Kooperatif davasında savunmasını yapan önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, kooperatifçilik modelini hayata geçirdikleri için burada olduğunu ifade ederek, “Bizi bu salona cezaevinden getirdiler. Cezaevi ceza çekilen ev demek. Biliyorsunuz, cezaevinde hükümlü veya tutuklu olmak arasında hiçbir fark yok. Her sabah güne sayılarak başlıyoruz ve tek kişilik hücrelerde ya da koğuşlarda aynı koşullarda yaşıyoruz. Örneğin suçu sübut etmiş biri, birimizin yan koğuşunda olabiliyor. Peki neden 105 gündür bu cezayı çekiyoruz? Burada olmamın temeli, Kentsel Dönüşümde Kooperatifçilik modelinin hayata geçirilmesine dayanıyor. Kastımızın ne olduğu apaçık ortadayken, bu kastin dolandırıcılık suçuyla İlişkilendirilmesi asla kabul edilemez. Bunun böyle olmadığını savunmaya çalışmak inanın çok ızdırap verici” dedi.
Bu model tertemiz duygularla ve hukuka uygun hayata geçirildi
Halk konut modelinin tamamen hukuka uygun ve temiz duygularla hayata geçirildiğini savunan Soyer, “Depremden hemen sonra ilerlemeyen kentsel dönüşüm süreçlerini ilerletebilmek için, 2012'de belirlenen kentsel dönüşüm alanları İZBETON'a verildi. Hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi meclisinde oybirliği ile alınan ortak kararla. Süreçte İzmir'in iş insanları, İzmir Ticaret Odası kentsel dönüşüm komisyonu, İZBETON'a gelip kooperatifleşme ile kentsel dönüşüme destek olabileceklerini belirttiler. Bana bu fikir sunulduğunda elbette ki çok memnun oldum. Halk Konut fikrini ortaya çıkartmış, kooperatifçiliğin, birlik olmanın bu ülkenin refaha ulaşmasında çok önemli bir yeri olduğuna inanmış ve yerel ölçekte bunu Türkiye'de hiç kimsenin bilmediği, denemediği alanlarda hayata geçirmiş bir başkan olarak elbette büyük bir memnuniyetle karşıladım. Bu model tertemiz niyetlerle ve tamamen hukuka uygun olarak hayata geçirildi. Her adımı da kamuoyuna gururla anlatıldı” ifadesini kullandı.
Gecikmenin en büyük sebebi Temmuz 2024’te inşaatların durdurulması
Soyer, gecikmenin en büyük sebebinin Temmuz 2024’te inşaatların durdurulması olduğuna dikkat çekerek, “İnşaatlar oradadır, en güvenli şekilde ilerlemesi için tüm çaba gösterilmiştir. Kooperatif ortaklarının ödedikleri paralar kooperatif hesaplarındadır, varsa bir eksiklik, bir yolsuzluk her kooperatif yönetimi ortaklarına zaten bunun hesabını verir. Evet gecikmeler olmuştur ancak inşaatta olan gecikmeler asla dolandırıcılık kabul edilemez. Kaldı ki görev sürem içerisinde teslim tarihi gelmiş ve gecikmiş hiçbir inşaat yoktur. İnşaatların gecikmesinin en büyük sebebi Temmuz 2024'te inşaatların durdurulmuş olmasıdır. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki; Türkiye'de kim tarafından yapılırsa yapılsın inşaat maliyetlerinin kontrol edilemez artışları nedeniyle inşaatlarda uzun gecikmeler yaşanması maalesef hayatın olağan akışı haline gelmiştir. Peki, inşaatları geciken hangi kurumun yöneticileri, hangi bürokratlar bugüne kadar dolandırıcılık ile suçlanmıştır? Hangi belediye başkanı, kamu zararı olmadığı Sayıştay tarafından belgelenmiş olmasına rağmen, Danıştay kararınca görev ihmali, görevi kötüye kullanma suçları olmadığı halde yargılanmıştır?Kooperatif Üyelerinin yaşadığı mağduriyet nedeniyle bizim ve modelin kurban edilip cezalandırılması hukuka ve hakkaniyete uygun değildir. Çünkü modeli ortaya koyarken kastımız her bir katılımcının ve hak sahibinin en uygun koşullarda, en sağlıklı binalarda yaşamasını temin etmekti. Mağduriyetlerin sebebi ne burada bulunan sanıklar ne de ortaya konulan modeldir. Hak mağduriyetini doğuran sebepler varsa bunların tespit ve çözüm yeri ise elbette hukuk mahkemeleridir” açıklamasını yaptı.
Yeniden aday gösterilseydim huzurunuzda olmayacaktım
Halk konut modelinin güvenli konutlar inşa etmek için ortaya çıktığını hatırlatan Soyer, “İzmir'in şehri emini olarak daima güvenilir bir başkan olmaya gayret ettim. Cumhuriyetin 100. yılında İzmir'in başkanı olmanın görev ve sorumluluğunun hep bilincinde hizmet ürettim. Bırakın insanları aldatmayı, dolandırmayı, daima herkesin derdiyle dertlendim. Çünkü ben bu şehri, bu memleketi uğruna hayatımı verebilecek kadar çok sevdim. Emin olun, aday gösterilip görevime devam etseydim şu an birçok etapta anahtar teslimi yapmış, yeni etapları başlatmıştık ve şimdi asla huzurunuzda olmayacaktık. Bu model insanlar güvenli konutlarda yaşasın diye ortaya çıktı. İnsanlar ölmesin diye insanüstü çaba sarf ettik. Başka bir kastımız yoktu ve üstelik her şeyi aleni yaptık. Ne kendimize ne de başkasına hiçbir haksız menfaat temin etmedik. O halde suçun hiçbir unsuru oluşmamışken 3 ayı aşkın bir süredir neden ceza çekiyoruz? 105 gündür çektiğimiz ceza artık sona ermeli. ” diye konuştu.
