CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Bahçelievler ilçesi Haznedar Meydanı'nda düzenlediği "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinginde yaptığı konuşmada, "Yolun bir tarafında yıllardır yönettiğimiz Bakırköy, yolun bir tarafında kurulduğundan beri 6 dönemdir alamadığımız Bahçelievler. Bakırköy'de kişi başına 9,5 metrekare yeşil alan. Bahçelievler'de 1 metrekare yeşil alan. Bir tarafta rantçı AKP belediyeciliği, bir tarafta halkçı CHP belediyeciliği. 6 dönemdir kazanamadık ama Bahçelievler'e hiç suç bulmadık. Kusuru kendimizde aradık. Çok çalıştık, çok yaklaştık ama bu sefer bir fark var. İlçe belediyesini kazanamadık ama Ekrem İmamoğlu'nu birinci yaptık Bahçelievler'de. Ekrem Başkan'ın aldığı oya, çıkış trendimize bakınca, bir de Haznedar Meydanı'na bakınca görünüyor ki bir daha kaybetmeyeceğiz Bahçelievler'i. Bahçelievler'i de alacağız, İstanbul'u da alacağız, Türkiye'yi de alacağız" dedi.
İstanbul'un seçilmiş il başkanını ne kayyuma teslim ederiz, ne sarayın yargısına teslim ederiz
Özel, kalabalıkla gurur deyduğunu belirterek, "Ama ne kadar gurur duysa az olur sizin evladınız Özgür Çelik'in ilçesindeyiz. Özgür Çelik iki dönem ilçe başkanlığı yaptığı, daha önce ilçe yöneticiliği yaptığı bu ilçeden İstanbul il başkanımız olarak göreve geldi. Göreve geldiği günden beri Nazım Hikmet'in dediği gibi, 'Yolunda pusuya yattıkları, arkadan çelme taktıklarını bilerek yürüyor. Yolunda yürüyor. Durmuyor. durmayacak'. İstanbul'un seçilmiş il başkanını ne kayyuma teslim ederiz, ne sarayın yargısına teslim ederiz. Sonuna kadar arkasındayız" ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
Bahçelievler Belediye Başkanı'nın elli kere müebbet alması lazım
"Aziz İhsan Aktaş adında bir iftiracı, Adalet ve Kalkıma Partisi'nin Yargı Kolları Başkanı tarafından kullanılıyor ve bir iftira kampanyasının içine oturtuldu. AK Parti'nin Yargı Kolları Başkanı'nı biliyor musunuz? Akın Gürlek. Yargı Kolları Başkanı'nın aparatı olmuş, herkese iftira atan, daha doğrusu Türkiye'de 388 yerde ihale almış, bunların 80'i CHP'li belediyeler, 300'ü AKP'li belediyeler veya bakanlıklar, kamu kurumları. O taraftan bir kişiye soru yok. Bu tarafta kapısından girdiği belediye başkanını içeriye atıyor. Zeydan Karalar. Bugün Adana'dan buraya bin 500 kilometre yürüyen aslanlar var... Zeydan Başkan 12 yıl önce Seyhan'ı, AK Parti'den almış. Aldığı sırada bir ihale varmış normal ödemeler yapılmış. Günü gelince bitmiş, bir daha iş verilmemiş. Kendine sorarsan, 'ortak değiliz' diyor. Savcı, 'Onlar ortak. Ben biliyorum' diyor. Güya Aziz İhsan Aktaş'ın ortağı 12 yıl önce Zeydan Karalar'dan ödeme almış. Onun için Zeydan Karalar içeride yatıyor. Ama Bahçelievler'in Belediye Başkanı daha geçen sene iki parça halinde önce kamyonları, sonra şoförleri için ihale yapmış. Toplam 843 milyonluk ihale vermiş. Hakan Efendi'ye dönüp soran yok. Yazıklar olsun böyle ikiyüzlülüğe. Eğer Zeydan Karalar, ya da Avcılar Belediye Başkanım Utku Caner Çaykara, ya da Gaziosmanpaşa'da Hakan Bahçetepe bunların ifadesiyle hapiste yatıyorsa Bahçelievler Belediye Başkanı'nın elli kere müebbet alması lazım.
