Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, siyaset gündemine ilişkin çok konuşulacak açıklamalarda bulundu.

Halk TV'ye açıklamalarda bulunan İmamoğlu, bazı CHP’li belediye başkanlarının AKP’ye katılmasını “Fidye siyaseti” diye eleştirdi ve şunları kaydetti:

“Bu fidye yöntemi, belediye başkanlarına yöneltilen suç veya teftiş dosyalarıyla savcılık soruşturmaları üzerinden şantajla başlıyor. AK Parti’ye geçersen serbestsin, geçmezsen hapistesin tehditleriyle devam ediyor. İktidar safına geçerek fidyesini verenlerin soruşturmalardan kurtulmasıyla sonuçlanıyor.”

İmamoğlu, “Boyun eğmeyen belediye başkanlarına cezaevi yolu gözükmüş, diz çökenlereyse transfer zorunluluğu getirilmiştir. Fidye siyasetiyle gerçekleştirilen transferlerin en büyük anlamı şudur: Bütün tutuklu CHP’liler aklanmıştır” diye konuştu.

"Sabotaj devam ediyor"

İmamoğlu, CHP’nin ‘Terörsüz Türkiye’ süreci için TBMM’de kurulan komisyona katılması kararının arkasında durarak, 19 Mart Operasyonu’nun ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine yönelik sabotaj olduğunu söyledi.

İmamoğlu, şöyle dedi:

“İBB davasıyla tutuklanmam, ‘Terörsüz Türkiye’ ismiyle başlayan sürece yönelik gerçekleştirilmiş en büyük sabotajdır. Bu sabotaja hala devam ediyorlar. Komisyonun başarısının önündeki en büyük engel, iktidarın kumpaslar, yargı süreçleri ve kayyımlar üzerinden yürüttüğü sabotajlardır.”

İmamoğlu, “İktidar eğer bu tehlikeli yoldan sapmazsa ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini de çözme becerisini gösteremeyecektir” diye vurguladı.

"Siyaset tarihimizin en utanç verici dönemlerinden biri"

İmamoğlu, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ve 4 belediye başkanının AKP’ye katılmasını şöyle yorumladı:

"Siyaset tarihimizin en utanç verici dönemlerinden birini yaşıyoruz. Yargıyı çıkarları için adeta aparat olarak kullanmaya kalkışan hükûmet yalan, iftira ve kumpasla, devletin gücünü ve milletin duygularını istismarla bu utanç verici dönemi ülkemize yaşatıyor.

Hukuksuz tutuklamaları yargı tacizi, tehdit, psikolojik ve fiziksel işkenceler takip etti. Milletin bize gösterdiği teveccühten ve koltuğunu kaybetmekten korkanlar, bizleri hukuksuzca tutukladığı gibi, buna demokratik tepkisini gösteren milletimize de şiddet ve baskı uygulamaktan çekinmedi. Üzülerek söylüyorum ki hala tutuklu öğrenciler var. “Hayati riski var” raporuna rağmen hala cezaevinde tutulan Mehmet Murat Çalık başkanımız var. Toplum vicdanı bunları görmüyor mu zannediyorlar?

Yalnız İBB davası değil, aynı zamanda hakkımla aldığım diplomamın gasp edilmesi ve İstanbul ittifakımızı terörle bağdaştırmaya çalışan soruşturma yargı ve siyaset tarihimizde birer kara leke olarak yerlerini almıştır. Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney’e tutuklanması da aynı diğer soruşturmalar gibi delil ve ispattan yoksun suçlamaların eseri olarak, yargımız adına bu utanç sahnesinde yerini almıştır.

Geçtiğimiz pazar günü yandaş medyanın en utanç verici ve tehlikeli manşeti atılarak Fatih Keleş kardeşime yapılan kumpas girişimi ve iftira şebekesinin faaliyetleri dehşet verici hale gelmiştir. Artık “tuz koktu” sözü yetersiz kalmış, insanların hayatlarını tehdit etme cüretinde bulunan bu şebekenin çaresizliği son seviyeye çıkmıştır. Menfaatleri için her türlü yalan, karalama ve iftiraya başvuran bu şebekenin siyaset-yargı-medya-devlet içindeki ayakları derhal açığa çıkartılmalı ve yargının önüne gelmelidir."

"Şantaj, tehdit ve fidye"

"Bu kumpasların son safhası, savcılıkla ilişkili olduğu iddia edilen avukatlar aracılığıyla ve etkin pişmanlık uygulamaları üzerinden siyasete fidye yöntemini getirerek başarı elde edeceklerini düşünenler tarafından yazılıyor.

