Anayasamızda belirtilen ‘sosyal devlet’ olma ilkesini görünür kılmak için sosyal politikalar geliştirmek gereklidir. Bu gerekliliği yerine getiriyormuş gibi yapmak malesef çok zor değil. Temel ‘sosyal yardımlar’ ya da ‘sosyal hizmetler’ sosyal politikalar olarak tanıtıldığında büyük bir yanılgıya düşeriz.

Siyaset/Politika

Politika dediğimiz kavram partilerden bağımsız olarak değerlendirilebilir ve siyasetin ürettiği uygulamaların metodolojisi gibi yorumlanabilir. Günlük dilde, politika sözcüğünü kullanırken hep partiler üzerinden gideriz. Halbuki, politika bir programlar ve uygulamalar bütünüdür. Yaklaşımın rengi, hizmetlerin yapılış biçiminden hareketle yönetimin karakteristiğidir. Seçimle iş başına gelen hükümet, devleti yönetirken önceden hazırlanan ve partisinin görüşünü yansıtan politikalarını yaşama geçirmek ister. Dolayısıyla, devletin hizmet üretmesi beklenen her alanda politikalar yapılır, politika yapılış sürecinde yürüyen tüm tartışmalar, öğrenmeler ve düşüncelerin bütünü, o süreçte siyasettir. Görüldüğü gibi siyaset aslında partilerden bağımsız, bizim yaşamımızın içi ve kendisi. Çok da çekinmemek gerek siyasetten, her an içindeyiz ve üretiyoruz konuştukça. Siyaset ve politika özünde benzerlik içermekle birlikte, devleti yönetme biçimi, sanatı olarak yorumlanabilir. Bizim deneyimlerimizden hareketle kavramlara yüklediğimiz anlamlar farklılık gösterebiliyor olabilir, dikkat etmeli.

Politika üretirken yukarıda da belirttiğim gibi ‘bakış açısı’ önemlidir. Bakış açısının, toplumdan yana olması ve insan odaklı oluşması ‘sosyal politikalar’ın gerçekleşmesine yardımcı olur. Sosyal politikalar, bu kadar basit bir şekilde ortaya çıkmaz tabi. Aslında, kapitalist düzen içerisinde ‘sosyal demokrasi’nin insanı temel alan yaklaşımıyla karşılaştığımız uygulamalar bütünü, daha toplumsal bir duruşa sahip olduğundan sosyal politikaları üretir.

Merkezi Yönetim

Merkezi hükümet sosyal politikaların uygulanmasını Bakanlıklar düzeyinde düşünmeye başlamış olsa da sanki tek bir bakanlığın adına koyunca bu sözcükleri, sihirli bir dönüşüm olacakmış gibi algılanıyor. Gerçekte olması gereken, tüm hizmetlerin ‘sosyal politikalar’ kapsamında değerlendirilerek her adımda bu temel bakış açısını görmek gerekir. Eğer ki böyle, bu sözcüklerin üzerine kurulu bir Bakanlık olacaksa diğer tüm bakanlıkların da toplumsal bakış açısını irdeleyebilme yetkisini  taşımalıdır.

Bizde malesef ‘sosyal politikalar’ yardım odaklı hale gelmiştir. Bunu değiştirmek için yerelde sosyal politikaların etkin ve somut uygulamalarının görülmesi gerekir. Toplumsal dönüşüm için özellikle kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlayan muhalefete çok iş düşüyor. Günübirlik sosyal etkinliklerle sosyal politikaların geliştirilmesi mümkün olmaz, toplumsal dönüşüm etkisinden söz etmemiz çok zor.

Yerel Yönetimler

Belediyeler, yerel yönetimlerin farklılaşan bir parçası olarak yerele özgü temel ve neredeyse insanları doğrudan etkileyen tüm hizmetlerin ilk sorumlusu olduğundan sosyal politikalar konusunda önemli bir yere sahipler. Merkezi yönetim tarafından sosyal politikalar adı altında yapılanların yerelde örnek alınmadan, sosyal demokrat belediyelerin uzun vadeli planlar yaparak programlarını geliştirmesi beklenir. Öncelikle çalışanların özlük hakları ve iş barışı sağlanmalı, tüm belediye çalışanları arasında adaletli maaş uygulamasının yapılması ilk uygulama olmalıdır. Hizmet üretmesi beklenen personel ancak o zaman toplumsal bakış açısını iç rahatlığıyla sağlar.

Sosyal politikalar üretildiğinde uygulama aşamasında görev alacak çalışanlar, biraz çocukları güldürelim, yaşlılara bir ‘merhaba’ diyelim ya da kadın hakları da gündemde üç beş afiş asalım demek yerine sürdürülebilir eylemlilik içeren etki yaratan uygulamalar geliştirmelidir. Sosyal politikalar uzun vadeli olur. “Bir-iki ay uyguladık”, “oldu, bitti” dediğimiz zaman ancak sosyal etkinlikler yaptığımızdan söz edebiliriz. Politika dediğimizde, bütçe ayırdığımız uygulamaların hepsinin sürdürülebilir olması ana değerlendirme ölçütüdür. Bu nedenle, beş yıllığına seçilen belediye başkanları ilk yıllarında bu bakış açısını içeren dönemleri boyunca yürütülmesi mümkün olacak uygulamalara kaynak ayırmayı tercih etmelidir.

İyi Örnekler

İzmir’in metropol ilçelerinde iyi örnekler görüyoruz. Konak Belediyesi’nin daha önce uzun uzun değindiğimiz ‘Bizim Çocuklar’ Projesi, Karşıyaka Belediyesi’nin ‘Karşıyaka’nın Filizleri’ Projesi ve Bornova Belediyesi’nin ‘Down Kafe’ Projesi önemli uygulamalardır. 4-8 yaş arasındaki çocukların anneleriyle aynı anda eğitim alması, çocukların motor becerilerinin geliştirilmesi ve annelerin çocuklarına daha etkin yardımcı olabilmesi; üniversitede okuyan gençlerin bütçesine destek ve böylece öğrencilerin okurken maddi sıkıntı yaşamamasına yönelik çaba; down sendromlu bireylerin istihdama ve sosyal hayata katılımının sağlanması görüldüğü gibi  hep toplumsal bakış açısı içerir, hepsi arkasında bir toplumsal dönüşüm etkisi yaratma amacı barındırır. Bu projelere benzer daha pek çok örnek sayılabiliriz.

Belki daha iyi olsunlar diye tek öneri, değerlendirme ölçütlerinin etraflıca belirlenmesi  ve düzenli raporlama yapılması olabilir. Raporların kamuoyuyla paylaşılması sosyal politikalara bakışın gelişmesine yardımcı olur. Böylelikle, sosyal politikalar adı altından yapılanlardan nelerin gerçekçi olduğu çok daha iyi anlaşılabilir.

-