Hepimizin cebinden alıp zenginlerin cebine koydu
AK Parti öyle bir kara düzen getirdi ki artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Erdoğan 88 bin liradan az alanı, ya da 22 bin lira asgari ücret alanı, ya da 16 bin 200 lira emekli maaşı alanı sevmiyor ama 700 milyar lira zenginlerin vergisini sildi bu sene. 700 milyar lira kesinleşmiş vergi yani alacak cebine koyacak parayı 'almam' diyor. 'Senin cebinde kalsın, hazineye girmesin' diyor. Kur Korumalı Mevduat'ta 2,5 trilyon lira para aktardı. Hepimizin cebinden alıp zenginlerin cebine koydu. Bu yılın ilk 7 ayında 1,5 trilyon lira sadece faizi ödedi.
En düşük emekli maaşı 2002'de 8 çeyrek altın alırmış, şimdi sadece 2 çeyrek altın alıyor
Asgari ücretliye zam verirken bir seferde 3 kazık birden atıyor. Normal enflasyon değil TÜİK'i takip ediyor. TÜİK'in gerçekleşen enflasyonunu değil hedeflenen enflasyonu veriyor. 'Ülke büyüdü' diyor. Büyümeden pay vermiyor ve asgari ücretliyi 22 bin lirada, emekliyi 16 bin lirada tutuyor. Ben onu çıldırtmak için Türkiye'nin neresindeysem Trabzon, Rize, Artvin, Urfa, Manisa, Edirne, nerede olursam bir kuyumcu dükkanı görünce giriyorum. Hesap makinesini çeviriyorum diyorum ki, 'Her hesap şaşar altın hesabı şaşmaz'. Bakın Erdoğan geldiğinde 2002'de en düşük memur maaşı 14,5 çeyrek altın alıyormuş. Bugün 5,5 çeyrek altın alıyor. Arada 9 çeyrek altın kayıp. Erdoğan geldiğinde asgari ücret 7 çeyrek altın alıyormuş. Şimdi 2,5 çeyrek altın alıyor. Asgari ücretlinin cebinden 4,5 çeyrek altın kayıp. En düşük emekli maaşı 2002'de 8 çeyrek altın alırmış, şimdi sadece 2 çeyrek altın alıyor. En büyük hasar emeklide. Bugün 2 çeyrek altın alan maaş, Erdoğan'dan önce 8 çeyrek altın alıyormuş. Basit hesap: 16 bin lira yerine Erdoğan olmasaydı 65 bin lira maaş alıyor olacaktı emekliler. Bir şey düştüğü yerde kaybedildiği yerde bulunmaz mı? Nerede kaybettik bunu? 3 Kasım 2002'de seçim sandığında. Nerede bulacağız? Önümüze gelecek ilk seçim sandığında.
Türkiye'de tek başına 13,5 milyon işsiz var
Memleketin anasını ağlattılar. Avrupa'da enflasyon yüzde 2, Türkiye'de yüzde 33. 27 AB ülkesinde toplam 13 milyon işsiz var. Türkiye'de tek başına 13,5 milyon işsiz var. Bu iktidardan kurtulmadan belini doğrultması mümkün değil. Çare hiç şüphe yok. Demokrasi, adalet. 19 Mart darbesi yapıldı borsa yüzde 9 düştü. Rezervler eridi, yabancı sermaye kaçtı. Cumhuriyet Halk Partisi'ne saldırı var. Davanın 30 Haziran'dan 15 Eylül'e ertelendiği gün borsa yüzde 5.5 değer kazandı. 2 Eylül günü İstanbul İl Başkanlığı'na kayyum atadılar, yüzde 6,5 düştü. Ardından Ankara'da kurultay davası Ekim'in sonuna ertelendi, borsa yüzde 6 değer kazandı. Yani memlekette CHP'ye kötülük yapıldığı için değil, demokrasiden sapıldığı için, bir siyasi parti bastırılmaya, susturulmaya uğraşıldığı için, sandık yerine kayyumlardan medet umulduğu için, yani dünyanın gözü önünde ülke otoriterleştiği için para kaybediyor. En ufak demokratikleşme umudunda ülke toparlanıyor. İlk seçimi kazanacağız, memleketi şaha kaldıracağız. Ben Sosyalist Enternasyonel'in 2. Başkanı olarak 77 ülkedeki 89 partiden imza almışım. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye'de iktidara gelip de AB tam üyelik yürüyüşünü başlatınca, 'Biz bunu destekleyeceğiz. En büyük destekçisi olacağız' diyor. İktidara geleceğiz. Gençler size söz olsun, yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa olacak.
