CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na özgürlük ve erken seçim talebiyle başlattığı "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinginin 77'ncisi İstanbul Kağıthane’de yapıldı. Merkez Meydanı’nda yapılan mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bütün engellemelere rağmen 19 Mart’tan bu yana direndiklerini, miting yapmaya devam ettiklerini söyledi. Özel, şöyle devam etti:
"'Millet sokağa çıkamaz artık' dediler. Aralık ayının sonunda bu meydanları doldurdunuz. Bugün için orası Kağıthane. Orada AK Parti var. AK Parti'nin kalesi orası dediler. Ama geldiniz ve gösterdiniz ki artık hiçbir yer kimsenin kalesi değildir. Kağıthane olsa olsa milletin kalesidir. İşte bu akşam Kağıthane’de tam 77’nci kez sokaktayız, meydandayız. Miting olmaz diyenler haklı. Miting yapmıyoruz. Eylemdeyiz. Eylemdeyiz. Ey Erdoğan saraydan çık bu meydanı gör. Bu meydanda olup da sende gör. Bu meydanda cesaret var. Bu meydanda haklılık var. Bu meydanda ahlaki üstünlük var. Bu meydanda psikolojik üstünlük var. Bu meydanda çoğunluk enerjisi var. Haklıların dayanışması mağdurların dayanışması var. Zalime sana dilenenler var bu meydanda. Bugün Kağıthane'de Haliç'in bereketli kıyısındayız. Bu ilçe bugüne kadar 9 kez belediye başkanı seçti. Bu ilçede 1989’da belediye seçimlerini Sosyal Demokrat Halkçı Parti'den rahmetli Mahmut Özdemir kazandı. 70’lerin sonunda Yerel Yönetimler Bakanı'ydı. 89’da burada belediye başkanı oldu. 91 milletvekili adaylığı için ayrıldı. Yerine Osman Söyler başkan seçildi. Belediye başkanlığının 3’üncü haftasında asfalt çalışmasının başında silindirin başında çalışan emekçinin yanına gitmiş onlarla sohbet ederken karşıdan gelen bir araç çarptı. Üç haftalık Osman başkanı kaybettik. O sene Mahmut başkanı da kaybettik ve 2 başkanımız peşi sıra hayatlarını kaybettiler. Kağıthane'de o gündür bugündür belediye başkanımız yok.
Ve biz bu Kağıthane’de gün oldu yüzde 1,5 oy aldık. Gün oldu yüzde 20 oy aldık. Geçen seçimlere kadar Kağıthane'de ciddi bir iddia koyamadık. Ama geçen seçimlerde Tonguç Çoban ile yüzde 35 oy aldık. Kazanamadık ama Tonguç başkanla birlikte Kağıthane bambaşka bir iddiaya kavuştu, Cumhuriyet Halk Partisi burada. Ancak bugün akşam Tonguç Başkan şu anda Vatan Emniyette görevi 39 ilçeye eşit hizmet gitmesini sağlamak olan belediyeyi CHP'li AKP'li diye ayırmayan kazanamadığımız ilçelere de büyükşehirin koordinasyonunu yapan hizmetini götüren ve gönüllere giren Tonguç başkan bugün maalesef Vatan Emniyet’te buradan geleceğin de belediye başkanına Tonguç başkanımıza yürekten bir dayanışma alkışı yollayalım. Ayrıca dün yapılan bir operasyonla Şile Belediye Meclis üyelerimiz halen daha Şile'yle uğraşıyorlar. Belediye meclis üyelerimiz gözaltına alındı. Arkadaşlarımızı yakından takip ediyoruz.
