İzmir Tabip Odası, 14 Mart Tıp Bayramı Haftası sebebiyle bir basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasını hekimler adına İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak okudu.

Kaynak konuşmasının başında, “Maalesef, ‘Beni Türk Hekimlerine emanet ediniz’ düşüncesinden ‘Giderlerse gitsinler’ düşüncesine savrulmuş bir sağlık sistemine dönüşmüş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz. Bu nedenle eskiden ‘Tıp Bayramı’ olarak nitelenen bu günler ve haftalar, uzun yıllardır aslında bayram olmaktan çıktı, bir değerlendirme ve hesaplaşma gününe döndü. Bugün bu hesaplaşmanın satır başlarını hatırlatmak istedik” İfadelerini kullandı.

Sorunlar kartopu gibi

Her insanın temel hakkı olan koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetinin son 21 yıldır ticarileştiğini söyleyen Kaynak, “Tüm bu süreç, kışkırtılmış bir hasta talebinin kartopu gibi büyümesine, sağlık hizmetinin kalitesinin kaybı ve salt sayılarla ölçülür bir hal almasına yol açtığı gibi, artık hastalar gerçek sağlık hizmetine ulaşamamakta ve sistem ve işgücü bu kışkırtılmayla baş edemez hale getirilmiştir. 3-5 dakikada ‘hasta bakılıyormuş’ gibi yapılan ve aslında ne koruyucu ne de tedavi edici niteliği kalmamış bir mizansenle, herkesin bildiği bir gerçek durum salt oy hesapları ile sürdürülmeye zorlanmaktadır. Ama buna bağlı ‘sağlıkta terör’ özlük haklarının yetersizliği ve unutulması’, ‘sağlıkta mobbing’, ‘performans çılgınlığı’, ‘yardımcı personel ve güvenlik açığı’, çok hasta bakma ve takibine bağlı malpraktis sorunlarının artması’ gibi pek çok sorun, bu sürecin yan ürünleri olarak sağlık gündemini tam gün olarak meşgul etmektedir” dedi.

Hastaneler dayanıklı mı?

Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan sağlık kurumlarına dikkat çeken Kaynak, İzmir’in hastanelerinin depreme dayanıklı olup olmadığını sordu.

Kaynak, “Sağlık meslek örgütleri olarak ülkedeki hastane binalarının depreme dayanıklı olup olmadığına dair bir bilimsel araştırmaların yapılması ve kamuoyu ile bu sonuçların paylaşılmasının önemine dikkat çekmek istemekteyiz. Hastaneler, depremde ayakta kalması gereken en önemli yerlerdir ve yapılması gerekenlerde çok bellidir. İzmir’deki sağlık tesisleri bakımından da deprem riskinin tekrar ele alınması gerekmektedir. Zira aşağıdaki listede görüldüğü gibi, hastanelerimizin binalarının bir kısmı oldukça eski binalardır. İzmir’deki gerek üniversite ve eğitim hastaneleri ve gerekse hizmet hastanelerinin çok büyük bir hizmet, eğitim, öğretim ve akademik bilimsel kapasitesi vardır. Bu büyük kapasitenin hiçbir şekilde eksilmesine yol açmadan, bu kurumların bina özelliklerine bakılması ve performans değerlendirilmesi ile en kısa zamanda, tüm toplum için bu kurumların ayakta kalması sağlanmalıdır” diye konuştu.

Editör: Duygu Kaya