İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZBETON’a yönelik yolsuzluk soruşturması kapsamında "ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma" ve "nitelikli dolandırıcılık" suçlamasıyla başlatılan davanın ikinci duruşması Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki mahkeme salonunda devam ediyor.
İz Gazete Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal, davada yargılanan İzmir Kooperatif Davası’nda İzmir Sanayici İş İnsanları Derneği (İZSİAD) Başkanı Hüseyin Cengiz’in savunmasını sosyal medya hesabı üzerinden paylaştı.
Kartal’ın paylaşımı şu şekilde:
“Ortak aklının ‘dayanışma’ dediği yerde, bizlere ‘suç’ isnat ediliyor”
“İzmir Kooperatif Davası’nda İzmir Sanayici İş İnsanları Derneği (İZSİAD) Başkanı Hüseyin Cengiz savunma yapıyor:
Onaylı tedarikçisi ve gönüllüsü olduğum Birleşmiş Milletler’in 2025 yılını ‘Uluslararası Kooperatifler Yılı’ ilan ettiği bir zamanda, kooperatifçilik faaliyetim nedeniyle huzurunuzda bulunmaktan doğan derin üzüntümle sizleri saygıyla selamlıyorum. Ne garip bir tecellidir ki; insanlığın ortak aklının ‘dayanışma’ dediği yerde, bizlere ‘suç’ isnat ediliyor. Oysa Victor Hugo’nun dediği gibi; ‘Dayanışma olmadan özgürlük, özgürlük olmadan da dayanışma olmaz.’
“Sürekliliği unutan bir zihniyet şehrimizin başına gelmiştir”
Yapmaya çalıştığımız bu yöntemin doğru olduğunun teyidi mahiyetinde, 20.09.2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığının 2025/16 sayılı Genelgesi ile 2025-2029 Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi Eylem Planı ile ‘Bu dönemde yenilikçi bir stratejiyle kooperatifçilik politika ve uygulamalarına yön verilmesine ihtiyaç duyulduğu’ vurgulanmıştır. Bugün anlıyoruz ki, kooperatifçiliği seçmek, geleceği seçmektir. Ne mutlu bize ki, bugünün stratejik planlarına yön veren bir fikre yıllar öncesinden inanmışız. Ancak bütün iyi niyetimize rağmen, ‘adalet terazisinin kefesini bozan’ bir gelişmeyi öngöremedik. Belediye yönetimi değişimiyle beraber, sürekliliği unutan bir zihniyet şehrimizin başına gelmiştir.”
İki yıl önce başkanlığından ayrıldığım ve şu anda 14 üyeliğim olan kooperatifin maddi özetini sunarsam herkes kimin mağdur, kimin görevini kötüye kullandığını çok net görecektir. Sınırlı Sorumlu Uzundere İş Alemi Konut Yapı Kooperatifinin, 2024 yılında mahkeme kararıyla yapılan bilirkişi tespiti sonucu imalatı tamamlanan inşaatın bedeli 435 milyon TL’dir. Bu inşaatın 2025 Bayındırlık birim fiyatlarıyla ekskale edilmesi sonucun değeri 600 milyon TL’dir. Alt yüklenici üzerinden bağlantısı yapılan elli milyon TL’lik demiri vardır. Şu anda kooperatifin banka hesabında 350 milyon TL bulunmaktadır. Yani hepsini toplarsak tam bir milyar Türk lirası kooperatifin varlığı bulunmaktadır. Peki ben ve benden sonraki yönetici arkadaşlarımız üyelerden ne kadar para toplamıştır? 535 milyon Türk Lirası. Yani üyelerden toplanan 535 milyon Türk Lirasına karşılık üyelerin sahip olduğu 1 milyar Türk Liralık varlık vardır.
Matematik yalan söylemez. Dolandırıcılık bunun neresinde sayın Heyet?
Bizler güven inşa ederken, belediyenin yeni yönetimi güvensizlik üretmiştir. Yeni Belediye Başkanı, bir dönem belediyesinin çalışanlarını vatandaşın önüne attığı gibi şimdi de kooperatif yöneticileri ile üyelerin arasını açarak sorumluluktan kaçmaktadır. İşte bu nedenle üyeler, haklı olarak kaygıya kapılmış, şikâyetler doğmuştur.
