CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, kentte bulunan STK’lara ve demokratik kitle örgütlerine ziyaretler gerçekleştiriyor. Bu ziyaretlerde fikir alışverişinde bulunan Özkan, ziyaretlerin sonunda hazırlayacağı raporu CHP Genel Merkezine ve kenti yönetenlere sunacağını kaydetti. Özkan, hep beraber İzmir nasıl daha güçlü olabilir, daha güçlü bir hizmet nasıl yaratabiliriz sorusuna yanıt aradıklarını ifade etti.

TUNCAY ÖZKAN’IN GÖZÜNDEN İZMİR’İN SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI

Tuncay Özkan, ziyaretlerdeki izlenimlerini İz Gazete ile paylaştı. İzmir’in bir fotoğrafını çeken Özkan, kentin kronik sorunlarını ve çözüm yollarını gazetemiz aracılığıyla kamuoyu ile paylaştı. İşte Tuncay Özkan’ın gözünden İzmir’in sorunları ve çözüm yolları:
“Şu ana kadar 12 sivil toplum örgütümüzü, demokratik kitle örgütünü ziyaret ettik. Bu ziyaretlerde kente dair kendi düşüncelerimizi, duygularımızı, kaygılarımızı, umutlarımızı paylaşıyoruz. Onlar da kendi kaygılarını, umutlarını bizimle paylaşıyorlar sağ olsunlar. Hep beraber İzmir nasıl daha güçlü olabilir, daha güçlü bir hizmet nasıl yaratabiliriz sorusuna yanıt arıyoruz. Çünkü kentimizin büyük problemleri var. Su problemimiz var, trafik problemimiz var, sanayi problemimiz var. Sanayimizin büyük bir bölümü ranta ya da kendini korumaya dönük bir çaba içerisinde. Hizmet sektörü ve rant sektörü büyüyor ama sanayi küçülüyor. Yani rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi sistemlerini çıkartırsak kendi büyüklüğümüz içinden ki Türkiye birincisiyiz onlarda, bizim sanayimiz dördüncü, beşinci sıralara düşer. Şu an üçüncü sıradayız. Ancak kentimizin çok büyük problemleri var.

SU YÖNETİMİNDE ÇOK KÖTÜYÜZ

Bunlardan bir tanesi su. Su problemini bir isale hattı ya da dağıtım şebekesi sorunu olarak görürsek o zaman çözüm çok kolay. Ama kaynakta büyük problemlerimiz var. Ne demek istiyorum? Gördes Barajı bizim su sorunumuzu 2050 yılına kadar çözecekti. Ama baraj hatalı yere yapıldığı için su tutmuyor ve oradan su gelmediği için de diğer barajlarımızda da doluluk oranı yüzde 4’lere düştüğü için kuraklık nedeniyle büyük sıkıntımız var. Bu sıkıntıyı nasıl aşacağız? Bu sıkıntıyı yeni su kaynakları yaratarak aşabiliriz. Halkapınar'da, Alsancak'ın altında, Çeşme’de ve birkaç yerde daha tatlı su kaynaklarına erişim sağlayabiliriz yer altındaki. Ama bunlar için mutlaka ve mutlaka Devlet Su İşleri (DSİ)’nin bu işe el atması lazım. Ama ne yazık ki bu konuda herhangi bir çaba göstermiyorlar. Bunu aşabilmek için bizim de su yönetimini doğru gerçekleştirmemiz gerekiyor. Türkiye'de her il su yönetiminde çok kötü. Biz de çok kötüyüz. Ama bir avantajımız var. Şimdi dünya meteoroloji tahminlerinde önümüzdeki 2026'da kararsız bir hava durumu söz konusu olacak. Kararsız hava durumu söz konusu olduğunda meteorologlar Türkiye'nin çok yağış alacağını söylüyorlar. Ama bu yağışlar bizim barajlarımızdaki suları dolduracak mı? Önemli olan şey, yer altı su parkları yaparak, bazı kanallarla suyu taşıyarak, barajlarımızın dolmasını sağlamak. Tamam, 2026 böyle geçer, peki sonrası 10 yılı nasıl atlatacağız? Mutlaka su yönetimini yeni baştan ele almak zorundayız. Mutlaka ve mutlaka yeni su kaynakları yaratmak zorundayız. Bundan kaçınamayız. Şimdi sivil toplum örgütlerimizde, demokratik kitle örgütlerimizde bunları konuşuyoruz.

