Cumhurbaşkanı ekonomi başdanışmanı, birkaç kamu şirketinin yönetim kurulu üyeliğini yapan jöleli lakaplı Yiğit Bulut, Mayıs 2017’de dolar 3,52 iken bir TV programında “Bu dolar buradan döner 3 liranın altına gelir. ‘Dolar 5 lira olacak’ diyenler adamsanız çıkın milletten özür dileyin” ve “Dolar 3 lirayı geçsin yüzüme tükürün” sözlerini söyledi. Şimdilerde dolar 9 lirayı geçti, döviz artışından kaynaklı ithal girdilerin yaratmış olduğu hayat pahalılığından dolayı evine ekmek götürmekte zorlananlar, jölelinin yüzüne tükürmek için Yiğit Bulut’u arıyor. O gün bugündür ekranlarda da görünmüyor. Yiğit Bulut demişken 2 konudan da bahsetmek istiyorum. İlki, 14 Şubat 2008’de Erdoğan’ı eleştirdiği ve 16 Mart 2008’de Vatan Gazetesi’nde yazdığı yazısında, “Sistem artık demokrasiden faşizme kayıyor, … AKP kapatılmalıdır” sözleri, ikincisi, Mayıs 2015’te söylediği “İki tabancam var. Bolca da mermim var. Ben ölmeden, beni vurmadan, ben asılmadan bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanının kılına kimse dokunamaz. Beştepe’nin kapısından kimse giremez…” ve “İnsan yolsuzluk yapabilir. Hepimiz insanız” dedi. Mevsimlerin bile bu kadar süratle dönmediği, değişmediği bir ortamda jöleli dönmüştü savunduğu davalarından. İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu da öyle yapmadı mı? AKP’ye katılmadan önce AKP’den hesap soracaktı.

Yazıma jöleli ile başladım çünkü kendisi cumhurbaşkanının ekonomi başdanışmanı. Her ne kadar cumhurbaşkanı ‘ben ekonomistim’ dese de Erdoğan’ın “FAİZ SEBEP, ENFLASYON SONUÇTUR” tezini eğer jöleli, yalakalıkla cumhurbaşkanına dikte etmiş ise, geçmişte görevden alınan ve önümüzdeki günlerde de görevden alınma ihtimali yüksek olan Merkez Bankası Başkanlarının görevlerinden uzaklaştırılmalarının ve piyasa gerçeklerine göre reel kararlar alınmamasının, doların 9 liranın üzerine çıkışının sebebidir. Bu nedenle jöleli ile kısa bir hatırlatma olsun diye düşündüm.

20 Temmuz 2016 tarihinde çıkartılan OHAL yasası ile yaşam KHK’larla yürütülmeye başladı. Yine olağan üstü hal ortamında, 16 Nisan 2017'de gerçekleşen referandumda seçmenler, yüzde 52,41 evet oyu ile mevcut Türkiye Anayasası'nın 18 maddesi üzerindeki değişiklikler yapıldı. Bu maddelerin en önemlisi, parlamenter sistemin kaldırılıp yerine Türk tipi başkanlık sisteminin getirilmesidir. 24 Haziran 2018 yılında OHAL ortamında yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde Erdoğan ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. Bu seçime giderken Erdoğan’ın seçimden 5 gün önce 19 Haziran’da 24'ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” sözleri akıllardan çıkmıyor. Bu tarihte dolar 4,5 lira civarındaydı.

Seçimden bir ay sonra, Temmuz 2018’de “SÜREKLİ OHAL” anlamı da taşıyan terörle mücadele torba yasası ile demokrasi ve hukuktan giderek uzaklaşan ülkemize yatırımcı gelmediği gibi, mevcut yatırımcılar da ürkerek piyasadan çekildi. Daha bir ayını doldurmadan Ağustos 2018’de döviz krizi yaşanarak dolar 5 liralardan 7,21 lirayı gördü. Bu dönemlerde hatırlarsınız ABD, Rahip Brunson’un serbest bırakılmasını istiyordu. 35 yıl ile yargılanan Brunson için Erdoğan “Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın” dedi. Hatta ver papazı al papazı söylemi ile Fetö’yü istedi. Rahip önce ev hapsine çekildi, tanıklar ifadelerini değiştirdi ve rahip 12 Ekim 2018’de serbest bırakıldı.

