ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - Dün gerçekleşen jeotermal ihaleler ile İzmir’in tarım alanlarının üçte biri jeotermal arama ve jeotermal işletme için ihaleye açıldı.

13 Kasım’da Konak eski Sümerbank önünde buluşan çevreciler ve çiftçilikle geçinen köylüler valiliğin kararını protesto ederek karardan geri dönülmesini talep etti.

14 Kasım’da ise İzmirliler, Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı önünde toplanıp Jeotermal ihalelerinin iptali için yüzlerce dilekçe verdi.

Halk Sağlığı uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, valiliğin kararını yerel yönetimlere yapılmış bir gasp olarak niteledi.

Karababa ile temiz enerji olarak nitelendirilen jeotermalleri ve halk sağlığı üzerindeki etkilerini konuştuk.

Jeotermalde sorun nedir, bu iş sağlıklı bir şekilde yapılabilir mi?

Santralın gelişmiş ülkelerde yapılmasıyla ülkemizde yapımı arasında inanılmaz farklar var. Örneğin İzlanda; coğrafya olarak JES’lere çok müsait. Birçok yerinde lav çıkışları var. Çok sıcak suyu santralde enerjiye dönüştürüp kullanıyorlar. Bunu yaparken herhangi bir şekilde santraldan dışarı yer altından çıkan suyun yanlış bir şekilde deşarjı, emisyon çıkışı söz konusu olmuyor. Her şeyi gerekli koşullara uygun yapıyorlar. Tabi ki Aydın’da olduğu gibi yan yana yapmıyorlar. Tarımsal üretime uygun olmayan arazilerde yapıyorlar. Bizde ise Aydın, Salihli ve gündemde olan İzmir Valiliği ihale kararlarında olduğu gibi hepsi geniş tarım alanları.

Oysa Türkiye’yi gelecekte kuraklık bekliyor

Şunu hiç unutmamak gerekir; Türkiye gelecekte, küresel iklim krizinin getirdiği çölleşme nedeniyle topraklarının çoğunu kaybedecek. Tarım topraklarımızın çoğunda üretim yapılamayacak. Bugünden yarına bu anlamda önlem almak zorundayız. Topraklarımızı olabildiğinde korumak, bu topraklarda iklim krizinin ortaya çıkardığı sıcak havaya, kurak ortama dayanabilecek tarım teknolojileri geliştirmemiz gerekirken bu toprakları ebediyen kaybedecek girişimlerde bulunuyoruz. Yani biz aslında, hem bir elektrik enerjisi kaynağını uygun yöntemli kullanmıyoruz ve doğamıza çok zarar veriyoruz hem de toprakların üzerine inanılmaz çok sayıda jeotermal santrali bir araya getirip tarımsal alanları tarumar edip, o alanda mikro klima değişikliği yaratıp oluşan emisyonlarla tarımı yok ediyoruz. İnsanların yaşam alanlarını cehenneme çeviriyoruz ve gelecek için hazine gibi saklamamız gereken gözümüz gibi bakmamız gereken tarım alanlarını yok ediyoruz. Bütün bunları göz ettiğimizde jeotermal enerji kaynağı enerji edilme yöntemleri arasında nerede durduğu çok önemli.

Jeotermal temiz enerji midir?

Kimileri buna temiz ve yenilenebilir enerji diyor; temiz enerji diye bir şey yok. Güneş enerjisi, usulüne uygun yapılırsa rüzgar enerjisi var. Bunlar bile çevreye zarar veriyor ve vermemesi imkansız.

Örneğin Manisa’da köyün dibinde jeotermal sondajı yapılıyor. Kaynağın üzerine tesis kuracaklar ama burada insan yaşıyor. 30-40 metre ötede de tesis yapılıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Ben Türkiye’deki bu uygulamalarla jeotermal enerjiye kesinlikle karşıyım.

Jeotermalin tek sorunu deşarj yapılmayıp toprağı kurutması mı?

Jeotermalin tek sorunu bu değil. Aydın’da insanların deşarj yanında en şikayetçi oldukları durum, kokudan dolayı pencerelerini bile açamamaları. Orada bir kükürtlü hidrojen salımı söz konusu. Bunun yanı sıra yöntemine uygun çalışılmazsa yer altındaki radon gazını da yukarı çıkarıyorlar. Radon gazı radyoaktif bir gazdır. Radyoaktivite nedeniyle ciddi sağlık etkileri var.

