Yasada Tağşiş

Vatandaş "kanun ne der" bilmek; buna uymak zorundadır. Böyle söyler “modern” hukuk! Kanundan habersiz olmak sorumluluktan kurtarmaz.

Ancak aynı hukuk 'yasa koyucular' için de kurallar öngörür:

  • Yasa ve kuralın en azından us'a vurumla, sezgiyle öngörülebilir, mantıklı olması,
  • İlgililerin erişim ve izlemesine açıklık, zamanında ve tam bilgilenmelerini sağlamak, gibi.

Yurttaş ve yasa koyucunun yukarıdaki yükümlülük birlikteliğinde ancak Kanun Devletinden söz edilebilir.

Kanunların kolayca bilinmesi için daha tasarı aşamasından başlayarak kanun adının açık, anlaşılır olması; getirilen düzenleme ya da değişikliği tam ve öz olarak ifade etmesi beklenir.

Kanunların getirdikleri düzenlemeler ile adlarının uyumu da şarttır.

Aksi takdirde, günümüzün bunca erişim ve iletişim kolaylığına rağmen, sizi ilgilendiren bir düzenleme yapıldığından haberdar olamaz, hukuk okumuş bile olsanız aradığınız bir kanunu bulamayabilirsiniz.

Kanun yapmak ile "meclisten geçirmek" arasındaki fark yasa koyucu ile toplum arasındaki ilişkinin ne kadar açık ve dürüst olduğunun da göstergesidir.

Kanun Yaparken Katıştırma

Çıkarılmak istenen düzenlemeye kamuoyu tepkili ama meclis çoğunluğu ile yasalaştırılabilecek gibi ise çeşitli yöntemler geliştirilmiş. Örneğin:

  • Kanunun adı ile oynamak, adı başka kendi başka kanunlar çıkarmak,
  • Birbiri ile alakasız çok sayıda düzenlemeyi bir torbaya doldurarak ismi işlevsiz ya da kanunu isimsiz bırakmak,
  • Halk oylaması, referandum veya plebisit'lerde; reddedileceği kesin düzenlemeyi, halkın çok isteyeceği maddeler arasına katıştırarak onaylatmak. Zehiri, şekere bulayarak yutturmak ve neye evet dediğini şaşırtmak …

Kanun adı ile oynamaya iki örnek:

  • İsim: “Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında 2983 Sayılı Kanun (1984)”

Amaç, “İstikrarlı ve güvenilir gelir verilmesi suretiyle tasarrufları teşvik ederek sağlanacak ek finansman kaynakları ile kamu yatırımlarını süratle gerçekleştirmek” olursa bu kanuna kim itiraz edebilir!

Bu Kanun ile, sanki çalışanlara istikrarlı ve güvenilir gelir verilerek tasarrufa yönlendirilecekler, böylece yatırımlar hızlandırılacak!

Oysa düzenleme kabaca devletin elindeki alt yapı, tesis ve işletmeler için “Gelir Ortaklığı Senedi”, hisse senedi çıkarılması ve işletme hakkı verilmesini getiriyor. Yani zaten tasarruf edebilenleri kamunun elindeki altyapı ve tesisler karşılık gösterilerek hisse senedi almaya yönlendirmeyi. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurumu örgütleniyor ve Özelleştirmenin İdaresi böyle başlıyor.

  • “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” adını taşıyor. Numarası: 4736, tarih: 8/1/2002.

Bazı kanunlarda değişiklik yapan diye adlandırılan ilk kanun olmayabilir ancak ilk kez bir belediye başkanı kentlilerine bedava hizmet sunmaya teşebbüs etti diye bu Kanuna dayanılarak yargılandı.

Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, Dikili'de yaşayanlara içme suyunu bedavaya veriyor diye yargılanmıştı ya işte bu O kanun!

4736’nın 1. maddesi hala, belediyeler ve bunların iştirakleri dahil tüm kamu kurum ve kuruluşlarının sundukları mal ve hizmetleri, birbirlerine dahi maliyetinin altında ve kar etmeden sunamayacaklarını tanımlıyor.

Belediyeleri, halkı müşteri gibi görmek zorunda bırakmak;

Sadece kâr amaçlı işletilmelerini istemek, '80 sonrasının neoliberal belediyecilik dayatması.

Bitmedi. Arkası haftaya.