"SAVCINA GÜVENİYORSAN BÜTÜN DURUŞMALAR CANLI YAYINLANSIN"
Artık bu operasyonların bir ardının arkasının kesilmesini bir an önce duruşma gününün gelmesini savcısına güvenenlerin savcısının arkasına geçmesini yaz boyunca iftiraları attırdılar. 9 aydır söylemedik yalan bırakmadılar. TRT'yi yandaş kanalları merkez medyayı her gün aynı yalanlara alet ettiler. İddianame çıkınca sus pus oldular. Diyorduk ya biz iddianameyi yargılanmak için değil, bu yalanları yargılamak için bekliyoruz diye şimdi iddianamenin arkasından çekildiler. İddianame konuşan var mı? Şimdi sanki hiçbir şey yokmuş gibi yandaşlar başka konulara saptılar, kış uykusuna yattılar. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Savcına güveniyorsan savcının arkasında durabiliyorsan o perişan iddianameye sahip çıkabiliyorsan 15 gizli tanıktan kalmış 7 gizli tanık her günde birisi çekileceğim diye adliyeye koşuyor. Diyor ki 'adımı gizleyecektiniz gizleyemediniz. Ben bunları kendim duymadım. Siz söylediniz. Ben gördüğümü değil sizden duyduğumu anlattım. Altına imzamı attım. Anlıyorum ki kul hakkına girdim. Hala tutuklu insanlar var. Utanıyorum. Çekilmek istiyorum.' Şimdi Erdoğan'a sesleniyorum: Ya bu rezaletin arkasından tam çekil. AK toroslar çetesini dağıt. Arkadaşlarımızı gerçekten bağımsız yargıçlar tutuksuz yargılasın ya da arkasında duruyorsan kendine savcına güveniyorsan bütün duruşmalar canlı yayınlansın. Hodri meydan.
"ERDOĞAN YILLARCA TUTUKSUZ YARGILANDI, BİR GÜN VATAN EMNİYETE GÖTÜRÜLMEDİ"
Buradan Kağıthane’nin AK Parti'ye, MHP'ye oy veren ama vicdanı olan insanlarına sesleniyorum. Biz haksız olsak biz söylendiği yalanlara gerçekten o suçları işlemiş olsak biz bu iddianame canlı okunsun, duruşma canlı yapılsın, sorular sorulsun, cevaplar verilsin der miyiz? Bakın Sayın Bahçeli'yi de vaktiyle yanılttılar. O da düşündü ki sağlam bir iddianame gerçekten işlenmiş suçlar var. Dedi ki canlı yayın doğru karar. Erdoğan da o zamanlar münasiptir dedi. Şimdi iddianame çıktı. Boş bir peçete gibi tel tel döküldü peçete torbası gibi. Şimdi diyoruz ki canlı yayın olsun. Red oyu kullanıyorlar. Madem iddianamenin arkasında duramıyorsunuz o zaman arkadaşlarımızı bırakın İnan görevinin başına dönsün. Ekrem başkan görevinin başına dönsün. 16 belediye başkanımız görevinin başına dönsün. Adana Zeydanı'na kavuşsun. Ceyhan Seyhan başkanlarına kavuşsun. Antalya'da Muhittin Böcek hastalıkla boğuşuyor. Sağlığına kavuşsun. Milletin dedikleri belediyelerini yönetsin, yargılama tutuksuz yapılsın. Erdoğan yıllarca tutuksuz yargılandı. Bir gün eve polis gitmedi. Bir gün vatan emniyete götürülmedi. Bir gün koluna girip de fotoğraf verilmedi. Bir gün cezaevinde tutuklu yargılanmadı. Kendine yapılmayan zulmü arkadaşlarımıza yapana açıkça söylüyorum. Artık yeter. Artık yeter. Rakibinden korkma. Cesaretin varsa çık karşımıza.
Biraz önce Özgür başkan Ekrem Başkan'ın mektubunda anlattı. Orada duyan var, duymayan var. Bu meydanın şahitliği var. Ben kendi altını çizdiğim birkaç tane hizmeti buradan ifade Ekrem başkan seçildiği günden beri buranın ilçe belediyesi bizde değil demedi. Burası ilçede 8 bin 222 çocuğun sütünü her gün İBB dağıtıyor. Her ay 1 milyon litreden fazla süt çocukların sağlığı için evlere dağıtılıyor. Bu ilçede 8 bin 117 annenin cebinde anne kartı var. Kreşlerimiz her sabah kapılarını yoksulların çocuklarına açıyor. Kağıthane hak ettiği yatırımı 2019’dan sonra aldı. Yıldız, Mecidiyeköy, Mahmutbey metro hattı, Cendere Yaşam Vadisi, Kağıthane Meydanı, spor tesisleri, parklar, bölgesel istihdam ofisi açıldı. İSKİ bu ilçeye 3,5 milyar liralık altyapı yatırımı yaptı.
