19-25 Mayıs tarihleri arasında Buca Belediyesi tarafından Hasanağa Parkı’nda düzenlenen 1. Buca Kitap Günleri kapsamında onlarca yazar, okurları ve sevenleriyle buluşmaya devam ediyor. Etkinliğin 6. gününde CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan “Öncesi ve Sonrası 19 Mart Süreci” konulu söyleşi gerçekleştirdi. İkili, 19 Mart öncesinde AKP iktidarının baskılarını ele alırken 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması'nı konuklarla bir araya geldi. Pek çok vatandaşın katıldı söyleşide ülkenin gündemi ele alındı.
‘Yalan’ siyaseti yaklaşımı
Ali Mahir Başarır, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Turpun büyüğü heybede” söylemi üzerine konuştu. Turpun tanımını yaparak başlayan Başarır, “Turp ne? Bunu ben merak ediyorum. Ama acı olan, heybesinde turpla gezen bir Cumhurbaşkanı var bu ülkede. 7 yıldır milletvekilliği yapıyorum. Bizim görev tanımlamamıza göre yasa yapıcıyız. 7 yıllık görevimde 200 gün cezaevlerini, adliyeyi, emniyeti beklemek zorunda kalmışım. Neden millet gözaltına alınmış, belediye başkanı, gençler gözaltına alınmış? Bu normal değil. Bir ülkede konuşma yapıyor, ‘Turpun büyüğü heybede’ diyor, Türkiye’nin en büyük belediye başkanının diplomasını iptal edip tutuklatıyor. Bu güne kadar heybede ne var? Dediler ki ‘Villaları’ varmış. Yalan. Berkay Gezgin’e bir milyar lira para yatırmış, yalan. Aylık iki bin lira burs vermiş” dedi.
Turbun büyüğü: Erdoğan
Cezaevlerinde tutulan parti genel başkanlarını anlatan Başarır, “Eski HDP Genel Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve 15,6 milyonla aday olmuş Ekrem İmamoğlu tutuklu. Artık turpu aramaya gerek yok. 86 milyonun sırtında sakıncalı bir turp var; o da Erdoğan’dır. Ondan kurtulmalıyız. Sıkıntı oradan kaynaklanıyor. 2022’de gelinen noktayı hatırlatırım. Cumhuriyetin nimetlerinden faydalandı, adalet ve demokrasi vaatleri verdi. Buna diktatör, otokrasi deriz. Demokrasiyle gelirler, sonra da basını ve gazeteyi bir şekilde satın alıp adamlarını yerleştirirler. Demirören’e, Doğan Medya’ya iki milyon lira kredi verip, bugün CNN Türk’teki ve diğer kanalları bu duruma getirdiler. Gazeteleri satın alıp algı yaparlar. Bir şeyleri de yapmaları gerekiyor; yargıyı ele geçirmeleri gerekiyordu. FETÖ ile yargıyı da ele geçirdiler. Bürokrasiyi ele geçirince konuşan ve eleştireni de tutuklarlar. Dünyadaki tüm faşist liderler de aynı şeyi yapıyor. Bize düşen şey, sırtımızdaki karanlık iktidarı atmaktır” ifadelerini ekledi.