İZMİRLİNİN YILDA 72 SAATİ TRAFİKTE GEÇİYOR

Artı trafik sorunumuz var. Trafik sorunumuzda yılların birikmiş bir sorunu, çok ilginç son bir yıl içerisinde trafik sorununun en kötü olduğu dünya ülkelerinin illeri kategorisinde İzmir olarak 21’inci sıraya yükseldik. Her İzmirli yurttaşın yıllık 72 saati ne yazık ki trafikte geçiyor. Bizim bu sorunu çözmek için trafikte çeşitlendirmeye gitmemiz gerek. Körfezi bir ulaşım alanı olarak görüp belki batar iskeleler yoluyla ya da daha başka yöntemlerle mutlaka ve mutlaka bu körfez üzerinde taksi veya dolmuş seferleri yaparak gemilerle bu işi çözmemiz gerekiyor. Ayrıca bizde biliyorsun metro çok yok, daha çok hafif raylı sistemimiz var. Hafif raylı sistemimizi belki monorayla, kentin üst taraflarından monoray uygulamasıyla bir çeşitlendirmeye gitmemiz gerekiyor. Trafikte en önemli şey toplu taşımadır. Toplu taşımada mutlaka ve mutlaka kentin toplu taşımayı kullanmasını teşvik edecek ve kentte sahilden yukarı mahallelere, yukarı mahallelerden sahile insanları taşıyacak, ring seferlerini oluşturacak yeni bir trafik bakış açısına, yeni bir trafik stratejik planına ihtiyacımız var. Belediyemiz otobüs alımı ve diğer noktalarda oldukça fazla kaynak ayırmıştır. Belediyemizin ana kaynak aydırdığı alanlar olarak bir su, iki trafik olarak görüyorum harcama kalemlerinde. Bunu çeşitlendirmek ve bunun önünü açmak gerekiyor. Sivil toplum örgütleriyle, demokratik kitle örgütleriyle bunu konuşuyoruz.

İZMİR’İN GERÇEĞİ DEPREM: NE YAPARSA BELEDİYELER YAPAR

Üçüncüsü deprem. İzmir'de 6.8-7.2'ye kadar olan depremlerde, sadece İzmir depremi değil, bizim 22 tane fayımız var. Bunlardan bir tanesi Alsancak’ın hemen altında yeni bir fay. Bunlar kırıldığında 6.5-6.8'e kadar Seferihisar fayı 7.2'ye kadar deprem üretebilecek ama Manisa, Balıkesir, Çanakkale ve Aydın'da gerçekleşecek bu büyüklükteki depremler ile denizde, Yunan tarafında gerçekleşecek veya Ege denizinde olacak depremler de bizi çok etkiliyor. Bakanlığın simülasyonuna göre, İzmir-Manisa simülasyonuna göre İzmir'de bütün kamu binaları yıkılıyor. Pek çok bina yıkılıyor. 127 bin civarında insan ölüyor. Kentin büyük bir bölümünde toprak kayması heyelan meydana geliyor ve bunlar da ayrıca bir problem oluşturuyor. Bunlar mahalle mahalle, ev ev saptanmış durumda. Belediyemiz de yapı stokunu inceleyerek bir değişim için çalışmalar yapıyor ama bunları bizim yetiştirmemiz lazım. Toplanma alanları neresi? Bu toplanma alanlarıyla ilgili olarak ne yapılacak? Kentte kurtarma alanınız AFAD. AFAD'dan hiçbir şey beklemiyorum. Ne yaparsa yine belediyeler yapacaklar.

