Kadınların büyük sıkıntılar yaşadığı günümüz Türkiye’sinde özellikle 8 Mart gibi günlerin kutlanması, kutlanacak bir durum olmasa da, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kadın şiddetine karşı kadın ve erkek dayanışmasının canlandırılması adına es geçilmemesi, hakkıyla idrak edilmesi, farkındalık yaratma adına son derece önemlidir. 
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara tüm dünyadan çok önce hak ettiği değeri vererek seçme ve seçilme hakkını verdiği Türk kadını, maalesef bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde en temel insan hakkı olan yaşam hakkının mücadelesinin verir duruma gelmiştir. 
Kadına yönelik şiddetin, cinayetlerin, taciz ve tecavüzlerin bertaraf edilmesi için İstanbul Sözleşmesi hükümlerinin istisnasız, amasız uygulanması elzem derken, bugün İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmış bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Türkiye’deki en örgütlü toplumsal hareket olan kadın hareketi İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülünceye kadar bu mücadelesini sürdüreceğini buradan bir kez daha dile getirmek isterim. 

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE GERİ DÖNÜLMELİ'

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamayı çok isterdik, ancak elbette bu mümkün değil. Hem küresel ölçekte kadınlara yönelik ayrımcılık tüm hızıyla sürerken Türkiye ise bu tabloda maalesef daha kötü durumda. En temel hak olan yaşam hakkı tehlikede olan kadınlar olarak Türkiye’de erkek şiddetine kurban gitmek istemiyoruz. Evet iş yaşamında sorunlarımız var, evet iş yaşamında kadınlar ayrımcılığa, ötekileştirmeye, cam tavan uygulamalarına maruz kalıyor ancak maalesef konu yaşam hakkının elinden alınması olunca bunların hepsi tali konular oluyor. Türkiye’de kadınlar erkek şiddetine kurban olmaya devam ediyor. 
İstanbul Sözleşmesi’nin eksiksiz uygulanması gerekirken iktidarın bu sözleşmeden çekilmesi ve bugün baktığımızda bu konunun gündemden düşmesi son derece olumsuz bir tablo oluşturuyor. İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmemiz şarttır ve bunun unutulmasına, göz ardı edilmesine, geçip gitmesine izin vermeyeceğiz. Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmelidir. Küresel bir sorun olan kadına şiddetin önlenmesi için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü toplumsal cinsiyet eşitliği için farkındalık günü olarak değerlendiriyor, kadınlarımızın öldürülmediği, tacize uğramadığı bir ülke hayal etmeye devam ediyor ve bunun için çalışıyoruz. 

'TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ MÜCADELESİ VERİLMELİ'

İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının görünür kılınmasına hizmet eden 8 Mart, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından16 Aralık 1977 tarihindeki kararı ile "Dünya Kadınlar Günü" olarak kabul edildi. Ancak bugün hem dünya da hem de ülkemizde kadınların temel sorunları aynı ağırlığı ve sıkıntıları ile sürüyor. Kadınların her toplumda farklı seviyelerde de olsa da bir var olma mücadelesi verdiğini görüyoruz. Kimi toplumlarda kadınlar, özellikle son yıllarda buna Türkiye de dahil, yaşam mücadelesi verirken, kimi toplumlarda kabul görme, iş yaşamında kendini var etme ve en nihayetinde erkeklerle ile eşitlik mücadelesi verdiklerini görüyoruz. 
Kısacası kadının ömrü mücadele ile geçiyor. 
Ancak toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde verilen mücadelede “birlikte güçlüyüz” demek, bu uğurda verilen mücadeleye daha fazla güç katacaktır. Bu vesile ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, sadece kadınlarla değil toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan herkesin üzerinde hassasiyetle durması gereken özel bir gündür. O sebeple tüm kadınların ve toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan herkesin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarken, İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi gerektiğinin altını kalın çizgilerle çizmeyi de bir görev sayıyorum. 

'KADINLAR VAR OLMA MÜCADELESİ YÜRÜTÜYOR'

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Türkiye’deki kadınların yaşadığı sorunları tahlil ettiğimizde ülkemizdeki bugün yaşanan kadın problemlerinin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını görüyoruz. Maalesef en temel insan hakkı olan yaşam hakkına el uzatılan, üstelik bunun da cezasız kalabildiği bir kültürel erozyon içinde kadınlar var olma mücadelesi yürütüyor.
Ülkemizde her yıl yüzlerce kadın, hayatında bulunan erkekler tarafından öldürülüyor. Kadınların sistematik şiddete uğradığı, bunun kadınların yaşamını elinden alan cinayete kadar gittiği bir noktada ülkenin en temel problemlerinden birinin bu olduğunu her fırsatta yüksek sesle ifade etmek bir zorunluluktur. 
İş insanları olarak kadının iş yaşamında daha çok olması, kız çocuklarımızın eğitiminin desteklenmesi, kadının kendi ayakları üzerinde duracak gücü üretebilmesi açısından bu tarz farkındalık günlerine destek vermeye, bunu gözetmeye ve bu konunun görünür kılınması önemlidir. 
Bu noktada bir sivil toplum kuruluşu olan KalDer İzmir Şubesi olarak farkındalık yaratılması noktasında üzerimize düşen görevleri yapmaya hazır olduğumuzu belirtiyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün her şeye rağmen kutlu olmasını diliyorum.

 

Editör: Haber Merkezi