24 Haziran seçimlerinin ardından memleketin düzenindeki değişim ile CHP’deki bir türlü değişmeyen tartışmaları aynı anda izliyoruz. Memleketin geleceğine dair fazlaca başlık birçoğumuzu kara kara düşündürüyor doğal olarak. Fakat bu bir dolu başlık ana muhalefet partisindeki bazı kesimlerin gündemine bile girebilmiş değil maalesef. Bu işin buralara geleceğini tahmin etmek elbette çok zor değildi.   Seçim kampanyasının bir şekilde Erdoğan ile İnce arasındaki bir karşıtlığa evrilmesini, halkın acil taleplerinin üç beş başlıkta eriyip gitmiş haliyle ifade edilişini, bunun dışında gündem bile olamayışını gördüğümüz an seçimin kazananının AKP olacağını görmek hayli mümkündü aslında. Seçimler yapıldı ve başkanlığı kendi deyimiyle “on milyon oy farkla” kaybeden İnce birden CHP genel başkanlığına niyetlendi. Tahminim bu işin sonu Yalova belediye başkanlığı aday adaylığına kadar gider. Neyse konumuz bu değil.

Seçimler öncesi ve sonrası ile kimler üzerinde nasıl bir etki yarattı, bir bakmak gerekir diye düşünüyorum. Zira mevcut tablo ilginç sonuçlarla karşımıza çıkıyor.

-Şüphesiz sonuçların en olumsuz etkisi Akp’nin düşeceğinden ilk kez bu kadar emin olan kesimler üzerinde hissediliyor. Bu kesimlerin büyük bölümü şu sıralar geleceklerine dair derin bir umutsuzluğun içerisine sürükleniyor. Bu büyük umutsuz topluluğun seçim öncesi en büyük yanılgısı, kişi olarak Muharrem İnce’nin bir kurtarıcı olduğuna inanmış olması olarak göze çarparken seçim sonrası en derin handikabı ise artık memlekette hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanmış olmalarıdır.

-Yine sağın kazandığı bir seçimde İnce ile birlikte yenilgiye uğrayan da aslında tam bir sağ jargon ile birlikte merkezde yine sağ siyaset kliklerinin diğer yarısıdır. Sürekli “ben şunu yapacağım, ben bunu yapacağım” deyip kendisini kurtarıcı ilan eden, halkın kendi geleceği için bir şey yapmasına gerek duymadan sadece oy vermesini isteyen, üslup anlamında mevcut cumhurbaşkanının kötü bir taklidinden öteye geçemeyen, elli bin avukatla YSK önünde olacağım deyip ortadan kaybolan bir cumhurbaşkanı adayına umut bağlayan milyonlarca insan kaybetmiş sayılmaz.

-Millet ittifakına tabanda fazlasıyla yüklenen anlam da bu büyük hayal kırıklığının önemli nedenlerden birisidir. Oysa ki çok mu zordu İyi Partinin seçim sonrası “Akp Mhp’ye mecbur değil, biz de elimizi taşın altına sokarız”  diyeceğini tahmin etmek? Sağ partilerin renkleri farklı olsa da programları ve rotaları birbirinin aynısıdır, bunu bile bile bir şeylerin değişeceğini ummak fazlaca iyimserlik değil midir? Hele ki 90’lı yılları ve o dönemin Akşener’ini hatırlayanlar neden boş yere dayanağı olmayan umutlara sarıldılar? O yetmezmiş gibi “Sivas’ta yaşananlar katliam değildi” diyen bir adama hangi gerekçeyle umut bağlanır anlamak mümkün mü?

-Kafası iyiden iyiye karışmış olan tabandaki milyonlarca insanın önüne net bir programla çıkmak çok mu zor? Burada lafım asıl olarak CHP’de değişim diyenlere. İstediğiniz nasıl bir değişim? Güncel siyasal konularda suya sabuna dokunmayıp kabaca bir hesapla İnce partiden fazla oy aldı şeklinde garip bir matematikle hangi değişimin temsilcisi oldunuz? Değişime kimsenin itirazı olmaz ama değişimden kastınız genel başkanın ve yöneticilerin isimleri ise ciddiye alınmanız için hiçbir gerekçe yoktur demektir. Şahsi fikrim CHP’de bir değişim olacaksa program ve içinde bulunulan siyasal yörüngeyle ilgili bir değişim olmalıdır. Bir partinin yaptıkları/yapabildikleri ile yapmadıkları/yapamadıkları asgari ve azami politik programı ile ilgilidir. Gerisi boş laf. Bu yüzden bizzat kendilerinin itiraz noktalarından yola çıkarak İnce ve ekibinin değişim tarifini, birilerine hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair verilmiş bir teminat şeklinde yorumlamak hiç de zor değil.

-Her coğrafyada iktidarların muhalefetleri vardır. “Saçmalamışsın iyice, tabi ki iktidarlara muhalefet edenler vardır” demeyin hemen. Sınırlarını iktidarların çizdikleri muhalefet alanlarından bahsediyorum. Bu alanlar esasen iktidarları politik olarak zora sokmak bir yana içerisinde yürütülen politik çalışma ile düzenin-iktidarın devamlılığına da katkı yapar. CHP de değişim diyenlerin de bu alanın sınırlarına dair hiçbir kaygı duymayıp tek başına İnce’yi genel başkanlığa taşımak şeklindeki dertleri bu anlamıyla da manidar değil mi? Tıpkı Baykal dönemi gibi CHP’yi iyiden iyiye sağa yaslamanın projesi olarak ortaya konan bu değişim tarifi CHP’nin genel başkanlığından ziyade tabanda milyonlarca samimi duyguya sahip CHP ‘ye oy veren demokrasi, adalet, özgürlük, barış ve eşitlik duygularına sahip insana yöneliktir diye düşünmekteyim.     

Gerçek bir muhalefet yaratmanın yolları kitapta da, hayatta da farklıdır. Zor olan da şimdilik bu gibi görünüyor, “iktidarın muhalefeti” olmak işin kolay kısmıdır. Klasik bir laf vardır ya “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” diye. Şöyle düzeltelim; Değişmeyen iki şeyden biri değişimin kendisi, diğeri ise CHP ‘nin parti içi tartışmalarıdır.