Şubat ayının ilk günlerinde, muhalefet partilerinin yapmış oldukları lider ziyaretlerinde güçlendirilmiş parlamenter sistem için ortak çalışma kararların alındığı ve Saadet Partisinin, cumhurbaşkanının Oğuzhan Asiltürk’ü ziyareti sonrası genel başkanları hariç farklı bir çalışma içerisine girdiği dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklama öncesi katıldığı Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından yaptığı "Yeni Bir Anayasayı Tartışmanın Vakti Gelmiştir" açıklaması, Ankara’da siyaset için çok sürpriz oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sürpriz "Yeni Anayasa" çağrısına, ittifakın dışarıdan ortağı ve Erdoğan’ı her konuda onaylayan MHP'den destek geldi. AKP'liler de cumhurbaşkanının bu çıkışına şaşırdılar. Daha düne kadar muhalefeti kapalı kapılar ardında anayasa çalışması yapmakla suçlayan Erdoğan'ın bu sistemin üçüncü yılında neden yeni bir anayasa istediği konusunda "tam olarak fikir sahibi olmadıklarını" söylediler. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün ise "heyecan verici bir müjde" açıklamasına vurgu yaptı. Yine AKP çevresinde "Hepimiz için sürpriz oldu. Ama elbette ki Türkiye için sivil ve demokratik bir anayasa istemekten daha doğal bir şey olamaz" söylemleri gündemi doldurdu.

Erdoğan'ın yeni anayasa çağrısında parlamenter sisteme dönüş mesajının aranmaması gerektiği olmakla birlikte, MHP kanadında Erdoğan ve Bahçeli'nin cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Türkiye için ideal sistem olduğu görüşünde olduğu, MHP liderince de yapılacak anayasa değişikliğinin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi için ihtiyaç olduğu ve sistemi güçlendireceği açıklamalarında bulundu.

CHP, İYİ Parti, şimdilik Saadet Partisi, Deva ve Gelecek Partileri ile diğer partiler; Türkiye'de meclisin gücünün zayıflatıldığı, kuvvetler ayrılığını yok ettiği, yargı bağımsızlığına darbe vurduğu, demokrasi ve hukukun yerlerde süründüğü, coronavirüs salgını ve ekonomik sıkıntıların en etkili olduğu, halkın ayakta zor durabildiği bir dönemde Cumhur İttifakı’nın neden şimdi yeni Anayasa hazırlığını gündeme taşıdığını ve bunun bir oyalama ile muhalefeti sıkıştırma ve gündemini koruyan erken seçim ile birlikte, zamanlamanın, AKP-MHP’nin iktidarda kalma arayışıyla bağlantılı olduğunu değerlendirmektedir.

Muhalefet partilerince, Tayyip Erdoğan'ın bu çıkışı, gündem değiştirme, oyalama, sistemin iflası söylemlerinin yanı sıra CB hükümet sisteminin ve cumhur ittifakının "yüzde 50+1" oy desteğini alamayacağını gördüğü için, Anayasa'da bu oranı aşağı çekecek düzenleme yapmak istediği, AKP'de ise başkanlık sisteminden geri adım atılmayacağı ve % 50+1 şartından vazgeçilemeyeceğini ifade ederek tüm partilerin katılımı yerine MHP ile ortak bir anayasa değişikliği teklifinin hazırlanması planlanıyor. Erdoğan, HDP dahil tüm partilere çağrıda bulunmuş ama muhalefetten olumlu bir davranış görememişti.

Anayasa değişikliği için ortada herhangi bir çalışma olmamasına rağmen meclis aritmetiğine gelince; 289 sandalyesi bulunan AKP'nin, 48 milletvekili bulunan MHP ve 1 milletvekili bulunan Büyük Birlik Partisi destek verse bile, anayasa değişikliğini Meclis'ten geçirecek çoğunluğu bulunmuyor. Anayasa değişikliğinin Meclis'te kabul edilebilmesi için en az 400 milletvekilinin kabul oyu vermesi gerekli veya Anayasa değişikliğinin referanduma götürülmesi için ise en az 360 milletvekilinin desteği lazım. Parlamento aritmetiğine göre bir muhalefet partisi destek vermezse, hazırlanacak anayasa değişikliğinin Meclis'ten geçme şansı imkânsız gözüküyor. Yine muhalefet en başından beri parlamenter sisteme dönülmesinde ısrarlı, bu nedenle Erdoğan'ın yeni anayasa çıkışının altındaki nedenleri önümüzdeki süreçte göreceğiz.

Yazımın başlığına gelmeden küçük bir hatırlatma yapacak olursak; 2011 yılı Anayasa uzlaşma komisyonu tam 25 ay çalıştı, 500 civarında kurumsal görüş, sendikalar vs… 70 bin bireysel görüş dinledi ve 60 maddede uzlaşıldı fakat bu maddeler oylanmadı. Yine 4 Şubat 2016 yılında toplanan Anayasa uzlaşma komisyonu 12 gün içinde 3. toplantısında dağıldı. CHP ısrarla başkanlık sistemine karşı çıktı. AKP ise saray talimatı ile başkanlık sisteminde ısrar etti. 15 Temmuz 2016 hain Fetö darbe girişimi sonrası OHAL ortamında onlarca yüzlerce değişiklikler yapıldı. Bugün hala o dönemin mevzuatları ile demokrasi ve hukuk dışı OHAL yaptırımları ile yönetiliyoruz.

Yazı başlığımıza gelince; 9 Kasım ortadan kaybolan ve bugüne kadar haber olmayan bakan sonrası Erdoğan, ekonomi yönetimindeki değişimin ardından "hukuk" ve "ekonomi" alanında reform düzenlemeleri için çalışma başlatıldığını açıklamıştı. Bu söylem heyecan ve ekonomide rahatlatma yaşatmıştı. Ben de 9 Kasım’dan beri 3 aydır her hafta İz Tv programımda bu reformların gecikmemesi bir an önce yapılması, yapılmadığı takdirde bu havanın yavaş yavaş tersine döneceğini ifade ederken birden Anayasa gündeme oturdu. Nasıl olsa Anayasa yapacağız bu reformları orada değerlendiririz söylemleri yükseldi. Zaman kazanmak için gündeme getirilen reformlar rafa mı kalkıyor? Eğer öyle ise, bunun terse dönüşünü önümüzdeki süreçte göreceğiz, eğer bir şeyler yapılmaz ise…