YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE - Yayın hayatına 21 Ocak 2016’da internet gazetesi olarak başlayan İz Gazete, 3 buçuk yıl gibi kısa bir sürenin ardından 26 Ağustos 2019’da günlük matbu gazeteyle de İzmirlilerle buluşmaya başlamış, 30 Ağustos 2020’de ise hizmet alanına İz Televizyonu’nu eklemişti. Tamamı gençlerden oluşan ve kadınların çoğunlukta olduğu ekibiyle medya sektörüne örnek olan İz Gazete’nin 5’inci kuruluş yıl dönümünde; muhabirinden editörüne, sayfa sekreterinden stajyerine kadar tüm ekibi hem okurlarımızla tanıştırmak hem de mesleğe bakış açılarını ortaya koymak için bir söyleşi yaptık. Bu kapsamda İz Medya çalışanları; nitelikli gazetecilik yapabilmenin koşullarından sektörde yaşadıkları sorunlara, yerel medyanın öneminden pandeminin meslekte yarattığı değişikliklere kadar birçok konuya değindi.

‘NİTELİK İÇİN ÖZGÜRLÜK’

Gazi Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olan ve 6 yıldır sektör içinde çeşitli görevlerde bulunan, yaklaşık 1 yıldır ise İz Gazete’de internet editörü olarak mesleğini sürdüren Efe Can Tan, gazeteciliği seçmesinin en önemli nedenini ötekilerin sesi olabilme ve dayanışma imkânı vermesi olarak açıkladı. Gazeteciliğin diğer mesleklere göre insanı manevi olarak besleyen bir yanı olduğunu kaydeden Tan, nitelikli gazetecilik yapabilmenin en önemli koşulunu ise özgürlük olarak ifade etti. “Gazeteci ‘Şunu yazarsam acaba terörist ilan edilir miyim’ korkusu olmadan haber, köşe ve yazı yazabilmeli” diyen Tan, gazetecilerin de birey olarak adil ve eşit olması gerektiğine vurgu yaptı. Öte yandan Tan, medya kurumlarının ise yerel ve genel iktidar odaklarına karşı bağımsız durabilmekle birlikte çalışanlarına mesleği başka problemlerle boğuşmadan yapmasını sağlayacak her türlü şartları oluşturması gerektiğini belirtti.

Yerel medyadaki en büyük sorunun ekonomik koşullar olduğuna değinen Tan, İzmir medyasının yerel ve merkezi otoriteyi etkileyecek güce ve niteliğe sahip olmadığını söyledi. “Potansiyeli yüksek bir şehrin medyası, ülkenin ana gündemine doğrudan etki edebilmeli” ifadelerini kullanan Tan, halk nezdinde ise ciddi bir ‘yerel medya okuma kültürü’ olduğundan söz etmenin zor olduğuna işaret etti.

‘ÇOK SEVMEK GEREK’

Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu olan, 6 yıldır çeşitli yerel gazetelerde sağlık muhabirliği ve politika muhabirliği de yapan İz Gazete muhabiri Gizem Taban, yeni insanlar tanımanın ve yeni bilgiler öğrenmenin yanı sıra güncel sorunların doğru ve güvenilir bilgilerle aktarmanın kendisini iyi hissettirmesi sebebiyle gazeteciliği seçtiğini ifade etti. “Bana göre her insan sevdiği mesleği yapmalı ancak gazetecilik yapmak için mesleği gerçekten çok sevmek gerekiyor” diyen Taban; tüm fedakarlık ve zor koşullara rağmen işini yaparken bir de emeğinin gerçek karşılığını alamamanın herkesin kabulleneceği bir şey olmadığına vurgu yaptı.

