ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - 6 Nisan 1907 yılında Serbesti Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hasan Fehmi’nin, Galata Köprüsü’nde vurularak öldürülmesinden bu yana 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü olarak kabul ediliyor. 

6 Nisan 1907'den bu yana Türkiye’de 100’ü aşkın gazeteci öldürüldü ve çoğunun faili bulunamadı. Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti’nin verilerine göre 17 Mart 2018’e kadar 135 gazeteci cezaevinde. Birleşmiş Milletler 1993 yılında Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü ilan ettiğinde Türkiye’de aynı yıl 8 gazeteci öldürüldü.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ile 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü nedeniyle Türkiye’de son yıllarda en zorlu mesleklerden biri haline gelen gazeteciliği ve gazeteciliğin sorunlarını konuştuk.

İzmir’in bir televizyon kanalı yok ve gazetecilik internet haberciliğine sıkışmış durumda. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz, bu döngü aşılabilir mi?

İzmir uzun yıllardan bu yana çok önemli, medyaya yön veren gazetecilerin yetiştiği önemli bir kent. Ama ne yazık ki bugün baktığımızda bir televizyon kanalının olmaması ve çok sayıda işsiz gazeteciyi barındırması gazeteciliğin ve gazetecilerin tüm sorunlarının hissedildiği bir kent görünümünde.

Eksikler var belki ama buna biraz da İzmir’in sahip çıkması önemli. Örneğin İzmir’de marka olmuş ulusal yayına kadar çıkan televizyon kanalı varken İzmir’in bunu gözden çıkarmış olmasını kabullenmek zor.. Diğer kanallar için de bu söz konusu. Bunlar iki önemli sorunu beraberinde getiriyor televizyonlar açısından. Hem İzmir’in kendi sesini duyurabileceği mecralarını yitirmesi hem de burada çalışan ve yetişen meslektaşlarımızın da iş sorunları. Hala da bunun sıkıntıları hissediliyor.

İzmir’in mutlaka bu anlamda yeni bir örnekle bu eksikliğini giderme yoluna gitmesi gerekiyor.

Gazeteci arkadaşlarımız zor koşullarda çalışıyorlar. Yasal düzenlemeler bu konuda henüz tamamlanamadı. Özellikle internet medyası açısından baktığımızda hem web TV’ler hem haber portalları için söz konusu. Yasal düzenlemeler tamamlanmadığı takdirde sıkıntılar daha da büyüyecek.

Ama bunlar sadece İzmir’in derdi değil değil mi?

Tabi ki bunlar sadece İzmir’in derdi değil. Ama internet gazeteciliği açısından baktığımızda hem web televizyonları hem haber portalları içinde son derece nitelikli işler yapan gazeteciler var.

Bu konuda İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin çalışmaları var mı?

Biz bu alanda İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak çalışmalar yapıyoruz. Gereken yasal düzenlemeler için bir güç yaratmak, arkadaşlarımızın yoluna daha sağlıklı devam etmesi için gerekli bağlantıları yapmak ve mesleki anlamda buna katkı koymak için çalışmalar yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde de bu alanda çalışan arkadaşlarımızla bir araya gelip bunları hayata geçirebilmek için ortak çalışma yapmayı amaçlıyoruz..

İZMİRLİ YEREL MEDYAYA SARILMIYOR

Yazılı basına gelecek olursak?

7 gazetemiz ve yaygın medyanın ekleri var. Yerel medyada sorun biraz daha fazla. Bazı düzenlemelerle yerel medyada basın yasasına tabi belli sayıda kadronun çalışma koşulu var. Yerel medyada, basın yasasına tabi çalışan arkadaşlar çoğunlukta. Basın İlan Kurumundan çıkan karara göre İzmir’de günlük 3 bin gazete satış zorunluluğu var. Bu konuda zorlanan bir yerel medya ile karşı karşıyayız. Çünkü İzmirlinin yerel medyaya çok da sarıldığını göremiyoruz ne yazık ki. İzmir’de aslında her şey yerel medyadan takip edilir. Bir ülkeyi tanımak için yerel medyaya bakmak lazım. 3 bin satış zorunluluğunu ne yazık ki çalışmalarımız olsa da çözemedik. Bu konuda adaletsiz bir dağılım var. İstanbul’da yerel gazetelerin satış şartı 5 bin, Ankara ve İzmir’de 3 bin. Adana, Bursa gibi nüfusu daha az olan kentlerde 500 satış zorunluluğu var. Böyle bir dengesizlik söz konusu. Fakat bu bir şekilde düzene koyulamadı.

İzmir'de yerel medya bu benzeri sorunlarına çözüm yolları üretebilmek, okunurluk ve bilinirliği artırmak için de örnek bir dayanışma sergiliyor.

