İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında bulunduğu 407 kişi hakkında hazırladığı iddianame, İstanbul 40’ncı Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. CHP Genel Merkezi'nin Avukatı Çağlar Çağlayan, İmamoğlu için 2 bin 352 yıla kadar hapis istenen, 3 bin 741 sayfalık iddianameye ilişkin yaptığı değerlendirmede, şunları kaydetti:

"Külçe gibi iddianame var önümüzde. Çok da fazla sayfa var. O yüzden şu aşamada iddianameyi bütünüyle değerlendirmek çok zor. Bugüne kadarki ifadeler nedeniyle birçok konu kamuoyuna yansımıştı. Şöyle bir şey görüyoruz. Bir ifade alınıyor süreç içerisinde. Bir kişi oradan tutuklanıyor. O kişinin tutuklanması sürecinden sonra o konuya ilişkin dosyaya hiçbir şey girmemiş. Ekstra bir delil girmemiş. Şimdi başsavcı adli yıl başladığı zaman gazetecilerle konuştuğunda, ‘Göreceksiniz hepsinin ayrıca delili var. Kimseyi beyanla tutuklamıyoruz’ demişti. Öyle olmadığı ortaya çıktı.

“ŞEMADAKİ İNSANLARIN BİRBİRİYLE HİÇ ALAKASI YOK”

Bir şema var. Bu şemaya göre Ekrem İmamoğlu suç örgütü lideri olmuş. Ekrem Başkan'ın altında doğrudan ona bağlı bir ekip var. Bir de altı yöneticisi var suç örgütünün. Bu altı yöneticinin altında isimler var. Kamuoyuna yansıyan ifadelerden bakıyoruz. Bir kısmının bir kısmıyla hiç ilgisi yok. Mesela Kadriye Kasapoğlu ile ilgili iki iddia vardı. Arabasını nasıl aldığı, bir de diğer yönden Ekrem Bey'in hiç kullanmadığı, halka açık olan telefonu gözaltına alındıktan sonra zaten işe yaramayacak diye ne yapacaklarını düşünmeleri. Getirmişler, Murat Ongun'un altına koymuşlar. Altı yöneticiden Fatih Keleş'e bakıyorum. Fatih Keleş'in yakınları gözaltına alındı, tutuklandı. Buna rağmen iftira atmadı kimseye. Dört farklı alanı yönetmiş gibi bir şema çizilmiş. Eğer itirafçı olmuyorsanız, örgütün daha büyük bir yöneticisi haline geliyorsunuz. Necati Özkan çok uzun bir süre önce tutuklanmıştı. 3 Temmuz'da ifadesi alınmış, geçenlerde casuslukla ilgili bir daha ifadesi alınmış. Hüseyin Gün diye birisi Ekrem İmamoğlu ile Necati Özkan'ın arasına girip örgüt yöneticisi oldu. Bu kişinin altındaki kişilerle alakası yok. İfadelerde adları bile geçmiyor o kişilerin.

“BAŞINDA KAFADA ÇİZİLEN ŞEMA, GİZLİ TANIK VE İTİRAFÇI İFADELERİYLE DOLDURULMAYA ÇALIŞILMIŞ”

Tamamen itirafçı ifadelerine dayalı bir soruşturma yürüttünüz. Ama itirafçı ve gizli tanık ifadeleri gelmeden işi bir yere dayandırmanız lazım. Gizli tanık ifadeleri alınmadan önce soruşturma başlamıştı. Belli ki o zaman kafada bir şema çizilmiş. Bugün bu şemanın içi, gizli tanık ve itirafçı ifadeleriyle doldurulmaya çalışılmış. Çok belli. İtirafçılarla ilgili zaten şöyle bir sorun yaşanıyordu, bugün onu görüyoruz: Bir kişi itirafçı oldu. Bir kısmı ilk ifadesinde çıkamadı, biraz daha üstüne bir şeyler istendi. Sonra serbest kaldılar. Sonra çelişkili ifadelerde bulunuyorlar diye yine gözaltına alındılar, tutuklandılar. Belli ki o söylenenler yetmemiş. Adem Soytekin’in hem ilk ifadesi iddianame düzenlenmesine dayanak bir ifade olarak geçiyor hem de son ifadesi. Ve birbiriyle çelişki var mesela Mehmet Pehlivan yönünden. Haliyle kişinin çelişkili-çelişkisiz olmasına bakmaksızın her şeyi işin içine koymuşlar.