Ama bunu bilmek için demokrasiyle, ekonominin ilişkisini bilmek için ortalama bir genel kültür yeter de, bunu iyi bilmek için bunu tahsil etmek lazım. Tahsil etmek için bir üniversite bitirip bir diploma almak lazım. Bunu Ekrem Başkan çok iyi biliyor da birisi bilmiyor. Bir diplomasız var, o bilmiyor bunu. Bugün sadece diplomasız değil, milletin halinden anlamayan bir vicdansızın elinde memleket perişan oldu. Bir yandan, 'Sıfırladın mı oğlum paraları?' diyenler, öbür taraftan oğlunu sıfır lira harçlıkla okula gönderenler. Kantinler ateş pahası, simit 20 lira, ayran 20 lira, kaşarlı tost 80 lira. Çocuğun cebinde metelik yok. O yüzden söz veriyoruz, ant içiyoruz ki: Bu memlekette hiçbir çocuk babasından yoksulluk miras almayacak. Hiçbir çocuk okula giderken boş bir beslenme çantasıyla gitmeyecek. Hiçbir çocuk kantinin önünde başkasının aldığı tosta bakmayacak. Bunun sağı yok, solu yok. AK Partisi, MHP'si, DEM'i yok. Kürt'ün de, Türk'ün de çocuğu aç, babası işsiz. O yüzden bu memlekete mutlaka ve mutlaka adaleti getireceğiz. Gelir adaletini getireceğiz, vergi adaletini getireceğiz, sosyal adaleti getireceğiz.
Ücretsiz su sebili bizden, çocuklara sıcak yemek, öğle yemeği ya da ücretsiz beslenme çantası bizden
Buradan Türkiye'deki bütün okul müdürlerine sesleniyorum. Cumhuriyet Halk Partili belediyeye başvurun. Ücretsiz su sebili bizden, çocuklara sıcak yemek, öğle yemeği ya da ücretsiz beslenme çantası bizden. Okulun temizliği bizden. Yeter ki korkmayın siz o 'reis'ten. Korkmayın. Eğitim demişken, tabii kaliteli eğitim meselemiz var. Memlekette kaliteli eğitime ulaşmak da maalesef sadece durumu iyi ailelerin çocuklarına nasip oluyor. Zengin çocukları özel okullarda, gariban çocuklar tüm eksiklikleriyle devlet okullarında.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın başına, en kritik bakanlığa, maalesef en liyakatsiz kişiyi oturttular. Cemaatlerle işbirliği yapıp devletin parasını, pulunu çarçur etmenin peşinde. LGS’de sorular çalınıyor, çaldırıyor, susuyor. Öğrencilerin hakkı yeniyor, susuyor. Ve şimdi de çıkmış, vatandaşla alay eder gibi diyor ki: '600 bin liraya bile özel okul var. Oraya versin çocuğunu.' diyor. Geçenlerde Yusuf Tekin millete 'geri zekalı' dedi. Şöyle dedi: 'Geri zekalıya anlatır gibi anlatıyorum, yine anlamıyorlar.'