Gazetecinin dürüst ve güvenilir olması gerektiğini söyleyen ancak bu işi kişisel çıkarları için yapan çok fazla insan olduğunu aktaran Taban, sektördeki ayrımcılık, baskı, maddi imkansızlıklar gibi unsurların nitelikli gazetecilik önünde engel olduğunu kaydetti. Öte yandan yerel medyanın Türkiye’de geri planda bırakıldığını ifade eden Taban, bu konuda İzmir’in diğer illere göre daha duyarlı olduğunu, çünkü İzmirlilerin geçmişten bugüne toplumsal olaylara daha duyarlı, haksızlığa karşı mücadeleci ve baskı konusunda dirayetli insanlar olduğunu ifade etti. Yereldeki sorunların, eksikliklerin ya da özel öykülerin daha iyi sunulabilmesi için gazetecinin koşullarının düzeltilmesi, halkın da ilgisini biraz daha ulusaldan yerele çekmesi gerektiğini kaydetti.

TARAFLILIK BÜYÜK SORUN

Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olan, bir buçuk yıl farklı sektörlerde çalışan, daha sonra ise Aydın’da mesleğe adım atan ve 3,5 yıl yaptığı muhabirliğin ardından İz Gazete’de editör olarak çalışmaya başlayan Şermin Çolak, sevdiği işi yaptığını ve bulunduğu ortamdan memnun olduğunu kaydetti. Sistemin yarattığı ve bir anlamda mecbur bıraktığı taraflılığı, meslek açısından en büyük sorun olarak nitelendiren Çolak, yıllar içinde çok fazla yerel gazetenin kapanışına şahit olduğunu ve bunun bir gazeteci olarak kendisini çok üzdüğünü ifade etti. “Yerel medya giderek yok olmaya mahkummuş gibi bir durumu içselleştiriyoruz” diyen Çolak, bunun demokrasi ve özgürlükler açısından normal bir durum olmadığının da topluma doğru anlatılması gerektiğini vurguladı. Öte yandan Çolak, gazetelere yeterli ilginin gösterilmediğine işaret ederek, “İnsanlar anlık instagram haberciliğine kapılmış durumda” ifadesini kullandı.

‘DAHA AZ GAZETECİYİZ!’

Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü son sınıf öğrencisi olan ve İz Gazete’de stajını yapan Duygu Kaya, “Yazmayı hep çok sevdim, o yüzden bu mesleği seçtim. Mesleğim küçüklük hayalim değildi ama çalıştıkça sevdim” dedi. Kaya, mesleğe hak ettiği değerin verilmediğini belirterek ekonomik imkansızlıkların da yıpratıcı olduğunu ifade etti. Gazetecilerin ‘Acaba yarın tutuklanacak mıyım?’ korkusuyla yaşadığını ve bunun demokratik bir ülkede olmaması gerektiğini kaydeden Kaya, “Hiçbir şey yapmana gerek yok, mutlaka sana uygun bir suç bulurlar, kendini bir anda hapishanede bulursun” diye konuştu. Yerel medyadaki en büyük sorunun gazetecilerin ‘daha az gazeteci’ olarak nitelendirilmesi olduğunu vurgulayan Duygu Kaya, “Kimse bunu dile getirmiyor ama bir haber kaynağı bile ulusal gazetedeki muhabire, yerel gazetenin muhabirinden daha çok saygı duyuyor. Oysaki biz ‘daha az gazetecilik’ yapmıyoruz, bu karşılaştırma gereksiz” ifadelerini kullandı. Öte yandan Kaya, “Bir gazeteci için alanda olmak her şey demek. Bizim için evden çalışmak, zorlu da olsa mümkün, ben de bir yıldır evden internet editörlüğü yapıyorum ama ofiste olmadığım her gün çalışma motivasyonumu ciddi şekilde etkiliyor” diyerek, pandeminin sektördeki olumlu ve olumsuz taraflarını dile getirdi.

‘GELİR MODELLERİ KISITLI!’

