İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını protesto etmek amacıyla Türkan Saylan Sanat Merkezi önünde bir araya geldi. Eylemde basın açıklaması yapılarak İsrail'in Filistin halkına yönelik uygulamaları kınandı. Toplanan grup adına yapılan açıklamada, Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekildi. Açıklamada ayrıca uluslararası kamuoyunun sessizliğine tepki gösterilirken, Türkiye’deki siyasi iktidarın tutumu da eleştirildi. Eylem boyunca sık sık “Katil İsrail Filistin’den defol”, “Filistin halkı yalnız değildir” ve “Katil ABD işbirlikçi AKP” sloganları atıldı.
Bu karanlığı yırtmaya çalışan bir iradenin sembolü
Basın açıklamasını okuyan İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, “Dünya emperyalist güçleri barbarlık, vahşet, sömürü, soykırım konusunda birleşiyor ancak dünyanın emekçi halkları, ilericileri, devrimcileri, vicdan ve erdem sahibi insanları da birleşiyor. Eşyanın tabiatı gereği aynılar aynı yere, ayrılar ayrı yere ayrılıyor. Bunun en somut örneği de geçtiğimiz gün insani yardım taşımak için Gazze’ye hareket eden Madleen Gemisi’dir. Gemi dünyanın dört bir yanından gönüllü aktivistleri, gazetecileri, sağlıkçıları ve taşıdığı insani yardım malzemeleri ile aslında bu karanlığı yırtmaya çalışan bir iradenin sembolüdür. Gemi Gazze’ye insani yardım götürmek için yola çıkmış, uluslararası sularda İsrail devleti tarafından durdurulmuş, gemideki 12 aktivistten 4’ü sınırdışı edilirken 8’i halen gözaltında tutulmaya devam edilmektedir” dedi.
Uluslararası hukukun temel bir ilkesinin ihlalidir
Madleen gemisinin uluslararası sularda İsrail güçleri tarafından durdurulması sadece hukukun değil, insanlık vicdanının da yok sayılacağını belirten Yılmaz, şöyle dedi:
“Madleen gemisinin durdurulması denizlerdeki seyir serbestisini değil, emperyalist gücün pervasızlığını da göstermektedir. Yaşananlar egemenlerin kuralsızlığını ve insanlığın ortak mirası olan denizleri dahi kendi çıkarları için bir sömürü alanına çevirme cüretini açıkça ortaya koymaktadır. Uluslararası deniz hukuku, tüm gemilerin uluslararası sularda barışçıl amaçlarla seyir serbestisi hakkını güvence altına almaktadır. Madleen gemisi, insani yardım taşıyan sivil bir gemi olarak bu hakkın korunması gereken bir örnektir ve bu hakka yapılan müdahale, uluslararası hukukun temel bir ilkesinin ihlalidir.”
Hukuk tanımaz zorbalığın bir parçasıdır
Gazze'deki halkın içinde bulunduğu felaket, kapitalist sistemin yarattığı eşitsizliğin ve emperyalist politikaların doğrudan sonucu olduğunu dike getiren Yılmaz, “Uluslararası insancıl hukuk, zor durumdaki halklara insani yardımın engellenemezliğini emretmektedir. Ancak İsrail rejimi bu ilkeyi hiçe sayarak, Gazze'yi bir açık hava hapishanesine çevirme politikasını sürdürmektedir. Gazze'deki insani durum göz önüne alındığında, İsrail'in ablukayı bahane ederek insani yardım girişimlerini engellemesi, sivil halkın yaşam hakkını ve sağlığını doğrudan tehdit etmektedir. Uluslararası hukukun çiğnenmesinin yanı sıra gemideki aktivistlerin kişisel özgürlük ve güvenlik haklarının ihlali de söz konusudur. Bu kişilerin gözaltı koşulları, avukatlarıyla görüşme ve adil yargılanma hakları uluslararası denetim altında olmalıdır. Ayrıca aktivistlerin bu insani yardım eylemi aynı zamanda bir protesto ve farkındalık yaratma çabası olup, bu barışçıl eylemin engellenmesi, ifade ve toplanma özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına gelmektedir. Madleen gemisinin Aşdod Limanı'na zorla çekilmesi ve aktivistlerin sınır dışı edilmeleri bu hukuk tanımaz zorbalığın bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.
İsrail’le ticareti durdurun
“Filistin meselesi ülkemiz özelinde Türkiye halkının her dönemde yakından ilgilendiği, uğruna mücadele ettiği, hatta 70’li yılların başında Türkiyeli devrimcilerin İsrail’le çatışarak hayatlarını bu uğurda kaybettikleri bir süreci kapsamaktadır. Filistin halkının haklı davasının yanında olmak, İsrail uçaklarının saldırısında hayatını kaybeden Türkiyeli devrimci Bora Gözen’de cisimleşmiş bir iradeyle açıklanabilir” diyen Yılmaz basın açıklamasına şu şekilde devam etti:
“Filistin halkının haklı davasının yanında olmak emperyalizme gerçekten ve tutarlı bir şekilde karşı durmakla açıklanabilir. Filistin’in yanında olmak her yurttaşın kendi hükümetini İsrail ile ekonomik ilişki kurmamak konusunda zorlaması ile kendini gösterebilir. Filistin halkının yanında olmak dini duyguları istismar temelinde hamaset yaparken öz itibariyle emperyalizme karşı çıkmayarak değil her yönüyle anti-emperyalist olmakla samimi görünebilir. Ülkemizin özellikle devrimci-sosyalistleri bu noktada tam bir örnektir. Dolayısıyla politik tüm argümanlardan bağımsız bir şekilde sorumluluk ve vicdan sahibi yurttaşlar olarak hem hükümet hem de uluslararası topluma sesleniyoruz: Hamasi sloganlar veya kınamalar yerine İsrail’e karşı somut adımlar atın. İsrail’le ticareti durdurun. İsrail’e silah sağlanmasına engel olun. Madleen Gemisi’ndeki aktivistlerin yanında olun ve sınırdışı edilmeleri değil; serbest bırakılmaları için gerekli tüm diplomatik girişimlerde bulunun. İsrail’e savaş sanayiinde kullanılmak üzere çelik taşıyan ve Mersin Limanı’na yanaşan VELA gemisinin bu yükü İsrail’e götürmesine engel olun. İsrail’in savaş suçlarını tüm dünyaya haykırın, tüm uluslararası platformlarda bu durumu mahkum edin. İsrail’e geri adım attıracak, bu vahşeti sona erdirecek tüm uluslararası hukuk yaptırımlarının uygulanabilmesi için gerekli girişimleri gerçekleştirin. Hiçbir hukuk, kural, kaide, vicdan ve insani değer taşımayan İsrail politikalarını artık durdurun. Tüm dünyanın gözü önünde bir ülke ve bir halkın yok edilmesine engel olun.”