İzmir Köy-Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, kooperatif ve üretimde kadınının önemi ile kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin açıklamalarda bulundu. Kadının emeğinin karar mekanizmasında da var olması gerektiğini belirten Soyer, şiddetle mücadelede İstanbul Sözleşmesi’nin öneminin altını çizdi.

‘BİZİM DE SÖZÜMÜZ VAR’

Kadınların karar mekanizmalarında mutlaka yer alması gerektiğini belirten İzmir Köy-Koop Birliği Başkanı Neptün Soyer, kooperatif yönetimlerinde kadının önemini vurguladı. Soyer, “Hayat müşterek, nüfus dünyanın her yerinde eşit. Özgürlüklerimiz de eşit olmalı. Dünyayı değiştireceksek, iyileştireceksek her alanda beraber karar vermeliyiz. Tarımda da her alanda olduğu gibi kadın çok çalışıyor; ekiyor, besliyor, çapalıyor, suluyor, topluyor, sonra onları pazarlıyor. Bunların görünür olması lazım. Sosyal haklarının da kazanılması gerekiyor. Kooperatiflerin yapısı kadına bunları sağlayacak bir yapı. Kadının emeği karar mekanizmasında da var olmalı. Tarımın her alanında kalkınma hedeflerimizde memleketin aydınlık geleceği için bizim de sözümüz var! Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin yönetimlerinde de var olmalıyız. Kooperatif ortağı olarak yönetimlerde de söz sahibi olmalıyız. Memleket el ele kalkınacak” açıklamalarında bulundu.

‘TEK KADINDIM’

Yıllarca tarıma, üretime ve kooperatifçiliğe verdiği emekler sonucu İzmir Köy-Koop Birliği Başkanlığı görevini sürdüren olan Soyer, “Kooperatiflerin yapıları delege usulü olur, 2 yılda bir seçimler yapılır. Ben 5 yıl önce seçime girdiğimiz zaman 2 liste vardı, yüzlerce delege içinde tek kadındım. O yüzden beni seçen, güvenen erkekler oldu. Hep destek gördüm, beni hep yüreklendirdiler. Ve şimdi biz İzmir Köy Koop Birliği’nin çatısı altında daha çok kadın başkan, kadın ortakla yürüyoruz. Bu çok kıymetli. Bu, bence memleket için, eşitlik için kalkınma için çok kıymetli…” diye konuştu.

‘DİLİ DEĞİŞTİRMELİYİZ’

Kadına yönelik şiddetle mücadele devletin bütüncül politikalar uygulaması gerektiğini belirterek İstanbul Sözleşmesi’nin öneminin altını çizen Soyer şunları söyledi: “Kadına yönelik şiddetle mücadelede kadınların insan haklarından eşit bir biçimde yararlanabilmesi ve güçlü, bağımsız bir yaşam sürmesi için devletin bütüncül politikalar ortaya koyması gerekmektedir. Bu noktada hükümet İstanbul Sözleşmesi’nde kadına şiddetle mücadelede üstüne düşen yükümlülükleri bir an evvel yerine getirmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini oluşturmak için erken yaşlardan itibaren tüm yaygın ve örgün eğitim müfredatında ayrımcılığı içeren ifadelerin düzeltilmesi gerekir. Medyanın, sokağın, devletin, herkesin kadına yönelik şiddete karşı dilini değiştirmeliyiz. Şiddete maruz kalan bir kadın korunacağını, destek alacağını ve haklarını çok iyi bilmeli. İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli noktası; biyolojik veya hukuki aile bağı olup olmadığına bakılmaksızın kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi konusunda uluslararası bir sözleşme olmasıdır. Kadın ve erkek arasında hukuki ve fiziki eşitliğin gerçekleşmesi kadına yönelik şiddeti önlemede bir anahtar niteliğindedir. Bu sözleşmede tam bu noktada çok değerlidir. Çünkü ayrımcılığı yasaklar.”

Editör: Haber Merkezi