HATAY’DAKİ BABAYI KENDİM SAYIYORUM, İZMİR SAYIYORUM

Bizim AFAD depolarımız Manisa Akhisar'da. Depremde Akhisar yıkılıyor zaten. ‘Efendim yok biz onları yol kenarına yaptık.’ Olsun yıkılıyor. Bütün bu süreci yani bizim bütün bu yapıyı mutlaka ve mutlaka açık, halkla şeffaf bir şekilde, depremde ne olacağını herkes bilmeli. Çocuğunuz okula gidecek. Ben hep kendimi şöyle, o Hatay'daki baba var ya, Allah korusun hani o çocuğunun elinden tutarken o fotoğraftaki adamı kendim sayıyorum. İzmir sayıyorum. Ve diyorum ki ne yapmalıyım? İzmir için ne yapmalıyım? Ama kimsenin bir şey yapmadığını görünce de yüreğim yanıyor. Yetersizlik, yetersizlik, yetersizlik. Bu konuda elimizi çabuk tutmalıyız. Bu konuda acil önlemler almalıyız. Bunun için siviltoplum örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini dinliyorum. Onlar daha kötü şeyler de anlatıyorlar. Bu konuda bir ön almak zorundayız.

İZMİR’İN ÇARPICI SUÇ İSTATİSTİKLERİ

Şimdi kentimiz suç istatistiklerinde, uyuşturucu kullanımında birinci. Kentimiz kadın taciz, tecavüz, çocuk taciz, tecavüz ve cinayetlerinde birinci. Organize suçlarda, mafya ve diğer organize suçların 182 adet organize suç şebekesi var İzmir genelinde ve birinci. 2025'te biraz üstüne gidilmiş, azıcık düşmüş sayı. Mala karşı suçlarda 2023'te birinciymişiz, 2024'te mücadele etmişiz, ikinciliğe düşmüşüz. Cinayet ve diğer suçlarda Türkiye ortalamasının üstündeyiz. Kentte bir sosyal yapıyı sarsan sanal kumar ve büyük bağımlılık olgusu var. Ben ailelerle toplantılar yapıyorum ve aileler öyle büyük dramatik öyküler anlatıyorlar ki şoke oluyorum. Evindeki elektrik kablolarını söküp bakırını satıp ilaç, sentetik uyuşturucu alanlar… Sentetik uyuşturucu İzmir'i yakıp kavuruyor. Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne çıkın gece, yol kenarlarında gördüğünüz o şeker gibi duran şeyler, renkli şeyler onlar sentetik uyuşturucular. Peki benim gördüğümü bu kenti yönetenler görmüyorlar mı? Bu kentin güvenliğinden sorumlu olanlar, asayişinden sorumlu olanlar görmüyorlar mı? Bu kent neden uyuşturucu müptelalarına, neden uyuşturucu satıcılarına serbest bir kent gibi duruyor? Önlem alınması gerek. Bu çürümenin başlangıcı. Türkiye'de çok büyük bir sorun var. Yasal kumar, yasal olmayan kumar…Yahu kumar bir, aynı şey. Yasalını da ortadan kaldır, yasadışını da. Biz geldiğimizde zaten böyle yapacağız. Mücadeleyi topyekûn yapacağız. Ne demek yasal kumar? Yasal kumarı da ortadan kaldıracağız. Böyle şey olur mu?

Uzundere mağdurlarından üçüncü etap açıklaması: Soyer'in iradesi sürece katkı sundu!
Uzundere mağdurlarından üçüncü etap açıklaması: Soyer'in iradesi sürece katkı sundu!
İçeriği Görüntüle

RAPORU GENEL MERKEZE SUNACAK

Şimdi bütün bu sosyal yaraların sarılıp İzmir'in bir kendine gelmesi gerekiyor. Bunun için AK Parti, MHP, DEM Parti, CHP farketmeksizin bu sorunları ortadan kaldıracak bir birlikteliğe ihtiyaç var. Ben bu birliktelik için geziyorum. Partime de bu gezimin sonucunda ortaya çıkacak tabloyu rapor olarak sunacağım. Hem Sayın Genel Başkanımıza hem partimin ilgililerine bunu bir rapor olarak sunacağım. Ben siyasal sorumluluğumun gereğini yerine getiriyorum. Bu kentin milletvekili olarak kentin sorunlarını paydaşlarımızla, demokratik kitle örgütleriyle el ele vererek tartışıyorum, konuşuyorum ve bu konuşmanın sonunda umut ediyorum ki çok güzel bir yere varacağız.

