Çalışanlar için öğle paydosu, işi olmayanlara güzel bir bahar günü, A. gibi iş yerini arayıp hasta olduğunu, gelemeyeceğini söyleyenler içinse huzursuz, garip bir vakitti.

A. 20 yaşlarının ortalarında bir bilgisayar teknisyeniydi. Telefonda patronuna hasta olduğunu söylemekle pek de yalan konuşmuş sayılmazdı; epeydir arkadaşları tarafından "sen hoşlanıyorsun bu kızdan" denilen kendisince "hep görmek istediği" kız için gitarıyla bir beste yapmakla meşguldü, hastalıktan da beter acılarla kıvranıyordu.

Kızla akşamki buluşmalarına kadar üzerinde çalıştığı bestesini  dinlenebilecek hale getirmeli ve akşam çalmalıydı. Melodinin en can alıcı yerinde, az önce patronuyla konuştuğu ev telefonu, söz sırasının patronda olduğunu söyler gibi çaldı. A. dünyadan nefret ederek telefonu duymazdan geldiyse de, ısrarla susar susmaz  hemen tekrar çalmaya başlayan ev telefonunu (eski mi eski limon küfü, çevirmeli bir telefondu) elindeki jazz kasa kırmızı elektro gitarı bırakıp yan odaya geçerek açtı.
                   "alo buyrun"(patron olduğuna emindi)
                   "alo, merhabalar, Fehmi Fethi Bey'in ofisi mi?"
                   "aaa, yok yok yanlış numara, ev burası"
                   "Allah Allah, avukat bey'in ofis numarası bu ama elimde kartı, yanlış mı çevirdim acaba"
                   "herhalde hanfendi yanlış düşmüştür ya da "
                   "kusura bakmayın"
                   "yok önemli değil iyi günler"

A. telefonu o saatte kendisine ihtiyaç duyulan ve aranan birilerinin de olduğunu düşünerek(boşluk ve değersizlik duygularıyla) kapattı. Arayanın patronu olmamasına sevinmişti aslında, bu yanlış aramaya kızmadığını fark etti. Tam odasına geçmiş kırmızı gitarını eline alacakken, telefon tekrar çaldı. "heh işte bu patron" diye geçirdi içinden ve aceleyle geri dönüp limon küfü çevirmeli telefonun ahizesini kaldırdı.

                  "alo buyrun"
                  "aaa, aaa ee gene mi yanlış düştü ya özür dilerim"
                  "olsun olsun hatlarda bir sorun var galiba,iyi günler"

Bir 'iyi günler' daha duymak istemeden telefonu kadının yüzüne kapattı.

İçeriye odaya geçip, gitarına sarılırcasına yumuldu ve kaldığı yerden devam etti "kalbime çektiğin bu dikenli teller, yalnızca canımı acıtıyor, emanet bir aşkı yaşıyorum"

Olmuyordu hem dikkati dağılmıştı hem kafasındaki müziğe bu sözlerde heceler denk gelmiyor, komik düşüyor, bölünüp duruyordu. Bu sinirle gitarı kanepeye atarcasına koyduğunda telefon  tekrar çaldı. Artık içinde gene o geri zekalı kadının aradığına dair bir kuşku yoktu. 

                  "Alo buyrun  Fehmi Fethi Bey'in avukatlık bürosu" diye açtı teli
                  "ah merhaba Fehmi Bey'le görüşecektim de"
                 "buyrun benim"
                 "??? gene mi yanlış düştü, ya bakın özür dilerim gerçekten bu avukata ulaşmam lazım, elimdeki karttaki numarayı arayıp duruyorum ama hep siz çıkıyorsunuz"
                 "evet böyle hatalar yaparım tabi ama buyrun ben Fehmi Bey'im sayın artık dinliyorum sizi"
                 "ilahi neyse sesiniz de çok değişik bir ciddiyet var zaten tam avukat sesi" kadının konuşması gülümseyen bir sesten  gülen bir sese dönmüştü.
                  "ya 40 kere sen şöylesin denilince  insan öyle olurmuş ya ben de Fehmi Bey oldum sonunda buyrun"
                  "of bakın gerçekten özür dilerim, Yurt dışındaki kardeşim vefat etti yalnız yaşıyordu, bana ulaştılar  ve yapılacak işlemleri anlattılar, ben de bunlar için bir avukat arıyordum, bir arkadaşım 4-5 yıl önce benzer durumda kendisine bu avukatın çok yardımcı olduğunu söyledi ve kartını verdi işte böyle yani"
                 "anladım başınız sağ olsun, üzüldüm gerçekten çok, tekrar başınız sağ olsun, e adres yok mu kartta? Belki telefon değişmiştir?"
                 "var var olmaz mı doğru söylüyosunuz...Kıbrıs Şehitleri 1443 sok........ "
                 " aa bu Gündoğdu'dan içeri girinceki cadde işte İletişim Kitabevinin oralar heralde"
                  "öyle mi ... evet en iyisi gidip bakmak"
                  "İletişim Kitabevini biliyor musunuz hani üst katı kafe?"
                  "evet evet tabi"
                  "üst katının kafe olması çok iyi, sık gidiyorum ben de Alsancağa uğrayınca hem çalışanları tanıyorum da aslında sorabiliriz ordakilere, evet öyle yapsam daha iyi olacak bulamazsam da başka bir avukat bakarım ne yapayım"
                  "yok yok  bulursunuz, yani avukat ofislerinin yoğun olduğu bir yer zaten ora..."
                  "sizin adınız ney bu arada ve kaç yaşındasınız?"
                  "26 yaşındayım ismim A. neden sordunuz?"
                  "böyle 40- 45 yaşlarında bir sesiniz var da yaşıtız sandım. Benim de ismim F."
                  "yok artık ben de sizi benle yaşıtsınız sandım çok genç sesiniz"
                   "sağ olun sesim için öyle diyorlar hep neşeli cıvıl cıvılmış ses tonum"

***

Avukattan çok konuşacak birilerine ihtiyacı olan kardeşi vefat etmiş bu kadınla, müzik yapmak ve işe gitmekten çok bir kadını özellikle de bu yaşlarda bir kadını dinlemeye ve böyle biri  tarafından onaylanmaya ihtiyacı olan bu genç adam, yaklaşık bir saat süren telefon konuşmasının ardından birkaç saat içinde İletişim Kitabevi'nin üst katında buluşmak ve beraber "Fehmi Fethi Bey'in ofisi" adı altında bu dünyada asla göremedikleri mutluluğu aramak için sözleştiler.