İzmir’in Torbalı ilçesi, yalnızca tarımı ve tarihiyle değil, Osmanlı’nın iz bıraktığı at yarışlarıyla da hafızalara kazındı. 1896 yılında düzenlenen yarışların fotoğrafları, beyaz şemsiyeleriyle sıcağa karşı korunan kadınları ve onların örtülü hâlleriyle meydanları doldurduğu anları belgeledi. İzmir’in kavurucu güneşi altında örtüleriyle atları izleyen kadınlar, dönemin sosyal yaşamına ve kadın kamusallığına dair çarpıcı ipuçları sunuyor.
19. yüzyılın sonunda, İstanbul’da bile zaman zaman yasaklanan at yarışları, İzmir’de aralıksız sürdü. Yarışların çoğu şehir dışında kalan Buca ve Güzelyalı gibi semtlerde düzenlenirken, Müslümanların ve Hristiyanların ibadet günleri olan cuma ve pazar günleri tercih edilirdi. 1895’te Tepeköy, 1901’de Tire’de yarışlar yapılmış, 1896’da ise Torbalı’daki yarışlar dikkat çekmişti. Mesafeler 1000, 1500, 2000 ve 2500 metre olarak belirlenmiş; kazananlara 35, 50 ve 125 Sim (gümüş) Mecidiye şeklinde ilan edilmişti. Bu etkinlikler yalnızca spor değil, aynı zamanda bir sosyalleşme ve gösteri alanıydı.
Ticari, Köylü, Teselli yarışları
1898 yılının 8 Mayıs’ında Torbalı ve Tepeköy’de düzenlenen at yarışları, yalnızca yarış tutkunlarını değil, bölge halkını da büyük heyecanla bir araya getirdi. “Ticariye”, “Köylü”, “Teselli”gibi başlıklarla sınıflandırılan bu yarışmalar, dönemin toplumsal yapısına dair önemli ipuçları barındırıyordu. Yarışlara İzmir Belediye Başkanı Eşref Paşa ile yönetim kurulu üyesi Abdullah Paşa da özel ilgi gösterdi. O günlerde İzmir’in en etkili gazetelerinden biri olan Ahenk, bu etkinliği sayfalarına taşıyarak hem kent yaşamına hem de kamusal alandaki dönüşüme ışık tuttu.
Torbalı’nın yarış tarihindeki yeri ise çok daha özel. Sultan II. Abdülhamid’in emriyle burada kurulan çiftlik ve hara, Osmanlı’nın atçılık konusundaki bilgi ve becerisini Ege’ye taşımayı amaçlıyordu. Özellikle İzmir’de Levantenlerin etkisinde olan organizasyonlarına karşın bu prestijli girişim, Divan-ı Hümayun’un atçılık tutkusu ve saray protokolündeki yansımalarıyla birlikte düşünülünce, Torbalı’daki yarışların sadece sportif değil, aynı zamanda politik ve kültürel bir vitrini olduğunu gösteriyor. İzmir’in geçmişinde atların nal sesleriyle yükselen bu anılar, kentin modernleşme sürecindeki önemli bir kilometre taşı olarak tarihe kazınıyor.
Torbalı’da düzenlenen Osmanlı at yarışlarında, kadınlar kendi gölgelerini yarattı. Beyaz şemsiyelerin ardında bir duruş, bir hak talebi, bir iz vardı. Bugün eşitlik dediğimiz o yolun taşları, belki de ilk kez orada döşendi. Kadının yeri her zaman evin içi değildir. Tarih, bunu Torbalı’da yazdı. Şimdi yeniden hatırlama zamanı…