İletişim Fakültelerinde yeterli eğitim veriliyor mu sizce? Ve buradan mezun olan arkadaşlar İzmir’de iş bulmakta çok zorlanıyor.

Türkiye’nin sıkıntısı. Çok fazla iletişim fakültesi ve çok fazla yeni mezun var. Üstelik bu yeni mezunlar, Türkiye’deki işsizlik oranın en yüksek olduğu sektörün yenileri. Dolayısıyla zaten bir sıfır yenik başlamak gibi bir şey bu. Onlara çok inanıyorum, bana göre dünyanın en güzel en cazip mesleklerinden birini tercih ediyorlar. Binlerce umut dolu ve hayalleri olan genç arkadaşımız mezun oluyor. Ben bir süre Ege Üniversitesi’nde görev yaptım ve bu sürede onları yakından gözlemleme fırsatı buldum. Genç arkadaşlarımın bir iş bulabilmek mesleğe tutunabilmek için nasıl çaba sarf ettiğini biliyorum. Peki, bu insanlar nasıl iş bulacak? Çok fazla kaygı taşıyorlar. Bir medya kurumunda staj olanağı bulabilmek bile çok zor. Ama bir işe sarılmak onun mutfağından yetişmektir önemli olan. Gerçekten mesleğe dair içinde ateş olan arkadaşlarımızı gördüğümüz zaman çok mutlu oluyoruz, elinden tutmaya çalışıyoruz ama bunu geçici koşul ve kurallarla yapmak çok sağlıklı değil. Sektörde yeni mezunlara alan sağlamak için çözmemiz gereken çok sorun var.

BASIN KARTI OLMAYAN ARKADAŞLARIMIZ DİRENÇ GÖSTERMELİ

Sarı basın kartı olmayan Gazeteciler Cemiyeti’ne üye olamıyor. Bu konuda herhangi bir düzenleme getirilecek mi?

İzmir Gazeteciler Cemiyeti 1946 yılında kuruldu ve bir tüzüğümüz var. Üye olmak için sarı basın kartı zorunluluğumuz var.. Basın yasasına tabi olmayanların basın kartı edinme hakkı yok. Çünkü o yasaya göre çalıştırılmıyorlar. Bu bir patron sorunu. Biz basın kartı veremiyoruz. Bu tamamen işverenle, kurumla ilgili bir sorun. Basın kartına sahip olamayan arkadaşların birlikte bir direnç göstermeleri gerekiyor. Onlar direnirse biz cemiyet olarak arkalarındayız. Prosedür olarak yapabileceğimiz bir şey yok. Biz daha önce basın kartları komisyonunda yer aldık ve daha sonra yönetmelik değişti. Basın kartları komisyonunda yer almak için en çok üyeye sahip üç cemiyet yerine en çok üyeye sahip iki cemiyet tanımı konuldu. Bu da Ankara ve İstanbul’la sınırlandı. Biz bu konuyla ilgili dava açtık, devam ediyor. Ayrıca sektörde o kadar çok değişim var ki. Yani o kadar çok iş, kurumsal, meslek değiştirme var ki. Kim kimdir, ne kadar bu mesleği yapıyordur tartışılır. Tüm bunlara rağmen cemiyetimize tüzük gereği üye olamayan arkadaşlarımıza cemiyetimizin bazı olanaklarını açıyoruz. Örneğin Hasan Tahsin Teşvik Ödülleri cemiyetimize üye olamayan gazetecilere açıktır. Başvuru yaparak arkadaşlarımız Gümüldür sosyal tesislerinden yararlanabiliyor. Meslek platformumuza üye olan arkadaşlarımızın hepsi basın kartına sahip değiller. Genç arkadaşlarımızın da sorunlarına çözüm arıyoruz.

9 EYLÜL GAZETESİNİN AMACI GAZETECİLİK GİBİ GAZETECİLİK YAPMAKTIR

9 Eylül gazetesi ne durumda?

9 Eylül, sosyal amaçla hayata geçmiş bir projedir. Başat amacı örnek bir gazete olmaktır. Gazetecilerin gazetesi olması, genç meslektaşlarımıza kucak açması, işsiz meslektaşlarımıza olanak sağlaması gibi görevleri vardır. Örneğin emekliliğine az zaman kalmış arkadaşlarımızın emekli olmalarını sağlamak da görevlerimizden. Ama en önemlisi gazetecilik gibi gazetecilik yapma amacı olan bir gazetedir.

6 yılda burada 120’yi aşkın arkadaşımız çalışmış. Bu arkadaşlarımız geldikleri günden itibaren basın yasasına tabi çalışmışlardır. Yeni mezun arkadaşlarımız da derhal basın yasasına tabi çalışan, mutlaka sendikaya üye olmalarını talep ettiğimiz ve derhal sarı basın kartına başvuracak şekilde işe başlayan deneyimli gazetecilerle çalışan arkadaşlarımızdır.