Bu siyasi gelişmeler sözler, söylemler, kükremeler, tehditler sürerken ekonomide, dolarda ve faizde çok şeyler yaşandı. Dolar 5 liradan 7,21 liraya çıktı, faiz 625 baz puan artırılarak yüzde 24’e çıkartıldı. Bankalarda spot faizle yüzde 32’lere, enflasyon ise Eylül 2018’de aylık yüzde 6,30 yıllıkta ise yüzde 24,52 arttı. Görülen şu ki ekonomi sadece ekonomi değildir.

Sadece bunlar mı yaşandı? Tabi ki hayır, Damat Bakan’da boş durmadı. Geleceğimizin ekonomisinin teminatı ve güvencesi olan Merkez Bankamızın döviz rezervi 128 milyar doları sorumsuzca eritmekle uğraşıyordu. Bu dövizler ihale yapılmadan kimlere hangi kurdan satıldı, açıklanması lazım, yine hatırlarsınız 31 Ağustos 2018’de gece saat 22:00’den sonra dolar, piyasa ve bankalarda satışı 6,32 lira iken bir kamu bankası olan Halkbank üzerinden 3,52 liradan dolar satıldı. Geldik 8 Kasım 2020 tarihinde açıklanan Damat Bakanın istifasına, istifa öncesi “Kur benim için önemli değil oraya hiç bakmıyorum”, “Dolarla mı maaş alıyoruz” ve “İstersek doları düşürürüz” diyen önceki Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifası sonrası 8.58 lira olan dolar hemen 8.05 seviyelerine geriledi. 3 gün boş kalan koltuk bakanın varlığından daha iyi yönetti piyasayı ve TL ciddi değer kazandı. Demek ki nasıl düşüreceğini biliyormuş…! Kendisinin gitmesi lazımmış. Giderken de instagramdan açıkladığı istifa mektubunda “At izi it izine karıştı”… ve “Allah sonumuzu hayreylesin” dedi. 8 Kasım 2020’den sonra bir daha iflah olmadık ve bugünlere geldik. Fakat damat bakan, at izinin, it izinin ne olduğunu ve sonumuzun ne olacağını açıklamadan ortadan kayboldu.

Suriye ve operasyon fısıltısı ile 9,03-04 liralara gelen dolar kuru, dün gece saat 23:55’te yayımlanan cumhurbaşkanı kararnamesi ve görevlerinden alınan 3 Merkez Bankası görevlisinin etkisi ile 11-12 kuruş daha da değerlenerek 9,17 liraya çıktı.

Sonuç olarak; görünen o dur ki, bilinen adı ile 2018-2021 Ekonomi Krizi, diğer 1994-2001-2008 krizleri gibi birkaç ay sonra normalleşmemiş ve kronik hale gelmiştir. Çünkü alınan tedbirler reel piyasa gerçeklerine göre değil, siyasilerin talimatları ile oluşturulan liyakatsız, yönetimsizlik ve tek adam yönetimi kaynaklı tedbirlerdir. Dün gece görevden alınan MB yetkililerinin gerekçesi 21 Ekim’de toplanacak Para Piyasası Kurulu’nda MB politika faizinin indirilmesi yönünde alt yapısının oluşturulması gibi görünüyor. Geçen ay yapılan indirimin alt yapısı çekirdek enflasyonun kullanılması ve munzam karşılıkların oranının artırılmasıydı. Gelecek ay, yani Kasım ayı faiz kararı öncesi veya sonrası da belki Şahap Kavcıoğlu gönderilir.