Cumhurbaşkanı Adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasından sonra başlayan 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' mitinglerinin 62'ncisi İstanbul Sarıyer'de düzenlenledi. Mitingte konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel haftaya çarşamba günü Arnavutköy'de gerçekleştirecekleri mitingte büyük bir rezaleti ifşa edeceklerini açıkladı. C
Özel'in açıklamaları şu şekilde:
ilk 100 gün içinde bu takibe düşmüş kredi kartlarının bütün faizlerini sileceğiz, borcun ana parasını da böleceğiz
“Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hem de öyle çok beklemeden ilk 100 gün içinde kredi kartlarında; tabii ticaret için kullanılmış olanlar değil, gerçekten ihtiyaçtan takibe düşmüş yoksul vatandaşın, eskinin orta direğinin, yani Mahmut Hoca’nın, Ayşe Teyze’nin, Berrin Abla’nın borcuna uygulanan bu faizler elbette düşürülecek ama andolsun, ilk 100 gün içinde bu takibe düşmüş kredi kartlarının bütün faizlerini sileceğiz, borcun ana parasını da böleceğiz.
Kimse tek başına kurtulmaz
Benim hedeflerim, hayallerim oluyor küçük küçük. Bir hayalimi daha buradan tekrar edeyim. Hayalim şudur, seçim akşamı geldiğinde Saraçhane'de gençler Taksim'e gitmek isteyip de onlara engel olması için polise kanunsuz emir verip onları karşı karşıya getirdiler ya, seçim akşamı sonucu alacağız, ertesi akşam Bozdoğan Kemeri'nin önünde polisler ve gençlerle omuz omuza halay çekeceğiz. Bu memlekette gençler kurtulmadan polis kurtulmaz, emekli kurtulmadan çalışan kurtulaz, çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Kimse tek başına kurtulmaz. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz.
Açacağı ilk telefon TOKİ'ye
Sarıyer Belediye Başkanı Oktay Aksu'nun çalışmaları hakkında bilgi veren Özel, kreş sayısının ilçede 12'ye yükseltildiğini belirterek, "Kreş dediğin politik bir tercih. Her yere betonu dökenler, binayı yapanlar, köprüyle yolla her şeyle övünenler iki şeyi yapmıyor. Kreş yapmıyor, öğrenci yurdu yapmıyor. Kreş demek kadının sosyal hayata, istihdama katılması demek. Kreş, çağdaş eğitim için olmazsa olmaz demek. Yurt, öğrenciye barınma sorunu olmasın demek. Yurdu yapmaz, çünkü bekler ki, öğrenciyi garda, otogarda kendisine yakın cemaatler yakalasın, götürsün, kaydetsin
CHP iktidarında barınma sorunu kalan öğrenci kalmayacak
Mazbatanın ertesi cumhurbaşkanı adayımız, o günkü cumhurbaşkanımız Ekrem Başkan, masasına oturduğunda açacağı ilk telefon TOKİ'yedir. Talimat şudur: Cumhuriyet yurtlarını yapın, öğrencileri barınma sorunundan kurtarın, 1 yıl süreniz var, işte o kadar. CHP iktidarında barınma sorunu kalan öğrenci kalmayacak. Kreşe gitmek isteyip de gitmeyen yoksul çocuk kalmayacak. Okul öncesi eğitim zorunlu olacak, ücretsiz, ayrımsız en iyi eğitim bütün çocuklara birlikte verilecek
AKP iktidarı yere düşene tekme vuran iktidardır
CHP, kent suçlarına karşı direnmenin adresidir. CHP, ormanı korumanın, kötü yapılaşmaya direnmenin, ranta değil halka hizmet etmenin adresidir. Resmi rakamlarla yoksulluk sınırı 91 bin TL. Bir haneye 91 bin TL girmiyorsa o hane yoksul. Erdoğan en yüksek vergiyi de faizi de yoksuldan topluyor. Bitmiş, tükenmiş, son çaresi kredi kartını kredi kartıyla kapatmak olmuş, ya da nakit avans dedikleri yani eksi bakiyeci olmuş insanlardan yüzde 95 faiz alıyor. Resmi faiz oranı yüzde 40. Bunun biraz üzerinde işletmelere kredi dağıtıyorlar ama İbrahim Amca'ya emekli maaşı yetmemiş, kredi kartından çekmiş, minimum tutarı ödeyebilmiş, üstüne yüzde 95 faiz uyguluyor. Bir zengin adam düşünün, parasını karşıdaki şubeye koyuyor. Kazandığı faizden yüzde 17,5 stopaj ödüyor. Ama İbrahim Amca takibe düşmüş kredi kartı borcundan yüzde 30 vergi, yüzde 95 faiz ödüyor. Yani bu AK Parti, bu Recep Tayyip Erdoğan nasıl biri biliyor musunuz? Zengini seviyor, fakiri sevmiyor hatta düşene hiç acımıyor. Yere düşene bir tekmeyi de vuran düzen Tayyip Erdoğan'ın saray düzenidir. AK Parti iktidarı yere düşene tekme vuran iktidardır. CHP, tökezleyenin koluna girer, yere düşeni kaldırır, yarası olanın yarasını sarar asla yere düşene vurmaz. Çünkü CHP, düşenin, ezilenin, kırılanın ve devletten bir şey bekleyenin partisidir. Çünkü cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.
