ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - Biyolog Dr. Ömer Döndüren, 2004-2018 yılları arasında Gediz Deltası’nda İzmir Kuş Cennetini Koruma ve Geliştirme Birliği’nde biyolog olarak çalıştı. Uzun yıllar boyunca kuşlar, ekoloji, sulak alan planlaması ve yönetimi konularında çalışma yapan Döndüren, bugün ise İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde biyolog olarak çalışmaya devam ediyor.

Gediz Deltası’nın İzmir için önemini konuştuğumuz sohbetimizde, Ömer Döndüren deltada yeni kuş türlerinin de yuva yaptığını söyledi. On bin yıl içinde şekillenen delta, kentin ekolojik ve ekonomik hayatının da çok büyük bir parçası.

Gediz Deltası olarak tanımladığımız alanın sınırları neler?

Gediz Deltası coğrafi olarak Mavişehir’den Foça tepelerine ve oradan Emiralem’e kadar uzanan yaklaşık 40.000 hektarlık bir alanı ifade ediyor. Aslında günümüzde yerleşim yeri olan Mavişehir, Atakent, Bostanlı gibi semtler de bir zamanlar tıpkı Gediz Deltası’nın diğer kesimleri gibi kıyı bataklıkları, deniz börülcesi ve yer yer sazlıklarla kaplı, flamingoların, pelikanların dolaştığı alanlardı. Ancak kent özellikle son 50-100 sene içinde deltaya doğru genişleyerek deltanın bu kısımlarını yuttu.

Bugün biz Gediz Deltası dediğimizde aslında, daha çok Mavişehir ile Foça tepeleri arasındaki alanı yani Gediz Deltası’nın koruma altındaki kısımlarını kastediyoruz. Tarım, endüstri ve yerleşim alanlarını pek dahil etmiyoruz.

DELTANIN TARİHİ

Gediz Deltası’nın tarihsel sürecinden genel hatlarıyla bahsedebilir misiniz?

Gediz Deltası son on bin yıl içinde şekillenen, aslında oldukça genç bir delta. Bundan on bin yıl önce, şu an Gediz Deltası’nın yayıldığı alanda bir körfez ve bu körfezin içinde günümüzde Üçtepeler ve üzerinde Villakent, Maltepe gibi yerleşimlerin olduğu ‘adalar’ var. İşte o tarihlerde Manisa-Saruhanlı-Turgutlu arasında bulunan Manisa Gölü bir dizi jeolojik olayın sonucunda Emiralem boğazından bu körfeze akmaya başlıyor. Dolayısıyla bu büyük gölün denize boşalmasıyla bol miktarda alüvyon da geliyor ve Gediz Nehri sonraki binlerce yıl boyunca buraya alüvyon taşımaya devam ediyor. Nehir bu süreçte ayrıca 7 kez yatak değiştiriyor. 1886 yılına kadar güneyde Mavişehir ile Çamaltı Tuzlası arasındaki yataklarından denize dökülürken, İzmir Körfezi’nin sığlaşması tehlikesi oluşunca yatağı insan eliyle kuzeye, yani bugünkü yatağına alınıyor. Gediz Deltası bu şekilde, birçok aşamadan geçerek şekilleniyor.

Gediz Deltası’nın İzmir için önemi nedir?

Gediz Deltası bence İzmir’in en önemli parçası. Bir gün Kordon’daki çimlerde otururken Mavişehir yönüne baktığımda o büyük binaların ardında binlerce kuşun yaşadığını bilmenin, bataklıklar, sazlıklar, lagünler ve tuzlalardan oluşan muhteşem bir ekosistemin varlığını, görmesem de hissetmenin bana acayip huzur verdiğini fark etmiştim. Onlar, binlerce yıldır oradalar ve şehrin yanı başında yaşam, doğanın döngüsü biz fark etmesek de devam ediyor. Gediz Deltası’nın İzmirlileri mutlu eden şeylerden biri olduğunu düşünüyorum. Vapurla körfezi geçerken simit attığımız martılar, balıkçı barınaklarındaki pelikanlar ya da Kordon’da yürürken havada beliren flamingo sürüleri, karabataklar, sumrular, bahriler… Hepsi bir şekilde hayatımızın içindeler ve onların bu kadar yakınımızda olmasının nedeni yanı başımızda kocaman bir deltanın olması. Bununla da bitmiyor; sofranıza gelen balık, oltanıza taktığınız yem, rakının yanındaki deniz börülcesi ya da kum midyesi. Türkiye’de üretilen tuzun yaklaşık %35’i de burada yani Çamaltı Tuzlası’nda üretiliyor. Deltası olmasa bunlar da olmazdı.

Delta neden ve nasıl korunmalı?