"MÜCADELEYE, MEYDANLARA, DİRENMEYE DAVET EDİYORUM"
TÜRK-İŞ, açlık sınırını ve yoksulluk sınırını ilan ediyor. Türkiye'de açlık sınırı 30 bin lira, yoksulluk sınırı 98 bin lira. Bu meydanda 98 bin liradan evine daha fazla gelir girenler bir el kaldırsın. Şimdi asgari ücret ve hemen üzerinde geliri olanlara el kaldırsın. Peki en düşük emekli maaşını alanlara el kaldırsın. Şimdi burada DİSK’e bağlı Emekli-Sen Fatih Şubesi gelmiş. Diyorlar ki ‘dilenci değil emekliyiz’, bu pankartı taşıyanlar Türkiye'nin dört bir tarafındaki emekliler ömürleri boyunca eller nasırlı gözlerinin nurunu akıttılar, dirsek çürüttüler, çalıştılar ve devlet dedi ki; 'artık çalışmana gerek yok. Ben sana bakacağım' dedi. 'Çalışanlar çalışacak ve biz emeklimize bakacağız' dedi. Emekli oldular. Şimdi 16 bin 700 lirayla geçineceksin diyorlar. Eve kira verse aç kalacak, karnını doyursa sokakta kalacak bir haksız düzen var. Bu iktidar geldiğinde en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Şimdi en düşük emekli maaşı asgari ücretin altında hatta açlık sınırının bile yarısında öyle ya. 30 bin lira açlık sınırı 16 bin 700 lira emekli maaşı.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak birincisi en düşük emekli maaşının asgari ücrete eşit olmasını ikincisi asgari ücretin hiç değilse insanca yaşama sınırını yakalayamasa da açlık sınırından uzaklaşıp hiç değilse iki iki asgari ücretin yoksulluk sınırına biraz yaklaşmasını savunduğumuzdan en az 39 bin lira bir asgari ücret olmasını bunun için de küçük esnafa 10 bin 400 lira SGK prim desteği yapılmasını yani alan 39 bin lira alırken verene yükün 10 bin lira hafifletilmesini savunduk. Bu yapıcı önerimizi Meclis’e sunduk. Bizi duymadılar, dinlemediler. İşveren desteğini bin 200 lira yaptılar. Asgari ücreti maalesef 28 bin lira olarak ilan ettiler ve asgari ücretlileri sefalete, asgari ücretlileri açlığa, yoksulluğa mahkum ettiler. Buradan bütün sendikalara, sendikalı sendikasız bütün işçilere, bütün emeklilere sesleniyorum. Evde oturarak bu hükümet laf dinlemez, evde oturarak hak alınamaz, evde oturarak bunlardan kurtulunamaz. Hepinizi mücadeleye davet ediyorum, meydanlara davet ediyorum, direnmeye davet ediyorum.
"TEK ADAMIN ÇOKLU MAKAM BOZUKLUĞU VAR, CUMHURBAŞKANI MI? PARTİ BAŞKANI MI?"
Biliyorsunuz memlekette çok önemli bir sıkıntı var. Büyük bir krizin içindeyiz. Ekonomik kriz var. Hukukta, adalette kriz var. Gelirde kriz var. Vergide kriz var. Sokakta, pazarda her yerde kriz var. Kriz milletin canına artık tak etti. Bu krizin zaten adı üstünde, tek adam krizi. Milletin canına tak eden şey tek adam krizi. Ve bu tek adamın bir rahatsızlığı var. Tek adamın çoklu makam bozukluğu var. Çoklu makam bozukluğu hastalığına yakalanmış durumda. Cumhurbaşkanı mı? Parti başkanı mı? Sabahleyin aynı kalemle vali atıyor. Öğleden sonra il başkanı. Sabahleyin aynı kalemle kaymakam atıyor. Öğleden sonra ilçe başkanı. Gidiyor üniversitenin hocaları yerine rektöre de o karar veriyor. Kendi merkez yürütme kuruluna da o karar veriyor. Savcı desen ta kendisi, hakim desen ta kendisi. Ne valinin hükmü var, ne bakanın yetkisi, çoklu makam yetmezliğinden Erdoğan'ın yaşattığı kriz memlekete tek adam krizi. Şimdi onunla mücadele eden meydanların çoklu krizlere karşı hep birlikte mücadele etme, hep birlikte başarma, hep birlikte kazanma sorumluluğu var. Şunu bilmeliyiz ki bu meydan böyle dolu olursa bu sıfır derece sıcaklıkta, kışın ortasında, aralığın sonunda bu meydanda bu enerji olursa karşınızda ne Erdoğan durabilir, ne bir başkası. Hep birlikte başaracağız."
