10 Kasım Atatürk'ü anma törenlerini yazılı ve görsel basın ile sosyal medyadaki paylaşımlarla takip edenler, bu yılki anma programlarının geçen yıllara göre daha tartışmasız olduğu fikrinde birleşebilirler. Atatürk'e her yönüyle karşı olanların bunu her fırsatta 'hakarete' varan açıklamalarla beslemelerine bu kez çok rastlanılmadı. Eğer, Diyanet İşleri Başkanı'nın tam da bugüne denk gelen tescilli Atatürk düşmanı Kadir Mısırlıoğlu'nu ziyaret etmesiyle, çok da ciddiye alınmayacak olan Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç'ın çirkin ve yakışıksız açıklamalarını saymazsak genel olarak 10 Kasım'da Atatürk'ün bir saygı çerçevesinde anıldığını söylemek mümkün.

Peki, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün gerçek anlamda hatırlanılması ve anılması için yapılan törenler, saygı duruşları O'nun yaptıklarını korumaya ve geliştirmeye yeterli midir? Sanrırm, bugün memleketin her alanında yaşanan gelişmelere bakıldığında bu soruya 'Evet' yanıtı vermek zordur. Lakin, son yıllarda başta büyük holdingler ve bankalar olmak üzere farklı sektörlerdeki kurumlar hazırladıkları duygu yüklü reklam filmleriyle öyle bir hava yaratıyorlar ki, izleyenler gözyaşları içinde geçmişle bugün arasında adeta sıkışıp kalıyorlar.

Mesela, Kiğılı firmasının 'Getirin düğmenizi ücretsiz dikelim' temalı 10 Kasım reklam filminin yarattığı duygu yüküyle, firma sahibinin 'Ben hayatımda iki büyük başkan tanıdım' açıklamasının içinde Atatürk olmamasını nasıl biraraya getirebiliriz? Ya da bir bankanın Atatürk'ün yokluklar içinde var ettiği ülkenin görüntülerini kullanırken, vatandaşın kuruş borcu için nasıl peşine düştüğünü, borçlu vatandaşa nasıl halden anlamaz bir tavır içine girmesini nereye koyabiliriz? Bu reklam filmlerini yapan büyük firmaların çalışanlarının haklarını tam olarak verip vermediklerini, vergi muafiyetlerinden yararlanmak için binbir dolap çevirdiklerini öğrenmemiz için birazcık arşiv karıştırmamız yetecektir muhtemelen.

Çünkü, Atatürk'ün çizdiği yolun devamcısı olduğunu söyleyenlerin ve ilkelerinin takipçisi olma iddiası içinde bulunanların bu reklam filmlerini samimi duygularıyla gözyaşlarıyla izlemekten ziyade, Atatürk'ün kurucusu olduğu Cumhuriyet'in neredeyse tüm kazanımlarının yerle bir edilmesinde bu sermaye gruplarının da payı olduğu noktasında bir fikirlerinin olması gerekmektedir. Keza, kuru kuruya bir Atatürk güzellemesinin hiç bir işe yaramadığı, belki de son 15 yılda katmerlenerek artan gelişmelerle defalarca kez ispatlanmıştır.

Atatürk cumhuriyetinin en temel taşlarından olan kamu kurum ve kuruluşlarının özelleştirilmesi, cumhuriyet döneminin fabrikalarının talan edilmesi, üreten Türkiye'den ithal eden bir Türkiye'ye geçilmesi, laikliğin, yurtta sulh cihanda sulh ilkesinin ayaklar altına alındığı, muasır medeniyetler seviyesine gelmenin yol ve köprülerle eşitlendiği, kadın haklarının ve toplumdaki yerinin yeniden yeniden sorgulandığı gelişmelerin her gün yaşandığı ve daha bir çok gerici uygulamanın günlük yaşamda karşılık bulduğu bir ortamın hazırlandığı dönemden geçiliyor. Bir bakıma, artık Atatürk'ü sevmek, özlemek ve saygı göstermek sadece O'nun fotoğrafını baş köşeye koymakla, törenlerde saygı duruşunu eksiksiz yapmakla sınırlanamamaz. Bu nedenle Atatürk döneminin doğrularla dolu olduğunu savunanlar, cumhuriyet kazanımlarının memleketin temel dinamiği olduğunu düşünenler, ilkelerinin ve devrimlerinin geliştirilmesinden yana olanlar tüm bunları bugünkü günlük politik yaşamdan ayrı düşünmemelidir.

Yine de bu yılki 10 Kasım anma törenlerinin daha kalabalık ve daha saygılı geçmesinin var olan gidişata bir tepki, cumhuriyet kazanımlarına da Atatürk şahsında bir sahip çıkma olarak değerlendirilmesi gelecek açısından umut olabilir.