Mafya tekniği
CHP’li Başarır, bugünkü sistemin bir “mafya tekniği” olduğuna işaret etti. Suçsuz insanların hapsedildiğini ve istedikleri gibi ifade aldıklarını belirterek, “Bugün uygulanan teknik mafya tekniğidir. Suçsuz insanları alıp hapsedip tehditler savuruyorlar, ifadeleri istedikleri gibi aldırıp bir şey yaptıklarını sanıyorlar. Hayır, gizli ve karanlık tanıklarla ancak ve ancak demokrasiye gölge düşürürsünüz. Savcılara sesleniyorum: Gizli tanıklara gerek yok. Savcı Sayan (Eski Ağrı Belediye Başkanı) diye bir adam çıktı, ‘AKP’de bir isim var’ dedi. İhaleyi, rüşveti, şirketleri o kapatıyor, kim bu? Encümen Aydın mı? Aydın Ayaydın, çıkıp ‘Alnım açık’ demiş. Danışmanlar mı? Kim? Kimse de çıkıp Savcı Sayan’a ‘Sen kimi söylüyorsun kardeşim?’ diyerek ifadesini almadı. Bu ülkeyi yöneten AKP’liysen suç işlemek, ülkeyi soymak, ihaleyi almak özgürlüğün var. Savcı Sayan açık tanıktır. Mehmet Şimşek’in bir ortağı İngiltere’de varmış. 163 metrekarelik bir daire almış. Özel uçağıyla da buraya gelmiş ve o ortağı da bu devletten 11 milyarlık ihale almış. Neden Mehmet Şimşek’i yargılamıyorsun? Çünkü onlar iktidarda hırsızlık yapabilir, ama suçsuz, günahsız belediye başkanını gözaltına alıyor, tutukluyor. 23 yıldır bu ülkeyi yönetiyorsun, Sayıştay raporları Ankara’da da, Konya’da da, Kayseri’de de var. Bir tek gün sabah saat altısında bunların kapısı çalınmaz. Aydın Ayaydın bile rahatsız oldu. Savcı Sayan onu mu kastediyor sandı, Aydın Ayaydın ‘Ben değilim’ dedi. Savcılar sadece Erdoğan’ı koruyor” ifadelerini ekledi.
Yalanla yaşamak zorunda değiliz
Başarır, “Ben saat 6’ya kuruyorum alarmı. Çünkü üç günde bir olay oluyor o saate. Şayet o saate uyanamazsanız, direkt telefon geliyor kanallardan ve şu kadar kişi gözaltına alınmış, konuşun diyorlar. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı attığı iftira ile geri vites yapmış, ciddiyetini kaybetmiş. Erdoğan sürekli yalan söylüyor. Yalanla yaşıyor. Ama biz yalanla yaşamak zorunda değiliz. O yüzden yalancıları ve talancıları yollayacağız. Anayasa yapalım Erdoğan’la, ama ona yasa yapılmaz. Biz ona yasa yapmayacağız. Bir fark da bu. Bu ülkede anayasayı ayaklar altına alan, “Anayasa mahkemeleri kapatalım” diyen Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Can Atalay’ı hapiste tutan adamla anayasa yapılır mı? Evet, bu anayasa yapılacak; ilk seçimden sonraki oluşacak bir parlamenter sistemle bu sistemi biz 86 milyonla getireceğiz. Devlet Bahçeli ve Erdoğan istedi diye anayasa yapmak yok. Sana da bir seçim hakkı vermeyiz. Biz ona değil, anayasa yapacağız” şeklinde ifade etti.
Kendi diplomasını ortaya koyamadı
CHP’li Milletvekili Ali Mahir Başarır, Erdoğan’ın kendi diplomasını ortaya koyamayıp İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal etmesine değinerek, “Diploma iptali utanç verici bir karardır. Kendi diplomasını ortaya koyamadı ve resmi diplomanın iptalini gerçekleştirdi. Öğrenciler sokağa çıkıp fitili ateşledi ve eylemler yapıldı. Bunu ise bir terör eylemi olarak ilan etti. Bu bir Anayasal haktır, net. Herkes izin almaksızın gösteri ve toplanma hakkına sahiptir. Bu eylemler bize güç verdi. Evet, dayak yedik, gaz sıktılar, ama asla pes etmedik. Haksızlık yapmaya devam edecek, iktidarını bırakmak istemeyecek. Bizlere düşen de kararlı bir şekilde onu göndermek için tüm adımları atıp her yerde olmaktır. Soruyorlar: ‘Erdoğan ile anlaşmayacak mısınız?’ diye. Bir konuda anlaşırız. Baharın sonunda sandığı getirirse, birkaç saat anlaşırız. Birkaç saat gözüme iyi görünebilir. Çünkü Türkiye’yi seçime götürmeliyiz. Hastaneye gitseniz, kimisi 3-6 ay sonra randevu alıyor. Okullarda güvenlik yok. Aile temizlik malzemesi getiriyor. Karma eğitimi ortadan kaldırıp haremlik-selamlık diyerek öğrencileri okutmaya çalışan utanmaz bir milli eğitim bakanı var. Adalet de ekmek ve su kadar hepimizin ihtiyacıdır” diye konuştu.