Erciyes Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olan ve 2 yıl iş bulamadığı için başka sektörlerde çalışan, sonrasında ise sektöre adım atan İz Gazete editörü Nil Kahramanoğlu, gazeteciliği spor muhabirliği hayaliyle seçtiğini ancak sektörde yaşanan istihdam sorunu yüzünden başka alanlara yöneldiğini kaydetti. Kahramanoğlu, “Gazetecilik, her ne kadar itibarsızlaştırılmaya, türlü baskı ve cezalarla sindirilmeye çalışılsa da insanlara ‘kamu yararını’ gözeterek bir şeyler sunmak bu mesleği yapmak için teşvik edici bir unsur oldu. Her türlü zorluğa rağmen işimi severek yapıyorum. Sevilmese yapılacak iş değil çünkü” diye konuştu. Yerel medyada gelir modellerinin kısıtlı olmasının ekonomik sorunlar yarattığını ifade eden Kahramanoğlu, bunun istihdam ve kaliteli içerik üretiminin önünde engel olduğunu söyledi. Birçok yerel gazetenin ekonomik olarak yerel yönetimlere tabi olmasının tarafsızlık ilkesini kırdığına dikkat çeken Kahramanoğlu, “Gazeteler, kurumların ‘sözcüsü’ niteliğinden kurtulmalıdır. Bu sayede daha özgün içerikler üretmek mümkün olabilir” ifadelerini kullandı. Öte yandan Kahramanoğlu, pandeminin özellikle dışarıda çalışanların özgün içerikler üretmesine engel olduğunu vurguladı.

‘BELEDİYE MEDYACILIĞI’

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olan ve yaklaşık 3 yıldır medya sektöründe yer alan İz Gazete sayfa sekreteri Ömer Dinç, gazeteciliği ‘her ne kadar kirletilmiş’ olsa da kutsal bir meslek olarak gördüğünü ifade etti. Medyanın kitleleri etkileme gücü olduğunu söyleyen Dinç, bu yüzden de medyanın, toplumun faydasını ve iyiliğini gözeten insanlar tarafından yönetilmesi gerektiğini vurguladı. Mesleğin, hem maddi hem de manevi yönden çok büyük çıkmazlara girdiğini kaydeden Dinç, “Sektörün büyük bir kısmı tekelleşmenin kurbanı olmuş ve paranın izinden giden medya patronları tarafından yönetilmektedir. Bu patronlarla çalışmak zorunda kalan gazeteciler ya işten çıkarılmış ya hapse atılmış ya da susturulmuştur. Durum böyleyken gazeteci, kendi hakkını bile savunamayacak durumu getirilmiştir. Kendi hakkını savunamayanların da toplumun hakkını savunmasını kimsenin beklememesi gerekir. Bu yüzden halkı korumaya çalışan gazetecilerin, halk tarafından da korunması gerekir” şeklinde konuştu. Öte yandan yerel medyanın en büyük sorununu gelir darlığı olarak tanımlayan Dinç, “Yerel medya için farklı kaynaklar yaratılmazsa ‘belediye medyacılığı’ yapmaktan bir adım öteye gidilemez” dedi.

‘PANDEMİ TV’LERİ ETKİLEDİ’

Erciyes Üniversitesi Radyo Televizyon Teknikerliği Bölümü’nden mezun olan ve 2 buçuk yıl sektörde muhabirlik, spikerlik ve editörlük yapan İz Televizyonu programcısı Pınar Teke, mesleğinin çocukluk hayali olduğunu söyledi. Yerel medyada en temel sorunun ekonomik kısıtlılıklar olduğunu ve bu yüzden yerele daha çok destek verilmesi gerektiğini söyleyen Teke, nitelikli işler yapabilmek için ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını da talep etti. İzmir’de yerel medyaya ilginin olmadığını söyleyen Teke, bir şehrin yerel medyasıyla var olabileceğine de dikkat çekti. Pandeminin televizyonculuğu olumsuz etkilediğini kaydeden Teke, “Program konuklarımız stüdyoya gelmeyi çok tercih etmiyor ve canlı bağlantı yapmak istiyorlar. Bu da bizim işimizi daha çok zora sokuyor. Öte yandan televizyoncu olduğumuz için bizim evden çalışma gibi bir imkânımız yok. Bu dönemde içeriklerimizi de çeşitlendiremiyoruz” diye konuştu.

