş, öğretmen, arkadaş vs. göre 3-4 kat daha pozitif etkilenme olmuştur. Z Kuşağı gençleri babalarından gelen negatif bildirimleri kabul ederken, anneden gelen negatif bildirimlere tepki göstermektedir. Bu sonuç aile içi dengelerle ilgili de ilginç bir gösterge oluyor. Bu konuda en önemli gerekçe, özellikle babasının elde ettiği gelirin paylaşılması, çalışmayan ve gelir elde etmeyen anne, ancak kendine yetebilen kardeşler… bu dengeleri etkiliyor.

Daha çok şeyler yazılabilir, Z kuşağı hakkında, bu bilgileri şu nedenle aktarıyorum, bu kuşak üyeleri evimizin içinde, sokakta, bir AVM de çalışmakta, parklarda, okullarda, eylemlerde ve her yerde gün içerisinde defalarca karşılaşıyoruz, muhatap oluyoruz, tartışıyoruz, öğüt veriyoruz, kınıyoruz…vs. Bu yüzden bu kuşak çok önemlidir.

Yukarıda açıklamıştım, 1945-1963 yılları arası bebek patlaması kuşağında milyarın üzerinde doğum gerçekleşmiştir. Bu kuşağın hayatta kalanları bugün 60-86 yaş aralığındadır. Bu kuşak, X kuşağı ile birlikte, yönetim kademelerinden, iş yaşamından çekilmesi ile bunların yerinin bir kısmını Z kuşağı alacaktır. Yarın değişecek siyasi kadrolarda ve bürokraside yerlerini alacak olan Z kuşağı genlerinde yer alan araştırmacılık ruhu ile son 19 yılda, kendilerine miras olarak bırakılması gereken, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren 70-80 yılda yapılan fabrikaların, üretim tesislerinin ve kuruluşların nasıl haraç-mezat satıldığının gerçek rakamlarına ulaşacaklardır. Bırakın bunların satıldığını, daha da önemlisi, geleceklerinin nasıl borçlandığını göreceklerdir. Yani, hayatlarına birkaç sıfır geride başladıklarını, 15-19-29-49 yıllığına ihale edilen, taahhütlü, kotalı işlerle yapılan havaalanı, şehir hastaneleri, köprüler, yollar, enerji santralleri…vs. Bu borçlarda Z kuşağının başının belası olacaktır. Bu kuşak bunları biliyor, bu yüzden de bu yönetime çok kızıyor, bu yönetimin bir an önce gitmesini istiyor. Son zamanlarda bu kuşak üzerinde yapılan anketlerde, bu kuşağın üyelerini solcu, sağcı, muhafazakâr diye tanımlamak genelde zor olduğunu, melez ve akışkan kimliklerinin varlığından söz ediliyor. Bu kuşaktan mevcut iktidara verilecek oy oranının ise % 15-17, en fazla % 22 civarında olacağı anketlerde görülmüştür.

Sonuç olarak; son kırk yılın Y ve Z kuşağı, önümüzdeki süreçte ülke yönetiminde, sanayide, tarımda neler yapabileceğini ve kendilerinden sonra gelecek alfa ve beta kuşaklarına neler bırakacağını hep birlikte göreceğiz.