Bu fidye yöntemi, belediye başkanlarına yöneltilen suç veya teftiş dosyalarıyla savcılık soruşturmaları üzerinden şantajla başlıyor. AK Parti’ye geçersen serbestsin, geçmezsen hapistesin tehditleriyle devam ediyor. İktidar safına geçerek fidyesini verenlerin soruşturmalardan kurtulmasıyla sonuçlanıyor.

İBB dosyasında ve diğer dosyalarda tutuklu olan veya tutuklanma ihtimali olanlarsa ya hapisle ya da ailesi ve işiyle tehdit edilerek şantaja maruz kalıyor. Savcılıkla bağlantılı olduğu iddia edilen avukatların özel ziyaretleriyle hapisten kurtulmak için önüne konan iftira ifadesine imza atması beklenenler düzenli bir biçimde tehdit ediliyor. Ve sonuçta istenilen ücreti ve ifadeyi verenler fidye yoluyla serbest kalıyor.

Etkin pişmanlık adı altında ve tehdit yoluyla verilen ifadeler şantaj, tehdit ve fidye yöntemiyle elde edilmiş yalanlardır.

Yüce Türk yargısının bu istismarcılardan kurtulması gerekiyor. Bu şantaj, tehdit ve fidye yöntemini uygulayan AK Partili bir avukata neler olduğunu geçtiğimiz hafta hepimiz gördük. Genel Başkanımız bunların rezilliklerini tüm Türkiye’nin gözleri önüne serdi.

İBB soruşturmasının, diploma gaspının, belediye başkanlarını terörle suçlamaya cüret eden kayyım sevdalılarının ve yargımızı çıkarlarına alet edenlerin özeti budur. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile gelen kara düzen bizi bu hale getirmiştir."

"Operasyonlar Erdoğan'ın talimatıyla yapıldı"

"Bütün operasyonlar Erdoğan talimatıyla yapılmış, boyun eğmeyen belediye başkanlarına cezaevi yolu gözükmüş, diz çökenlereyse transfer zorunluluğu getirilmiştir. Nihayetinde bu sürecin nasıl ahlaksızca yürütüldüğü, bütün operasyonların hukuki değil siyasi temellerle oluşturulduğu tescillenmiştir."


"BU KOMİSYON CHP'NİN TEKLİFİ"
Kendisine yöneltilen "CHP’nin ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na katılması çok tartışıldı. Sizce bu komisyon başarılı olabilir mi?" sorusunu İmamoğlu, şöyle yanıtladı:

"Bu komisyon, CHP’nin teklifidir. Eğer devletin ve milletin kaderini belirleyen bir mesele varsa, bunun adresi kapalı kapıların ardı değil milletin meclisidir. CHP tarihi bir sorumluluk çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi ve Türkiye’nin birinci partisi olarak TBMM’de kurulan komisyonda görev almaktadır. Silahların susması, adil bir barışın milletimize armağan edilmesi ve nihayetinde gerçek demokrasi devletin ve milletin hakkıdır.

Çabamız ve dileğimiz bu komisyonun terör örgütünün feshinin ve silah bırakmanın tamamlanması başta olmak üzere, demokratikleşme adımlarının atılması ve ülkemizin demokratik bir dönüşümle geleceğe daha sağlam bir biçimde kavuşması adına doğru adımlar atmasıdır. Biz devletimiz ve milletimiz adına üzerimize düşen görevi doğru bildiğimiz şekilde yerine getirmeye devam edeceğiz.

CHP devletin bekası ve milletin huzuru mevzubahis olduğunda cesur adımlar atmaktan, sağlam duruş göstermekten ve gece gündüz çalışmaktan asla geri durmayan bir iradeye sahiptir. İktidar, CHP’nin temsil ettiği değerleri anlamayarak “Geçmiş günahlarınızın kefaretini ödeyin” şeklinde bir çıkışta bulundu. Kefareti biz değil, kayyım sevdalıları ödeyecek. Bunu kendileri de bildikleri için zaman zaman bu kritik süreci sabote etme girişimlerinde bulunuyorlar.

Özellikle İBB davasıyla tutuklanmam, ‘Terörsüz Türkiye’ ismiyle başlayan sürece yönelik gerçekleştirilmiş en büyük sabotajdır. 'PKK’yla silah bırakma süreci yürütülürken, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı tutuklanıyor' çelişkisini milletimizin zihninde uyandırmak için kurulmuş bir kumpastır. Komisyonu sekteye uğratmak için bu açıklamaları yapanlar, kişisel ikballeri için CHP’yi tehdit, şantaj ve kumpasla yıldırmaya ve ülkemize siyaset tarihimizin en çirkin sayfalarından birini yaşatmaya çalışıyor. Bu sabotaja hala devam ediyorlar. Komisyonun başarısının önündeki en büyük engel iktidarın kumpaslar, yargı süreçleri ve kayyımlar üzerinden yürüttüğü sabotajlardır."

