Turan Kara - Egedemir fabrikasında geçtiğimiz günlerde yaşanan faciada, 4 işçi 15 tonluk potadan dökülen eriyik demirin altında kaldı. İki işçi hayatını kaybetti. 

1 ayda 3 patlama meydana geldiğini belirten işçiler “Bizim için bu facia maalesef sürpriz değildi” diyor. Çalışma Bakanlığı’na sorunlara ilişkin birçok şikayette bulunulduğunu ancak önlam alınmadığını anlatan işçiler, “Birçok konuda şikayet ediyoruz, müfettişler gelmeden yarım saat önce enerji kesiliyor, her yer temizleniyor. Müfettişler gidiyor, aynı karanlık, tozlu, gazlı ortam devam ediyor” diyor. 

AYNI HAVZADA, BİR AYDA 4 İŞÇİ ÖLDÜ

Bir ay içerisinde Bakırçay Havzası’ndaki demir çelik fabrikalarından İDÇ’de bir işçi, HABAŞ’ta bir işçi, Egedemir’de ise 2 işçi yaşamını yitirdi. Egedemir’de yaralanan iki işçinin tedavisi sürüyor. İşçilerin uyarıları dikkate alınmıyor. İrili ufaklı patlamalarla işçiler yaralanmaya devam ediyor. İş güvenliği önlemleri alınmıyor, iş güvenliği uzamanları, idarecilerden oluşturuluyor. B ve A sınıfı iş güvenliği uzmanı bulmak neredeyse imkansız. 

‘SON ÜCRETİNİ ALIP MEMLEKETE DÖNECEKTİ’

Egedemir’de yaralanan 23 yaşındaki Selim Altıcı ölüme 5 gün direndi, vücudunda yüzde 80 yanık olduğunu söyleyen doktorlar umutsuzluğa izin vermedi ancak çelik yanığının ağırlığını bilen işçi arkadaşları, en yakınları, mucizevi kerametler beklemiyordu. 

Bir arkadaşı, “Sadece hemşehrisi ve onu buraya çalışmaya getiren vardiya amiri umutsuzdu! Selim hastanede can savaşı verirken kendisi fabrikada ‘hadi hadi’ diyordu bize! Ama Selim’i kaybettiğimiz gece çalışmadık. Sabaha da kimsenin eli ortalığı düzenlemeye varmadı, ama iş başı yapmak zorunda kaldık” diyor. Selim memleketi Payas’a götürülüp toprağa verildi. Aynı arkadaşı, “Gitmek istiyordu. Son ücretini de alıp memleketine dönecekti” dedi.

‘UYGUN ELBİSE OLSAYDI KURTULABİLİRLERDİ’

Musa Altsoy ise kazadan bir kaç saat sonra can verdi. Olayı ailesi neredeyse en son duydu. Can havliyle hastaneye taşındı. Yanmaz elbise ve üzerinde koruyucu hiç bir malzeme olmadığı halde çalışmayı göze almıştı. Ağabeyi Yusuf Altsoy, “Kazayı saatler sonra arkadaşlarından öğrendik. Fabrika bizi aramadı, son anlarına yetişemedik, görüşemedik. Adeta görüştürülmedik, diyeceği bir şey var mıydı bilmiyoruz. Kontüniye uygun iş elbiseleri olmadığı kesin. Eğer uygun elbiseler olsaydı böyle bir olayda daha hafif yanıklarla kurtulabilirlerdi. Davayı takip edeceğiz. Şimdi taziye ile ilgileniyoruz, savcıya da söyledik hastanede. Sorumlu, hatalı kim varsa mutlaka cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.

FACİA ‘GELİYORUM’ DEMİŞ!

Bundan bir kaç ay önce Egedemir toplu çıkış yapmış, Sider, İDÇ, Ege Çelik gibi fabrikalarda yıllarca çalışmış tecrübeli işçilerin hepsini birden işten çıkarmıştı. O dönem işten çıkarılan işçilerden birisi, “Fabrikanın çalışma düzenine müdahaleler oluyordu ve genelde biz kabul etmiyorduk bu durumu. Demir çelik fabrikasının şakası yok, nasıl bir prosedür gerekiyorsa o yapılmalı. ‘Ben böyle istiyorum’ diye çalışma olmaz. Hepimizi çıkardılar” diyor. Deneyimli işçilerin çıkarılmasından sonra bir kaç kaza atlatan fabrikada bu facia adeta ‘Geliyorum’ demiş. Ölen işçilerin arkadaşları, “Bizim için bu facia maalesef sürpriz değildi” diyor. Sebebini uzun uzun anlatıyor. Onlara göre tehlike devam ediyor çünkü sebepler işletme düzeni ile alakalı. İşçiler diyor ki; “Fabrikada işçilerin yarısının Bölge Çalışma Müdürlüğüne ya da 170 No’lu hatta şikayeti vardır. Sadece benim bildiğim 8-10 kişi var.” Bakanlığa şikayet edenler bir değil 5-6 temel sebep söylemiş. “12 saat çalışmaya zorladılar. Ertesinde durdurdular hemen ama fabrikada sorun bitmiyor. Çalışma ortamında tozdan, dumandan göz gözü görmüyor. Güvenlik önlemleri alınmıyor ve işçi sağlığı kurallarına uyulmuyor. Göz gözü görmezken zorla çalışmaya zorlanıyoruz. Bunun gibi birçok konuda şikayet ediyoruz, müfettişler gelmeden yarım saat önce enerji kesiliyor, her yer temizleniyor. Müfettişler gidiyor, aynı karanlık, tozlu, gazlı ortam devam…”