AKP'nin kara düzenini ters yüz edeceğiz
Borcu borçla çeviren vatandaşlar artık en dibi gördü. Şu anda eksi bakiyeye düşen hesap sayısı tarihin rekorunu kırmış, bu sene yüzde 89 artmış ve 31 milyona ulaşmış. Türkiye'de 31 milyon kişinin hesap bakiyesi eksi. Bu kara düzende 100 liralık verginin 89 lirasını vatandaştan, 11 lirasını gerçekten kazananlardan alıyorlar. Bir ülkede vergi, kazanandan alınır. Çok kazanandan çok alınır, az kazanandan az alınır. Ama bu ülkede verginin yüzde 66'sı dolaylı vergi. Yani en ahlaksızca, en vicdansızca alınan vergi. Bir fabrika düşünün, işleri tıkırında. Fabrikatörün kendisiyle kapısındaki bekçi aynı vergiyi ödüyor. Maaşlardan kesilen vergi yüzde 23. Geriye kalan yüzde 11, hizmet sektöründe olsun üretimde ihracatta olsun, para kazanan, ticaret yapan, kar edenlerin ödediği vergi. Yüzde 89 gariban vatandaştan, yüzde 11 kazanandan. And olsun, söz veriyoruz ki bu AK Parti'nin kara düzenini ters yüz edeceğiz. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa. Biz sosyal demokratlar olarak adil, eşit ve doğru bir vergi düzeninden yanayız. Geçmişte AK Parti'ye çok oy vermiş Memduh Amcam da bizimle aynı yerde buluştu.
Rahat nefes aldıracağız
Biz, sosyal demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, Kürt demokratların, liberal demokratların, sosyalist demokratların bir arada durabildiğini gösteren Türkiye ittifakıyız. Türkiye ittifakına sözümüz olsun. Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarında hem de öyle çok beklemeden, ilk 100 gün içinde takibe düşmüş kredi kartlarının bütün faizlerini sileceğiz, borcun anaparasını da böleceğiz, söz veriyorum. Ayrıca çiftçiler çok zor durumda. Bunların tarım kredileriyle ilgili faizleri kaldıracağız, ana paralarını böleceğiz, eksi bakiyeye düşmüş hesapların faizlerini sileceğiz, anaparasını böleceğiz. Milleti iktidarımızın ilk 100 gününde bu faiz sarmalından, AK Parti'nin kara düzeninden kurtaracağız, rahat bir nefes aldıracağız.
Tayyip Bey'in bir diğer korkusu da Mansur Başkan
AK Parti'nin kara düzeni sürsün isteyenler 19 Mart darbesine giriştiler. Ekrem Başkan'ın bir tane suçu var. Suçsuz yere yatmıyor içeride. Çok ağır bir suçu var. Recep Tayyip Erdoğan'ı yenme suçu. Bu suçu biri Beylikdüzü'nde, üç kez İstanbul Büyükşehir'de 4 kez üst üste işledi. Bir kez daha işleyeceğini bildikleri için ondan korktular, iftira attılar Silivri'ye kapattılar. Arkadaşlarımız masumdur, senin savcıların iftiracıdır, sen iftiracısın. Tayyip Bey'in bir diğer korkusu da Mansur Başkan. Geçtiğimiz hafta da bu sefer Mansur Başkan'ın üzerine, hem de kendisi bir iddiayı duyar duymaz soruşturma başlattığı, iç denetim yaptırdığı, iç denetimden temiz çıktığı, Sayıştay denetiminin temiz çıktığı, mülkiye müfettişlerinin denetiminin temiz çıktığı bir süreçten sonra, adının ne tanık ne sanık olarak geçmediği bir iddianameden Devlet Memurları Kanunu'na göre izin alıp üstünde tepinip Mansur Başkan'ı yıldırmak, korkutmak, akılları sıra Ekrem Başkan'dan sonra Mansur Başkan'a yürümeye kalkacaklarını sanıyorlar. Ankara'da da İstanbul'da da, İzmir'de de, Antalya'da da Adana'da da arkadaşlarımızın uğradıkları saldırıların siyasi olduğunu, AK Parti açısından çıkar amaçlı olduğunu, arkadaşlarımızın ne kamuyu zarara uğrattıklarını ne en ufak bir beytülmala el uzattıklarını biliyoruz. O yüzden milletin yüzde 70'i bize, yüzde 30'u Tayyip Erdoğan'a inanıyor.