9 Eylül Gazetesi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin gururudur ve çok daha iyi bir kent gazetesi olacağına inanıyorum.

GAZETECİLERİN HAKKINI SAVUNAN GAZETECİLERİN MECLİS’TE OLMASI ÇOK ÖNEMLİ

Politika ile uğraşan çok sayıda gazeteci var. Çalışmalarını takip ediyor musunuz?

Elbette ediyoruz. Onları mesleğimiz için şans olarak görüyuruz.

Geçmişten bu yana İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin siyasetle uğraşan üyeleri var. Bakanlık, milletvekilliği, senatörlük, belediye başkanlığı yapan üyeler... Gazeteciler aydın kişilerdir. Toplumu iyi tanırlar çünkü mesleklerini halkla iç içe yaparlar. Hem donanımlı aydın kişilikleri hem de gündemi çok yakından takip ettikleri için böyle bir seçim yapabiliyorlar. Bugün de üyelerimizden, geçmiş dönem başkanlarımızdan Meclis'te görev alan önemli arkadaşlarımız var. Bu dönem Meclis’te İzmir Gazeteciler üyesi 2 milletvekilimiz var. Kendi çizdikleri yolda meslekleri çerçevesinde önemli işler yürütüyorlar. Medya çalışanlarının sıkıntılarını Meclis’te dile getiriyor oluşları çok önemli. Gazetecilik açısından çok zorlu, haksızlığa uğradığımız, baskı altında kaldığımız bir süreçte gazetecinin hakkını savunan gazetecinin Meclis’te olması çok önemli.

GAZETECİLİK MESLEĞİNDEN DOLAYI OLAN TUTUKLAMALARI KABUL ETMİYORUZ

Son yıllarda gazetecilik çok itibarsızlaştırıldı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gazetecilik çok karanlık, çok zorlu bir süreçten geçiyor Türkiye’de. 10 yılı aşkındır cezaevi yollarında, adliye koridorlarında gidip geliyoruz. İddianamesi hazırlanmamış ne davalar izledik ne kararlar gördük. Gazetecilik mesleğinden dolayı tutuklamaları kabul etmiyoruz. Anayasal dayanağımız var oysa. Gazeteci, halkın bilgi edinme hakkına hizmet eder. Bu hizmet doğrultusunda çalışan gazetecilerin de özgür olması gerekir. Ama ne yazık ki son on yılda, her geçen yıl bir öncekini aratır hale geldi. Çok karanlık bir tablo var. Onlarca gazeteci tutuklu. Bu anlamda yapılan hukuksuzluklardan büyük rahatsızlık duyuyoruz.

6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü. Son olarak bu konuda değerlendirmenizi de alabilir miyim?

1909 yılında Hasan Fehmi’nin Galata Köprüsü’nde vurularak öldürülmesiyle 6 Nisan Basın Şehitleri Günü ilan edildi. Bu, son dönemde Öldürülen Gazeteciler Günü’ne dönüştü. 1909’dan bu yana yüzü aşkın gazeteci öldürüldü.

GAZETECİLERE ATILAN HER KURŞUN HALKIN HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜNE ATILMIŞTIR

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin verilerine göre 66, Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti’ne göre ise 78 gazeteci öldürülmüş…

Bunların içinde yazarlar, aydınlar, düşüncelerini kaleme alanlar var. O nedenle bu sayıyı net belirtmek de mümkün değil. Neyi neye göre belirlediğiniz çok önemli. Ama 100’ü aşkın olduğunu kabullenmemiz gerekiyor. Bütün bunlardan sonra gazetecilerin öldürülmesi, suikastler azalmış gibi görünse de gazeteciler artık, hazır olmayan iddianamelerle varsayımlar üzerine hücrelerde tutulup işsizlikle tehdit ediliyor. Tekelleşme karşımıza çıkıyor örneğin. Onun da iki farklı boyutu var. Biri hem medyanın tek sesliliğe doğru gidişi biri de yüzlerce meslektaşımızın işsizlik, baskı ve tehditlerle karşı karşıya kalması.

Ama mesleği gazetecinin içindeki filizdir. Yapılan her araştırma, edinilen her haber gazetecilerin içinde farklı bir şeylerin filizlenmesini sağlıyor ve onların asla boyun eğmeyeceklerini gösteriyor. Ne ironiktir ki kalem, dünyanın en güçlü silahı olarak görülüyor.

Gazetecilik çok önemli bir görev. Etik değerler çerçevesinde halkın bilgi edinme hakkına hizmet eder. Yükümlülüğü budur. Ve tarafsızlıkla değil objektiflikle sürdürülmesi gereken çok önemli bir görevdir. Ve gazetecilere atılan her kurşun bana göre halkın özgürlüğüne atılmış bir kurşundur. Halkın da özgürlüğü için gazetecilere, gazetelere sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum.

Editör: Haber Merkezi