‘GAZETECİ TARAF TUTMALI’

Uşak Üniversitesi Gazetecilik Bölümü ikinci sınıf öğrencisi olan, lisede de gazetecilik bölümünü bitiren İz Gazete stajyeri Özlem Kara, yereldeki çalışma koşullarının ulusal gazete ve televizyonlara göre daha dar olduğunu ifade etti. Gazeteciliği ‘çok yönlü bir meslek’ olarak tanımlayan ve olaylara farklı açılardan bakmanın önemli olduğunu vurgulayan Kara, “Gazetecilik bana göre taraf olmak demektir. Gazeteciler; kadının, LGBTİQ+’ların, esnafın, işçilerin, ezilenlerin tarafıdır” diye konuştu. Ülkedeki baskı rejiminden dolayı gazetecilerin birçoğunun otosansür uygulamak zorunda kaldığını söyleyen Kara, ifade ve düşünce özgürlüğünün kuru bir kavram olarak değil işleyen bir yapı olarak hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. “İzmir’de vatandaşın yerel medyaya güveni olmadığını, yaşadığı kentte hangi medya kuruluşunun olduğunu bile bilmediğini gözlemledim” diyen Kara, ulusal basının İzmir’deki çiftçinin sorununu gündeme getirmesi zorken yerel medyanın bu konuda kamuoyu yaratmasının daha kolay olduğuna vurgu yaparak yerel medyanın önemine işaret etti.

‘ÖZENSİZ HABERCİLİK!’

İz Gazete’de internet editörü olarak görev alan Serap Atkan, küçüklüğünden bu yana başkalarının yaralarına dokunabilme, onlarla empati kurabilme refleksi olduğunu söyleyerek bu durumun farkında olmadan muhalif yanını geliştirdiğini kaydetti. Kendisine çocukluğunda sorulan ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ sorusuna ‘Gazeteci olacağım’ cevabını verdiğini söyleyen Atkan, “Gazetecilik devrimcilikti, gazetecilik haksızlığın olduğu mevcut düzene başkaldırıydı. Öyle ki üniversite tercihimi yaparken bile tüm sıralamaya gazetecilik bölümünü yerleştirdim. Yaptığım tercihten yana hiç pişmanlık yaşamadım. Üniversite dönemlerimde politik nedenlerden dolayı cezaevine girdim, bu durum mesleğe atılmam için zamanımı alsa da hep şunu söyledim; yol ne kadar dikenli olursa olsun, biz bu yolda yürümeyi seviyoruz, sonu ne olursa olsun. Yerel haberciliği ülkenin kalbi olarak nitelendiren Atkan, “Kentteki okura en yakın olan, yerelin sorunlarını en iyi dile getiren yerel gazetecilerdir” dedi. Yerel gazetelerdeki istihdam sorununa değinen Atkan, çalışanların omuzlarındaki yüke de işaret ederek bu durumun haberlerin daha yüzeysel ve özensiz yapılmasına sebep olduğunu aktardı.

YERELE İLGİ ARTIYOR

Ege Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu olan ve 2 yıldır sektörde çalışan İz Televizyonu programcısı Beste Çelik, neden bu mesleği seçtiğini, “Her şeyin zıddıyla var olduğu yaşamda basını; yalanın karşısında gerçeği, görüp de susmanın karşısında ses çıkarıp aktarmayı hayata geçirebildiğimiz en önemli mecralardan biri olduğuna inandığım için seçtim ve İz Televizyonu’nda olmaktan bu nedenle mutluluk duyuyorum” ifadeleriyle anlattı. Yerelde yaşananların ulusala pek yansımaması ve daha küçük grupların hayatının aktarıldığı algısının yerel medyanın en temel sorunlarından biri olduğunu vurgulayan Çelik, bunun medyadaki tekelleşmeyle bağlantılı olduğunu ancak yereldeki nitelikli işlerle bu sorunların çözülebileceğini ifade etti. Çelik, “İzmir’de de yurdun pek çok köşesinde olduğu gibi vatandaşın sesini duyurma ihtiyacı var ve bu nedenle yerel medyaya bakış açısı sahiplenici, ileriye taşıyıcı bir pozisyonda gelişiyor” diye de konuştu. Çelik son olarak, pandemi döneminde sektör açısından ‘hayatın eve sığmadığının’ anlaşıldığını ifade etti.

