İz Gazete Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal, 14 Haziran’da yaptığı sosyal medya paylaşımıyla İzmir’deki toplu işten çıkarmaların arka planına dair dikkat çeken bir iddiayı gündeme getirdi. Kartal, işçilerin grev, eylem, tartışma ve en sonunda 1030 kişinin işten çıkarılmasıyla sonuçlanan sürecin temelinde belediyeler ve sendika arasında imzalanan toplu iş sözleşmelerinin yattığını aktarmıştı.

Kartal'ın paylaşımı şu şekilde:

"Grev, eylem, kavga, tartışma, onbinlerce işçinin hedef gösterilmesi, kırgınlıklar ve en son 1030 işçinin işten çıkarılacak olması… Hepsinin sebebinin o sözleşme olduğu söyleniyordu. Meğer benzer sözleşmeyi dönemin Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, seçimlere 9 gün kala, tekrar aday olmadığı Karşıyaka Belediyesi’nde, aynı sendika ile (BELEDİYE İŞ) imzalamış. Görsel 1: Seçimlerden hemen önce Karşıyaka’da Cemil Tugay’ın imzaladığı sözleşmenin ilgili kısımları Görsel 2: Seçimlerden hemen önce İzBB’de Tunç Soyer’in imzaladığı sözleşmenin ilgili kısımları"

Cemil Başkan zamanında çok iyi mali yapıya sahipti de mi bu sözleşmeyi imzalamıştı acaba?

Bu paylaşım üzerine, Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Kartal’ın gazetecilik çabasını takdir etti. Lokumcu, “Örnek bir gazeteciliğe imza attığın için teşekkürler. Karşıyaka Belediyesi, Cemil Başkan zamanında çok iyi mali yapıya sahipti de mi bu sözleşmeyi imzalamıştı acaba? Ya da kendi dediği gibi siyasi çalım mı atmıştı gelecek başkana?” ifadelerini kullandı.

İzmir manzarasını izleyebileceğiniz 8 yer
İzmir manzarasını izleyebileceğiniz 8 yer
İçeriği Görüntüle

Her şey 15 Haziran'da attığım bir tweet ile başladı

Ulaş Lokumcu sosyal medya hesabında bugün yaptığı paylaşım ile işten çıkarılma gerekçesini açıkladı. Açıklamasında yaşananların yalnızca kendisiyle sınırlı kalmadığını, birçok emekçinin benzer gerekçelerle işten çıkarıldığını vurguladı:

"Kamuoyuna, dostlara, dayanışmaya inanan herkese… Konuyu benden dinleyin istedim. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yaşadığım hukuksuzluğu birinci ağızdan duymanızı istedim.

Her şey 15 Haziran'da attığım bir tweet ile başladı. Sadece bir gün sonra, jet hızıyla yapılan yazışmalarla zorunlu ücretsiz izne çıkarıldım. Sebep: Fikrimi beyan etmem. Elbette resmi gerekçe bu değildi. Gerçek sebebi, ismini veremeyeceğim üst düzey belediye yetkililerinden bizzat öğrendim. İfade özgürlüğünün kalesi olması gereken CHP'li bir belediyede, bir tweet yüzünden işimden edilmek, tarif edemeyeceğim bir hayal kırıklığı ve öfke yarattı.

Fakat anladım ki süreç benimle bitmedi, aksine yeni başladı

Bilen bilir, ömrümün yarısı adaletsizliklerle mücadele ederek geçti. Bu sefer adaletsizliğin bizzat mağduru olmak, hem de bunu "bizim" dediğimiz bir kurumda yaşamak çok ağrıma gitti. CHP'nin ve ülkemizin yaşadığı bu zorlu süreçlerde kimseye yük olmamak için konuyu sessizce, içeriden çözmeye çalıştım. Fakat anladım ki benimle bitmedi, aksine yeni başladı. Benden sonra onlarca emekçi kardeşim "performans düşüklüğü", "verimsizlik" gibi sudan bahanelerle kapının önüne kondu.

Adalet mücadelesini yeniden başlatıyorum

Gördüm ki, sessiz kalmak bu hukuksuzluğa ortak olmaktır. Artık susmak bir seçenek değil! Hem kendi onurum hem de haksızlığa uğrayan tüm iş arkadaşlarım için ADALET MÜCADELESİNİ yeniden başlatıyorum. Bu haklı davada tüm emek dostlarını, sendikaları ve vicdan sahibi kamuoyunu dayanışmaya çağırıyorum."

Kaynak: HABER MERKEZİ