İyi işleyen bir hukuk sisteminin varlığı sadece davası olanlar için gerekli bir ihtiyaç değildir. Mahkemelerin bağımsız, yargıçların teminatlı olması sadece davaların taraflarını değil hepimizi ilgilendirir. Çünkü yargı sisteminin iyi işlediğini bilen muktedirler, güçlü oluşlarına dayanarak haksızlık yapmaktan çekinir. İktidar gücünü elinde tutanların en önemli sınırı iyi işleyen bir yargı sisteminin varlığıdır.

2007 yılında başlayan, 2010 ve 2014 HSYK seçimleri ile 2017 Anayasa değişikliği süreci sonunda kurumsal hale gelen sistemde yargı bağımsızlığının en önemli unsuru olan yargıç teminatı yok edildi. Yargıçlar, verdikleri veya vermedikleri kararlar nedeniyle soruşturmalara uğramakta, sürgünlere tabi tutulmaktadır. Bu durumun örneği o kadar çok ki sadece son bir haftada yaşanan iki örneği anmak bile yeter.

Koalisyon ortağı MHP’nin genel başkanı Devlet Bahçeli’ye hakaret edildiği iddiasıyla yapılan yargılama sonucunda beraat kararı veren yargıç ile bu beraat kararı hukuka uygun olduğu için kararı onaylayan istinaf mahkemesi yargıçları hakkında soruşturma başlatıldı. Yargıçları Bahçeli’nin avukatı şikâyet etti. Şikâyet üzerine yargıçlar hakkında soruşturma kararı veren HSK 1. Dairesi’nin bir üyesi, şikâyeti yapan avukatın babası ve şikâyet eden genel başkanın ve partinin önceki avukatı. Üstelik söz konusu partinin en üst yönetim organı olan MYK’da 5 yıl yöneticilik yapan bir isim. Kararı veren yargıçlara yönelik suçlama ise “görevlerini doğru ve tarafsız yapamayacakları kanısını uyandırmak.”

Bir partide üst düzey yöneticilik yapan kişinin, yargıçlar hakkında verilecek tüm kararlar konusunda tek yetkili olan HSK’ye atanması, bu kişinin görev yaptığı Daire’nin söz konusu genel başkanın davasında, genel başkan aleyhine karar veren yargıçlar hakkında soruşturma kararı vermesi yargının içine düşürüldüğü durumu anlatmaya tek başına yeter.

Yine geçen hafta yargıçların ve Cumhuriyet savcılarının tayinlerine ilişkin HSK Kararnamesi yayınlandı. Ödül ve cezalandırma niteliğindeki tayinlerle yargı teşkilatına gerekli mesajlar verildi. Yargıçlara hiçbir teminatları olmadığı, tüm kaderlerinin siyasi iktidar tarafından oluşturulmuş HSK’nin elinde olduğu bir kez daha hatırlatıldı. Yargıçlar Sendikası’nın Genel Sekreteri, 40 yıldan fazla süredir mesleğini icra eden Yargıç İbrahim Fikri Talman 65 yaşını dolduracak olması nedeniyle emekli olacağı Ocak 2021’e 6 ay kala İstanbul’dan Van’a sürüldü. Mesleğin yüz akı, tüm kariyeri başarılarla dolu Yargıç Talman’ı emekliliğine 6 ay kala sürenler, kendi sorumluluklarını bilmezden gelip yargının neden itibar yitirdiğini sormaya, hukuk ve adaletin ne kadar önemli olduğuna dair mesajlar yayınlamaya devam ettiler.

Siyasi iktidar, yargı bağımsızlığını tamamen yok etmek, yargıyı kendisine bağlı bir müdürlük düzeyine düşürmek için önündeki son engeli de bertaraf etmeye karar vermiş görünüyor. Yargının ayakta kalan son örgütlü gücü baroların bağımsızlığını yok etmek için yasa değişikliği planlıyor. Barolar bu girişime karşı çıkıyor ve engellemek için çaba sarf ediyor. Hafta sonu Türkiye’nin her yerinden baro başkanları Ankara’ya doğru yürümeye başladı. Baro başkanları; hukuk, adalet ve yargı bağımsızlığı için yani hepimizin hakları için kendileriyle birlikte “yürümeyenleri arkalarında boş sokaklar gibi bırakarak” yürüyor. Barolar halkın hakkını, hukukunu, yargının bağımsızlığını, hepimizin özgürce yaşamasını savunuyor. Gün gelip “nefes alamıyorum” dememek için mesleklerinin onuru ve yargının bağımsızlığı için yola çıkan baro başkanlarına destek vermek hepimizin boynunun borcudur. Çünkü “baroların sesi kesilirse, halkın nefesi kesilir”.