Dünyanın yurttaşları olarak aylardır her gün yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan Korona virüs salgınını konuşuyoruz. Günlük yaşamın durma noktasına geldiği, yeryüzünün dört bir yanında hayalet şehirlerin boş sokaklarıyla baş başa kalmış insanlığın çaresizliğine, korkularına ve savunmasızlığına şahitlik ediyoruz. Yaşanan felaket ise geçen her dakika birçok şeyin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Özellikle bizim gibi bilime dönük saldırıların organize bir şekilde yürütüldüğü, kaderciliğin ve gericiliğin tüm yaşamı ablukaya aldığı, toplumsal ve siyasal alanın piyasanın ihtiyaçlarına göre şekillendiği ülkelerde verilen sınav en başta bilimin ve halkçı sağlık politikalarının önemini en azından anlamamıza sebep olabilecek türden özelliklere sahip. Öyle ya, ülkemiz deve idrarının şifalı olduğunu canlı yayınlarda iddia eden, virüse karşı şifa veren muskalar hazırlayan, camilere virüs giremez diyen, abdestli insana virüs bulaşmayacağını iddia eden bir dünya insanla dolu. Şimdilerde bilim, herkes gibi böylesi bilim düşmanları için de acil bir ihtiyaç haline geldi. Bu türden gerici propagandaların sahipleri bilimsel yöntemlere ulaşmak ve faydalanmak için her tür çabayı sarf ederken yıllardır onların söylediklerinin etkisi altında kalan kesimler arasında hala sadece Türk ya da Müslüman oldukları için kendilerine bir şey olmayacağını zannedenler de yok değil. İşin bir tarafı bu türden tuhaflıklarla boğuşurken diğer tarafında da piyasa odaklı kederlenmelerin zavallılığına şahitlik ediyoruz. Sırça köşklerinde sermaye güzellemeleri yapma çabasıyla büyük otel sahiplerinin zararlarına dikkat çekmeye çalışan gazeteci sıfatlı adamları okurken biz utanıyoruz. Tabi politik kimi ilişkiler üzerinden gazetelerde köşe, ekranlarda yer işgal eden bu türden adamların böylesi zamanlarda dahi üstlendikleri kutsal görevleri var biliyoruz. Onlar ki o kutsal görevleri gereği bir dünya insanın ölümüne sebep olan bir virüs salgınına rağmen, patronların fabrikalarda üretim baskısı yaptığı binlerce işçinin felaketin kapısındaki çaresizliklerini görünmez kılıyor. Bu ve benzer nedenlerle bizde ve dünyanın her yerinde açıktır ki sermaye ve gericilik yaşanan tüm felaketlerle kol kola girmiştir. Ve yaşanan her felaketin karşısındaki acizlik ve çaresizlik hali tam da bu sebeplerle sermayenin ve gericiliğin çaresizliğidir.

Bu yağma düzenine göbekten bağlı rantseverler kolonyadan, maskeye kadar her ürünü fahiş fiyatlarla insanlara satmaya çalışırken dünyanın bir ucundaki küçücük Küba bu önlenemez felaketin karşısında insanlık için umut olmaya devam ediyor örneğin. Küba’da kanser aşısının Türkiye’deki kolonyadan daha ucuz olduğu haberlerini geçtiğimiz günlerde sıkça gördük, bunu da yeri gelmişken ifade etmiş olalım. Yolunu bilimin ışığıyla aydınlatan, sağlık hizmetlerini insanlığın temel bir ihtiyacı olduğu bilinciyle herkes için ulaşılabilir yapan bir anlayış, aslında çürümüş sermaye düzeninin yıkıntıları üzerinde yükselen muzaffer bir anıt olarak her birimizin yanı başında dost sıcaklığını hissettiriyor. Son olarak hiçbir ülke tarafından kabul edilmeyen İngiliz MS Braemar gemisindeki hastaları tedavi edeceğini açıklayan Küba tüm dünyadaki vakalar için yeterli ilaç rezervinin bulunduğunu da resmi olarak ifade etti. Bu kadar da değil; yeni üreteceği ilaçların virüse karşı etkili olacağının garantisini de tüm dünya halklarına duyurdu. Bitmedi; şimdiye kadar farklı sebeplerle dünyadaki yüzden fazla ülkeye doktor gönderen Küba birkaç gün önce İtalya’ya da on tonluk ilaçla birlikte doktorlarını gönderdi. Tam da bu örnekler üzerinden, yaşanan her türden felaket karşısında gösterilen refleks ve devamındaki yöntemlerin insanlık lehine sonuçlanabileceğine ikna olabiliyoruz. Yıllardır ambargolarla, kara propagandalarla karşı karşıya kalmasına rağmen tıp alanındaki gelişmişliği ve o gelişmişliği koşullayan siyasal sistemi ile Küba, tüm devletlerin çaresizliğinin aksine yarattığı umut ile herkese önemli dersler veriyor. İspanya’da özel hastanelerin tamamının kamulaştırılma kararı, Çin’de şimdilik elde edilen ilerlemede hava kirliliğini azaltma yöntemlerinin de etkileri, Venedik’te kanalların acilen temizlenmesi gibi örnekler piyasanın ve kapitalizmin yıkıcılığının etkilerini görmek açısından önemli bir yerde duruyor. Başta da ifade etmiştik, bitirirken tekrar edelim. Çözümsüzlük ve acizlik dünyanın dört bir yanını saran yağma ve talan düzeninindir. Buna karşı Küba’nın gururla ortaya koyduklarına ve yıllardır söylediklerine dikkat etmekte fayda var.

Sağlıklı günlerde yeniden görüşmek dileğiyle. İyi okumalar.