Kurtuluş Savaşı romanlarında yoğunluklu olarak Batı Cephesi’nde yaşananların ele alındığını görürüz. Çoğunlukla İstanbul ve Ankara hükümetleri arasında belirginleşen gerilim ve çelişkiden ilham alırlar, yanı sıra aydın ve halk çatışması öne çıkar. Bazıları edebi açıdan olukça güçlü, bazılarıysa yalnızca propaganda amacıyla yazılmış niteliği düşük eserlerdir. Ateşten Gömlek’in ardıllarını etkilediği söylense de Kurtuluş Savaşı romanlarını tek bir şemsiye altında toplamak mümkün değildir.

Tüm Türkiye, İzmir’in kurtuluşunun yüzüncü yılı nedeniyle yapılan kutlamalar ve Tarkan konseri haberleriyle öğrendi ki Kurtuluş Savaşı yüzüncü yılını geride bırakıyor. Kimi tarihçilere göre Kurtuluş Savaşı kimi tarihçilere göre Millî Mücadele olarak adlandırılan bu sürece verilen farklı adlar gerçeği değiştirmiyor. İsterseniz Kurtuluş Mücadelesi ya da Milli Savaş deyin, etkileri günümüze dek uzanan ve yaşantılarımızı kökten değiştiren bu önemli olayı kastettiğiniz anlaşılır.

Artık Kurtuluş Savaşı gazileri yaşamıyor, onların tanıklıklarını dinleyerek büyüyen çocuklar çoktan yaşlandı. Sözel yolla kültür aktarımı etkisini yitireli çok oldu zaten, hatta yazılı kültüre karşı ilgi azalıyor. Çağımız hız ve gösteri çağı. Yine de hâlâ okuryazarlığa inanan, geçmişte yaşananlara romanlar aracılığıyla bakmaktan hoşlanan insanlar var.

Kurtuluş Savaşı’nı Mondros Mütarekesi ile başlatıp Büyük Taarruz’la sonlandıranlar olduğu gibi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ve Lozan Antlaşması arasında yaşanan dönem olduğunu ileri sürenler de vardır. Osmanlı Devleti’nin yıkıntıları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması Kurtuluş Savaşı ile mümkün olmuştur. Yalnızca yönetim şekli değişmekle kalmamış yeni bir ulus ve yaşam biçimi inşasına girişilmiştir. Bu yazıyı sıradan bir tarih yazısı olmaktan kurtarmak ve asıl amacına uygun hâle getirmek için, yapılan yenilikleri, tarihsel gelişmeleri sıralamak yerine tüm bu yaşananların romanlara nasıl yansıdığına bakmayı deneyelim.



İZ DERGİ'NİN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ



Tarih ve edebiyatın sınırları nerede ayrılır, nerede iç içe geçer sorusuna tam olarak yanıt vermek neredeyse imkânsız. Alman ve İngiliz dillerinde tarih ve hikâye aynı (ya da aynı kökten gelen) sözcüklerle ifade edilir. Tarih, hikâye edebilme yeteneği güçlü kişilerin elinde serpilip gelişerek kitlelerin ilgisine kavuşmuş, çağlar öncesinde yaşanan büyük savaşlar epik destanlar yaratarak tarih ve edebiyatı kaynaştırmıştır. Bu noktada çağımızın artık destan yaratmanın çok uzağında olduğunu ileri sürmek yanlış olmaz. Değişen yaşam ve yönetim biçimleri, gelişen teknoloji, insanı ve doğayı anlama çabaları artık destanları imkânsız kılmıştır. Olimpos Dağı’nda yaşayan tanrılara, çocukları emziren kurtlara, göç diye meleyen koyunlara inanan insanların çağı çoktan kapandı. O nedenle Kurtuluş Savaşı; destansı anlatılar yerine romanlara, öykülere, şiirlere konu olmuştur.