Erdoğan, yalancılıktan cezaevinden çıkamaz
Erdoğan’ın sık sık yalan söylediğini ve bu sebeple cezaevinden çıkmayacağını belirten Başarır, “Adalet sistemi çökmüş. Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu neden ‘yalan ifadeden’ ceza aldı? Yalancılıktan ceza olsa Erdoğan cezaevinden çıkamaz. Ergenç neden yalan söylesin? Ama sen iki ayak üzerinde kırk yalan söylüyorsun? Dış politikada dostum Trump ile bu iş olmuyor. Dünyada Trump ile dost olan tek adam Erdoğan. İkisi de çok komik, ikisi de hukuku ayaklar altına almış, ikisi de ne ülkesinde ne dünyada huzur istemiyor. ‘Dostun Trump’, Gazze’yi turizm açacağım diyenle medet umuyorsun. Trump’la değil, halkınla, emeklinle, işçinle dost ol. Gerçekleri söyleyen sanatçılara yalan tanıklıktan ceza ver, milyonların oyuyla seçilen Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine at, 8 yıl boyunca Selahattin Demirtaş’ı, Ümit Özdağ’ı cezaevinde tut, sonra da ‘Dostum Trump’ de. Amerika’dan dost olmaz sana. Bu halk bu haline direnir. Bu ülkeyi tek şey kurtarır, o da seçimdir. En son girdiği seçimde kendisi ikinci parti oldu. Şu anda anketlerde öndeyiz. Milyonlarca insan sokakta. O sandık gelecek. İstese de istemese de gelecek. Halkın iradesinin önünde kimse duramaz. Genel başkanımıza güvenin. Hep beraber kazanacağız. Demokrasimiz tehdit altında. Can ve mal güvenliğimiz yok. Çok ciddi sıkıntılarla yaşıyoruz. Ama bizler hiçbir zaman hiçbir durumda ve kimseye teslim olmadık, tek adama da teslim olmayacağız” dedi.
Tek şeyi çözemiyoruz: İşsizlik
İzmir Milletvekili Murat Bakan, korkuyu Saraçhane’de bıraktıklarını belirterek “Biz korkuyu son defa Saraçhane’de bıraktık. 15 Temmuz 2016’dan sonra topluma bir korku saldılar. Muhalefet sokağa çıkarsa, ‘Aman çıkmayın’ denildi. O korku ikliminde bizim de hatalarımız var. Eksiği kendi özümüzde aramalıyız. CHP olarak sokağa çıkmak istemedik. Parti içindeki değişimden sonra hep Özgür Özel ise sokağı savunan bir liderdi. ‘Meydanlara çıkalım’ diyen grup başkanvekiliydi. Genel Başkan olduktan sonra her yerde miting yapmaya başladık ve artık sokağa çıkan bir örgüt olduk. Ankara’daki son mitingde ise emekli ve yurttaşlarla birlikte on binlercesi vardı. Söylemlerinde dışarıya gösterdiklerinin dışında, siyasal İslamcı, laik cumhuriyeti ve Atatürk’e düşman bir kişilik ortaya çıktı. Tarikat ve cemaatler güçlenmeye başladı. Belediyelerle TÜGVA, TÜRGEV ve 50 tarikata, cemaate yurtlar verildi; vakıflara binalar, destekler verilip kendi medyalarını oluşturdular. Demokrasi azaldıkça, ekonomiyi yönetemedikçe sağlık tamamen paralı oldu. Özel hastanelerde yenidoğan çetesiyle sağlık ve eğitim sistemi çöktü. 19 Mart sürecinin Türkiye’ye verdiği zarar 200 milyar doların üzerindedir. 40 milyar dolar ise Türkiye’nin borsadaki şirketleri zarar etti. Fırsatlar kaçıyor, yatırımcı gelmiyor. Erdoğan, önündeki adayı engellemek için tüm parayı harcadı. Üniversiteli işsiz dolu. Her şeyi çözeriz. Her AKP’li ve bakanlarla kavga ediyoruz, ederiz. Tek çözemediğimiz işsizlik. O kadar çok üniversiteli işsiz var ki, ‘ev genci’ diye bir şey var artık. Erdoğan, ekonomi hakkında ne diyebilir ki? Bu ülke çok badire atlattı. Bu iktidar döneminde açlıktan, işsizlikten kendini yakıp intihar ediyor. Erdoğan, önündeki engelleri mıntıka temizliği yaparak temizlemeye çalışıyor.”