Yani sadece toprak değil havayı da kirletip halk sağlığını etkiliyor

Ağır metaller de söz konusu. Literatüre baktığınız zaman jeotermal kaynaklarda, ağır metallerin de salınabildiğine dair kaynaklar var. Bu yüzden sayısal olarak bir bölgeye çok santral yapılmamalı. Örneğin Aydın Ovası’na bir tane bile yapılmaması lazım. Tarımsal üretimin olmadığı yerlere yapılmalı ve bütün teknik önlemler alınmalı. Jeotermal enerji tüm bu şartlar sağlanırsa yapılabilir. Ancak, şöyle de bir şey var; denetim. Özel sektöre bu işi verince hiçbir denetime sahip olmuyorlar. Üst düzeyde gelir elde etmek için bütün harcamaları kısıyorlar ve bu yüzden de teknik önlemler almıyorlar ve doğa ölüyor. Türkiye’de şartlar değiştikten sonra bu termaller yapılmalı. Günümüz koşullarında jeotermali kabul etmiyorum. Halkın da denetleyebildiği, bilim insanlarının ve yerel yönetimlerin bu işe müdahil olduğu çok bileşenli bir karar mekanizmasıyla bu iş yürütülürse ancak kabul edebilirim jeotermali. Günümüz koşullarında her şeyin para uğruna yok sayıldığı ortamda jeotermal kabul edilemez.

Şehrin tarım topraklarını etkileyen bu ihaleye Büyükşehir’in de söz söylemesini bekliyor musunuz?

Yerel yönetim jeotermale evet dediğini düşünmüyorum. Var olan siyasal yapı nedeniyle sokağa çıkıp bizle beraber karşıt duruşlarını dile getirmediklerini düşünüyorum. Büyük olasılıkla İzmir Büyükşehir Belediyesi kendine göre uygun yöntemlerle İzmir’deki jeotermal alanların ihalesine karşı duracaktır. İzmir Valiliğin kararı yerel yönetimlerin yetkisine bir müdahaledir. Çünkü duyurulan alanlar yerel yönetimin yetkisinde. Yerel yönetimin olurunu almadan haklarına müdahale ederek bir karar verip ihale açıyorlar. Tabi ki buna doğal olarak hak gaspı nedeniyle yerel yönetim itiraz edecektir. Onun dışında İzmir’de yerel yönetimin çevreci bir bakışa sahip olduğunu düşünüyorum, böyle düşünmek istiyorum. Yerel yönetim bağlamında güvenmemin nedeni de şu; Tunç Soyer’in gıda toplantısında tarım alanları ile ilgili eleştirilere verdiği cevaptır. Soyer, “Ben belediye başkanı olduğum sürece İzmir’deki tarım alanlarının amaç dışında kullanımına her koşulda itiraz edeceğim.” demişti. Bu önemli bir açıklama. Belediye bu cümlenin arkasında durursa tarım alanlarının üzerinde müdahale var ve buna itiraz edecektir. İhaleye giren bazı alanlar turizm alanları. İhaleyi kazanan söz konusu topraklara 49 yıllığına sahip olacak. Bu da o tarım alanlarının sadece jeotermal değil çok ciddi rant sağlayacak turizm işlerinde kullanabilirler. Bu yüzden jeotermal Türkiye koşullarlında uygulanabilir bir şey değildir.

Köylüler jeotermal istemiyor

Tek geçim kaynakları incir olan köylüler valiliğin kararına tepki gösterdi. Başköylü Nazire Şengül, jeotermal santraların soludukları havayı ve toprağı kirleteceğini söyleyerek şöyle konuştu; “Köyümüze jeotermal istemiyoruz. İncirlerimiz çok kötü etkileniyor. Jeotermal olursa incir olmaz. Biz bunları yetiştiresiye kadar neler çektik. Tek geçim kaynağımız incir ve bunu elimizden almak istiyorlar. Doğacak bebeklerimiz, çocuklarımız var. Doğacak çocuklarımızın hakkını arıyoruz. Sağlık açısından da istemiyoruz, kanser olmak istemiyoruz. Evvelden beri incirle yaşıyoruz, jeotermal santral de ne demek. Hiç böyle bir şey bilmiyorduk şimdi biliyoruz artık. Sadece incirler geçiniyoruz, başka geçim kaynağımız yok.”

Editör: Haber Merkezi