Çok iyi biliyorum ki; bu salondan alnımız ak, başımız dik çıkacağız
Soyer," 66 yaşındayım ve hayatım boyunca yüklendiğim küçük büyük tüm sorumluluklarda, lekelenmesine izin vermediğim ismimin böyle bir iddia ile yaftalanmasına asla rıza göstermeyeceğim. Aksi bütün hayatımın, değer verdiğim her şeyin inkarı olur.66 yaşındayım ve hayatım boyunca yüklendiğim küçük büyük tüm sorumluluklarda, lekelenmesine izin vermediğim ismimin böyle bir iddia ile yaftalanmasına asla rıza göstermeyeceğim. Aksi bütün hayatımın, değer verdiğim her şeyin inkarı olur. Ben taşıdığım onurun, bedenimden kıymetli olduğunu öğrenerek büyüdüm, öyle yaşadım. Tamamen aklanana kadar, yani bu iddia hayatımdan tamamen çıkana kadar; dava ne kadar uzarsa uzasın bu salonda, huzurunuzda, bu gayreti sürdürmeye devam edeceğim. Ancak öncelikle bu orantısız, dengesiz ve haksız cezadan bizleri kurtarın, ondan sonra istediğiniz belgeyi, istediğiniz tanığı, istediğiniz raporu getirin. Bilin ki kapıdan kovsanız zaten bacadan gireceğim. Çok iyi biliyorum ki; bu salondan alnımız ak, başımız dik çıkacağız."dedi.
Teraziyi dengede tutmak için dosyaya bakmanız yeterlidir
Son olarak adalet terazisi vurgusu yapan Soyer şöyle konuştu: “Sayın Başkan, Adalet Terazisi suç ile cezayı dengede tutmaya gayret eder. Terazinin gözü kapalı tutulmasının sebebiyse, sanığın kim olduğuna bakılmaksızın kararın adil olmasını temin edebilmektir. Şimdi o teraziyi dengede tutmak için dosyaya bakmanız yeterli olacaktır. Suçu olmayan bir insanın cezasının bir kefesinde olduğu teraziyi, diğer kefesine suç dışında ne koyarsanız koyun dengeleyemezsiniz. Gözü kapalı adalet terazisinin dengesi bozulursa, iyi, doğru, güzel ne kadar erdem varsa hepsi bozulur ve hiç kimse, hiçbir şey o bozulmanın yaratacağı çürümenin dışında kalamaz.”
Sanırım kendisinin hâlâ İZBB Başkanı olduğu düşünülüyor
Soyer'in avukatı Murat Aydın, " Müdahale talep edildi ve kabul edildi. İddia makamı ya iddiasını bilmiyor ya da müdahaleyi bilmiyor. Kurumu aracı kılarak dolandırıcılık, İZBB zararına dolandırıcılık. Eğer öyleyse kişilerin müdahalesini kabul edemez. Ceza yargılamasında suçtan dolaylı zarar görenler dahil olamaz. Kooperatif üyelerinin müdahale taleplerinin reddi gerekir. Kooperatiflerin bütün evrakları ilgili sistemde açık. Mağdur olduğu iddia edilen kooperatif üyelerinin inceleme ve denetleme imkânını ortadan kaldıran bir durum yok. Burada iddia edilen bir zarar varsa, tek tek her sanığın fiilleri arasında bağ olması gerekir. İddianameye dönüyorum; sizin önünüze çuval içinde birçok vaka dolduruldu, bu çuvalın içindeki kişilerin tutuklu kalmaları isteniyor. İZBB, kamu zararı olmadığını kendisi bildirdi. Peki, yarar var mı? (Dolandırıcılık suçlaması olduğu için.) Ben ilk defa dolandırıcılık davası açılıp iddianamede ‘kendisi yararına menfaat elde etmedi’ yazdığını gördüm. Üçüncü kişilere menfaat deniyor. Herhalde boyacı, sıvacı değil. Onlar zaten serbest... Dolandırıcılık suçunun ne olduğunu hukuk doktrini 100 yıldır bilir. Hileli davranış tarif edilmemiş. Zarar olmamış. Kime, ne kadar menfaat sağladığı belli olmayan bir davadayız. Buna deli saçması denir. Bu deli saçması dava yüzünden müvekkilim 105 gündür tutuklu. İddia makamıyla aynı raporlara (Sayıştay ve Danıştay raporları) dayanarak tahliye talep ediyoruz. İddia makamı diyor ki: ‘Parası pulu var, bırakırsanız kaçar.’ Ben ilk defa sanıkların sosyo-ekonomik durumunun tutukluluğun devam sebebi olduğunu gördüm. Soyer'in bugün hiçbir görevi yok. Hangi konumu itibarıyla, hangi müştekiyi etkileyecek? Sanırım kendisinin hâlâ İZBB Başkanı olduğu düşünülüyor. Türkiye'nin yargı koşullarının farkındayım. Yargı mensuplarının, istenmeyen kararlar verdiklerinde başlarına ne geldiğinin de farkındayım. Ama size düşen, doğru kararı vermektir. Buradan çıkmayacak olan tek şey, ceza davasıdır." ifadelerini kullandı.