Zamanının muğlak olduğu, yazları sıcak ile, kışları yağmurla bilinen şehirlerden birinde mutlu insanlar yaşarmış. Sonra bu insanların her gün gidip geldiği işleri, özel hayatları, sevmeleri, sevilmeleri, günlük rutinleri, birbirinden değerli ama uyumlu yargıları varmış.

Çoğu şehirden de renkli bir yanı varmış burasının ayrıca. Dünyanın her yanını saran hukuksuzluk yok değilmiş ancak haksızlığa ‘dur’ demek için bir araya gelebilen insanlar, yine buradaymış.

Bir de bu şehirde mesleklere hürmet, selam kadar önde gelirmiş. Bu saygı öyle bir noktaya vardırılmış ki meslekler bir zaman sonra isimlerin önüne geçer olmuş.

Hatta şehirde bir de bir kültür oluşmuş ki böyle üretmeyen kimseler pek hoş karşılanmaz olmuş... Adları pek iyi anılmamış....

Ne dost meclisinde adı anılmış, ne de karanlıkta sesi duyulmuş, öyle alelade kalıvermiş...

Mesela bu ülkede bir de balıkçılar varmış. Körfeziyle ünlü bir şehir olur da balıkçıları bilinmez mi? ‘Denizden babam çıksa yerim’ diyenlere o babaları çıkaranlar... Sonra o balıkları tezgahta satanlar... Balıkçılara tekne satanlar... Ağ satanlar... Balıkla karnını doyuranlar...

Sonra bir de balıkçıların ne yaptığını, nasıl ve ne kadar kazandığını, neden bu mesleği yaptığını araştıranlar, bunları diğer insanlara anlatanlar varmış. Bunların işi ‘anlatmak’ mış. Bazen yazarak bazen de konuşarak... Çoğu zaman da büyük bir özveri ile... Mesela bir balıkçının derdi aynı zamanda o anlatanın da derdiymişçesine...

***                  

Bu renkli şehirde tabi bir de iktidar varmış, iktidarlar... Kökleşmeye çabalayan, bir şekilde tutunamayan...Bir de bu iktidarların sürekli yanlarında olanlar... Üretmeyenler!

Zamanlar, mekanlar ve iktidarlar hep değişmiş de bu üretmeyenler hiç değişmemiş. Hep var olmuş. Körfezin insanlarının  da kültürü buna göre şekillenmiş, böylelerine hep kızmışlar. Sadece kızmakla da kalmamışlar ama yılmamışlar bunun üzerine yeni bir düzen inşa etmişler.

Mesleğe saygıyı öne koyan bu insanlar, işi ‘Balıkları anlatmak’ olan insanların ‘Balık satmasını’ hoş karşılamamış mesela... Görmezden gelmeye başlamış...

Zaten bir kez balık satmaya başlayanlar da bir daha ne balık satanları anlayabilmiş ne de balıkları anlatabilmiş.

***

Anlayanlar anladı, anlamayanlar da anlayanlardan dinlesin de şu anlamamazlıktan gelenleri ne yaparsınız işte orasını varın siz düşünün!