Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir ve İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Bengi Atak, Balıkesir Sındırgı’da gerçekleşen 6,1 şiddetindeki depremin ardından İzmir’in depreme karşı ne kadar dayanıklı ve hazırlıklı olduğunu açıkladı. Sözbilir ve Atak, kentsel dönüşüm çalışmalarının yavaş ilerlediğini ve İzmir’in yapı stokunun ‘yaşlı’ olduğunu söyledi. Sözbilir, İzmir’deki Tuzla Fayı’nda gerçekleşecek bir depremde 10-15 bin insanın yaşamını yitirebileceğini ifade etti.
Sözbilir ayrıca, İzmir’in yapı stokunu değerlendirdiği açıklamasında, İzmir’deki yapı stokunun yüzde 60’ının ya da en az yüzde 50’sinin depreme dayanıksız olduğunu düşündüklerini belirtti. Sözbilir açıklamasının tamamında, “İzmir’de tehlike çok yüksek. Mesela İstanbul’a göre tehlike çok daha yüksek çünkü İstanbul için, ‘Marmara Denizinde fay kırılırsa ne olur?’ diyoruz ama İzmir’i etkileyebilecek 40’a yakın fay var. Risk açısından baktığımızda bu faylar çok farklı şekilde dağıldığı için bazılarının riski daha düşük. Mesela Bergama Fayında deprem olduğunda Bergama, Kemalpaşa Fayında deprem olduğunda Kemalpaşa daha çok etkilenir. Ama az önce saydığım faylar kırıldığında 10 – 15 bin civarında can kaybı olabilir. Şu andaki yapı stokunun yüzde 60’ı ya da en az yüzde 50’si depreme dayanıksız görünüyor” ifadelerini kullandı.
‘Tuzla Fayı aktif’
İzmir’deki Tuzla Fayı’nın 7,1 şiddetinde deprem üretebileceğini kaydeden Sözbilir, deprem konusunda İstanbul’dan daha çok İzmir’in risk taşıdığını ifade ederek, “İzmir’de tanımlı 17 tane fay var. Bu fayların dışında yine denizde de bir o kadar fay var ve bir de İzmir’in komşu illerinde, Manisa’da, Aydın’da, Balıkesir’de olan bazı faylar da İzmir’i etkileyebilir. Bunları kattığımızda yaklaşık 40 faydan herhangi bir tanesi kırıldığında belirli bölgeler etkilenebilir. Ama özellikle Tuzla, Gülbahçe, İzmir ve Seferihisar fayları İzmir’i etkiler. Bunların en büyüğü de Tuzla gibi duruyor ve o da 7.1’e kadar deprem üretme potansiyeline sahip. İzmir’in bu büyüklüğe varan bir depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor” dedi.
‘Yavaş ilerliyor’
İzmir’deki kentsel dönüşüm çalışmalarının yavaş ilerlediğini ve bu durumun büyük risk oluşturduğunu aktaran Sözbilir, “25 yıldır bölgede yapılan çalışmalar var. Ama geldiğimiz noktada il olarak depreme dayanıklı olmamız gerekiyordu fakat işler yavaş ilerlediği için o aşamaya bir türlü gelemiyoruz. 2021’de İl Afet Risk Azaltma Planı yapıldı. Ve sadece deprem değil, tüm afetlere karşı dirençli olmak için 200’e yakın eylem çıkarıldı. ‘Bu eylem planı yapılırsa İzmir afetlere karşı dirençli olacak’ denmişti, o günden bu yana bir şeyler yapılıyor ama bunlar bitmediği için ‘İzmir depreme dayanıklı’ diyemiyoruz. İzmir’deki yapıların birçoğu 99 öncesi yapılan binalar. Bunlar da problemler var. Zaten Türkiye’deki bir yapının ömrü 40-50 yıl, normalde bunların devre dışı bırakılması gerekiyor ama kentsel dönüşüm çalışmaları yavaş ilerliyor” diye konuştu.
‘Deprem konutlarını şimdiden yapmalıyız’
Deprem konutlarının depremden sonra değil önce yapılması gerektiğini ifade eden ve insanların hızlıca sağlam binalara taşınması gerektiğini belirten Sözbilir, “Şu anda deprem konutlarını deprem olduktan sonra yapıyoruz. Önce insanları konteynere yerleştirip sonra evlere taşıyoruz. Belki bu aşamada deprem konutlarını deprem öncesinde yapmakta fayda var. Mesela şu anda Bayraklı’da evler yapılıyor, onların sayısı artırılabilir. Sağlam zeminlere ve faylardan uzak yerlere daha çok evler yapabiliriz. Şehirde yaşayan, yapı stoku açısından problemli yerlerde yaşayan insanlar buralara taşınabilir. Kentsel dönüşümü beklemektense insanları daha sağlam binalara taşıyabiliriz” şeklinde konuştu. İMO İzmir Şube Başkanı Bengi Atak, İzmir’in yapı stokunu değerlendirdiği açıklamasında, “Yapı stoku anlamında İzmir’in bütününü konuşmak için envanter çalışmalarının bitmesi lazım. Biz sadece Bornova ve Bayraklı’da bu çalışmayı bitirdik ve gelen sonuçlara bakıldığında çok iyimser bir tabloda bile binaların yarıya yakınında sıkıntı olduğunu söyleyebiliriz. Yaptığımız yapı stoku çalışmalarından ziyade yapı stoku çalışmalarından edindiğimiz bilgilerle ne yapıyoruz? Aslında önemli olan bu. Elde ettiğimiz verilerden yola çıkarak şunları sormalıyız, öncelikli olarak binaların dönüştürülmesinde devlet ne gibi bir öncelik uygulayacak? Vatandaş yalnız mı bırakılacak?” ifadelerini kullandı.