“BİR HAFTA ÖNCESİNE KADAR HİÇ VAR OLMAYAN VERİ SIZDIRMA İDDİASI İDDİANAMENİN İÇİNE KONMUŞ”

Toplamda yapılmak istenen şu gibi görünüyor: Maalesef bütün ‘Bu iş siyasi gidiyor’ endişelerini haklı çıkaran bir şey oldu. Bir hafta öncesine kadar hiç var olmayan CHP’den İBB'deki örgüt üyelerine veri sızdırma iddiası alınmış, iddianamenin içine konulmuş. Bunun üzerinden CHP hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılıyor. Bu kapatmayla ilgili söylem bir yıldır dolaşıyor çok üzücü şekilde. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na kapatmayla ilgili yazı yazmaya dönük irade varmış, bunu temellendiremiyorlarmış. Sonunda buldukları bir bahaneyi önce buldukları bahaneden daha kuvvetli görmüşler. Aslında CHP ile ilgili kısım, kurultay iddiaları bakımından geçiyor dosyada. O da nasıl geçiyor? Ekrem Bey Divan Başkanı'ydı. Gelen sonuçları genellikle hakimler açıklar. Hakimler salonda olmazsa divan başkanı sonucu açıklıyor. Sayın Genel Başkan da birlik beraberlik mesajı veriyor, ‘Hep beraber yöneteceğiz’ diyor. Ve o arada etrafı kalabalık bu insanların. Murat Ongun var, Ekrem Bey'in özel kaleminden bir arkadaşımız var, o günden önce İstanbul'da belediye başkan adaylığı yapmış siyasiler var, o gün belediye meclis üyesi olanlar, ondan sonra belediye başkanı adayı olanlar var. Bunların başlarını yuvarlak içine almışlar ki onların bir kısmı dosyada şüpheli de değil. Bu kişiler Ekrem İmamoğlu'nun burada yanındaysa Ekrem İmamoğlu ile beraber hareket ediyorlardır, içlerinde şüpheliler de var. Demek ki CHP’yi ele geçirmeye çalışıyorlar diye bir çıkarım yapacaklarmış. Aslında buradan geleceklermiş CHP’ye. Son dakika başka bir şey çıkmış ortaya, yazıyı başka bir yerden yazmışlar. Öbür taraf komple havada kalmış zaten. O kurultayla ilgili görüntüler, o teşekkür konuşmasının olduğu kısım niye var? Şu anda çok anlamsız kalıyor. Çünkü oradan gelecekmiş. Sonunda oraya ihtiyaç duymamış.

“TEMEL AMAÇLARI PARTİYİ KAPATMAK”

Haliyle ne yapılmak istendiği baştan belli. Sonradan doldurulmuş bir iddianame. Çok da böyle bir tarihte yazmak istedikleri bir iddianame olduğunu düşünmüyorum ben. Daha da başka kurgular yapacaklarmış. Belli ki artık gelen baskılar yüzünden bir iddianame yazmak zorunda kalmışlar. İlk anda birçok çarpıklık var ama ben CHP kısmını söyleyeyim: Bir yazı yazmışlar, henüz Yargıtay’a ulaştığına dair bir teyidimiz yok yazının. ‘CHP, kişisel veriler bakımından veriyi aldığı tarihten itibaren veri sorumlusudur. Veri sorumlusu olduğu veriyi hukuka aykırı bir şekilde vermiştir’ iddiasıyla yazı yazılıyor. O yazıda muhtemelen ‘kapat’ ya da ‘hazine yardımından kesinti yap’ diye bir ifade geçmeyecek. Ama bunların temel nedenleri kapatma olur. Amaç o olacaktır. Orada dayanan şey de şu: İBB Hanem’e giden veri. Bu kısmı çok kıymetli. Savcılık diyor ki çok kendinden öz güvenli bir şekilde, ‘2023 yılının eylül ayında CHP, Yüksek Seçim Kurulu'ndan (YSK) seçmen verisi almış.’ Doğru, bütün siyasi partiler iki seçim dönemi arasında belli bir sayıda seçmen verisi alabiliyorlar. ‘Sonra da eylül ayıyla kasım ayı arasında bir tarihte CHP’den bir kişi bu verileri, İBB'deki bir kişiye vermiş. Onlar da almış. Biri İBB'de kullanmış, bir kısmını da yurt dışına casusluk maksadıyla göndermişler’ diyor. Bir kere yurt dışında casusluk maksadıyla gönderme kısmına ilişkin bir şey yok.

Temel Conta direnişinde 337. gün: Dava ertelendi!
Temel Conta direnişinde 337. gün: Dava ertelendi!
İçeriği Görüntüle

“YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NIN KONUYU AYM’YE TAŞIMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”