‘İŞ AŞKIMIZ KULLANILIYOR!’

Trakya Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü’nden mezun olan ve 9 yıldır ulusal ve yerel olmak üzere TV’lerin haber ve program kurgu departmanlarında çalışan, İz Televizyonu’nda da aynı alanda görev yapan Nurcan Savran, “Sektöre işime aşık olduğum için girdim ancak insanların işlerine duyduğu aşkı kullanan bir yönetim tarzı olduğunu düşünüyorum ve bunun en kısa sürede son bulmasını umuyorum” diye konuştu. Nitelikli işler için özgür bir ortama ihtiyaç duyulduğunu aktaran Savran, İzmir’de yerel basının halk tarafından benimsendiğini ancak kurumların maddi güçsüzlüklerden dolayı çok fazla gündem yaratamadığını, halkın sorunlarını dile getiremediğini ifade etti. Pandeminin televizyonculuğu kökten değiştirdiğini vurgulayan Savran, “Örnek vermek gerekirse kadraj artık eskisi kadar önemli değil çünkü insanlar webcam’den yayınlara katılıyor... Ayrıca bu kadar teknik imkan gerekmediği için herkes istediği zaman istediğine ulaşabiliyor” dedi.

‘HABER GEVREĞE BENZEMELİ’

İzmir Yaşar Üniversitesi Halka ilişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nden mezun olan ve yaklaşık 2 yıldır İz Gazete’ye yaptığı yayınlarla önemli katkılar koyan Barış Özdil, “İz Gazete’nin kendine ait bir yapısı ve kültürü var. Ben buraya geldiğimde sadece internet gazetesi olarak faaliyet gösteren lokal bir kurumdu. İz Gazete’nin büyüdüğü ve geliştiği her sürecin içerisinde yer aldım, bundan büyük keyif duyuyorum” diye konuştu. Nitelikli gazeteciliğin nerede ve hangi şartlarda olursa olsun tek sorumluluğunun, vatandaşın doğru haber alma hakkını savunmak ve evrensel gazetecilik ilkelerine her zaman sahip çıkmak olduğunu vurgulayan Özdil, bu doğrultuda yayın çizgisini benimsemiş medya kurumlarının herkes tarafından sahiplenilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Özdil, “İzmirli her zaman doğrunun ve gerçeğin peşinden gider. Kendisine yakın olanı değil objektif olanı arar. Bu şehrin kültüründe bu var. İzmirli doğru habere, boyoza sahip çıktığı gibi sahip çıkar. Simide değil, gevreğe benzeyen haberden keyif alır” sözleriyle de İzmirlinin yerel medyaya bakış açısını özetledi.

‘ÖZEL BİR MESLEK’

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü birinci sınıf öğrencisi olan, lisede ise gazetecilik okuyan İz Gazete stajyeri Özgür Şengül, yaklaşık 5 aydır sektörün içinde olduğunu ifade etti. Sesi duyulmayan amatör sporcuların ve kulüplerin sesi olmak istediğini, bu anlamda da mesleğinin çok özel ve değerli olduğunu söyleyen Şengül, halka tarafsız bir şekilde doğru bilgileri ulaştırabilmek adına gazeteciliği seçtiğini de kaydetti. Türkiye’de gazeteciliğin olumlu yönlerine nazaran olumsuz etkilerinin ağır bastığını söyleyen Şengül, gazetecilerin üzerindeki baskıların ve her yıl onlarca gazetecinin gözaltına alınmasının örneklerden birkaçı olduğunu belirtti.

Editör: Haber Merkezi