Ben Yusuf Tekin’e anlatır gibi anlatacağım. Allah’ın adamı, hasbelkader Milli Eğitim Bakanı... Bu memlekette asgari ücretin bir yıllık toplamı 265 bin lira. Yani bir asgari ücretli, o dediğin okula öğrenci yollamak için 2,5 yıl çalışması lazım. Memurlar için diyorsan, en düşük memur maaşını bir yıl biriktirsen 570 bin lira oluyor. Yani bir memur, bir yıllık maaşıyla çocuğun bırak servisini, yemeğini, kırtasiyesini, giyimini; sadece okul ücretini bile ödeyemiyor. Milletin aklıyla alay eden Yusuf Tekin’e anlatarak söylüyorum: Bu memlekette kaliteli, ucuz, temiz, ücretsiz eğitim CHP iktidarıyla mümkün. Başka türlü değil.
Daha geçen hafta Dolmabahçe'de Trump'ın oğlunu ağırlıyor
Filistin tarihinin en büyük acılarını yaşıyor. Trump denen şahsiyet geldi; 'Efendim, Gazze Şeridi çok güzelmiş. Ben oraya oteller yapacağım, kumarhaneler kuracağım, turizme açacağım. Filistinlileri de etraftaki beş ülkeye dağıtacağım' dedi, biri de biziz. Öyle bir noktaya geldi ki, iş soykırımdan sonra tehcir ve orayı süpürme hareketine dönüştü. Bu sırada Erdoğan bir gitti, bir toplantı yaptılar. Toplantıda sadece ve sadece 'İsrail'i kınıyoruz' diye bir ifade yer aldı; 25 maddelik bildiride etkili bir sonuç çıkmadı. Ama Erdoğan, Filistin meselesinde Netanyahu'ya laf söyler gibi yapıp işin esas hamisi Trump'a ağzını açmıyor. Trump'ın meselesi oraya kumarhane yapmak değil: önündeki hidrokarbon yatakları var; orada Avrupa'ya 100 yıl yetecek doğalgaz bulunuyor. Oraya da sulanıyor. Kıbrıs'ın arka tarafına da sulanıyor. Bütün hesabını buna göre yapıyor. Bunun için bütün Gazze'yi boşaltıyor, soykırım yapıyor.
Ama bizimkiler ne yapıyor? Ağzını açıp da Trump'a bir kelime söylemediği gibi bakın, buradan açıklıyorum: Daha geçen hafta cumartesi günü İstanbul'da, Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde ismini gizleyerek Trump'ın oğlu Junior Trump'ı ağırlıyorlar. Onunla pazarlığa tutuşuyorlar. 'İş adamı' yazmışlar; ismini yazmıyorlar ziyarete. Filistin kan ağlarken Trump'ın oğluyla lobi şirketleri üzerinden iş tutuyorlar. Filistin'i, Filistin'deki kardeşlerimizi yalnız bırakıp Trump'a terk ediyorlar.
Buradan Erdoğan'a sesleniyorum bir kez daha: Meclis'i topladık, bildiri çıkardık, kürsüden çağrı yaptım. Dedim, 'Gelin girelim kol kola; bütün partilerin liderleri hep birlikte gidelim Filistin'e.' Tık yok. Ben CHP'nin Genel Başkanı olarak, Karaoğlan Ecevit'in Yaser Arafat'a omuz verdiği yerdeyim. Ben Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin Kurtuluş Örgütü'ne sahip çıktığı yerdeyim. Sen neredesin Erdoğan? Sen neredesin? Filistin yanıyor. Sen neredesin? Trump Filistin'e çöküyor. Sen neredesin? Aklını başına topla. Filistin seni affetmeyecek. O çocukların gözyaşında boğulacaksın.
Bayrampaşa Belediyesi'ne çökmek istiyorlar
Şimdi AK Parti ile bir hesaplaşma, bir yüzleşme zamanı. Bugün Hasan Mutlu'nun yanındaydım. Hasan Mutlu birkaç bilgi verdi. Muhataplarından bir iki yılık mılık cevap geldi. Onlara şimdi soruyu buradan soralım. Hasan Mutlu, bu partiye emeği olan tertemiz bir belediye başkanı. 20 belediye meclis üyesi CHP'de var, 15 Cumhur İttifakı'nda var. Dün akşam belediye başkanımız ve beş belediye meclis üyemizi tutukladılar. İki tane bağımsız vardı. Şimdi o dengeleri değiştirmek için arkadaşlarımızı tutuklamak marifetiyle Bayrampaşa Belediyesi'ne çökmek istiyorlar.