Sulak alanlar dünya üzerinde biyoçeşitliliğin en fazla olduğu yerlerin başında geliyor. Bu yüzden deltalar da dahil bütün sulak alanları gözümüz gibi korumalıyız. Gediz Deltası dünyadaki tüm flamingoların %10-13’ünün bulunduğu bir alan. Bu çok büyük bir oran. Flamingonun Gediz Deltası olmadan soyunu devam ettirebilmesi bile çok zor ve bunun gibi birçok canlı türü Gediz Deltası’nda yaşıyor. Maalesef yazmaya kalksak epey uzun bir liste olacak ama pek çok sulak alanımız yok oldu. Akdeniz ve Ege kıyılarında özellikle su kuşlarının üreyebileceği ve yine pek çoğunun kışlayabileceği alanların sayısı çok fazla değil. Ege kıyılarında Büyük Menderes ve Gediz Deltaları dışında yaban hayatı açısından zengin büyük deltalar bulunmuyor. Deltalar tuzlu ve tatlı su habitatlarını birlikte barındırdıklarından bitki örtüsü, omurgasız canlılar, kuşlar böcekler ve memeliler gibi tüm canlı grupları açısından çok zenginler. Bu nedenle bir deltaya gittiğinizde herhangi bir göle gittiğinizde göreceğinizden çok daha fazla canlı türü görebilirsiniz.

Gediz Deltası aynı zamanda İzmir Körfezi’nde pek çok balık türünün ihtiyaç duyduğu üreme, beslenme ve korunma alanı yaratıyor. Sığ kıyı bataklıkları ve lagünler yavru balıklar için en önemli yaşam alanı.

Gediz Deltası’nın bunun gibi ekolojik ya da ekonomik çok fazla işlevi var ve bu nedenle korunması için çok büyük çaba harcanması gerekiyor. Türkiye’de doğal alanların korunmasından sorumlu kurumlar alanların sahip olduğu koruma statülerine göre değişiyor. Kurumlar koruma konusunda çalışmalar yapsa da çoğu zaman en önemli faktör kamuoyu baskısı oluyor. Gediz Deltası da böyle bir yer. Bu zamana kadar pek çok kez liman, tersane, köprü gibi farklı tehditlerle karşı karşıya kalan delta, bunların hemen hepsinden başta STK’lar olmak üzere İzmirlilerin alana, deltalarına sahip çıkması sayesinde kurtuldu. O yüzden doğa korumada en önemli nokta, bölgede yaşayan insanların doğal alanları sahiplenmesi. Bunun için de tanımaları gerekiyor. Gücü ya da vakti olan herkese Mavişehir’den Degaj’a, Üçtepeler’e, sazlıklara ya da Bağarası’ndan Gediz Nehri’nin denize döküldüğü alanlara en azından hayatlarında bir gitmelerini öneriyorum.

GEDİZ’İN BAHARI

Biz salgın günlerinde eve kapansak da doğa uyandı. Gediz Deltası’nda neler oluyor?

Ben uzun yıllar Gediz Deltası’nda çalışan ve hatta çalışmanın ötesinde yaşayan biri olarak Mart ve Nisan aylarının Gediz Deltası’nın en güzel zamanı olduğunu düşünmüşümdür. Maalesef bu sene evde olduğumuz için bazı güzellikleri kaçıyoruz. Mesela bu dönemde Gediz Deltası’nda özellikle 12-13 tür orkidenin açma zamanı. Mart’tan itibaren Mayıs ortalarına kadar bu orkide türleri farklı zamanlarda açıyor ve hepsi birbirinden güzeller. Şubat sonundan itibaren ilk yaz göçmenleri yani kırlangıçlar gelmeye başladı. Bugünlerde ise onları her yerde görebiliyoruz. Nisan başından itibaren ise flamingolar üreme adalarında toplanmaya başladı. Son yıllarda artan sayılarıyla, göremesek de 20.000 çifte yakın flamingo şu anda bu adada kuluçkaya yatıyor. Birkaç hafta sonra flamingoların yavruları yumurtadan çıkacak. Sadece flamingolar değil sumrular, martılar, uzunbacaklar, kılıçgagalar, sunalar, angıtlar, küçük kerkenezler, leylekler velhasıl deltada üreyen ne kadar kuş türü varsa hepsi ya yuva yapma telaşındalar ya da kuluçkadalar bu aralar. Bu sene güzel bir gelişme daha oldu. Mart ayı içinde biyolog arkadaşım Ferdi Akarsu ile yaptığımız bir arazi çalışmasında tepeli pelikanların daha önce hiç kullandıklarını görmediğimiz yeni bir ada üzerinde yuva yaptıklarını keşfettik ve adada 150 kadar yuva saydık. Bu ada yapay ve tuz tavalarının içinde. Tepeli pelikanlar geleneksel olarak Homa Dalyanı’ndaki adalarda yuva yapıyorlar ve bu adalar kıyıya oldukça uzak. Bu ada ise çok daha yakından görülebiliyor. Biz gittiğimizde teleskopla yumurtadan yeni çıkmış yavruları dahi görebildik. Ayrıca tepeli pelikanların arasında kuluçkaya yatan bir çift ak pelikan da bu türün Gediz Deltası’ndaki ilk üreme kaydı olarak çok önemliydi.

