GİZEM TABAN/ İZ GAZETE- Sahne adı Epsilon olan, Yunan asıllı, Fransız vatandaşı Gregory Nicolaidis, 2 yıl önce profesyonelliğe adıma attığı müzik kariyerinde ilk albümünün hazırlığını tamamladı. Mübadeleyle, dönemin Smyrna’sından Yunanistan’a göç eden bir aileden gelen Nicolaidis ile albümünün klip çekimi için geldiği İzmir’de söyleştik. Smyrna’yı şarkılarında yaşatan Nicolaidis, hem hikayesini hem şarkılarını İz Gazete’ye anlattı.

manşet4-1

Smyrna özlemi

1920’lerde yaşanan Türk-Yunan savaşından sonraki mübadele süreciyle İzmir’den Yunanistan’a göç eden bir aileden gelen Nicolaidis’in, dedesinin dedesi Pavllos, bir zamanlar Rumların yoğunlukla yaşadığı ve ‘Smyrna’ olarak adlandırdıkları İzmir’de doğmuş. Ardından mübadele sürecinde ailesiyle birlikte Yunanistan’a gitmiş. Nicolaidis’in dedesi ise Smyrna’yı hiç görmemesine rağmen hep bir Smyrna özlemiyle yaşamış, çalışma masasında hep bir Smyrna haritası bulunuyormuş. Nicolaidis’in çocukluğu, dedesinin Smyrna özlemiyle ağlayışlarını izlemekle geçiyor ama dedesinden çok şey de öğreniyor. Şarkılarını hep yazıp hem besteleyen hem seslendiren Nicolaidis, “Dedem benim için çok önemli bir insandı, bana çok şey öğretti. Saygıyı, zihnimin açık olmasını öğretti. Ve bana ailenin ne demek olduğunu öğretti. Çalışma masasının üstünde hep Smyrna’nın haritası vardı. Bütün çocukluğum dedemin çalışma masasındaki Smyrna haritasına bakmasını ve ona bakıp ağlamasını izlemekle geçti. Hep bir Smyrna özlemi vardı. Hiç İzmir’i görmemiş ama en sevdiği şehirdi” sözleriyle anlatıyor, dedesiyle olan anılarını… Ve Smyrna’yı anlattığı ilk şarkısını dedesine ithafen yazıyor.  

Birdenbire ortaya çıktı

Hikayenin bundan sonraki kısmında müzik kariyerini soruyorum Nicolaidis’e… Kendisine sahne adı olan ‘Epsilon’ ile seslenmemi rica ediyor ve başlıyor müzik tutkusunu anlatmaya… İki yıllık profesyonel müzik kariyeri öncesinde tanıtım sektöründe çalışan Epsilon, müziğin hayatına nasıl girdiğini şu sözlerle anlatıyor; “Müzik tutkusu, kontrolümün dışında, bir dürtü gibi başladı. Birdenbire ortaya çıktı; müzik yapmak, şarkı yazmak… Müzik benim için bir arayış, ritüellerin içinde dolaşmak, hikayeler bulmak, bir yolculuk… Ama yolculuk derken bu hem dışsal hem içsel yolculuk. Kendi ruhuma doğru bir yolculuğa çıkmak istedim. Müziğim ve şarkılarım hep; kardeşlikle, köklerime dönüşle, doğayla, gökyüzü ve yıldızlarla buluşmakla ilgili, Smyrna’ya dönüşle ilgili…”

Barış içinde bir dünya

Türk-Yunan dostluğuna dair mesajlar da veriyor Epsilon, barış ve kardeşlik kavramlarına değiniyor sık sık… “Burada bir savaş yaşanmış, Yunanlılar ve Türkler savaşmış, çok kayıp verilmiş ancak ben İzmir’de geçmişin güzelliğini ve kozmopolitliğini gördüm. İlk kez geldim. Farklı ülkelerden birçok insanla tanıştım burada, benim müziğime eşlik ettiler. İzmir’in çok kültürlülüğü hala taşıdığını gördüm. Bu beni çok mutlu etti. Yunanlılar sürekli geçmişi, Anadolu’yu, buradaki kayıplarını düşünüp hep bir nostalji yaşarlar. Bu, yaratmak ve hikayeler anlatmak için verimli bir zemin ama geleceğe bakmalıyız. Ve beraberce barış içinde huzurlu bir dünya kurmalıyız” diyerek, yıllardır süre gelen tartışmalara yönelik bakış açısını da özetliyor. 