MHP ve AK Parti'nin İstanbul il yöneticileri Hasan Mutlu'yu arayarak 'AK Parti'ye geçersen tutuklanmazsın' dediler
Hasan Mutlu dedi ki: 'Genel Başkanım, bundan 3 hafta önce bir sefer, 2 hafta önce bir sefer, en son bu perşembe akşamı bir, bir de cuma sabahı olmak üzere dört kez 'Cumhur İttifakı'na geçersen operasyonu durdururuz, yoksa seni içeri alacağız' dediler. 'Beni Milliyetçi Hareket Partisi'nin İstanbul İl yöneticisi aradı ve 'eğer geçersen operasyonu durdurabiliriz' dedi. Olmayacağını söyledim. Sonra cuma günü sabah AK Parti'nin İstanbul İl yöneticisi aradı. ‘Geçersen durursun.' Açıkça formülü önüne koymuş. 'Eğer AK Parti'ye geçersen kurtulursun. Yoksa yarın gözaltına alınıp tutuklanırsın. Ya AK Parti'ye geçeceksin ya Silivri'ye gireceksin' dedi.
Hasan Mutlu Bey’in eşinin de tanık olduğu bu telefon görüşmelerini Hasan Mutlu Bey dakikasıyla söylüyor. Her yerde HTS bakmasını, cep telefonlarının bazlarına bakmasını bilenlere söylüyorum. Dün Hasan Mutlu bunu söylemiş. AK Parti İstanbul İl Başkanı Sayın Abdullah Özdemir bugün açıklama yapıyor: 'Özgür Bey bir şey biliyorsa gitsin savcılığa suç duyurusunda bulunsun.' Hasan Mutlu dün akşam bu saatlerde savcıya suç duyurusunda bulundu. Saati de dakikasını da söyledi.
AK Parti İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir'e çağrı
Şimdi Abdullah Bey, esas İstanbul İl Başkanı olarak sana söylüyorum. Diyor ki Hasan Mutlu: ‘Benim bölgemde Terazidere'de bir otopark var. Bunu işleten kişi taksitlerini ödemiyordu, geçmiş borcu var. İhaleye giremezsin dedik. Geldi, kapattı. Sonra da girdi, aldı. Öğrendim ki AK Parti'nin ilçe başkan yardımcısı bu olaylar ortaya çıkmaya başlayınca beni aradı. Bakın ne diyor AK Partili: 'Hasan Başkanım, Allah senden razı olsun. Senden önceki dönemde belediye AKP’deydi. Bana ‘Sen yatırma, elden alacağız’ derlerdi. Otoparkın aylık ödentisini elden alırlardı. Bazen yatırmışlar, bazen yatırmamışlar. Beni de kazıklamışlar. Ayrıca benden her ay AK Parti haraç keserdi. İktidar değişti, CHP geldi, böyle bir şey görmedim. Savcı çağırırsa gider ifade veririm' diyor. Şimdi Abdullah Özdemir’e söylüyorum, AK Parti İl Başkanı. Kişi Bayrampaşa'da sizin ilçe yöneticiniz olan ve ‘çağrıldığımda ifade veririm’ diyen Kaan Yürür. Hadi bakalım, hadi.
Kaan Yürür namusluca durumu anlatmak isteyen kişi, suçlanan İsmail Gemici...
'Gizlim yok, saklım yok. Savcıya ifade veririm.' diyor. Eskiden, bakın belediye AK Parti'deyken, AK Partili Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Gemici işi böyle götürüyormuş, illallah dedirtiyormuş. Şimdi Akın Gürlek bir tarafta hiçbir suçu olmayanlar, bir tarafta AK Parti yöneticisinin itiraf ettiği geçen dönem yönetici… Hadi bakalım, varsa memlekette hukuk hodri meydan. Alın da göreyim onları da, alın da göreyim. Kaan Yürür namusluca durumu anlatmak isteyen kişi, suçlanan İsmail Gemici. Ayrıca AK Parti İl Yöneticisi 'ya AK Parti’ye geçersin, ya Silivri’ye gidersin' diyen kişiler.
