Temel Conta işçilerinin açtığı dava, 8 Ocak 2026’ya ertelenirken greve destek veren İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, “Türkiye Cumhuriyeti’nde şu anda yapılan şey aslında bir yargılama değil; yargılamaya benzer bir davranış biçimi. Direnen işçiler onurlu bir yaşam, adil bir yaşam, adaletli bir yaşam, geleceği olan bir yaşam istiyorlar. Dilovası’nda yeni bir cinayet işlendi. Bu ülkede her gün yüzlerce yurttaşı işte bu iş cinayetlerinde, depremlerde, trafik kazalarında, hastalıklarda ne yazık ki kaybediyoruz” şeklinde konuştu.
“TEK YOL ÖRGÜTLÜ MÜCADELE”
Örgütlü mücadelenin direnmek için en doğru yol olduğunu kaydeden Yılmaz, “Bu ülkede, ne yazık ki artık hukukun üstünlüğünden, adaletten, hukuki güvenceden, haktan, adaletten bahsetmek mümkün değil. Bunları yeniden yaşayabilmek ve kazanabilmek için işte burada olduğu gibi her zaman yan yana, omuz omuza ve örgütlü mücadele etmek zorundayız. Örgütlü mücadelenin başaramayacağı hiçbir şey yoktur arkadaşlar. Ben bugün bu onurlu mücadeleyi veren, sendikalı olan ya da olmayan bütün işçi arkadaşlarımıza, dostlarımıza ve yine emekçi meslektaşlarımıza, yine emekçi gazetecilerimize, basın mensuplarına çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.
“TESLİM OLMAYACAĞIZ”
Üretmek, çalışmak ve kazanmak istediklerini belirten Türk-İş 3. Bölge Başkanı Hayrettin Çakmak ise, “Buradan sesleniyorum! Bu kentin meydanından, adaletin kapısından sesleniyorum: Ya masaya gel, bu işi bitirelim; ya da sonu neye varırsa varsın, bu mücadeleyi sürdüreceğiz diyorum. Bu daha baştan güç! Mücadeleye devam! Bu daha baştan yeter! Kapıda direniyoruz. Her gün anlatıyoruz, her gün çalışmaya çağırıyoruz, kentin dinamiklerini devreye sokuyoruz. Sendikal mücadele vererek, örgütlenerek, anayasal hakkımızı kullanarak bugünlere geldik. Atölye koridorlarında sürünmek istemiyoruz, çalışıp üretmek istiyoruz. Bir kez daha sesleniyorum: Ya bu masaya oturacaksın ya da bir taraf olacaksın. Çünkü teslim olmayacağız!” şeklinde konuştu.
DİRENİŞTE 337. GÜN
Temel Conta işçilerinden Sinem Kaya da işçilerin bir lokma ekmeğine bile göz diken patronlara karşı birlikte mücadele etmekten başka şans olmadığını dile getirerek, “Bugün grevimizin 337. günü. Sendika hakkımızı kullandığımız günden beri işveren bu hakkı hiçe saydı, grevimizi kırdı, işyerindeki arkadaşlarımızı bize karşı kışkırttı. Grev çadırımıza kamera taktı, bizi gözetledi. Dinlediğimiz müzikten attığımız slogana kadar her davranışımızı şikayet konusu yaptı. Madem bu ülke bir hukuk devleti, madem bu ülkenin anayasasında sendika, grev, toplu sözleşme haktır diye yazıyor, o hâlde saldıran işvereni yargı önüne çıkarmak istedik. Bir yıl geçti. İşveren hakkında hâlâ ceza davası açılmadı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ihbarda bulunduk, idari para cezası dışında hiçbir yaptırım uygulanmadı. Mahkemeye başvurduk, işverenin grev kırıcılığı açık ve net bir şekilde tespit edilmiş olmasına rağmen 337 gündür hâlâ bir karar verilemedi” dedi.