28016476-ee8e-49f0-a192-0612e4ee7884

Buraya gelmeliydim

Yüz yıldır ailesinden kimsenin gelmediği İzmir’e nasıl gelmeye karar verdiğini sorduğumda şu yanıtı veriyor Epsilon: “Bizim sadece tek bir hayatımız var. Yapman gereken pek çok şeyi çoğu zaman ertelersin ancak ben karar almayı seviyorum, aynı zamanda bir şeyleri olduran bir insanım. Sadece karar vermek değil eyleme geçiyorum. Bir şeye karar verdiğinde her şey mümkün oluyor. Varlığımın merkezi, özümün kaynağı olan bu yere dönmek istedim. Buraya gelmeliydim, gelmek zorundaydım.” Sonrasında ise hafifçe gözleri doluyor ve devam ediyor Epsilon: “Geçmişte yaşamıyorum, dedem geçmişte yaşıyordu. Buraya gelip görmek, hissetmek ve kendi fikirlerime varmak istedim. Manzaraya bakarak geçmişi ve geleceği düşünmek istedim.”

İlyada ve Odysseia gibi

Hikâye çok derin olunca sohbet akıp gidiyor, röportaja her şeyi sığdırmak mümkün olmasa da tutkusu olan müziğe daha çok yer vermek amacıyla soruyorum; “Şarkılarındaki hikaye nedir?” diye, Epsilon ise İzmir’de doğduğu söylenen Homeros’un İlyada ve Odysseia’ya destanına benzetiyor albümünün hikayesini… “Bu albüm aslında Homeros’un İlyada ve Odysseia’sı gibi bir tekneye binip bir yola çıkıp nereye gittiğini bilmeden yol almayı anlatıyor. Aslında deniz kızları tarafından baştan çıkarılmakla da ilgili… Denizin çok derinlerine inerek deniz kızlarıyla denizin içinde kaybolmakla ilgili… Benim içimdeki ve dışımdaki tanrı, yaratıklar ve yaratımları tanımak, anlamak ve hissetmekle ilgili…” diyor. Paris’te yaşayan Epsilon, şarkılarını İngilizce seslendiriyor, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: “Fransa’da yaşadığım için ‘Şarkıların neden Fransızca değil?’ diye soruyorlar, şarkılarımın tüm dünyaca bilinmesi ve dinlenmesini istiyorum, bu yüzden İngilizce söylüyorum.”

Kayıp cennet deriz

İlk albümünün çekimlerini yapmak üzere İzmir’e gelen Epsilon, Pier, Pasaport, Alsancak, Tarihi Asansör, Kemeraltı, çeşitli müzik atölyeleri ve Efes’te albüm çekimlerini yapıyor. Ailesindeki yüz yılı aşan İzmir, eski adıyla Smyrna özlemini sorduğumda ise, “Biz İzmir’i kayıp cennet olarak tarif ediyoruz. İzmir’in güzelliği eşsiz bir güzellik, kendine özgü bir güzelliği var” diyor. İzmir’e geldiğinde, şarkısında anlattığı Smyrna’yı gezdiğinde neler hissettiğini sordum Epsilon’a…  Evinde gibi hissettiğini söyledi. Karşılaştığı herkesin çok misafirperver olduğunu, kendisine kardeşlik duygusu ve sevgiyle yaklaştığını anlattı ve ekledi: “Duygusal bir yoğunluk hissettim, yaşamam ve hissetmem gereken o kadar çok şey var ki burada… Konak’taki her evin içine girmek istedim.”



 

Editör: Duygu Kaya