Aralık'ın sonunda, kışın ortasında eylemdeyiz. Kağıthane, seçtiği AK Partili milletvekillerini görüyor mu? Sokakta aranıza gelebiliyorlar mı? Hal hatır sorabiliyorlar mı? Pazara çıkabiliyorlar mı? Gelemezler, çıkamazlar. Adalet ve Kalkınma Partisi, sıcak salonların; salon partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi savaş meydanlarında kurulmuştur. 100 yıl sonra meydan meydan büyüyen; sokakların, meydanların, mücadelenin partisidir. Ve en sonunda karşılaşacağız. Ne kadar kaçsalar da o sandıkta karşılaşacağız. Göreceksiniz: Salonun meydanı yendiği görülmemiştir. Korkakların cesurları yendiği görülmemiştir. Devleti arkasına alanların milleti yendiği görülmemiştir. Biz kazanacağız. Meydanlar kazanacak. Sokak kazanacak. İşçiler, emekçiler kazanacak. Emekliler kazanacak. Haklılar kazanacak; hak yiyenler kaybedecek. Bir devri kapatmaya, kapıyı açmaya geliyoruz: Bakan evlatlarının devri bitecek; vatan evlatlarının devri başlayacak.
"VİCDANINIZ VARSA ÖĞRENCİ BURSUNU 10 BİN LİRA YAPARSINIZ"
Bir yandan bu vatanın üniversite okuyan evlatları da haklarını arıyorlar. Hatırlıyor musunuz? Tayyip Bey diyordu ki: 'Efendim, biz gelmeden önce üniversitelilerin KYK bursları 45 liracıktı, biz 3 binlira yaptık.' Yalanı doğru gibi anlatandan korkacaksın; hemen gidip kontrol edeceksin. Baktım: Rahmetli Ecevit'in, Sayın Bahçeli'nin ve rahmetli Mesut Yılmaz’la birlikte kurulan üçlü koalisyonun son döneminde öğrenciye 45 lira burs yatırılmış. Bu doğru. Peki o 45 liracık kaç çeyrek altın alırmış? Çeyrek altın fiyatına baktım: 2002’nin Ekim-Kasım’ında çeyrek altın 30 lira. Öğrenci bursu 45 lira. Bugün çeyrek altın 10 bin-10 bin 500 lira. Bir buçuk çeyrek altın olsa burs ne olacak? 15 bin lira. Ama bugün öğrenci bursu 3 bin lira. Şimdi; bir yerde bir buçuk çeyrek altın olan 45 liraya '45 liracık' diyen, bugün üçte bir çeyrek altın bile almayan bursla övünen bir iflah olmaz utanmazlıkla karşı karşıyayız.
Şimdi burs ücretleri belirlenecek. Görünen o ki 3 bin lirayı 4 bin lira yapıp geçecekler. Buradan bir kez daha hatırlatıyorum: 3.000 lira günde 100 liradır. İstanbul’da en ucuz mercimek çorbası 100 liradan pahalıdır. Belediyelerin sabahleyin kampüste bedavadan dağıttığı çorbayı şu dükkanda 150 liraya içemiyorsun. Günde bir öğüne, bir çorba parası bile vermeyen bu iktidara sesleniyorum: Eğer sizde şu kadar vicdan, şu kadar insaf varsa; öğrenci bursunu hiç olmazsa 10 bin lira yaparsınız. Ve buradan 19 Mart’ta Saraçhane’ye gelen, bariyerleri yerle bir eden arkadaşlarımızın önünde; tüm Türkiye’deki öğrencileri saygıyla, sevgiyle kucaklıyorum.