Tarihi edebiyattan ayırarak bilime yaklaştırma, mesafeli bir bakış açısı kazandırma çabaları geçen yüzyılda belirginleşir. Tarihi anlatılar artık yer ve zaman göstermek, somut kanıtlara dayanmak, objektif (nesnel) bakış açısıyla ele alınmak zorundadır. Tarih yazan birey inancının, ideolojisinin ve elbette kapasitesinin el verdiği ölçüde objektif olabilir. İşte tam da bu nedenle tarihin bilim olup olmadığı hâlâ tartışılır. Bilim ile anlatı arasında kalan bir ara bölgeye ait olduğu, nesnel olma amacı gütse de kaçınılmaz olarak öznelliğe da pay bıraktığı söylenir. Kısacası tarih melez bir türdür. Konuyla ilgili Siegfried Kracauer’in “Tarih: Sondan Bir Önceki Şeyler” kitabı ufuk açıcı olabilir.

Tarihi anlatılar edebiyata yaklaştıkça ilgi görür, popülerleşir. Edebiyatı azaltılmış tarih, çoğunluk için sıkıcıdır. Oysa tarih, romanlardan şiirlerden öğrenilmez. Roman, öykü ya da şiir tarihi gerçekliklere değinebilir, bunları konu edebilir ancak en nihayetinde kurmaca metinlerdir. Tarihimizde önemli bir yere sahip olan Kurtuluş Savaşı karşısında edebiyatın ilgisiz kalması elbette mümkün değildi, konuyla ilgili pek çok roman yazıldı ve büyük olasılıkla gelecekte de yazılacak.

Kurtuluş Savaşı’nı konu alan bazı romanlar savaş devam ederken yazılmıştır. Türün ilk örneği olarak Halide Edib Adıvar’ın Ateşten Gömlek’i gösterilir. İkinci örnek ise Ercüment Ekrem Talu’nun Kan ve İman romanıdır. Her iki roman 1922 yılında tefrika edilir. Ateşten Gömlek ay farkıyla ilk örnek olma ayrıcalığını kazanır.

Kurtuluş Savaşı romanlarında yoğunluklu olarak Batı Cephesi’nde yaşananların ele alındığını görürüz. Çoğunlukla İstanbul ve Ankara hükümetleri arasında belirginleşen gerilim ve çelişkiden ilham alırlar, yanı sıra aydın ve halk çatışması öne çıkar. Edebiyatın toplumu dönüştürmek, geliştirmek, eğitmek gibi bir misyona sahip olması gereğine inanılan dönemlerde yazıldıklarından çoğu tezli romanlardır, bazıları edebi açıdan olukça güçlü, bazılarıysa yalnızca propaganda amacıyla yazılmış niteliği düşük eserlerdir. Ateşten Gömlek’in ardıllarını etkilediği söylense de Kurtuluş Savaşı romanlarını tek bir şemsiye altında toplamak mümkün değildir. Kimi milliyetçi saiklerle yazılmış, kimi sınıf bilinci temelli yaklaşımı tercih etmiş, kiminde aşk ve romantizm öne çıkarken kimi avantüre yaklaşmıştır. Doğu - Batı, eski - yeni ikilemleri de masaya yatırılır.

Kurtuluş Savaşı romanlarını yazılma tarihlerini gözetmeden sıralayacak olursak aşağıdaki gibi bir liste hazırlamak mümkün. Bu listenin daraltılmış ya da genişletilmiş hâllerine de rastlanabilir:

  • Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye- Halide Edib Adıvar
  • Kan ve İman- R.E. Ekrem Talu
  • Sahnenin Dışındakiler – Ahmet Hamdi Tanpınar
  • Yeşil Gece – Reşat Nuri Güntekin
  • Halas – Mehmet Rauf
  • Posta Yolu – Hilmi Ziya Ülken
  • Dikmen Yıldızı – Aka Gündüz
  • Kalpaklılar – Samim Kocagöz
  • Küçük Ağa – Tarık Buğra
  • Var Olmak, Vatan Tutkusu, Hükümet Meydanı- İlhan Tarus
  • Yorgun Savaşçı, Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu - Kemal Tahir
  • Yaban, Ankara, Sodom ve Gomore- Yakup Kadri
  • Kurtlar Sofrası, Aynanın İçindekiler, Sırtlan Payı - Attila İlhan
  • Üç İstanbul – Mithat Cemal Kuntay
  • Toz Duman İçinde, Vatan Dediler, Köylüler - Talip Apaydın
  • Veda – Ayşe Kulin
  • Çete – Refik Halid Karay
  • Biz İnsanlar- Peyami Safa
  • Aşk ve Zafer– Halide Nusret Zorlutuna
  • Çamlıca’nın Üç Gülü – Hıfzı Topuz
  • Yüzbaşı Selahattin’in Romanı – İlhan Selçuk
  • Şu Çılgın Türkler- Turgut Özakman
  • Benden Selam Söyle Anadolu’ya – Dido Satiriyu
  • Leonis – Yorgos Theotokas

Yukarda sıralanan romanların bazıları doğrudan Kurtuluş Savaşı’nı konu alırken bazıları savaşın hemen öncesi ya da sonrasına değinir. Ancak hepsi de Kurtuluş Savaşı ile ilişkilidir. Bu romanlar arasında Yaban, tartıştığı konular ve roman tekniği açısından öne çıkarken, Halide Edib’in konu ile ilgili adı geçen romanları yanı sıra “Türkün Ateşle İmtihanı” adlı anlatısı da önemli bir kaynak kitaptır. Bu eserde Halide Edib kendi tanıklığından yola çıkarak Batı Cephesi’nde yaşananları anlatır. Elbette Kemal Tahir ve Attila İlhan konuya ve tarihe gösterdikleri yoğun ilgi ve dikkate değer bakış açılarıyla türe en çok emeği geçen isimler arasında sayılmalıdır. Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul’u, Kurtuluş Savaşı ile doğrudan ilintili olmamakla birlikte dönemin İstanbul’unu ve Osmanlı aydınının bakış açısını yansıtan başarılı bir roman olarak anılmaya değer.

Yukardaki listede yer almayan Hasan İzzettin Dinamo’nun Kutsal İsyan’ından bahsetmemek olmaz... Roman türüne dâhil olup olmadığı tartışılan sekiz ciltlik Kutsal İsyan’da yazar Kurtuluş Savaşı’nı mercek altına alır. Yazarın bir zamanlar çok okunan Kutsal İsyan ve Kutsal Barış dizileri günümüz edebiyat ortamında neredeyse unutulmaya yüz tutmuştur.

Listemizde Yunanlı iki yazara da yer verdik. Ülkemizde çok okunan ve defalarca basılan Benden Selam Söyle Anadolu’ya (Kanlı Topraklar) ve Leonis romanları, Yunanlıların Küçük Asya Felaketi olarak adlandırdıkları Kurtuluş Savaşı’nın Yunan toplumu ve Anadolu Rumlarında yol açtığı gelişmeleri okumak adına önemli iki örnek.

Roman Kahramanları dergisinin Ekim/Kasım/Aralık-2022 sayısı Kurtuluş Savaşı’nın 100. yılı dolayısıyla, yukarıda adı verilen romanların çoğunun incelendiği bir dosya ile okurla buluşacak. Konu ile ilgilenenler için önemli bir başvuru kaynağı olacağını ekleyelim ve Türk Dili Dergisi’nin 1976 yılında konu ile ilgili özel bir sayı hazırladığını da belirtelim. Selim İleri, İnci Enginün ve Zeynep Kerman’ın birlikte hazırladıkları “Kurtuluş Savaşı ve Edebiyatımız” adlı kitabın da nitelikli bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz.

Editör: Haber Merkezi