Yılmaz Tunç çık bakalım yine söyle 'yargı bağımsızdır' de
Buradan Adalet Bakanı’na sesleniyorum. Eskiden guguklu saatler vardı. Şimdi hukuklu saat var. Eskiden guguk kuşu çıkıyordu, şimdi hukuk kuşu çıkıyor Adalet Bakanı. Günde iki sefer ‘Türkiye hukuk devletidir, yargı bağımsızdır.’ Hadi bakayım hukuk kuşu, çık da söyle şimdi. Nasıl olmuş bu işler? Nasıl? Hukuk kuşumuz, Adalet Bakanımız Yılmaz Tunç çık bakalım yine söyle 'yargı bağımsızdır' de.
Devlet Bey bu işe sahip çıkarsa AK Toroslar çetesinin kirli çamaşırları ortaya çıkacak
Bu burada bitmiyor arkadaşlar, en önemli kısmına geldik. Geçtiğimiz günlerde MHP’den Emin Sönmez ve Yasin Sönmez diye baba oğul ihraç edildi. Yasin Sönmez, MHP’nin Bayrampaşa İlçe Yöneticisiydi. İkisini birden içeri attılar. MHP’de gözaltıları görünce, ihraç etti. Sayın Emin Sönmez diyormuş ki, Buradan Sayın Devlet Bahçeli’ye sesleniyorum. MHP’de hukuk ve seçim işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcımıza sesleniyorum. Emin Sönmez, Sayın Bahçeli’nin iyi tanıdığı biriymiş, zaman zaman Sayın Bahçeli ile görüşürmüş. Burada birden içeri atılmışlar ama Emin Sönmez’in ifadesi şu: 'Bana, Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu’ya ‘1 milyon TL verdim de bu kağıdı imzala, işine gücüne devam et’ dediler. Allah’tan korkarım, iftira atmam. Beni yaka paça, oğlumu da beni de içeri koydular' diyor.
Sayın Bahçeli’den rica ediyorum. Sayın Bahçeli, lütfen bir milletvekilinizi düne kadar MHP’li kadim dostunuz Emin Sönmez’e, yöneticiniz Yasin Sönmez’e yollayın. Ak Toroslar Çetesi bir ses kaydı bulmuş üç sarhoştan '1 milyon lira verdik' diyormuş. Ama öyle bir para yok. MHP’li iş adamına 'Ben verdim' dersen 'işine gücüne bakarsın, yoksa bir miktar içeride yatarsın demişler.' Buna bir MHP’li milletvekili yollamak, konuşmak bedava. Aksi takdirde bu Ak Toroslar Çetesi’nin önünü almak mümkün değil.
Sayın Bahçeli şikayet ediyor ya: 'İçişleri Bakanlığı’nda, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde paralel yapı var. Kahramanları uzaklaştırıyorlar, yerine bir cemaati dolduruyorlar.' 'Yakında darbe de olur' diye yazıyor Bahçeli’nin danışmanları. Paralel yapının kralı Çağlayan Adliyesi’nde var, Ak Toroslar Çetesinde var. Buradan, AK Parti ile MHP’nin arasına girmek niyetim hiç yok. Bunu yanlış anlayıp yanlış konuşuyorlar. Ama gelin Türkiye’de Ak Toroslar Çetesi’ni birlikte dağıtalım, paralel yapının üstüne birlikte gidelim. Ben hukuku savunmak için size açık çek veriyorum. Düne kadar MHP’lileri alıp ‘İftira atarsan, bu işten yırtarsın diye tehdit etmiş dimdik duran biri var’ diyorlar orada. Ben söyleyince HSK’ya ne suç duyuruları, ne tehditler, ne şantajlar, ne para teklifleri, ne ses kayıtları… Ama HSK kulağının üstüne yatıyor, duymuyor, konuşmuyor. AK Toroslar Çetesine yol veriyor. Ama bu sefer MHP’li iş adamının beyanlarıyla Devlet Bey bu işe sahip çıkarsa AK Toroslar çetesinin kirli çamaşırları ortaya çıkacak.
