8 milyara ulaşan dünya nüfusu teknolojik ürünler enflasyonuyla boğuşurken artan nüfusun beslenme ihtiyaçlarını karşılayan özellikle temel gıda ürünlerinin üretimini sağlayan tarım sektörü de kendi sorunlarıyla baş başa kalmış durumda.

Çiftçiler, bilhassa orta ve küçük çiftçiler Amerika’dan Asya’ya kadar dünyanın birçok ülkesinde giderek artan sorunların karşısında çözüm üretmeyen hükümetlere karşı savaş açmış durumdadırlar.

Klaros felsefe akademisi kurucusu ve yöneticisi Profesör doktor Kamuran Elbeyoğlu ile birlikte festival hazırlıkları kapsamında davet etmek istediğimiz Rodos Belediye Başkanı ile görüşmek üzere Pazartesi günü geldiğimiz Rodos‘ta belediye binasının önünde bir traktör ordusuyla karşılaştık.

Geçen hafta başlayan eylemler pazartesi ve salı günü de özellikle adayı ziyarete gelen başbakanı protesto etmek üzere devam etti.

Eylemci çiftçiler ile yaptığımız görüşmelerde Avrupa Birliği’nin diğer ülkelerinde olduğu gibi Rodos Çiftçileri de başta elektrik, akaryakıt, ilaç ve gübre girdileri olmak üzere artan fiyatların üretimi zorlaştırdığından şikayetçiler.

Aynı zamanda bu maliyet artışları yanında doğal afetler karşısında giderek azalan devlet destekleri, ürün miktarına göre verilen mali teşviklerin azalması hatta kaldırılması uygulamalarının çiftçiliği, tarımı her geçen gün zorlaştırdığından artık yapılamaz hale getirdiğini dile getirmektedirler.

Çiftler üretiyor, kazançları azalıyor; tekeller sadece alıp satıyorlar karları artıyor!

Çiftçilerin dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi Rodos Adası’nda da şikayet ettikleri diğer bir konu gıda ürünlerinin üretimini gerçekleştirenlerin kazançları giderek azalırken gıda ürünlerini özellikle ithalatını ve ihracatını yapan tekelci tüccarların karlarının giderek artıyor olmasıdır.

Piyasanın iflası

Rodos‘taki çiftçilerin eylemleri aslında dünya çapında kapitalizmin veya kendi otomatik düzenleyicileri ile fevkalade işlemesi gereken piyasa ekonomisinin bunalımını ve çözümsüzlüğünü göstermektedir.

Dünyada 1 milyara yakın insan en temel gıda ihtiyaçlarına ulaşamadığı için her gün yüzlercesini açlıktan ölüme terk etmektedir. Diğer yandan en temel insani gıda ihtiyaçlarını üreten çiftçiler, finans kapital karşısında boğaz tokluğuna çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Bu ürünlere ulaşamayan milyonlarca insan ise ölüme mahkum edilmektedir.

İhtiyaca göre planlı üretim ve adil dağıtım

Planlı ve programlı üretimi ve dağıtımı öteleyen, dışlayan piyasa ekonomisi çok küçük bir finans ve ticaret sermayesi sahibinin zenginliğine her dakika milyonlar eklerken yoksulların hanesine her gün binlerce açlıktan ölen eklenmektedir.

Sadece Avrupalı Çiftçiler mi protesto ediyor? Avrupalı Çiftçiler mi sorun yaşıyor? Çok yakından bilindiği gibi Türkiye tarımı da her geçen gün biraz daha daralıyor. Sorunların içine gömülüyor. Rodoslu çiftçilerin dile getirdiği tüm SORUNLAR ve talepler aslında denizin hemen karşı yakasındaki Türk çiftçileri için de fazlasıyla geçerli olduğu bilinmektedir.

Rodos çiftçi eylemleri geçit töreni tadında

Rodos izlenimlerimizin arasında özellikle çiftçilerin eylemleri karşısında Rodos halkının ve Rodos yetkililerinin, polisinin takındığı tavır dikkatimizden kaçmadı. Başta belediye yetkilileri, esnaf olmak üzere Rodoslu çiftçilerle uyum ve dayanışma içinde, onların haklı taleplerinin karşılanması gerektiğini ifade ederken, Rodos polisi de çiftçilerin traktörlerle kapattıkları caddelerin 40-50 metre ötesinden çiftçilere hiç müdahale etmeden trafiği farklı caddelere yönlendirdiğini görmek adeta insanı mutlu ediyordu.

Bir bakıyorsunuz caddenin bir yerinde 3-4 traktörle Çiftçiler trafiği kapatmış, pankartlarını asmış, kornalarını çalıyor. 100 metre ileride bir başka traktör grubu yine aynı şekilde pankartlarını traktörlerinin önüne açmış trafiği kesmişler, taleplerini vatandaşa sunmaya çalışıyorlar. Yine trafik polisi oradan da gelen trafiği başka caddelere yönlendirmiş. Caddeleri kapanan halk ve araç sürücüleri ne traktörcüleri protesto ediyor ne polis göstericilerle çatışıyor.

İşte hak arama mücadelesi, bu kadar keyifli olmalı dedirtiyor insana Rodos’taki gibi.

Editör: Duygu Kaya