İzmir son eylem değildi
Bu eylemin son olmadığını ve gittiği yere kadar gidileceğini belirterek, “Mitinglerimizden İzmir final değildi. Yarın Bursa’dayız. Bu bitmeyecek. Gittiği yere kadar gidecek. Nerede vatandaş varsa orada olacağız. Ağrı Dağı’nda da, sahil kentinde de olacağız. Eylem deriz buna, miting değil bu. Medyanın yüzde 90’ını ellerine geçirdiler. Anadolu’da her şeyi ele geçirdiler. Ellerindeki imkânlarla halka bir algı yapıp yönetmeye çalışıyorlar. Yargı yok, bürokrasi yok, medya yok. Kim kalıyor? Güçlü siyasi aktörler. Selahattin Demirtaş’ı terörist olduğu için hapse atmadı, ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dediği için hapse attı. Başka siyasi parti genel başkanı Ümit Özdağ’ı da attı. Ekrem İmamoğlu’nu da cezaevine atıp böylelikle önündeki tüm engelleri mıntıka temizliği yapar gibi temizleyip vatandaşa da söyleyecek sözü kalmıyor. Mazlum, direnen, halk da biziz. Biz kazanacağız. Bu veto oyuncusu dediğim sistemi denetleyecek tek bir kurum kaldı. O da CHP. Tüm siyasi partilerle görüşüyoruz, hepsinin umudu bizde. İzmir mitinginde 70 bin diyorlar. Yozgat’ta 100 bin dedik, ne demek İzmir’de 70 bin? Ya hesap bilmiyorlar ya da dayak yememişler” dedi.
Özgür Özel’e saldırının perde arkası
CHP’li Bakan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, TBMM Meclis Başkanı Sırrı Süreyya Önder’in cenaze ziyaretinde saldırıya uğramasının perde arkasını anlattı. Bunun planlı bir saldırı olduğuna değinen CHP’li Vekil Bakan, “CHP’nin kurumsal kimliği kaldı. Bir kurumsal kişi de Özgür Özel var. O saldırı Özel’e boşuna yapılmadı. Bireysel bir patlama değil, o planlıydı. Kimse bunu bize inandıramaz. İki evladını katletmiş, taciz etmiş ve bu suçtan cezaevinde yatan kişi, ülkenin en önemli cenazesinde o alana girip protokolün çıkışında Özel’in çıkacağını bilecek ve Özel’i bekleyecek. Deri ceket giyip, bu adamla ilgili devletin emniyeti ve istihbaratı hiçbir şey yapmayacak. O devlet, yüz tanıma sistemleriyle gençleri alıyor, bu katili oraya sokup Özel’e saldırmasına göz yumuyor. O saldırının bir mesajı vardı: ‘Geri çekil’ diye bir mesaj. ‘İmamoğlu’nun arkasında durma’ dediler. Meydanlara çıkacağız, direneceğiz, korkutmak istediler. Bu ülkeyi korkmayanlar kurdu” diyerek konuştu.