"HERKESİ 'GEÇİM YOKSA SEÇİM VAR' DEMEYE DAVET EDİYORUM"
AK Parti bu ülkede sadece bir avuç zengine iyi gelen bir partidir. AK Parti, 2002’den bugüne bu ülkenin ne gençlerine, ne yaşlılarına, ne Türklere, ne Kürtlere, ne Alevilere, ne emeklilere, ne esnafa, ne çiftçiye; o günden bugüne daha iyi bir noktaya getirdiği hiç kimse yoktur. İlk yıllarda kriz sonrası bir miktar rahatlamayı kendi başarısı gibi gösterenler, daha sonra bu ülkenin evlatlarının, bu ülkenin insanlarının her şeyine göz diktiler. Kendileri geldiğinde 8 çeyrek altın olan en düşük emekli maaşını bir buçuk çeyrek altına indiren AK Parti’nin kara düzenidir. Geldiğinde 7 çeyrek altın olan asgari ücreti 2 çeyrek altına düşüren AK Parti’nin kara düzenidir. Cumhuriyet tarihi boyunca bu sene ilk kez asgari ücrette iki konu birden, peşi sıra tarihe geçmiştir. Bunlardan bir tanesi: İlk kez, 1970’lerde rahmetli Ecevit, işçiyi masaya oturttuğundan beri, ilk kez asgari ücret işçi olmadan belirlenmiştir. Patron ve hükümet belirlemiştir. Ve tarihimizde ilk kez asgari ücret, açlık sınırının altında ilan edilmiştir.
Bu yüzden artık oturmak, susmak ve bir şeylerin düzelmesini beklemek mümkün değildir. Bu yüzden 2026 yılının bir geçim yılı olmayacağı bellidir. Geçimin olmadığı yerde seçim olur. Bundan sonra geçim yoksa seçim vardır. Tüm emekçileri; tüm işçileri, tüm memurları, tüm polisleri, infaz koruma memurlarını, jandarmaları, imamları, müezzinleri, öğretmenleri, vergi dairesinde çalışanları, tüm esnafı, tüm çiftçileri; çay üretenleri, fındık üreticisini, üzüm üreticisini, pamuk üreticisini, narenciye üreticisini; gerekli seçimi istemeye, seçimi talep etmeye; her gördüğü ile geçim sıkıntısını konuşmaya, 'Geçim yoksa seçim var' demeye davet ediyorum. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum ve diyorum ki: Bak, biz hem sokakta hem meydandayız; hem zulüm altındayız. Ama son derecede yüksek moraldeyiz. Çünkü gücümüzü haklılığımızdan ve birbirimizden alıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, fidanların partisidir; salonların partisine meydan okuyor. Cesaretiniz varsa biz buradayız: Getirin sandığı, millet versin kararı.
"2026 SEÇİM YILIDIR"
AK Parti bir avuç zengine hizmet ederken utanmadan bir de çıkıp 'Enflasyonla mücadele ediyoruz' diyor. Bu ülkede enflasyonla mücadele eden hükümet yoktur; enflasyonla mücadele eden bu aziz millet vardır. Mücadeleyi biz veriyoruz; siz orada keyif çatıyorsunuz. 2024’te emekli yılı ilan edildi; emeklinin anasını ağlattılar. 2025 yılı kimin yılıydı? Aile yılıydı. Ailenin canını okudular. Bakın, diyorum ya: AK Parti kimseye iyi gelmedi diye... AK Parti gelmeden önceki sene, 2001 yılında 35 bin çift boşanmıştı. Geçen sene 187 bin. Yani AK Parti döneminde nüfus yüzde 25 artarken boşanma oranı yüzde 435 artmış. 2024 emekli perişan, 2025 aile perişan… Allah muhafaza, 2026 yılı AK Parti’nin belirleyeceği bir yıl değildir. 2026 seçim yılıdır; seçim yılı.