Ama dönüyorum veriye. İddianame de dosyadaki şüpheliye de yöneltilen soru da böyleydi: ‘2023 yılı eylül ayında aldığınız seçmenlerin sandık verisini götürdünüz, verdiniz’ diyordu. 2023 yılının eylül ayında CHP’ye sandık verisi verilmedi. Çünkü 2023 yılının eylül ayında seçim yoktu. 2024 yılının şubat ayında CHP’ye sandık verisi verildi. Sandık verisi olan veri, sandık bazlı seçmen kütüğüdür. İçinde sandık verisi olmayan veri de seçmen kütüğüdür. 2023 yılında eylül ayında gelen veri seçmen kütüğü verisidir. CHP, elinde olmayan bir veriyi İBB'ye vermekle suçlanıyor ve bunun üzerinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir yazı yazılıyor. Bu kısım Cumhuriyet Savcısı’na anlatılmış olmasına rağmen bunu yazmış. Çünkü işi CHP’ye bir noktada dayandırmak istiyorlar. Artık şöyle bir şey olmuş belli ki: ‘Çelişki de olsa, yanlış da olsa, doğru da olsa bir yerden dayandırın ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazıyı yazın’ demişler. Buradan bir yazı geliyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iş gittikten sonra şöyle oluyor: Başsavcılık bir ceza soruşturması yapar gibi dilediği belgeleri toplayabilir. Zaten burada toplanamayacak gizli bir belge de yok. Bu belgeleri sonra değerlendiriyor ve Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bir dava açıp açmamayı değerlendiriyor. Tabii Anayasamıza ve Siyasi Partiler Kanunumuzda parti kapatmaya dayanak suçların odağı haline gelme meselesi çok daraltılmış durumda. Ben hem o yüzden hem de işin içinde bir veri sızıntısının ispatı bulunmadığı için, öyle bir veriyi sızdırma imkanı da var olmadığı için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın konuyu AYM’ye taşımayacağını düşünüyorum.

"BİR YOLSUZLUK SORUŞTURMASI VAR, PARA YOK"

CHP kurultayıyla CHP'yi ele geçirme, sonra da cumhurbaşkanı adayı olmayla ilgili kısma da şunu söyleyebilirim: Kendince kurultayla ilgili hiçbir tespitte bulunmamışken iki kurultayla ve İstanbul İl Kongresi ile ilgili açılmış davalar da reddedilmişken birinci gün söylediği neyse aynı şeyi söyleyerek Savcılık, bir suç örgütü çerçevesinde CHP'yi ele geçirme çabası olduğu iddia ediliyor. Yolsuzluk üzerine kurulu bir soruşturma yürütmüşsünüz, daha bir kuruş para yok ortada. Toplam ‘birkaç milyar kamu zararı’ diyor ama o iddia ettiği ihalelerin toplam bedelleri zaten. ‘Bu para şuradadır’ diye bir tespit yok. Bir yolsuzluk soruşturması var ortada, para yok. Öyle bir iddianame problemi yaşıyoruz. Buradan herhangi bir kişiye ceza vermek mümkün değil. Yönetici olduğu iddia edilen kişilere, daha aşağısında örgüt hiyerarşisinde bulunduğu kişileri ya da aşağıdaki kişilere yöneticileri sormadıkları örnekler dahi var. İlk anda göze batan şey bunlar. İddianamenin başında sonunda, daha ilk saatlerde göze çarpan bir sürü çelişkinin olması gibi bir sorun var ortada.

"SÜRECİN SİYASİ OLDUĞUNU SÖYLEMEKTE NE KADAR HAKLI OLDUĞUNU GÖSTEREN BİR İDDİANAME"

Bu iddianame Ekrem İmamoğlu'nun bence bu işlerin siyasi olduğunu söylediği her anda ne kadar haklı olduğunu, bu soruşturmanın CHP'ye ve Ekrem İmamoğlu'na bir kumpas olduğunu söyleyenlerin ne kadar haklı çıktığını gösteren bir iddianame. Çok cümle yazınca, uzun uzun yazınca haklı çıkmıyorsunuz. Daha net ifadelerle eylemleri daha net tanımlayabilirlerdi. Şu anda Genel Başkan Yardımcımızın başkanlığında zaten bir hukukçu heyeti Genel Merkez’de çalışmaya başladı. İstanbul'da bir hukukçu heyeti iddianame değerlendirmesi için hemen başladı. Zaten kamuoyundaki hukukçular hızla değerlendirmeler yazacak. Gazeteciler buralardaki ayrıntıları çok güzel yayınlıyor. İki gün içinde göreceksiniz, belki 100'e yakın çelişki ve yanlışlık göreceğiz. Sonunda yargılama başlayınca gerçekleri kamuoyunun gözüne sokacağız. Herkes görecek doğruları.”

"KAPATMA BUGÜNE KADAR SOYUT BİR TEHLİKEYDİ, ARTIK SOMUT BİR HAL ALMIŞ OLDU”

Çağlayan, "Partiye kapatma davası açılma tehlikesi var mı” sorusuna şu yanıtı verdi:

"Bu soyut bir tehlikeydi bugüne kadar. Bu yazıyla artık somut bir hal almış oldu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gidecek yazıya göre biz de bir beyanda bulunacağız tabii. Kapatmaya dönük en azından niyetin olduğu belli. Belki ifadenin içine kapatma yazamayacaktır. Kanun şöyle diyor çünkü: ‘Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı res’en başlatabilir ya da bir siyasi partinin istemiyle ya da Cumhurbaşkanı’nın istemiyle başlatılır.’ Haliyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan böyle bir istemde bulunma imkanı yok. O bir ihbarda bulunacak. Kapat-kapatma gibi bir şey söylemeyecektir ama niyet kapatmak tabii ki. En başından beri o niyetle hareket ettikleri çok belli.”

Kaynak: ANKA