Orman yangınlarıyla ilgili sık tekrar edilen bazı söylemler kamuoyunu yanıltıyor olabilir mi? Urla'da Elektrik Mühendisi Selami Yılmaz’ın değerlendirmeleri, orman yangınlarının sebeplerine, müdahalelerdeki eksikliklere ve enerji altyapısındaki ihmallere dair dikkat çekici veriler ortaya koyuyor. Bu verileri Elektrik Mühendisi Selami Yılmaz, İz Gazete için bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...
Yetkili ve etkili ağızlardan sürekli tekrarlanan söylemler;
“Yangına süratle müdahale edildi” yalan,
“Yangın Kontrol altına alındı” güzergahta yanacak bir materyal kalmadı,
“Gerekli önlemler alınıyor” evler, siteler, köyler boşaltılıyor,
“Orman alanlarımız yangına karşı İHA ile denetleniyor” gören olmadı,
“128 araçlık hava filomuz var” kuyruklu yalan,
“Kahraman itfaiye ve orman işçilerimiz” tek doğru söylem.
Orman yangınlarının çıkış gerekçesi çok çeşitlidir. Kabaca; İhmal, Dikkatsizlik, Kaza, Enerji nakil hatları (ENH) ve trafo, Doğal nedenler v.s.
Asparagas haberlerde yer alan terör amacı ile yangın 2024’ten bu yana hiç gerçekleşmemiş, terörü orman yangınlarının gerçek nedenlerinin üstünü örtmek için kullanmalarına izin vermemek gerekir.
Temel prensip, orman yangınlarının mümkün olduğunca oluş sebeplerini ortadan kaldırmak olmalıdır.
Burada iki konu çok önemli ve dikkat çekici; önlenebilir orman yangınları ve orman yangınlarına müdahale.
Önlenebilir orman yangınları; bunların en önemlisi elektrik iletim ve dağıtım hatlarının sebep olduğu orman yangınlarıdır. Elektrik dağıtımının özelleştirilmesi ve kamusal anlayışın terk edilmesi sonucu bu hatların bakım ve yenilenmesine büyük oranda son verilmiş kendi kaderine terk edilmişlerdir. Günümüzde yanan alanların en az ¼’ü bu nedenle çıkan yangınlardan oluşmakta.
Ülkemizde Elektrik dağıtımı özelleştirilerek adına 5’li çete de denen oligark yapılara verilmişti. Bu korunan, ihya edilen yandaş firmalar hazineden “yasal” kitabına uygun para aktarılması ile gündeme gelmişti. Özelleştirmeden önce elektrik dağıtım bedelleri toplam elektrik satış bedelinin %40’ı iken, özelleştirmelerden sonra aşamalı olarak bugün elektrik dağıtım bedelinin %70’ine gelmiştir. Bu kadar da yetmemiş, yıllık tüketimi 5.000 Kw/h tüketimin üzerinde olanlara %90 ilave zam yapılarak bu şirketler ihya edilmektedirler.
Sarayın bunca kıyağına karşın bu şirketler asgari yapmaları gereken bakım-onarımları yapmamış; binlerce hektar alanın yanmasına sebep olmuşlardır. On yıllardır kullanılan nakil hatlarının telleri olması gereken sehimlerin çok üzerinde sarktığından rüzgarın etkisi ile birbirlerine teması nedeni ile kıvılcımlar çıkması sonucu yangına sebep olmaktadır. Direklerde iletken bağlantı noktalarının uzun yıllar boyunca bakım-temizlik yapılmadığından ark yapmaları sonucu orman yangınları çıkmaktadır.
Bölgede Valilik tarafından rüzgarlı havalarda elektrik kesintisi uygulanması gelinen noktanın traji-komikliğini ortaya koymaktadır. Şaka gibi ama gerçek. Ege’nin birçok bölgesinde rüzgarlı havalarda elektrikler kesilerek orman yangını önlenmeye çalışılıyor!!! Valilik Elektrik nakil hatları ve trafo merkezlerinin bakım onarımını yaptırmak yerine elektriklerin kesilmesi emrini veriyor... Elektrik dağıtım şirketleri açılacak davalarla yargılanmalı. Binlerce hektarlık orman ve içindeki canlıların ölümünün sorumlularıdır. Bu şirketleri denetlemeyen ya da denetleyemeyen kurumların yöneticileri de aynı ölçekte sorumludur. Bu gerçeklik gösteriyor ki Özelleştirmeler (kamusal alanların rant alanlarına dönüştürülmesi) yıkıcıdır. Hem kaynaklarımızın heba edilmesi, oligarklara peşkeş çekilmesi hem de kamusal birikim ve hafızanın yok edilmesine neden olmakta; Elektrik Dağıtımı derhal yeniden kamulaştırılmalı ve bugüne kadarki kamusal zarar ve haksız ödemeler tanzim edilmelidir.