"MAL BİLDİRİMİNDE AÇIKLANMAYAN GAYRİMENKUL ALIM SATIMI YAPIYORLAR"
Ankara’dan buraya siyasi bir makamdan Başsavcılığa atanan biri var. Oturduğu evin -güya lojman- sadece restorasyonuna, bugünkü parayla 56 milyon TL... 30 yıl çalışmış 56 emekli öğretmenin 30 yıllık ikramiyelerinin toplamını, bir evin restorasyonuna verdiler. Dünyanın en pahalı yatlarını gezen, o yatlara yurt dışında binen, Türkiye’de 'alıcı gözüyle' yat seçen birisinin ikinci maaşını ispatladık; utanmadan onu da savunmaya çalıştılar. Şimdi dört bir yandan AK Partililerden birbirleri hakkında evraklar uçuşuyor. Hepsini bir araya getirip başsavcılığa, HSK’ya veriyoruz. Bakın: Bu ülkenin namuslu savcıları-hakimleri mütevazı lojmanlarda otururken, restorasyonuna 56 milyon verilen yerde oturanlar; mal bildiriminde açıklanmayan gayrimenkul alım satımı yapıyorlar. Geçtiğimiz yıllarda 9 milyona alınan, ortaya çıkınca apar topar 40 milyona satılan bir gayrimenkul var. Kaydı yok, bildirimi yok. Şimdi Etiler’deki en zenginlerin oturduğu Senfoni Villaları’ndan 96 milyon liralık bir yerin alınması için noter işlemi var. Soruyorum: Hangi savcı maaşıyla 40 milyonluk evler, 96 milyonluk villalar, bilmem kaç yüz milyonluk yatlar alınır; sözleşme yapılır, satılır, vazgeçilir, bir daha yapılır?
"SUÇSUZ İNSANLARA İFTİRA ATANLARIN, KARA ÇALANLARIN ÇEKECEĞİ VAR, SÖZ VERİYORUM"
Ankara’da RTÜK’teki emekli polisten de Çayyolu’ndaki avukat bürolarından da haberim var. Bunların hepsini geleceğe de biriktiriyoruz. Sandıkta hesabını sorduktan sonra, bağımsız yargının esas kimin yolsuz olduğunu ortaya çıkaracağını da biliyoruz. Buradan açıkça söylüyorum: Bundan önce Zekeriya Öz’ler altlarına zırhlı Mercedes’lerle, binbir hava ile civa ile o koca göbekleriyle bizimle dalga geçerken; biz o gün de namuslu vatanseverleri savunuyorduk. Sonra 'Kandırıldık' dediniz, elinizi yıkadınız kenara çekildiniz; onlar yurt dışına kaçtı, zulüm yapılanlar özgürlüğüne kavuştu. Ama siz bunun bedelini ödemediniz. Buradan açıkça söylüyorum: Bu iktidar değişecek, bu devran değişecek. Cumhuriyet Halk Partisi; ne AK Partili ne de MHP’li vatandaşa ilişmeyecek. Aksine, nasıl hepsine İstanbul’da sahip çıktıysak; sosyal yardımları artırdıysak; Anne Kart verirken CHP-MHP diye ayırmıyorsak, süt dağıtırken AK Partili-CHP’li diye ayırmıyorsak; iktidara geldiğimizde de geçmişte bunlara oy verenlerin hiç korkusu olmasın. Ama hak yiyenlerin aldığı yetkiyle anneyle, eşle, çocukla uğraşanların; suçsuz insanlara iftira atanların; kara çalanların çekeceği var, söz veriyorum.