O iddianameleri yazın, getirin
Akın Gürlek kendisi çıktı dedi ki, 'Eylül ayında bir iddianame, Ekim ayında bir iddianame'. Ekim'in sonuna yaklaşıyoruz, daha Eylül başında çıkacak iddianame çıkmadı. İstanbul Büyükşehir'in iddianamesi ekimde çıkacaktı, şimdi duyuyorum ki, savcılar diyormuş ki 'ayrı ayrı iddianameler yapalım.' O da diyormuş ki, 'Büyük konuştuk, Cumhurbaşkanımıza söylettik, şimdi bunların hepsini birbirine ilişkilendirmelisin.' Ellerinde alakasız iftiracıların, her bir savcının bambaşka motive etme yöntemiyle ama tehditle attırdıkları imzalarla iftiranameler birbirini tutmuyor. İşte o yüzden buradan sesleniyoruz, o iddianameleri yazın, getirin. Yargılanmak için değil bu kara düzeninizi yargılamak için bekliyoruz. Önceki Sarıyer Belediye Başkanımız büyük bir iftirayla Silivri Cezaevi'nde tutuluyor. Neymiş Şükrü Başkan terör örgütüne yardım etmiş. Bildiğimiz bir şey var. Bütün arkadaşlarımız masumdur, Şükrü Başkanımız da masumdur.
Eşitlikten yana bir iktidarın yürüyüşünü yapıyoruz hep birlikte
Türkiye'de büyük bir barınma krizi var. Eğer milli piyango çıkmayacaksa ya da bir yerden miras kalmayacaksa çalışarak ev almak mümkün değil. AK Parti'nin kara düzeni maalesef bizi bu hale getirdi. Geçmişte daha üç yıl önce vatandaşa anahtar vadeden Erdoğan'ın rejimi diyor ki, 'Biz size kirayla sosyal konut vereceğiz'. Bu hiç yanlış bir şey değil. Bu CHP'nin düşük gelir seviyesindeki ve hiçbir zaman ev alamayacak durumdaki vatandaşlar için sosyal konut projesidir. Ama piyasadaki fiyatlarla kira değil, hiç ödemeyene onun da devlet tarafından karşılanacağı, kiralara devletin destekleme yapacağı, belli bir süreyi dolduranların da kiracı diye oturduğu evin, eninde sonunda tapusunu da alacağı dört dörtlük bir sistemi var CHP'nin. Beyefendi duymuş bunu, aklınca ön alıyor. 100 bin konut projesi ne oldu? Deprem konutuna saydılar. Deprem bölgesine bir yılda 622 bin konut dedi, üç yıl geçti bu yılın sonunda 250 bine tamamlayacak ya da 300 bine, sözünü tuttum sayıyor. Oysa bir yılda yapacağım demişti. Millete sürekli konut hayaliyle peşinat yatırttırmalar, kuralar, dünya kadar TOKİ mağduru varken şimdi yeni bir hayali satıyorlar. Buradan ev ve araba hayali bile kuramayan gençlerin hayallerini çaldılar, bu ülkenin bütün insanlarına şunu söylüyorum. Hemen değil ama elbette, bu ülkede isteyen herkesin işine kavuşabileceği, işi olmayanların temel vatandaşlık geliriyle yoksulluktan kurtulacakları, insanların ilk bir yıl asgari ücret alıp, hızla o düşük ücretten kurtulacakları, çalışarak, biriktirerek konut sahibi olabilecekleri, sosyal konutların herkese tahsis edileceği, barınma sorununun çözüleceği, haktan yana hukuktan yana, eşitlikten yana bir iktidarın yürüyüşünü yapıyoruz hep birlikte. Genel Sekreterimizin koordinatörlüğünde bir yıldır parti programı çalıştık. 600 akademisyen, 200 gençle, örgüt temsilcileriyle son şekli verildi. Önümüzdeki ay yapılacak kurultayımızla resmileşecek ve politika belgelerine dönüşecek. Otobüsün üstünde Özgür Özel'den de kapınızı çalan mahalle temsilcisinden de ekonomik krizin yakıcılığını değil, nasıl çözüleceğini, sorunlara hangi çözümlerin üretileceğini, emeğin karşılığını nasıl alacağını, çiftçinin ürününün nasıl para edeceğini, pazar yerindeki yangının nasıl söndürüleceğini CHP'den dinleyeceksiniz. İktidar yürüyüşümüz, emin, kararlı, hızlı adımlarla başladı, hep birlikte yürümeye devam edeceğiz.
