Birçok kitabım kolilerde bazen rastgele birini açıp içine koyduklarıma şöyle bir göz atıyorum. Yine böyle kurcalamalarım sırasında kitapların arasından bir defter çıktı. Üstünde “Elden Alınan Kitaplar” yazıyordu. Üzerinden yıllar geçmiş defterin beyaz sayfaları kirlenmiş gibi solmuş, ama hemen görür görmez hatırladım. Sayfalarını karıştırmaya başladım…

Doksanlı yıllarda bu kadar geniş kitap dağıtım ağı yoktu. Birçok kişi kendi imkânlarıyla bastırdıkları kitapları yine bir yolunu bulup dağıtmaya çalışırlardı. Bir tanıdık bulup dağıtıma verdiyseniz şanslısınız demektir. Kitap basmak için şirket kuranları hatırlıyorum. Kitabı İstanbul’da basıp İzmir, Ankara’ya akrabalarına veya arkadaşlarına gönderip dağıtanları biliyorum. Dergilerin çoğu her şehirde bir temsilci belirler o kişiler dağıtım ve hatta iade sonrası para tahsilâtını bile yaparlardı. Çok güzel günlerdi. Çünkü o dönemden güzel insanlar biriktirdim. İşte bu “Elden Bırakılan Kitaplar” defterinin bir de “Elden Bırakılan Dergiler” defteri vardı. Kitabevinde o işlerle ben ilgilenirdim. Severdim insanlarla sohbet etmeyi en çok fanzin dergi çıkaranlara hayran kalırdım. Hep hayalimde fanzin dergi çıkarmak vardı. Yıllar sonra “Itır, Kötü Çocuk ve Algı” isimli fanzin dergilerini çıkardım. Yaşasın fotokopi…

Bir sabah tonton bir teyze geldi. Kibar, saygılı, biraz konuşunca iyi eğitim almış donanımlı bir insanla konuştuğumu anladım. Kendisine çay ikram ettim. Çantasından bir kitap çıkardı.

“Bu kitabı çevirip bastık. Fakat süreç içerisinde yeteri kadar dağıtım yapamadık.”

“Biz burada satalım”

“Olur mu? Satabilir misiniz? Onu sormaya geldim.”

“Tabi ki kitabı ne zaman bırakırsınız?”

“Şimdi yanımda on adet var”

“Bir dakika bekleyin hemen geliyorum”

Aşağıya ofise indim. Çekmecemi açıp üzerinde “Elden Alınan Kitaplar” yazan defterimi alıp isminin Elkin olduğunu öğrendim teyzemin yanında aldım soluğu, kitabın ismini en tepeye yazdım, o sayfa artık bu kitaba aitti, “Öfkeden Affetmeye / Earnie Larsen / Erek Yayınları – Çeviren: Elkin Besin - Basım Yılı: 1997”

“Fiyatı ne olacak?”

“On altı milyon uygun olur mu?”

“Olur” dedim.

Kitabevine sürekli uğrayan bir psikiyatrist okurumuz vardı. Kendisine kitabı gösterdim. İnceleyip sonra satın aldı. Aradan bir hafta geçmişti ki, kapıdan içeri gire okur elindeki kitap listesini bana uzatıp,

“Doktorum tavsiye etti. Siz de var mı?” diye sordu.

“Listede “Öfkeden Affetmeye” Kitabı da vardı.

Üç yüz kitabı çok kısa sürede sattığımızı hatırlıyorum.

Bir yazarın ilginç yazarlık serüveni hep ilgimi çekmiştir. Kitabını basıyor o dönem Ankara’da yaşadığı için yüz adet Dost Kitabevi’ne bırakıyor. Çok kısa sürede satılınca kendisinden tekrar isteniyor. Birden herkes tarafından aranan kitap oluyor. Baskısı bitiyor. Belki size tuhaf gelecek ama en çok satan değil en çok okunan kitap haline geliyor. Nasıl mı? Mesela tek kitabı tüm yurt öğrencileri okuyor, okumaya devam ediyorlar.

Elden alınan kitaplar listesi defteri en az şiir defterim kadar beni hüzünlendirdi.

Mutlu sonla biten eski hikâyeler arıyorum. Bir türlü bulamıyorum. Ya siz?