Merhaba Erkin Abi

En kolayı bu, biliyor musun?

Merhaba Erkin abi...” Sonrası hiç kolay değil. Tıklattığım kapının ardında merakla bakan gözlerini, el işaretini yoldaş ettiğin “Gel!” deyişini artık bulamayacak olmak hiç kolay değil.

Beş gündür, Sümerbank fabrikasının (Ne Sümerbank kaldı ne fabrika ne işçiler!) karşısındaki o tarih kokan yapıdan (Gazete Ege’den) Çankaya’ya (Yeni Asır’a) durmaksızın gidip geliyorum, gidip geliyorum. Haftanın iki günü Gazete Ege’de olmak memleket havasının bambaşka kokularını almaktı, evet ama seninle de iki lafın belini kırmaktı be Erkin Abi.

Kimi gün merdiven başında, çay ocağının önünde karşılaşır, yarısını yuttuğun “N’aber Bekir Hoca?” sıcaklığına seni gülümsetecek bir yanıt bulmanın telaşına düşerdim. Kimi gün de üst kata, odana çağırırdın incelikle, bir kahve ya da çay içimi. Fıkra, anı, belki bir şiir... vardır sende rahatlığınla yollamamı isterdin.

Arada yollardım da... seni usandırmaktan korkarak, “Doludur dağarcığı Erkin babanın!” ürkekliğiyle.

Kim ne göndermişse adıyla sanıyla koyardın Pota’ya.

“Aman be Erkin Abi, fıkra bu, anonim bir şey sonuçta...” demelerim kâr etmez, “Yoo, emeğe saygı, olması gereken bu. Benim için yorulmuşsun ya...” der inceden gülümserdin.

Karşıyaka Lisesinin duvar gazetesinden Pota’ya ulaşan kalem erbabı hallerinle yolu yakınına düşen, kapının önünden/ odandan geçen yeniyetme-“usta” gazetecilere de örnektin. O kocaman gazete yapıları içinde bir sığınak, bir balıkçı barınağıydı, kendinin saymadığın çalışma odan. O odaya girip de gülümsemeden, gerginliğin, sıkıntının -hepsini değilse de- bir kısmını sana emanet etmeden çıkmak vaki değildi. Çünkü Okan (Yüksel) abinin deyişiyle, “Gazeteciliğin çok kimseye reva gördüğü çileleri de yaşamış, zirvelere de kurulmuş, ne ki o çelebi ve insan yanınla bu zikzaklara karşı direnip mesleğinin kahırlarını da güzel yanlarını da aynı olgunlukta yaşamayı bilmiştin."² Ve hep o çelebiliği gezdirdin eteğinde.

Sevgili Erkin Abi,

Dile kolay ilk merhabamızdan bu yana yirmi beş yılı bırakmışız geride! İzmir’e, hayata Pota’nın aynasından bakmaya başlamaların, o aynayı bize doğrultmaların da o yıllara rastlar. Aynı sayfalarda kalem oynatmak bir yana, seninle ince bellide bir bardak çayı yudumlamak bile keyifli işlerim arasında oldu hep. Bölge masasında Semra Saygı’yla, haber merkezinde Muzaffer Oktay’la, Enver Çağlar’la...

“Ne güzel günlerdi!” ya da “günlermiş” demeyeceğim Erkin Abi çünkü o günlerde de farkındaydım o güzelliğin. Ondandı, işim olduğu günlerde gazeteye erkenden damlamalarım.

Üç yıl önce soğuk bir şubat günüydü. Ölmeden İyi İnsanlar³ kitabımı getirmiştim sana. Sen de “var”dın orada. İlgili sayfayı açıp seni sana “okumuştum” bir çırpıda. Telefona sarılıp “Bak, senin kitabını benden çok daha iyi değerlendirecek birini çağıracağım şimdi.” dediğinde adım gibi emindim az sonra hep açık kapında kimin belireceğinden. “Evlat” Hürol Dağdelen, çaylarımızdan önce bitmişti odanda.

Çay dedim de sahi, Sedat mıydı, konuşmanı taklit edip bütün gazeteye senin adına çay ısmarlayan? Bir de Johnson’la Demirel’i o günün koşullarında başarıyla uyguladığın fotomontaj tekniğiyle yan yana getirişin var! Senin ömrünce unutamadığın bu “fotoğraf”ı Demirel, propaganda; rakipleri eleştiri için hiç kuşkulanmadan yıllarca kullandılar. Bize de senin için yazdıklarıyla sevgili Lütfü Dağtaş anımsattı yeniden.

Mektuba, anılara dalınca kapıyı son anda duydum Erkin Abi.

Kargoymuş. Ferhat Uludere ve arkadaşlarının yenile kurdukları Edisyon Kitap’ın ilk yayınları geldi. Sene 2020, bir derleme bu. Ferhat hazırlamış. Aynadaki Porno Yıldızı, Beril Erbil’in ilk kitabı. Bu iki öykü kitabına bir de roman eşlik ediyor: Resül Efe’den Bir Sonraki Ölüme Kadar. Kitaplara ilişkin ilk özel sayfaları senin de yıllarca yazdığın Yeni Asır’da hazırlamıştım, anımsadın değil mi?

Önceki gün Mavişehir’e, 1998’de törenle adının verildiği sokağ(ın)a gittim. Sonra 20 Ocak 2012’deki Ustalara Saygı akşamına... Seni o akşam ilk olarak, Aliağa’nın emek şenlikleriyle de anılmasını sağlayan belediye başkanı Hakkı Ülkü anlatmıştı.

- Erkin Ağabey’le rakılı sohbet çok güzel oluyor. Çünkü iki kadeh sonra bizim de dilimiz düşüyor. Erkin Ağabey’le durum eşitleniyor. Diyoruz ki artık birbirimizi anlamaya anlamaya saatlerce konuşabiliriz.

Bunu ve ötesini de o dönemde genel yayın yönetmeni olduğum Batı Haber’deki⁴ köşemde, Bir Dost Selamıdır Erkin Usman” başlığıyla yayımlamıştım.

Ne mutlu bana ki o “dost selamı” sen, benim de arkadaşımdın.

........................

¹Erkin Usman (gazeteci/ 15 Aralık 1938-3 Aralık 2020)

²turkiyegercegi.com, 5 Aralık 2020

³Ölmeden İyi İnsanlar, Y. Bekir Yurdakul, anı, Yitik Ülke Yayınları, Ekim 2016, İstanbul

⁴Batı Haber-Anıların İzi, sayı: 4, Şubat 201