Bu savaşı kazanmaya and içtik
AK Parti gelince lojmanlara savaş açmıştı. Ne kadar lojman varsa kurumların elinde sattılar, elden çıkardılar, özelleştirdiler. Çalışanları bir büyük konut sorunuyla karşı karşıya bıraktılar. Türkiye'de iki yönlü lojman sorunu var. 8 aylık lojman giderimiz 550 milyon TL'ye çıkmış. Lojman var mı? Vallahi infaz koruma memuruna yok. Türkiye'de beş infaz koruma memurundan birine lojman var. Lojman meselesini başta infaz koruma memurları devletin memurları ve işçileri için, emekçiler için kademe kademe hızla çözeceğiz. En büyük haksızlığa uğrayanlardan biri infaz koruma memurları, CHP iktidarında ilk dönem tamamlanmadan lojmanda kalmayan bir infaz koruma memuru kalmayacak. Bunun müjdesini veriyorum. Geçmişte FETÖ'nün kudretli bir başsavcısı vardı, Zekeriya Öz. Ergenekon diyordu, Balyoz diyordu ne kadar vatansever varsa doğruyordu. O zaman tuğla gibi iddianameler yazıyordu. Darbe gecesi ya da hemen öncesi sınırı geçti, sıçan gibi kaçtı. Biliyorsunuz buna Sayın Erdoğan, zırhlı Mercedes makam arabası vermişti. Bugün bir savcı için Sarıyer'de, deniz gören yerde, sadece tadilatına 52 milyon TL harcandı. Mesele bu kadar yokluk varken bu parayı çarçur etmekten ziyade, bu işleri yaptırmak için size bir Zekeriya Öz lazım. Bugün bu kumpası kurdurmak için diğer savcılar düz dairede otururken, birisine sadece 52 milyon TL tadilat yapılacak villa lazım. O kadar yanlış işi ancak bu kadar büyük rüşvetle yaptırabilirsin. Biz tarihin en zor döneminde bu kadar ağır bir saldırı altında partimiz. Türkiye'nin iktidar değiştirme umudunun en güçlü olduğu yerde, dünyanın en bilinen metropolünde, üç seçim üstüste seçilmiş belediye başkanına, geleceğin cumhurbaşkanına, geleceğin iktidarına darbe yapanlara karşı meydan meydan direnmeye ve bu savaşı kazanmaya and içtik biz, and içtik.
CHP böyle bir partidir
19 Mart sürecinde meydanı görmeyenleri biz de görmüyoruz diyip boykot listesi ilan etmiştik. O listeye üniversite kampüslerinden öğrencilerin rahatsız olduğu bir kahve şirketini dahil etmiştik. Aylar süren görüşmelerden sonra, o şirket, kampüslerdeki karımızı aktaralım bir yere dediler. Bunu partimize alacak halimiz yok. 19 Mart darbesinin mağdur ettikleri var, bursu kesilen gençlere burs, yurttan atılan gençlere yurt, mağdur kimse oraya aktaracağız dedik ve geçen hafta ilan ettik. Hazmedemiyor adamlar. Eğer bir kör kuruş bizeyse, Allah bin kere benim belamı versin. Bu kadar gerçek bir durum varken bu iftirayı atanları da milletin vicdanına havale ediyorum, yazıklar olsun. Bir iş yaptık, sonuç aldık, hazmedemiyorlar. CHP'nin esas meselesi Saraçhane'yi görmeyen, göstermeyen, bu meydanlara şaşı bakan iktidar yandaşları ile güya merkez medyadaki ama bu meydandan parayı kazanıp saraya hizmet edenlereydi. Onlardan bir tanesi de NTV. Sarıyer'de. Bu NTV, meydanı görmedi, biz de boykota karar verdik. Şimdi reytingleri 0,43 olmuş. Emeğinize, elinize sağlık. Sarıyer mitingini NTV'nin önünde yapacaktık da, çalışanlara hürmetten, ailelere saygıdan, emeğe saygıdan mitingi burada yaptık. Ama bu NTV, Nusret diye lokantada eti, içeceği bize satıyor, Günaydın'da Mezzaluna'da parayı bizden kazanıyor. Volkswagen, Audi, Skoda, Seat'ları bizim seçmenlere satıyor. Hizmeti saraya yapıyor. Bu NTV'nin bütün lokantalarını, bütün araçlarını ve bütün televizyonlarını sonuna kadar protesto etmeye devam. Boykot etmek başka, emekçiye kötü davranmak başka. Yönetim anlayışını boykot ediyoruz, kameramanına, muhabirine sonuna kadar sahip çıkıyoruz, saygı duyuyoruz. CHP, böyle bir partidir.
