Gizem TABAN/İZGAZETE- Geleneksel ve dijital sanatın öne çıkan isimlerinden Ressam Oylum Terzi ile Alsancak’taki atölyesinde buluştuk. Buram buram sanat kokan ve insanın içini ısıtan atölyesinde, İz Gazete okurları için sanat öyküsünü anlatan Ressam Terzi, İzmirlileri 13-28 Ocak tarihleri arasında İzmir Ticaret Odası’nda gerçekleşecek sergisine davet etti. 

1

Öncelikle sizi biraz tanıyalım. Hem hayat öykünüz hem sanat öykünüzden kısaca bahseder misiniz? Sanata olan ilginiz ilk ne zaman başladı?

Amasya Merzifon’da doğdum, büyüdüm. Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunuyum. Okul bittikten birkaç yıl sonra İzmir’e geldim. Yaklaşık 15 yıldır İzmir’de yaşıyorum. Hayatım boyunca resimle iç içe bir dünyam oldu. Renklerin izleri, hep peşimde oldu.  Aslında resme olan ilgim, ilkokul yıllarıma dayanıyor. İlkokulda bir resim sergisi açmıştım. Daha sonraki yıllarda zaman zaman bu ilgi azalsa da resimle aramda büyük bir bağ oluştu. Lise yıllarımda bir öğretmenimin önderliğinde bu alana yönelmem gerektiğini keşfettim. Ve resim serüvenim başladı. 

HEP BİR BOŞLUK OLDU

İzmir’e geldikten sonra hayatınız nasıl ilerledi? Aynı zamanda reklam sektöründe de aktif bir iş hayatınız olduğunu biliyoruz. Bu süreçten biraz bahsedebilir misiniz?

Öğretmen olmak istemedim ve paramı bu işten kazanmama kararımla birlikte reklam sektörüne yöneldim. Reklam ajanslarında oldukça iş deneyimim oldu. Ama içimde hep bir boşluk oldu, hep bir üretme hali ama aynı zamanda bir yetişememe duygusu vardı. O zaman için, içimdeki üretme duygusunu bilgisayarla doldurmaya karar verdim ve dijital sanata yöneldim. Yaptığım işlerin resim ve bir iş olabileceğini düşünmüyordum. İlk olarak arkadaş çevremin fark etmesiyle bu alanda işler yapmaya başladım. Sonrasında da eğitimim ile işimi buluşturdum. 

3RENKLERİN ÖYKÜSÜ VAR

Sohbetin sanat kısmına geçmek istiyorum. Renkler ve resim sizin için ne ifade ediyor, nasıl hissettiriyor?

Renk deyince, benim aklıma kocaman bir dünya geliyor. Ne kadar renk varsa o kadar hayat var. Her rengin bir öyküsü var. Son dönem resimlerimde de renklerin her birinin bir insan karakteri olduğunu, her bir rengin bir insan tasviri olduğunu anlatan işler yapıyorum. O yüzden renk benim için bir tedavi şekli, bir yaşam şekli, bir öykü kurgusu… Her resim yapmaya başladığımda yeni bir yolculuğa çıkıyorum gibi hissediyorum. Fırçayı her elime aldığımda bilinmez, yeni bir yola doğru ilerlediğimi hissediyorum. 

SONSUZ BİR DÖNEMEÇ

Sanatçıların, ruh hallerini ve kişisel özelliklerini eserlerine yansıttıkları söylenir. Sizin farklı ruh halleriniz veya kişisel özellikleriniz eserlerinize nasıl yansıyor?

Çok hüzünlü olduğunuzda da çok mutlu olduğunuzda da bir şeyler çizmek isteyebilirsiniz. Ama tabi ki yaşadığımız ruh halimizin kafamızda yarattığı kavramlar farklı olunca o kavramların yansıması da değişik oluyor. O yüzden, bence resimde dönemsellik söz konusu… Resmin, o kadar çok beslenme alanı var ki… Sonsuz bir dönemeç diyebilirim.  Ben, dışavurumcu işler yapıyorum. Kendimi çok yönlü olarak tanımlıyorum. Benim için hayatın tek bir yolu tek bir yöntemi yok. Meraklı ve heyecanlı biriyim. Yeni şeyler keşfetmeyi, yeni öğretiler edinmeyi, yeni kültürler tanımayı çok seviyorum. Dolayısıyla, yönümdeki bu çeşitlilik de sanatımın bir parçası haline geliyor.

