Haftada bir köşe yazdığım için, genelde bir önceki hafta bir sonraki haftanın yazısını yazmış olurum.
Şu an okuduğunuz bu yazı, bu hafta yazdığım üçüncü yazı.
İlk olarak Whatsapp’ta dolaşan komplo teorilerini yazdım.
Sonra çok sevdiğim yakın bir arkadaşımın Kovid-19 testi pozitif çıkmış olduğunu öğrendim.
Yaşadığı süreci, ihmallerin olabileceğini ve bunu duyurmamı istediği bir mesaj yolladı bana. Bende attığı uzun mesajı köşemde yayınlamaya karar verdim. (Aşağıda bahsedeceğim bu meseleden)
Şuanda da bu yazıyı yazıyorum, bakalım bir değişiklik olmazsa sanırım bunu göndereceğim gazeteye.

***
Öncelikle dostum Hüseyin Taş’ın başından geçenlerden söz etmek istiyorum.
Hüseyin bir nakliye firmasında kendi aracı ile çalışıyor.
Almanya ve Fransa’dan gelen araba yedek parçalarını taşıyor.
Aynı firmada birlikte çalıştığı arkadaşlarından birisinde Kovid-19 pozitif çıkıyor.
Hüseyin ve diğer arkadaşlarına amirleri 14 günlük ev izolasyonu öneriyor ve mümkünse test yaptırmalarını söylüyor.
Bornova Trafik Hastanesi ve Ege Üniversitesi Hastanesi, genel sağlık durumunun iyi olması ve belirtileri taşımaması sebebiyle Hüseyin’e test yapmıyorlar. (Burada bu hastaneleri suçladığım falan yok bunu önemle belirtiyorum. Mutlaka doluluk ve yoğunluk sebebi ile öncelikle durumu acil olanlara bakıyorlardır, Hüseyin gibilerin de olduğu halkımız tarafından bilinsin ve sosyal izolasyonlarında gevşeme olmasın diye yazıyorum)
Evinde iki buçuk yaşında bir kızı ve eşi, çevresinde ise kronik rahatsızlıkları ve yaşlı olan akrabaları olduğu için test yaptırabileceği bir hastane arıyor ve Başkent Hastanesi’ni buluyor. Hüseyin’in kendi ifadesine göre burada kendisine test yaptırabilmek için ateşinin çıktığı, kustuğu gibi olmayan semptomları da söylüyor. Yani yalan atmak zorunda kalıyor ve testi yaptırıyor.
İki gün sonra da Kovid-19 testi pozitif çıkıyor ve hastane eve gidip 14 boyunca izole olmasını söylüyor.
Bayraklı Sağlık Müdürlüğü ile iletişime geçiyor oradaki bir görevlinin telefonu yüzüne kapattığını ve sonuç pozitif çıktıktan iki gün sonra sağlık müdürlüğü yetkililerinin gelip aynı evde yaşadığı iki buçuk yaşındaki kızı ve karısına da test yaptıklarını söylüyor.
Hüseyin’in bunların duyulmasını istemesindeki sebep şu; dışarıdan bakıldığında gayet sağlıklı gözüküyorum ve dışarıya çıkmama, gidip çalışmama hiçbir engel yok. Ben evimden ayrılmıyorum maddi durumum şimdilik buna uygun, ama test sonucu pozitif olup da çalışmak, dışarıya çıkmak zorunda olanlar ne yapacak? Onlar sokaklarda gezerken bu salgından nasıl kurtulacağız?
Bence de haklı ve yerinde bir kaygı.
Tekrar yazıyorum hiçbir hastaneyi, hiçbir sağlık çalışanı ve yetkilisini asla suçlamıyorum, sadece oluşacak ihmalleri dile getiriyorum ve herkes gibi sürecin hızlanmasını istiyorum.
Aynı zamanda da korkuyorum.

***
Gelelim şu sokağa çıkma yasağı meselesine.
Öncelikle ben de herkes gibi sokağa çıkma yasağını destekliyorum.
Çünkü bazı kimseler bu işi tatile çevirdiler kırlara, denizlere, ormanlara gidilebilecek bir fırsat olarak gördüler.
İçlerinde de yukarıda bahsettiğim dostum Hüseyin Taş gibi kimseler varsa kendileri ile birlikte virüsü gezdirip birçok insana yaydılar.
Yasağın hafta sonu olması ekonomik olarak daha az zarar verecek doğru düşünülmüş bence.
İki gün sokaklar nefes alacak her taraf iyice dezenfekte edilebilecek, bu da çok iyi oldu.
Yasağın iki saat önce haber verilmesine de hak vermeye çalışıyorum.
Tamam, daha evvel duyurulsa yağmaya kadar gidecek bir süreç yaşanabilirdi, kamu düzenini sağlamak güç hale gelebilirdi, buna da peki!
Ama bu işe yerel yönetimleri dâhil etmemek niye?
Hani bu süreç siyaset üstüydü? Ki; bence gerçekten öyle…
Şu günlerde muhalifliğimi bir kenara bıraktım sürecin tamamlanmasını bekliyorum, varsa bir eleştirim daha yumuşak bir dille söylemeye özen gösteriyorum, sosyal hayatımda da yazı dilimde de bunu yapıyorum.
Çünkü gerçekten milletçe olağanüstü bir süreç yaşıyoruz ve birbirimize yardımcı olmamız gerek.
Aksi halde buradan sağ çıkamayacağız.
Yerel yönetimlerin dâhil edilmediği bir yasak sürecini doğru bulmuyorum.
Ve son olarak sen ey güzel hemşehrim; hani ekmekler, havuçlu kekler, pastalar, börekler yapıyordun karantina günlerinde, ne oldu?
Neden koştun hemen fırına?
Fırından aldığın ekmek ertesi gün bayatlıyor zaten, hatta bazısı yenmeyecek kadar bayatlıyor, ne yapacaksın o kadar ekmeği?
Annem çok ekmek yeme ekmek kafalı olursun derdi!
Hadi ekmek alan kardeşimin yaptığına kıtlık refleksi diyelim de peki bu benzin almaya giden kardeşimin yaptığına ne diyelim?
Çıkamadığın sokakta benzine niye ihtiyacın olsun, otursana evinde canım kardeşim, delirdin mi?

Sonumuz hayır olsun haftaya görüşmek üzere.