Görünen o ki birileri bu meseleyi istismar ediyor
322 gündür Ahmet Özer tutuklu. Geçtiğimiz günlerde olumlu açıklamalarla ‘Ahmet Özer, Ahmet Türk, belediyelerine dönmelidir, serbest kalmalıdır’ açıklamaları oldu. Ama Ahmet Özer bu davadan tutuksuz, başka davadan tutukladılar. Resul Emrah Şahan. Pırıl pırıl Şişli Belediye Başkanı Kent Uzlaşısı’ndan içerideydi. Kent Uzlaşısı’nın çöktüğü, suç olmadığı anlaşıldı. Tutup apar topar başka dosyadan tutuklama verdiler. Buradan açıkça söylüyoruz: Biz Meclis komisyonuna samimiyetimizden, sorun Meclis’te çözülsün diye girdik. 10 toplantıdır gayret ediyoruz. Yıllardır süren tarihi tutarlılığımızı sürdürüyoruz. Kürt’ün de Türk’ün de anasının gözyaşı dinsin istiyoruz. Memlekette barış olsun, paralar silahlara, paralar terörle mücadeleye gitmesin, emekçinin kursağından geçsin, yoksulların kursağından geçsin istiyoruz.
Ancak görünen o ki birileri bu meseleyi istismar ediyor. CHP komisyona hiçbir pazarlıkla girmedi, kimsenin ricasıyla girmedi, hiçbir şeyden korktuğundan girmedi. Bu fikrin sahibi olduğu için girdi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin olduğu değil, olmadığı komisyonlardan korkun. Biz varsak yanlış olmaz. Ama bir yandan komisyon toplamak, İmralı uzlaşısı yapmak, sonra birer Kürt belediye meclis üyesi ki iddianameye yazmış, ‘Belediye kazanamayacak olan Kürtler’i listelerine koyarak Kürtler’den oy almak ve Kürtler’i belediye meclislerinde söz sahibi yapma’ suçu. Bu suç değil kardeşim. Bunun adı demokrasi, bunu sonuna kadar savunuyoruz. Ne utanıyoruz ne çekiniyoruz. Belediye meclisinde fikir söylemekle terör olmaz. Ama işine gelince herkesi terörist ilan edip milli olanlar, işine gelince pazarlık masasına oturanlar, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu konuda dil uzatamazlar.
Birileri kayyımlık hesabı yapsın, CHP tüm üyeleriyle iktidara yürümektedir
Tüm zorluklara rağmen, tüm kumpaslara rağmen Cumhuriyet Halk Partisi birdir, beraberdir. 21’inde Ankara’da, son kurultayda ortadan ikiye ayrılmış gibi görünen, birbiriyle yarıştığı ve şimdi de olunca sanki çatışacakları söylenen delegelerin tamamı tek vücut olmuştur, partiye karşı saldırıda 1,5 günde binin üzerinde imza noterden yollanmıştır. 196 İstanbul delegesi, 60 Parti Meclisi, Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri, doğal delegeleri çıkarınca zaten sayı binin biraz üzerindedir. Neredeyse tüm delegeler partilerine sahip çıkmıştır.
Birileri sarayda plan yapadursun. Birileri Çağlayan’da ayarladığı hakime tam gününde başvuru yaptırıp parti üzerinde hesap yapadursun. Birileri kayyımlık hesabı yapsın, birileri kayyımcılık oynasın. Cumhuriyet Halk Partisi tüm üyeleriyle, milletvekilleriyle ve yöneticileriyle, eskileriyle, yenileriyle, yaşlılarıyla, gençleriyle, kol kola, omuz omuza hep beraber iktidara yürümektedir. Dokuz değil 99 dalga operasyon olsa, 55 değil 555 miting yapacağız. 28,5’tan 29 Erdoğan’ı, orada oturtmayacağız."