Bölgede özellikle orman yangınlarının hafta sonları çıkması tesadüf değildir. Orman alanlarını korumakla yükümlü Kurumlar (OGM başta olmak üzere) ve Valilikler ormanlık alanlarda pikniği ve ateş yakmayı yasaklarlar ancak bunu denetleyecek veya engelleyecek personele sahip olmadıklarından binlerce yangının çıkmasını da önleyemiyorlar. Valilik emrindeki binlerce polis ve bekçiyi kullanmaktan imtina ermekte. Hafta sonları ve tatil günlerinde olası yangın riski olan bölge ve lokasyonlar bellidir ve önlemlerin alınması mümkündür.
Orman yangınları ve ormanların korunması ile ilgili eğitim, bilgilendirme, farkındalık konuları ciddiyetle ele alınmamaktadır. Yıllık faaliyet raporlarında bu konuda hangi sayıda ve nitelikte eğitimin verildiği bilgisi yoktur. Konunun ulusal ölçekte ve İlgili bakanlık- Milli Eğitim-Valilik-Belediyeler nezdinde koordineli ve kesintisiz eğitim ve bilgilendirme ile sonuç alınması gerektiği açıktır.
Kuşkusuz doğal nedenlerle ormanlık alanlarda yangınlar çıkabilir. Burada temel sorun yangına müdahale ve organize olunma halidir.
Özellikle Ege-Akdeniz ve Batı Marmara bölgesinin rüzgar haritası yıllar önce çıkartıldı ve meteorolojik birikim günler önceden bunu ilan etmekte. Yani sorunu “iklim krizine“ bağlamak yanlış ve aldatıcıdır. Öncelikle iklimin krizi olmaz. Aslında kriz kapitalizmin krizidir. İklim değişikliği ise dünyanın diyalektik gerçekliğidir. Şiddetli rüzgar nedeni ile yangınlara müdahale edilememesi ya da yapılan müdahalenin yetersiz kalması doğrudur. Ancak zamanında yapılamayan ya da yapılmayan müdahale sonucunda sonuç kaçınılmaz oluyor.
Riskli alanların sensörle donatılmış İHA ile yangın tespiti hiç de zor değildir. Ancak 8-10 adet (ki bunlarında kaçının kullanıldığını bilmiyoruz) İHA ile yüzbinlerce hektarlık risk taşıyan ormanlık alanın taranması mümkün değildir. OGM bünyesinde (faaliyet raporu 2024) dron pilotluğu kadrosu olmadığı gibi hava araçlarına ait bir kadro da yoktur.
128 araçlık hava filosu tam bir aldatmacadır. OGM yangın söndürme uçağı ve helikopter teminini ihale ile yapmakta; günlük ya da sorti başına ücret ödenmektedir. Gece görüşlü yangın söndürme hava aracı ise envanterde hiç yoktur. Yani orman yangınları kaderine terkedilmiştir. Bu ihalelerin “adrese teslim“ ihaleler olması ayrı bir ucubelik örneğidir. Yangın için kiralanan hava araçları yangını söndürmeyi mi yoksa yanmış yerlerin soğutulması için bol sayıda sorti yapmayı mı amaçlıyor?
Orman yangınları ile mücadelede; bunu ticari bir iş olarak gören yandaş taşeronlarla değil, kamusal bir görev olarak gören anlayışla başarı sağlanır.
THK pasifize edilerek orman yangınlarında kullanılabilecek uçakları hangarlarda çürümeye terkedilmiş, coğrafyayı bilen az sayıda pilot da (Yerli ve milli pilot!!!) kurumdan uzaklaştırılmıştır. Yıllardır mücadelede deneyim kazanmış kadrolara düşman hukuku uygulanmış, Cumhuriyet’e olan düşmanlıkları THK’nın yok edilmesinde vücut bulmuştur.
OGM yeniden yapılandırılmalı, acil kendine ait “hava filosu” kurulmalı, tasfiye edilmiş tecrübeli THK pilotları eğitimci olarak tahsis edilmeli, gerçekten orman yangınlarında kahramanca mücadele veren geçici orman işçileri kadroya alınmalıdır. Diyanete, Saraya ayrılan bütçeden yeterli miktarda bütçe OGM’ne aktarılmalıdır.
Son orman yangınlarında görülen en önemli istismar da şiddetli rüzgara rağmen hava müdahalesinde geç kalınma durumudur. Yangın başlaması ve ihbarından 10 dk. İçinde müdahale edilme şansı ve olanağı varken, yangının büyümesi ve yayılmasından sonra müdahalelerin başlanması akıllarda çok sayıda soru işaretine neden olmakta. Ve genellikle bu yangınlar yanacak materyaller bitine kadar devam etmekte.
Öncelikle şu sorunun yanıtı verilmelidir; son 10 yıl içerisinde gerçekleşmiş orman yangınları incelenerek, bu yanmış alanlarda orman dışı faaliyet olmuş mu?
Sorunun yanıtı bize birçok ip ucu verecektir…