Fakat ortadaki varlık tablosu, gerçekleri bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Ben de dahil üyelerin ödediği paranın yaklaşık iki katı varlık yerli yerinde dururken biz dolandırıcılıktan yargılanıyoruz. Bunun müsebbibi yeni belediye başkanı ve yeni kooperatif yönetiminin bu finansal tabloyu üyelerle paylaşıp üyeleri ikna etmek yerine bizleri üyelerle karşı karşıya getirmeleridir. Kooperatifin yeni yöneticilerinden talep ederseniz yukarıdaki finansal durumu sizlerle paylaşacaklardır.
Böylece bizlerin de dolandırıcı değil, uygun fiyatlarla vatandaşa ev yapma derdinde olan dayanışmacı ve duyarlı insanlar olduğumuzu görmüş olacaksınız.
Daha önceki yıllarda yaşanan tüm toplumsal olaylara karşı duyarlılık gösteren İzmir iş dünyası olarak, umudun azaldığı, karamsarlığın çoğaldığı her zaman ve her yerde yerel yönetimlere destek sunduk. Kentimizin ana sorunlarından birisi olan kentsel dönüşüm ve deprem gerçekliğini göz ardı edemezdik. Ben, kentimize ve insanımıza karşı sorumluluğumu yerine getirmek için kooperatiflerde bir süre yöneticilik yaptım.
"Bu ithamları hak etmiyorum"
Maddi durumum ve ailemden aldığım ahlaki aktarımlar kooperatifçilik üzerinden dolandırıcılık faaliyeti yürütmeyeceğimin kendime dair referansıdır. Uluslararası büyük ölçekli ticaretle uğraşan, birçok iş dünyası örgütünde başkanlık ve yöneticilik yapan birisi olarak bu ithamları hak etmiyorum.
Hukuken baktığımızda da, dosyada benimle ilgili suç unsuru içeren hiçbir iddia bulunmamaktadır. Açılan bu dava nedeniyle, gerek yazılı gerekse görsel basında yer alan haberlerde itibarıma yönelik haksız paylaşımlar olmuştur. Bu haberler hem beni, hem ailemi hem de yöneticilik yaptığım iş dünyasını çok üzdü. Bu olumsuz durumu fırsat bilen bazı kişiler de beni ve kurumumu kötücül tavır ve davranışlarla yıpratmaya devam etmektedir.
Shakespeare’in ‘İtibar, insanın ikinci benliğidir’ sözü gibi; bu dava sürecinde itibarım zedelenmiştir. Ama inanıyorum ki hakikatin gücü, tüm iftiraların önünde duracaktır.
Bir an önce gerçeklerin ortaya çıkmasını ve beraat etmeyi bekliyorum. Zaten iddianamenin benimle ilgili kısmı olan EYLEM 2 sayfa 285’de iddia makamı ‘Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olacak şekilde dolandırıcılık suçuna teşebbüs suçunu işleyerek cezalandırılmam gerektiğini’ belirtmiştir. Yani dolandırıcılık suçu işlemediğimi, atılı suçun teşebbüs aşamasında olduğu yani işlenmediğini gerçeğini, iddia makamı da iddianamede yazmıştır.
Şu anda Adli Kontrol tedbiri kapsamında, ayın belli bir gününde imza ile adli kontrol altındayım. Geçtiğimiz iki ay içerisinde iki defa iş sebebiyle yurt dışına çıktım ve ülkeme döndüm. Avukatlarım size seyahat evraklarımı da sunacaklar. Kaçma şüphem asla yoktur. Yönettiğim şirketimin sürekli işleri sebebiyle zorunlu düzeyde yurt dışı ve yurt içi seyahatlerim olmaktadır. İngiltere’de büyük bir yatırım yaptık ve bu süreçte çok fazla seyahat yapmak mecburiyetindeyim.
Beraat edeceğimden de hiçbir kuşkum bulunmamaktadır. İşlerimin sürekliliğini sağlayabilmem açısından geri dönüşü imkansız, telafisi zor zararlara uğramamam için hakkımda verilen adli kontrol şartının kaldırılmasını talep ediyorum. Ben bu salondan, adaletin terazisinin doğru tartacağına dair inancımla ayrılacağım.
Yargılama sonunda beraatimi talep ediyorum.”