TUNÇ SOYER CENNETE GİDECEKSE BU SEBEPLE GİDER

İşçisi refah seviyesinin altında, mühendisi refah seviyesinin altında, memuru refah seviyesinin altında, köylüsü refah seviyesinin altında. İzmir nereye gidiyor? Şimdi belediyelerimiz kıskaçta. Gelirlerinin üzerinde temlikler var. Şimdi yiğidi öldüreceğiz, hakkını inkar etmeyeceğiz. Vefasızlık kadar kötü bir şey yoktur. Eğer Tunç (Soyer) Bey cennete gidecekse sadece bu sebeple gider. Pandemi döneminde eğer Tunç Bey dayanışma gösterip mahallenin en yoksullarından başlayarak ihtiyaç sahiplerini belediyede işe almasaydı, İzmir o gün yıkılırdı zaten. Bugün pandemi geçti.

İZMİR’DE İŞÇİLER ÇIPLAK AYAK YÜRÜYORSA HERKES DÜŞÜNECEK!

‘Efendim belediyede on üç bin fazla çalışan var.’ Kardeşim o zaman kent bunu paylaşsın. Şimdi o insanlara hadi yürüyün gidin kardeşim, siz işsizsiniz diyecek halimiz mi var? Bir kentte işçi çıplak ayak yürüyorsa o zaman herkes şapkasını alıp önüne düşünecek. Siyasetçisi de, demokratik kitle örgütü de, İzmir halkı da düşünecek.

ÇÖP SORUNUNA SÜLEYMAN DEMİREL ÖRNEĞİ

Efendim çöpler toplanmıyor. Gidiyoruz şimdi, çöpler toplanmıyor. Süleyman Demirel kendisine çöp dağları ne olacak diye sorulunca‘Hem Avrupa Birliği'ne girmek istiyorsunuz, hem örgütlenme özgürlüğü olsun istiyorsunuz, hem de demokrasi yaşasın istiyorsunuz. Ama işçinin grev hakkı olmasın çöpler toplanmaz diyorsunuz, olmaz’ demiş. Yani ona sabır göstereceksin. Uzlaşmak için hem işçiyi hem siyasetçiyi zorlayacaksın. Uzlaşmaya zorlamayan herhangi bir siyasette demokrasi yoktur. Bunun da kentin kötü yönetilmesiyle falan bir alakası yoktur. Bu demokratik haktır. Her iki taraf da demokratik hakkını kullanırken masaya gelecek, birleşecek ve bir uzlaşma çıkacak.

İZMİR’İ SEVMEK DEMEK NE DEMEK?

Ama kente böyle tek tek noktalardan baktığınızda büyük bir umutsuzluğun ve kabusun bize yaklaşmakta olduğunu görüyorsunuz. Ama bütüncül olarak bakarsak, el ele verirsek, güçlerimizi birleştirirsek, bilgilerimizi birleştirirsek kendimizi, kentimizi aydınlığa çıkartırız. Bunu başarmak zorundayız. İzmir için bunu yapmak zorundayız. Ne demek istiyorum? İzmir'i sevmek ne demek? Ben diyorum ki bugün İzmir için sevgi zamanıdır. Seven kişi İzmir'i ihmal etmez. İzmir'i seviyorsanız su sorunuyla da mücadele edeceksiniz. İzmir'i seviyorsanız uyuşturucu çeteleriyle de uyuşturucu kullanımıyla da mücadele edeceksiniz. Bunu görmezden geliyorsanız, o zaman sen İzmir'i sevmiyorsun kardeşim. İzmir'i sevmek demek o krize giren çocuğu da sevmek demek. O da bu kentin bir parçası. Onun ailesine, onun bu hastalıkla mücadelesine katkı sunmak demek. Ben İzmir'i seviyorum ama orayı görmedim. Yok, senin İzmir'le bir ilişkin yok kardeşim o zaman. Uyuşturucuya karşı mücadelede İzmir'i yalnız bırakıyorsanız, o zaman İzmir sevginiz tartışılır. Deprem İzmir'in en önemli sorunlarından biri. İzmir'de depremi hazırlamıyorsanız o zaman İzmir'i sevmiyorsunuz demektir. Şimdi depremle ilgilenmiyorsanız, ölecek 127 bin kişi sizin için bir şey ifade etmiyorsa, yıkılacak İzmir sizin için bir şey ifade etmiyorsa o zaman İzmir'i sevmiyorsunuz demektir. İzmir'i seven bunun acısını şimdiden hissedecek, yüreğinde duyacak. Trafik sorunu büyük. Trafik sorununun çözümüne katkı sunmuyorsan, yokmuş gibi davranıyorsan o zaman İzmir'i az seviyorsun. Her yıl her bir İzmirlinin 72 saati trafikte kayboluyor.