BİNLERCE CANLI TÜRÜNÜN EVİ

Deltanın ekolojik zenginliğinden bahseder misiniz, deltanın yuva olduğu ender türler var mı?

Gediz Deltası’nı pek çok canlı türü için çekici kılan değerlerin başında deltanın mozaik habitat yapısı gelir. Bir mozaik ya da yapbozun parçaları gibi birbirinden farklı habitatlar da yan yana ya da bazen iç içe geçmiştir Gediz Deltası’nda. Deltanın kalbi diyebileceğim sazlıklar bölgesi, Üçtepeler ve Homa Lagünü’nü içine alan bölgede, çok kısa mesafelerde tatlı sudan acı suya, oradan aşırı tuzlu sulara, sazlıklardan deniz börülcesine, kızılçamdan kıyı bataklıklarına ve oradan kayalık yarlara geçiş yapılabilir. Bu yapı birbirinden çok farklı habitat istekleri olan kaya sıvacıkuşu, angıt, tarakdiş, yelpazekuyruk, kızıl şahin gibi kuş türlerinin Türkiye’de sadece Gediz Deltası’nda bu kadar yakın mesafeler içinde görülebilmesini sağlar. Aynı zamanda tuzluluğa toleransı çok düşük olan hasır sazıyla kaplı bir alandan hemen sonra ise tuzu çok seven deniz börülcesi habitatlarına girebilmeyi de mümkün kılar. Bu çeşitlilik deltayı, 300 kadar kuş türünün görüldüğü, Türkiye’nin kuş çeşitliliği en yüksek ilk üç alanından biri yapar.

Gediz Deltası’nda gözlenen kuş türlerinden sekizinin IUCN kriterlerine göre nesli tehlike altında, on altısının ise nesli tehlike altına girmeye yakındır. Dikkuyruk, Sibirya kazı, elmabaş patka, büyük orman kartalı, tepeli pelikan, büyük kumkuşu gibi türler nesli tehlike altındaki bu türlerdendir.

Gediz Deltası’nın Foça’ya yakın kıyıları zaman zaman Akdeniz fokuna ev sahipliği yapar. Caretta caretta İzmir Körfezi’nin deltanın zengin kıyılarını beslenmek için kullanır. Burada yaşayan 71 balık, 28 sürüngen türü benzer deltalar içinde Gediz Deltası’nın önemini ortaya koyar. Bunun yanında deltada tespit edilen 500’e yakın bitki türü de buradaki çeşitliliğin temel basamaklarından biridir.

Gediz Deltası İzmir kentinin yanı başında, çoğumuz fark etmesek de binlerce canlı türüne ev sahipliği yapar.

Deltanın korunmasında yerel paydaşların görevi nedir?

Bence en önemli görev kamuoyu oluşturmaktır. Bir doğal alanın yok edilmesi çoğu zaman oradan hiç kimsenin haberi olmaması ya da çok geç haberi olması nedeniyle oluyor. Ya da o alanla ilgili elinizde yeterli veri olmuyor. Bazen küçük zannettiğiniz bir bilgi ya da mesela bir türün birisi tarafından orada gözlenmiş olması, bir alanın kurtulmasını sağlayabiliyor. O yüzden en önemli iş Gediz Deltası’nı en başta İzmirlilerin tanımasını ve burada neler olduğunu takip etmeleri sağlamak. Deltaya gitmek, yürümek, bisiklete binmek, gözlem yapmak. İnsanların haberleri olursa, görürlerse, gözlem yaparlarsa zarar vermek isteyenlerle mücadelemiz çok daha güçlü olur.

DELTA UNESCO KÜLTÜR MİRASI YOLUNDA

Gediz Deltası’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil olması için İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından başvuru yapıldı. Şu anda süreç devam ediyor. Her ne kadar farklı koruma statüleriyle korunuyor olsa da deltanın Dünya Mirası Listesi’ne alınması hem uluslararası prestijini ve tanınırlığını arttıracak, hem de deltaya çok üst seviyede bir koruma sağlayacaktır.

Editör: Haber Merkezi