İnsanı delip geçen bir çift göz. Bakışlardaki keskinlik insanı ilklerine kadar ürpertiyor. Ruhumuza bakan portreler bunlar. Türkiye gerçeklerini, günümüzde yaşanan olayları soran ve sorgulayan bu gözler, portrelere bakan izleyiciyi sanki takip ediyor. Belki de bu gözler Türkiye’yi bu hale getirenlerden hesap sorduğu için Atatürk portrelerine, Atatürk’ün fotoğraflarına tahammül yok. İsminden bile ölesiye nefret edenler onun resimlerine tahammül edemiyorlar. Atatürk’e karşı yürütülen bu nefret kampanyasının doruğa ulaştığı bir zamanda Atatürk’e aşık bir sanatçıyla ressam Korkut Uluğ ile konuşuyoruz. Sizden önce yapılmış olan Atatürk porteleri hakkında ne düşünüyorsunuz sorusuna Korkut Uluğ şöyle karşılık veriyor “Daha önce yapılmış olan Atatürk portrelerini araştırmaya başlayınca çok şaşırdım. Eski akademi hocalarının yapmış olduğu çok az sayıda portresi olduğunu gördüm. Bu portrelerin halktan uzakta, Cumhurbaşkanlığı Konutunda, Başbakanlık Konutlarında, eski ve yeni Meclislerde, devlet makamlarında bulunduğunu öğrendim. Bunlar İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Sami Yetik gibi hocaların yaptığı çok güzel portrelerdi. Ancak sanıyorum iki tablo dışında hemen hemen hepsinde Atatürk’ün fotoğrafları model olarak alındı. Avni Arbaş ve Edip Hakkı Köseoğlu gibi çağdaş ustalar da nefis yorumları ile Atatürk’ün portrelerini yapmışlardır. Rahmetli Avni Arbaş’ın bu konuda yeri apayrıdır ve at üzerinde Mustafa Kemal bambaşkadır. Bu hocaların dışında günümüze kadar yapılan Atatürk resimlerinin çoğu ilkel, çok çirkin, deforme edilmiş ve onu yansıtmaktan çok uzak portrelerdir. Hepsinde fotoğraf kullanılmış ve bunlar keşke hiç yapılmamış olsalardı dediğimiz resimler. Atatürk’ü çok sevebilirsiniz ama olur olmaz resmini yapıp sergilemekle farkında olmadan ona saygısızlık etmiş olursunuz diye düşünüyorum.”

Aslında günümüzde Atatürk’ün şahsına ve onu temsil eden değerlere karşı çok daha büyük saygısızlıklar yapılıyor. Atatürk’ün çağdaş Laik Türkiye Cumhuriyeti yaratma projesinin en büyük temeli olan devrimleri sistematik olarak tek tek ortadan kaldırılarak yok edilmeye çalışılıyor. İlk önce fotoğrafları devlet dairelerinden, resmi kurum ve kuruluşlardan, okullardan, üniversitelerden, bankalardan kaldırıldı. Sonra bütün parklardan, meydanlardan, caddelerden, statlardan ismi silindi. Sinsice ve haince geceleri heykelleri yıkıldı ve parçalandı. Yetmedi alenen hakaret edildi hatta büyük bir nankörlük ve hainlikle Atatürk’e lanet okundu. Bunları yapanlar büyük bir arsızlık ve yüzsüzlükle elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaşırken haklarında hiçbir yasal işlem yapılmıyor. Bu da işlem yapmayan resmi mercilerin bu vatan hainlerinin bizzat destekçisi ve koruyucusu olduğunu gösteriyor. Milletin tepkisinden korkanlar göstermelik, sahte bir Atatürkçülük kisvesiyle halkın karşısına çıkıyor, konuşmalarda sözde ondan alıntılar yapıyorlar. Hatta işi tören Atatürkçülüğüne vardırıp aslında ölesiye nefret ettikleri Atatürk heykellerine çelenk bırakıp sözde saygı duruşunda bulunuyorlar. Samimiyetsizlikleri Atatürk’ün ve Türk Milletinin büyük zaferleri olan milli bayramlara kutlama yasağı koymalarından anlaşılıyor. 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlama yasağı, Atatürk’e karşı duydukları korkudan kaynaklanıyor. Atatürk’ün Türk Milleti üzerinde bıraktığı silinmez etkiden korkuyorlar. Atatürk’e duyulan sevgi ve saygının giderek güçlenmesinden korkuyorlar. Eğer Milli Bayramları yasaklarsak Türk Milleti Ata’sını ve Kurtuluş Savaşını unutur zannediyorlar. 30 Ağustos Zafer Bayramını değersizleştirmeye çalışanlar bu özgürlük ve yeniden doğuş destanının, hasta adam denilen Türk Milletinin yeniden ayağa kalkması olduğunu gayet iyi biliyorlar. Malazgirt adı altında kendilerine tarihte bizzat kendi kazanmadıkları zaferler arayıp yeni bayramlar icat edenlerin derdi ulusal bayramların etkisini zayıflatıp yok etmek ve onların yerine kendi icat ettikleri alternatif bayramlar koymaya çalışmalarıdır. “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını”, “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını”, “30 Ağustos Zafer Bayramını”, “9 Eylül İzmir’in ve Bütün Türkiye’nin Kurtuluşunu”, “29 Ekim Cumhuriyet Bayramını” yasaklamaya, değersizleştirmeye ve yok etmeye kimsenin gücü yetmez. İsterseniz Atatürk’ün hesap soran gözlerine bakın bakalım o gözler size neler söyleyecek?