BİR AY İÇİNDE ÜÇ PATLAMA

İşçiler 1 ay içinde 3 ocak patlaması yaşandığını anlatıyor. “Bir seferinde vardiya değişimi sonrasında oldu. Öyle bir gürültü ve sarsılma oldu ki duş alan arkadaşlar anadan doğma haliyle arkasına bakmadan kaçtı. Fabrikada bir şey değişmedi. Soma’da 300 işçi öldü bu ülkede ne değişti ki” diye soruyor. Onu bu umutsuzluğa sürükleyen ise devletin tutumu. 

Fabrika ortamında her yerde olduğu gibi çok çalışma ve rekabetin hakim olduğunu belirten işçi, “Hem birbirleri arasında hem İskenderun-Aliağa ekipleri arasında manasız rekabetler var. 15 tonluk pota, İDÇ’deki gibi 150 tonluk değil ki. Argon kullanılıyor, azot çok nadir kullanılır. Ortalama 7 dakika pota ocağı çalışma süresi. İlkel bir metot. İşçilik ve emek istiyor. Kazanın nasıl olduğu ile ilgili çok sayıda senaryo yazılabilir. Hepsi de bir parça doğruluk taşır. Sonuçta kaza anında orada olanlar şu an yok” diyor.

SORUMLULAR YARGILANMALI

Egedemir işçileri gerçek sorumlular hakkında adil bir yargılama istiyor. “Senelerdir aynı sorunları söyleyip duruyoruz” diyen işçiler, kaymakam, savcılık, jandarmadan adalet bekliyor. Gözler daha önce de fabrika ile ilgili şikayet alan ancak yeterli denetleme yapmayan Çalışma Bakanlığı raporlarında.  

AİLEDE 6 ÇELİK İŞÇİSİ VAR

Musa Altsoy’un 10 kardeşi var. Ailede 6 çelik işçisi bulunuyor. Biri İskenderun’da çalışıyor. İhsan Altsoy’un 3 kızı çelik işçisi. Kenan Altsoy’un bir kızı çelik işçisi olarak fabrikada çalışıyor. Taziye çadırında 4 çelik işçisi kardeş olayın nasıl olabileceğini değerlendiriyorlar. Basit bir kaza olarak görmüyorlar. “Birden fazla kişinin ihmal ve hatasının olduğu, göz göre göre gelen bir facia olmalı” diyorlar. “Biz de yıllarca çelikhanede çalıştık, yurt içi yurt dışı çok sayıda fabrikada bulunduk. Kontünide böyle bir olayın gerçekleşmesi milyonda bir ihtimaldir, o da kendiliğinden olmaz” diyor büyük ağabey Yusuf Altsoy.

Ağabeyleri Musa’nın çalışma koşullarından şikayetçi olduğunu ve ayrılmak istediğini belirtiyorlar. “Oradan ayrılacaktı, maaşına bin lira zam yapmışlar, ayrılmasın diye. Birkaç deneyimli işçi ve altında ucuza deneyimsiz işçiler çalıştırarak fabrikayı idare etmeye çalışıyorlar. İşi bilen yok” diyor ağabeyleri.

Hastanede yatmakta olan Cihan Karanlıkdere’nin ağabeyi Aytaç Karanlıkdere, kardeşinin yoğun bakımdan çıktığı gün iyi olduğunu belirterek, “Ancak arkadaşlarının ölüm haberini alınca kötü oldu. Yoğun bakımdan çıkmış olsa da yürümekte zorlanıyor” dedi. 

Evli ve 5 aylık bir kız çocuğu sahibi Cihan Karanlıkdere, yatmakta olduğu Ege Üniversitesi Hastanesinden yanık ünitesi bulunan Bozyaka Hastanesine gönderilecek. 

Evrensel

Editör: Haber Merkezi