Bahçeli'ye yanıt verdi

MHP lideri Bahçeli'nin dünkü açıklamasına da yanıt veren İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Sayın Devlet Bahçeli’nin, bana ve Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’e ağır ifadelerde bulunmasını, masumiyet karinesini hiçe sayarak daha iddianamesi bile hazır olmayan bu kumpas davasına dair suçlamalarla yüklenmesini vicdanen de hukuken de doğru bulmuyorum. Ancak, Türkiye’nin kaderini belirleyen bu sürece karşı gerçekleştirilmiş en büyük sabotajı gördüğünü ve bunu yapanları anladığını biliyorum.

Yol arkadaşı olarak ifade ettiği kişiye yönelik suçlamalar CHP tarafından değil, bizzat bu iktidar tarafından yapılmıştır. Kendini herkesten akıllı zanneden kumpasçılar, bu mesele üzerinden bir de Fatih Keleş kardeşime çirkin iftiralar atmıştır. Elbet yargı bir gün tarafsız ve bağımsız olacak, gerçekler er geç ortaya çıkacaktır.

Velhâsıl kelâm, cevapların adresi birdir. Fener yanmış, yelken dalgalanmıştır. Gözler görecek, akıl karar verecektir. Ancak nihai kararı verecek olan akıl her zaman millete aittir. Terörün ve çatışmanın bitmesi, devletin ve milletin nihayet demokratikleşmeyi gerçekleştirmesi tüm Türkiye’nin hedefidir. Biz bu sabotajın birilerine değil, devletimize ve milletimize karşı yapıldığını ifade ediyoruz.

Ve ısrarla söylüyoruz, milletin kararını vereceği gün yaklaşmaktadır. Sabır taştı, milletimizin Türkiye’ye yaşatılan rezillikleri çekmeye takati kalmadı. İster Bahçeli, isterse İmamoğlu; eğer Türkiye’nin geleceği düşünülüyorsa herkes söyleyeceği sözü iki kere düşünmeli ve millete karşı sorumluluğunu unutmamalıdır."

Bahçeli ne demişti?

Bahçeli, dün yaptığı yazılı açıklamada şunları ifade etmişti:

İYİ Parti’de deprem: 7 ilçe başkanı ve yönetimleri istifa etti
İYİ Parti’de deprem: 7 ilçe başkanı ve yönetimleri istifa etti
İçeriği Görüntüle

"Önemle ve özellikle ifade etmek gerekirse; CHP’li belediyeler etrafında dönen rüşvet çarkları, işleyen yolsuzluk şantiyeleri, genişleyen kirli ilişkiler ağı, çıta yükselten haksız kazançlar sarmalı, yaygınlaşan gayri meşru para trafikleri bütün netliğiyle ortada ve gündemin başköşesindedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı siyasi ikbal gayesiyle araçsallaştıran, yapılan ihalelerden alınan astronomik rüşvet paralarını adına 'Sistem' denilen mekanizmada toplayan şahsın ve çetesinin adeta bir soygun düzeni kurduğu bütün vahametiyle meydandadır.

CHP Genel Başkanı’nın, toplanan maddi delilleri ve etkin pişmanlıktan istifade eden şahsıların çarpıcı itiraflarını karalayıp onu bunu suçlamak yerine Türk yargısının işleyişine yardımcı olması, CHP’nin düştüğü derin bataklıktan gerçeklerle yüzleşerek ve özeleştiri yaparak çıkmayı denemesi siyasi akıl ve ahlaka en uygun seçenektir. Suçluların telaşıyla yolsuzluk ve rüşvet müdafaası CHP Genel Başkanı’na hiçbir şey kazandırmayacak, hiçbir şey de katmayacaktır.

CHP’nin yönetimde olduğu belediyelerde aleni şekilde kurulan haram ve hırsızlık saltanatının devlete ve millete karşı açılan şer ve şekavet cephesi olduğu artık inkarı mümkün olmayan bir olgudur.

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü her Türk vatandaşı için bağlayıcıdır. Bunun hilafına veya buna aykırı tavır, tutum ve eylemsel siyasi hareketler elbette yok hükmündedir. Güneşin balçıkla sıvanacağını düşünenler, mitinglerle milletimizin aldatılacağını hesap edenler hem ufuksuz bir kafanın, hem şuursuz bir aklın, hem de huzursuz bir vicdanın dibindedir. Milliyetçi Hareket Partisi görülen ve yürüyen davaların bir an evvel adalet ruhuna muvafık halde sonuçlanmasını, doğal olarak objektif hükmün açıklanmasını arzulamaktadır. Uzayan ve uzatılan soruşturma ve kovuşturmaların siyasi istismara maruz kalması, organize yıpratma kampanyalarına uğraması, kutuplaşma dinamiklerini tetiklemesi kaçınılmazdır."

Kaynak: HABER MERKEZİ