BAZEN DOKU BAZEN GÖLGE

Biraz da teknikten söz edelim. Resimde, daha çok hangi temalar üzerine çalışıyorsunuz?

Üniversite yıllarımdan beri kadın portreleri hep hayatımın merkezinde oldu. Sonraki yıllarda hayatımdaki dönüşüm ve değişim gibi nedenlerle doğa benim için çok büyük bir yapı haline geldi. Bu da beni soyut peyzajlara yönlendirdi. Yine o soyutlamaların içerisinde zaman zaman kendiliğinden oluşan figürler gördüğümde onları açık etmeye, işlemeye başladım. O yarattığım karakterleri ben de bilmiyorum, bazen oradaki doku doğuruyor, bazen bir renk doğuruyor, bazen bir gölge bile orada bir figür görmeme sebep olabiliyor. 

HATA KODU VERİYORUM

Son dönemde, resimlerinizde tema olarak doğaya yöneldiğinizi söylediniz. Bu anlamda doğadan nasıl besleniyorsunuz? 

Ben bir ay boyunca doğaya gitmezsem, hata kodu vermeye başlıyorum. Yüzümden, hareketlerimden, enerjimden anlıyorum ki benim doğayla buluşmam gerekiyor. Oraya gitmek benim için nefes almak, varlığımı tekrar hissetmek… Bir ağaca, bir toprağa dokunmak, doğayla temas etmek benim için çok önemli… 

Sizi dijital eserlerinizle de biliyoruz. Dijital sanat süreci nasıl başladı? 

Alanımın uzantısı olarak ilerleyen yıllarda dijital dünyaya yöneldim. Ama üretme bir merkez olduğu için, elimde de en ulaşılabilir ve sahip olduğum zamanda en yapılabilir mecra bilgisayar olduğu için resimlerimi bilgisayara taşıdım. Dijital art yapmaya başladım. Dijital sanat çok güncel olmadan önce ben bunu yapmaya başladım. 

8MANUEL YETERLİ GELMİYOR

Geleneksel ve dijital arasındaki farklardan bahsedebilir misiniz? Siz kendinizi hangisine daha yakın hissediyorsunuz?

İkisi de çok kopuk gözüken ama birbiriyle bağdaşan şeyler… Sadece; atölyesine fırçasını, kalemini, boyasını ele alarak tutarak resim yapacağına inanan çok fazla gelenekçi ressam var. Ancak hayat, değişen ve dönüşen dünyanı bir uzantısı olmaya başladı. O yüzden sadece manuel algıyla yaşamak bana çok yeterli gelmiyor. Çünkü teknolojinin de sana kattığı, onu deneyimlerken öğrendiğin o kadar çok şey oluyor ki… Mesela dijital resimlerimde, bir hatanın düzeltilebilir ya da bir rengin değiştirilebilir olmasını seviyorum. Kocaman bir resmin bile boyutlarıyla, dokularıyla, renkleriyle oynayabiliyorum ya da geri dönebiliyorum. Son dönemde resimlerimdeki katmanlı dokular ve yapılar, dijital resimlerinden de kaynaklanıyor olabilir. Oradaki o gizemli dünyanın varlığını keşfetmem, manuel resimlerimde de bunları aramama neden oldu. 

SANATIN ENERJİSİ BULAŞIR

Son olarak İzmir Ticaret Odası’nda 13-28 Ocak tarihlerinde bir serginiz olacak. İzmirliler, bu sergiyi neden görmeli?

Hayatlarında, renklerle bir temasları varsa, hayatlarında bir boşluk ya da heyecansızlık varsa, bu sergiyi mutlaka görsünler. Bağ kursunlar, yaratı sürecine şahit olsunlar. Belki hayatlarında bir keşif başlatır. Sanatın enerjisi bulaşır. Sanat, her anlamda insanın yaşamını farklı kılar. Tüm İzmirlileri bekliyorum. 









 

Editör: Duygu Kaya