CHP, Silivri’de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitinglerini yurt dışında da başlattı. İlk miting bugün Belçika’nın Brüksel kentinde düzenleniyor. Jean Rey Meydanı’ndaki mitinge, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu da mektup gönderdi.
İmamoğlu'nun mektubu şu şekilde:
Bu zor dönemde, hepimizin zihninde ve yüreğinde üç kelime var: Demokrasi, adalet ve cesaret
"Değerli yurttaşlarım, Avrupa’da yaşayan dostlarım, kardeşlerim, yol arkadaşlarım… Biliyorum, aklınızın ve kalbinizin bir yanı hep Türkiye’de. İnanın bizim de aklımız ve kalbimiz hep sizde. Çünkü ülkemiz sadece sınırlarla değil; inançla, sevdayla, umutla birbirine bağlı bir ülkedir. Ben bugün size yine Silivri’den sesleniyorum. Ama biliyorum ki sesim burada, Avrupa’nın kalbinde, sizlerin yüreğinde yankı buluyor. Bu zor dönemde, hepimizin zihninde ve yüreğinde üç kelime var: Demokrasi, adalet ve cesaret. Bu üçü birbirine tutunarak ayakta kalıyor. Zira bugün yalnızca demokrasi ve adalet talep etmek değil, bunlar için mücadele etmek ve cesaret gerektiriyor. Avrupa Birliği de bir zamanlar işte bu cesaretle oluştu. Savaş yorgunu halkların, barış, özgürlük ve insanlık onuru için gösterdiği büyük cesaretle.
Yalanlar, iftiralar, baskılar, zorbalıklar, tehdit ve şantajlar sonuç vermiyor
Bugün görüyoruz ki, Avrupa’nın da dünyanın birçok coğrafyası gibi büyük bir sınavdan geçtiği dönemdeyiz. İklim krizi, savaşlar, göç, enerji krizi, eşitsizlik… Ve en önemlisi; halkların kurumlara olan güveninin sarsılması. Bu sınav yalnızca ekonomik ya da siyasi değil; ahlaki ve vicdani bir sınavdır. Bugün Ukrayna halkı, bağımsızlık ve özgürlük için direniyor. Gazze’de yaşanan büyük acıların ardından gelen ateşkes umut vericidir. Ancak gördük ki, devletlerin kendi toplumlarının vicdanından gerisine düşen tutumları, dünyayı daha güvensiz, insanlığı ise daha yorgun hale getiriyor. Bu iki tablo, iki ayrı coğrafyada görünse de aslında aynı gerçeği gösteriyor: Bir yerde adalet eksilirse, her yerde otoriterlik ve despotluk güçlenir. Adaletin coğrafyası daraldığında, despotların zulmü genişliyor.
Ben, halkın özgür oylarıyla üç kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildim. Bugün özgürlüğüm elimden alınmış olsa da mücadelem asla bitmedi. Çünkü bu sadece benim mücadelem değil, adil ve özgür bir Türkiye’nin mücadelesidir. Bu; yoksulluktan, haksızlıktan ve hukuksuzluktan bitap düşmüş büyük bir milletin onur ve haysiyet mücadelesidir. Ve Yüce Allah’a şükürler olsun ki yalnız değilim.
Yalanlar, iftiralar, baskılar, zorbalıklar, tehdit ve şantajlar sonuç vermiyor
Yalanlar, iftiralar, baskılar, zorbalıklar, tehdit ve şantajlar sonuç vermiyor. Tam tersine, milyonlar mücadelemizde birleşiyor. Omuz omuza, el ele veriyor. Gençlerin üniversitelerde, kadınların meydanlarda, aziz milletimizin sokaklarda gösterdiği barışçıl mücadele, ülkemizin demokrasiye olan inancının ne kadar köklü ve ne kadar güçlü olduğunu kanıtlıyor. Otoriter iktidarlar, demokrasiyi sandığa sıkıştırıyor, hakikati büküyor, hukuku yok sayıyor, siyasetin sopası haline getiriyor. Ama biz biliyoruz ki; halkın iradesi vicdanlarda, sandıklarda ve meydanlardadır. Ve hiçbir güç, halkın iradesini susturamaz.
Adaletin ve demokrasinin her yerde savunulması gerekiyor çünkü adaletsizliğin milleti olmaz, coğrafyası olmaz
Biz, halkın sesini devletin kalbine, adaletin merkezine taşıyana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Kararlarımızı kapalı kapılar ardında değil; birbirimizin gözünün içine, aynı hizadan bakarak alacağız. Aslında İstanbul’da biz bu anlayışın ilk adımlarını attık. Katılımcı yönetim modelimiz, sadece bir şehir uygulaması değil, geleceğin Türkiye’si için bir demokrasi örneğidir. Bugün demokrasi mücadelesi veren herkese sesleniyorum: Adaletin ve demokrasinin her yerde savunulması gerekiyor çünkü adaletsizliğin milleti olmaz, coğrafyası olmaz.
Adalet olmadan ekmeğin, dirliğin, birliğin olmayacağını biliyoruz
Sevgili kardeşlerim beni, belediye başkanlarımızı ve yol arkadaşlarımızı esir tutanların amacı kendi ikballeridir, bitmez tükenmez koltuk hırslarıdır. Onlar, milletin iradesine ve demokrasinin özüne yönelik, aciz ve hukuksuz bir girişim içindeler. Bizim tek talebimiz, adil bir yargılamadır. Biz adaleti sadece kendimiz için değil, herkes için istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki adalet bir kişiye değil, herkese lazımdır. Adalet olmadan ekmeğin, dirliğin, birliğin olmayacağını biliyoruz. Biz umutsuzluğu değil, umudu diri tutan, adaleti ve birliği yeniden hâkim kılan günler için büyük bir onur mücadelesi veriyoruz. Millet iradesine sahip çıkıyor, çıkmaya devam edecek.
Asla geride bir tek arkadaşımızı bırakmayacağız
Türkiye adaletin, eşitliğin, kardeşliğin gücüyle büyüyecek, zenginleşecek, güçlenecek ve adilce paylaşacak. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, dünyanın her yerinde gıpta edilen, saygı duyulan bir imtiyaz olacak. Birbirimize güveneceğiz. Asla geride bir tek arkadaşımızı bırakmayacağız. Omuz omuza vereceğiz ve onları duyduklarında tir tir titreten o sözü yılmadan haykıracağız: Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Hepinizi hasret ve özlemle kucaklıyorum.”