Ekonomik kriz 1990'ların çok daha ilerisinde
Bugün ülkeyi yönetenlerin ruhu 1990'larda kalmış. Bugün ülkeyi yönetenler eski sürüm siyasetçiler. Bakın o zaman Beyaz Toroslar vardı, şimdi orada AK Torosların başı oturuyor. Sokak ortasında işlenen cinayetler oluyordu, Ankara'nın, İstanbul'un ortasında cinayetler işleniyor. Ekonomik kriz, siyasi kriz, yargı krizi, 1990'ların çok daha ilerisinde. Zengini kollayan, fakiri ezen bir düzen bu ülkede bu topraklarda hiç olmadığı kadar acımasız. Çünkü onlar bu düzene alışmışlar, akılları sıra vatandaşı da alıştırmışlar. Bu düzenin değişmesini istemiyorlar. Karşımızda dünyanın da başında büyük dert, 78 yaşındaki Trump, kendinden iki yaş büyük Biden'ı 'yaşlısın' diye diye yendi. Bugün Erdoğan, rahmetli Erbakan'a 'Yaş 70 iş bitmiş' diyordu. Karaoğlan Ecevit'e, 'Ölünce mi bırakacaksın be adam' diyordu. Şimdi Erdoğan ve belli yaşın üstündekilerin akran dayanışması gençlerin umutlarını köreltiyor. Belli bir yaşa gelmiş, muhakeme yeteneğini kaybetmiş, sinirlenmiş, yanında etrafında yola çıktığı kimse kalmamış, yanlışını söyleyemedikleri, devamlı milletin sırtından ağır vergilerle inmeyen, emeği sömürten... Boeing alacak, THY karar vereceğine, Trump'a veriyor. Gaz alacak, pahalısını Trump'tan alıyor. Nadir elementlerin pazarlığını Oval Ofis'te yapıyor. Bu anlayış, artık bu ülkeye bırakın kazandırmayı ısrarla kaybettiriyor. Bunun için biz bu anlayışa karşı genç kadrolarımızla, her yaştan genç, Türkiye'nin yarınlarına inanan seçmenlerimizle büyük bir mücadeleyi hep beraber veriyoruz.
Haftaya çarşamba büyük bir rezaleti Arnavutköy'de açıklayacağız
31 Mart seçimlerinde önemli mücadelelerden bir tanesini Arnavutköy'de verdik. Arnavutköy, CHP'nin en zayıf olduğu yerlerden biriydi, küçük bir farkla seçimi kaybettik. Arnavutköy, Kanal İstanbul rezaletinin yaşandığı ilçelerden biri. Orada gelecek hafta konuşacağımız, neler yaptığını bildiğimiz, bütün Türkiye'nin gözlerinin önüne haftaya çarşamba bu vakitlerde sereceğimiz büyük bir rezalet var. Buradan bütün İstanbul'u, AK Parti'nin kalesi diye bilinen ama demokrasinin kalesi olmaya bir seçim kalmış Arnavutköy'e bekliyorum. İstanbul'da 39 ilçenin 28'ini hedefledik, 26'sını kazandık. Parti başaracağına inanıyordu. Değişim partide gerçekleşti, eskisiyle yenisiyle omuz omuza başarıya koştuk. Adayımız Silivri'de olsa da, arkadaşlarımız hapis olsa da, İstanbul il binamıza, kongresine, il başkanımıza dava açılsa da, 5 bin polis saldırsa da, yargı operasyonu olsa da hep birlikte iktidara yürüyor muyuz? Bundan sonra kazanmaya alıştık, hep kazanacak mıyız, Türkiye'ye kazandıracak mıyız?"