TUNCAY ÖZKAN’DAN İZMİR’E ÇAĞRI

İzmir körfezinin yaşaması için harekete geçmiyorum. Ama İzmir'i çok seviyorum. Yok öyle bir şey kardeşim. Yok öyle bir şey. İyi günde, kötü günde İzmir'i sevmek üzere yeminliysen o zaman her sorunu da seveceksin. O sorunu ortadan kaldırmak için mücadele edeceksin. İzmir'de kadın ve çocuk tacizi, tecavüzü ve cinayetlerini ben umursamıyorum diyorsan İzmir'i sevmiyorsun kardeşim. Bundan utanmıyorsan, yüzün kızarmıyorsa İzmir'i sevmiyorsun kardeşim. Seven sevdiğini gösterir, ilgisini, emeğini, çabasını ortaya koyar. Bunlar yoksa ihmal vardır. Sadece seviyorum der, çiçekleri sulamazsanız çiçekler ölür. Gün söylem zamanı değildir, gün eylem zamanıdır. Ben İzmir'in bütün demokratik kitle örgütlerini, İzmirlileri ‘Şimdi İzmir'i sevme zamanı’ diyerek harekete geçmeye çağırıyorum. İzmir için emeklerini ortaya koymaya çağırıyorum. İzmir için laf değil sevgi üretmenin, çabalamanın zamanı tam da bugündür diyorum. İzmir için herkes, hepimiz elimizden geleni ortaya koymalı. İzmir'i savunmalıyız. İzmir için sevgi zamanı diyorum.

KENDİ İŞÇİSİYLE KAVGA EDEREK İZMİR’İ YÖNETEMEZSİNİZ

İzmir Büyükşehir Belediyesi emekçileri yaklaşık iki hafta eylem yaptılar. Eylemlerin sonunda bir uzlaşma sağlandı. Kentte daha önce de işçi grevleri olmuştu. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi bak, sorunu şöyle görüyorum. Kendi kentiyle, kendi işçisiyle, kendi vatandaşıyla kavga ederek İzmir'i yönetmek mümkün değildir. Kimse bunu yapmaz zaten. Bizim yönetimimiz de bunu yapmıyor. Ama ayağına yorgana göre uzatma hikayesi var ya, çok zor durumdayız. Herkes ekonomik olarak çok zor durumda. Paylaşmak, dayanışmak, uzlaşmak kentimizin geleceği için çok önemli. Ben işçi arkadaşlarımın kırılmasını, üzülmesini asla istemiyorum. Asla. Bir işçi çocuğu olarak ve kendini işçi sayan bir siyasetçi olarak. Ben sadece şunu isterim. Adalet. Çalışanın hakkını vermeyen hiç kimse asla ve asla mutlu olamaz. Çalışanı mutlu etmeyen hiçbir yönetimde başarılı olamaz. Çalışan mutlu olacak. Ama çalışan da aldığı paranın hakkını verecek.

CHP’NİN İZMİR’DE 30 YILDA YAPTIĞINI 30 DAKİKADA YIKAMAZSINIZ

Ben kuralı böyle görüyorum ve İzmir'deki uzlaşmanın, bugünkü el sıkışmanın, kenti çok büyük değerler katacağına inanıyorum. Önemli olan şey, gönülleri yıkmak değil. Biz 25 yıldır burada halkın gönlünü ala ala, gönülleri yapa yapa, gönül kazana kazana iktidar oluyoruz. Yapmak için 30 yıl çalışırsınız, yıkmak için 30 dakika yeter. Hiç kimsenin Cumhuriyet Halk Partisi'nin 30 yılda yarattığı bu sevgi ve adaletli düzeni 30 dakikada yıkmaya hakkı yoktur. Kimse de bunu başaramaz. Biz birlikteliğimizle büyüyerek devam edeceğiz."

Muhabir: DOĞUKAN FİKRİ FİDAN