Zor zamanlardan geçiyoruz; dünyaca, bir kırılmanın gürültüsü ile sağır olmuşluğun telaşındayız. 31 Ocak 2020 tarihli "Yerkürenin Fısıltısı Çığlığa Dönüşünce" başlıklı yazımda bu kırılmanın önlenemez güçlenişinden dem vurmuştum: "Bir avuç azınlığın kişisel çıkarları uğruna ters yüz etmekten çekinmediği ekolojik denge, insanlığa karşı başlattığı savaşta galibiyeti elinde tutuyor, tutacak da. Kendi yörüngesinden alıkonulmuş her bir taş günü geldiğinde bir sapanın ucunda bizi vuracak. ‘Duvarda asılı bir silah varsa oyunun sonunda o silah mutlaka patlar’ der Çehov. Ben bu savaşta önüne set konulan suların, delik deşik edilen dağların, rant uğruna katledilen ormanların, göç yolları hiçe sayılan kuşların, ‘damak tadı’ için boğazlanan tüm hayvanların ve silahını bize doğrultmuş doğanın safındayım. Şimdi kendinize soru sorma sırası sizde: Peki siz kimin safındasınız?" Bu soru tüm netliği ile geçerliliğini koruyor. İnsanın kendi zevkleri adına katlettiği ve sermayeleştirerek piyasaya sürdüğü yaşam ortağımız hayvanlar "o gün geldi, şimdi söz söyleme sırası bizde" diyor. Çin halkının yemek kültürü dolayısıyla tüm insanlığa sirayet eden corona virüsü, bu duruma en hakiki emsaldir. Yanı sıra çeşitli ülkelerde meydana gelen çekirge istilaları, Hindistan'da üç ayrı bölgede rastlanan kuş gribi hastalığı gibi felaketler de artarak devam edecek gibi görünüyor. Tüm bu umutsuz fotoğrafa karşın hâlâ bu gidişatı değiştirebilmek mümkün; doğa bize bununla ilgili ipuçları veriyor. İtalya'nın Venedik kentinde corona sebebiyle insanların eve kapanmasıyla doğa kendimi onarmaya başladı; turistik gemilerin çekildiği denizlere yunuslar geri döndü, sandalların bulandırmadığı sulara balıklar akın etti. 
 
William Shakespeare, 4. Sone'sinde bize şöyle sesleniyor: 
"Savurgan güzel, nedir bu kendini harcaman senin mirasın olan güzellikleri böyle? Doğa temelli vermez, ödünç verir her zaman; eli açık olana borç verir İçtenlikle. Böyle yanlış kullanmak olur mu güzel pinti, miras bırakman için sana bırakılanı? Kar etmeyen tefeci! Bu koskoca serveti niye tüketiyorsun yaşatmak varken canı? Meraklısın kendinle içli dışlı olmaya. Bu tatlı benliğin sırf aldatmaya yarar!  
Vaktin geldi, diyerek seni çağırsa doğa vereceğin hesapta elle tutulur ne var? Kullanmazsan gömülür güzelliğin seninle, kullanırsan varisin olur da sürer gider böyle. “ 
Bir soluklanıp olan bitene yeniden bakalım, dünyayı bir kez de başka bir pencereden okuyalım. Henüz geç değil, insanlık ve dünya için bir kurtuluş hala mümkün.  
 
Okuyucuya sevgi ile.