Dışarıda zorunlu olarak çalışmak durumunda kalmayanlarımızın çoğu bu dönemde evde vakit geçirmeye odaklanmış durumda. Ben de kitap okumak, telefonla görüşmek, yeni film ve dizileri izlemekten ve ekmek yapmaktan (itiraf edelim, hepimiz ekmek yapımında guru olmak üzereyiz) vakit buldukça sosyal medyada zaman geçiriyorum. Geçen gün Okan Okumuş’un 2016 senesinde başlattığı ve yaklaşık üç yüz civarında tweetten oluşan bir zincirine denk geldim. Genel olarak; büyük kısmı bir hissiyat olan ve bizim dilimizde birden çok kelime ile ifade edilebilen cümlelerin, yabancı dillerdeki tek kelimelik söylenişlerini içeriyor. Başlarda daha çok dilbilimcilerin dikkatini çekecek diye düşünsem de okudukça beni de sarıp sarmaladı. Kimi hissettirdikleriyle, kimi anlamıyla, kimisi de “aaa böyle bi’şey de varmış demek” diyerek okudum. Hoşuma gidenlerden birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Mayalar selamlaşırken “In La’Kech” diyorlarmış birbirlerine, “birbirimizin başka yüzleriyiz, ben başka bir senim” manasına geliyor bu selamlaşma. Hepimizin ne kadar da benzediğini, aslında senin, benim, ondan farklı olmadığımızı anlatmışlar Mayalar asırlar boyunca birbirlerine. Hem de her görüşmede! Birbirleriyle yaşadıkları toplumda öncelikle anlayışa ne kadar önem verdiklerini, belki de ne kadar huzurlu bir hayat sürdüklerini de gösterebilir bu bizlere. Huzurlu demişken, Hintçe’de “Rimjhim” kelimesi; cama vuran, şemsiyeye tıpır tıpır düşen yağmur damlalarının çıkardığı ses anlamına geliyormuş. Ben bir filolog değilim, burada yazacaklarım tamamen tahmin yürütmeden ibaret ama Hindistan coğrafyasındaki hava şartları (belki de kast sistemi) oradaki halkların bu duyguyu tek bir kelime ile açıklamasına vesile olmuş olabilir. “Hiraeth”; Galce’de, asla senin için evin/yurdun olmamış, yaşadığın yer için duyulan hasret manasına geliyormuş. Galler, İngilizlerin ilk kolonisi, ülkenin ismini de (Wales) İngilizler veriyor. Wales, “başkalarının, yabancıların yeri” manasına gelen eski İngilizce’de kullanılan sözden türetilme bir isim. Bu da Britanya’da İngilizlerin Galler’i ne kadar çok istediklerini ama asla elde edemediklerini gösteriyordur belki de? Fransızca “Lappel du Vide” direkt çeviride “boşluğun çağrısı” anlamına geliyor. Ama burada esas anlatılmak istenen şey bir hissiyat. Araba kullanırken hiç birdenbire karşı şeride geçmek istediniz mi? Ya da yüksek bir yerden kendinizi boşluğa bırakma isteği oluştu mu içinizde? İşte bu intihar dürtüsüne verdikleri isimmiş Fransızların. Genelde stresli durumlarda kafanızın içinde takıntılı bir şekilde birisiyle tartıştığınız oluyorsa İngilizler de buna bir kelime bulmuş; “Jouska”. Ama tüm bunların arasında en çok beni etkileyen kelime Arapça “ya’aburnee” oldu, “beni gömen sen ol”. Senden sonra ölmek istemiyorum cümlesinin hissiyatını tek kelimeyle anlatacak kadar zulüm gören bir coğrafyadır belki de Arapça’nın konuşulduğu topraklar.

Biraz da aklımda kalan keyifli kelimelerden bahsetmek istiyorum. Mesela İsveççe’de “gökotta”; kuşların sesini dinlemek için sabahın erken saatlerinde uyanmak demekmiş. Hayattan ne denli zevk alınabileceğini, basit veya görmediğimiz şeylerin farkına varabileceğimizi anlatan tek bir kelime. Buna benzer olan ama ülkemizde yapsak Kabahatler Kanunu’na göre bilmem kaç lira ödeyeceğimiz bir kelime de Norveççe’de var; “utepils”, güneşli havada eline bira alıp dışarıda oturmak anlamında bu kelime. Eee, Norveç’te çok az rastlanan bir hava durumunu bu şekilde değerlendiriyor demek ki Norveçliler. Urduca dilinde “Goya” ise; okuduğun hikâyenin, kısa bir an da olsa kurgu olduğunu unutup gerçek sanma hali olarak geçiyormuş. Kelimelerle tarif edilemeyecek kadar muazzam yani İngilizce’de “ineffable” denilen durumlardan sadece birisi.

Artık hangi uğraşlardan keyif almaya çalışsak da sıkıldığımız bu karantina günlerinde aşırı stres bizi sinirli, gergin ya da alıngan yapabiliyor. Yazının bu kısmını eşime atfederek bitiriyorum yavaştan. Yok yere kavga eden çiftlerin aslında boş yere kavga etmelerinin farkına varmaları ama bozmayıp somurtmaya devam etmelerine Tamilce’de “Oodal” deniyormuş. Burayı okurken belki biraz gülümser. Ya da Almanca’da "Backpfeifengesicht” denilen hissiyat oluşabilir içinde bana karşı, yumruğu ya da tokadı hak eden surat!