"ÇIKIN KARŞIMIZA, SANDIKTA MERTÇE YARIŞALIM"
Erdoğan, bir oğlan, bir damat, bir yeni bakan, bir eski bakan; taht kavgalarının ortasında kalmıştır. AK Parti’de herkes birbirinin kuyusunu kazmakta, birbirine karşı sosyal medya çalışmaları yaptırmakta; iktidar olup yönetecekler, birbirine düşmüştür. Biz bunların seviyesine inmeyiz. Düştükleri çukurda boğulsunlar, umurumda değil. Onların seviyesine inersek çıkarken vurgun yeriz. Ancak şu kadarını söyleyeyim: Bu ülke bir demokrasi, yönetim şekli; Cumhuriyet ve bu ülkede Atatürk’ten miras bir sandık vardır. O sandığı kimseye kaptırmayız; sakın ha sakın! Erdoğan'ın mahtumları artık bu işin sandıkla olmayacağına inanmış; saltanat hevesiyle babanın yerine geçmeye niyetlenmişler. Bu millet açlığa dayanır, yoksulluğa dayanır, işsizliğe, zulme dayanır; ama sandığa el uzatanın elini koparır. Elini koparır! Buradan Erdoğan’a söylüyorum: Partim hazır, adayım hazır, örgütüm hazır, millet hazır. Hazırsan; ama sen, ama oğlun, ama damat, ama kuyunu kazan bakan… Çıkın karşımıza, sandıkta mertçe yarışalım.
"EY ERDOĞAN, 28 BUÇUKTAN 29 ERDOĞAN, YÜZDE 29’LA 2026’DA SENİ ORADA OTURTMAM"
2025 berbat bir seneydi; berbat! Kimseyi mutlu etmedi. Altan Öymen Genel Başkanımızı aldı bizden, Ferdimizi aldı; Gülşahımızı aldı. Seçtiklerimizi aldılar, cezaevine koydular. Çok zulmettiler. Şimdi sonuna geliyoruz. 2026’ya umutla, 2026’ya büyük bir mücadele azmiyle girmeye hazırlanıyoruz. Yılın son anketleri yayınlandı. Bir yıl ortalamaları aldık. Kararsızlar dağıtılmadan Erdoğan’ın notu; aynı yere dönmüş dolaşmış: 28 buçuktan 29. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir yıl boyunca, bütün anketlerde kararsızlar dağıtılmadan oyu yüzde 33,5. Kararsızlar dağıtılınca CHP yüzde 38’de, AKP yüzde 33'te. İşte buradan Erdoğan’a bir yeni yıl mesajım var, hediyem var; Ey Erdoğan, 28 buçuktan 29 Erdoğan, yüzde 29’la 2026’da seni orada oturtmam! 2026 için uyarıyorum: Sandık vazgeçilmezimizdir. Sandığa el uzatmaya kalkan bilsin ki toplanırız ve bir daha dağılmayız.
"BENİM AVRUPA’DA RANDEVU İSTEYİP DE ALAMADIĞIM BİR KİŞİ YOK"
2025’te Trump’ın kapısında meşruiyet arayanı; Amerikan Dışişleri Bakanı’nın 'Beş dakika randevu için yalvarıyorsunuz' dediği Erdoğan’ı unutmayın. Barrack'ın 'Trump, Erdoğan’a Türkiye’de olmayan meşruiyet verecek' dediğini unutmayın. 'Nadir elementimiz çok olacak, Trump hesap edemediğiniz kadar çok nadir toprak elementi alacak' dediğini unutmayın. Erdoğan’ın, Trump'ın oğlundan babasından randevu koparmak için 250 uçak aldığını; pahalı doğalgaz sözü verdiğini; nadir toprak elementleri verdiğini; Amerikan malından vergiyi kaldırıp Çin malına vergi bindirdiğini unutmayın.
Bugün çıkmış diyor ki: Avrupa’daki bir toplantıda başkan konuşup gidince, 'Ona böyle gitmen doğru değil demişim.' Diğer liderlerin hepsi: 'Biz diyemedik, siz iyi dediniz' demiş… Diyor ki, 'Costa’dan beş dakika randevu alamamış' Bak Erdoğan: Benim Avrupa’da randevu isteyip de alamadığım bir kişi yok, ispat edersen yarın istifa ederim. Ama senin randevu almak için bu memleketin madenini bile Trump’a verdiğin, Amerikan Dışişleri Bakanı'nın '5 dakika randevu için bize yalvarıyorlar' dediği lafı yuttuğun, Putin'in kapısında durup alay edildiğini bu millet biliyor. Herkes Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyle, Cumhuriyet Halk Partisi ile onun Genel Başkanı'yla, yönetici kadrolarıyla konuşurken haddini, hududunu, sınırını bilecek.





