İZMİR HABERLERİ

Aslanoğlu’ndan oğluna mektup: Doğum gününde yanında olamamak yürek acısı

Cezaevinde bulunan CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile oğlunun doğum gününü kutladı.

Abone Ol

Cezaevinde bulunan CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, sosyal medya hesabından oğlunun 19. doğum günü için duygusal bir mektup paylaştı. Aslanoğlu paylaşımında, oğluna olan sevgisini samimi ifadelerle dile getiren Aslanoğlu, aynı zamanda ülkenin siyasi ve ekonomik gündemine dair eleştirilerde bulundu.

Aslanoğlu'nun mektubu şu şekilde:

Bir babanın, yavrusunun doğum gününde yanında olamaması yürek acısı

"Canımdan Can, Can Ada’m; Bugün senin doğum günün. Bugün 19 yaşına giriyorsun. Maalesef doğum günde yanında olamayacağım. Siyaseti halka hizmet, iyiliklerin yarışması olarak görmeyen, gözü dönmüş, kötülükten başka şey yapamayanlar, babanı siyasi olarak buca zindanında tutuyorlar. İçim buruk. Bir babanın, yavrusunun doğum gününde yanında olamaması yürek acısı. İlk gençlik yıllarının, batılılar teenage diyor, bitip gençliğinin başladığı bugünlerde yanında olmam gerekirdi. Seni yalnız bıraktığım için üzgünüm oğlum. Yanında olamamama sebep olanlara kızgınım. Nice mutlu yılların olsun oğlum, yüzün hep gülsün. Ömründe hep yapmak istediklerin için yolun açık olsun, şans senden yana olsun. İnsanları alabildiğine sev oğlum, şüpheyi olabildiğince kendinden uzak tut, inancı hep yüreğinde hisset. Evet yaşamında kötüler ile de karşılaşacaksın ama çok iyi insanlarda var hayatta. Kalbini açık tut. Sen iyi şeyler iste, iyi şeyler hisset, iyiler gelip seni bulacaktır. Yaşama güzel gözlerle bakan insanlara yaşam da iyilikler sunacaktır. Doğa anaya, hayvanlara, dünyayı paylaştığımız tüm canlılara sevgi ile, merhamet ile yaklaş. Unutma onlar olmaz ise yaşam da olmaz. Ve en az bizim kadar bu dünyada yaşama hakkı onların da var. Maalesef gözünü açtığından bu yana ülkemizde işler hiç de iyi gitmiyor. Sen ilkokula başladığından bu yana ülkemiz freni boşalmış bir kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Kendi yarattıkları FETÖ, ülkemin başına bela oldu. Ardından ülkemizin Anayasasını da değiştirecek TEK ADAM rejimine geçtiler. O günden bu yana yüzümüz hiç gülmedi. 2018 yılından bu yana her geçen gün büyüyen ekonomik kriz ile boğuşuyoruz. Vatandaşlarımız bundan önce böyle bir yoksulluk görmemişti.

Babanın izinden gidiyorsun diyorlar sana, oysa babanı geçeceğini ikimiz de biliyoruz

Seninle yaptığımız 2017 yılında ki Amerika seyahatimizin üstünden 8 yıl geçti. 8 yılda dolar 10 kat arttı oğlum. Bir ülkenin parası 8 yılda 10 kat değer kaybederse, nasıl ekonomisi ayakta kalsın. Hepimiz etkileniyoruz babam ama en çok siz gençler etkileniyorsunuz. Hapiste TV’de daha çok haber seyredebiliyorum. Geçenlerde Hamburgerin enflasyonunu hesaplamışlardı. Bir hamburger neredeyse 500 TL olmuş menüsü. 4 liseli Genç birer hamburger yese 2.000 TL. Yazık gençlere. Ülkemde ki milyonlarca Liseli doğru düzgün karnını doyuramıyor. Emeği ile çalışan milyonlarca baba, oğlunu okulda doyuramıyor, harçlık veremiyor. Devlet ne yapıyor. Koca bir hiç. Yurtdışında üniversitede bile öğrencinin okulda bir öğün beslenmesini çözen bir devlet varken, bizim hükümetimiz ilkokul çocuklarına bile 1 öğün aş vermiyor. İlk okullarda çocuklarımıza sahip çıkan, belediye başkanlarımızı da engelliyor. Onların çocukların beslenme çantasına yapacağı katkıyı engelliyor. Yazıklar olsun. Dünyanın 42. üniversitesine, K.U. Leuven’de, Teknoloji mühendisliği bölümüne kabul aldın. Gurur duyuyorum seninle oğlum. Endüstri Mühendisliği babanın izinden gidiyorsun diyorlar sana, oysa babanı geçeceğini ikimiz de biliyoruz. Akıl küpü oğlum. Batının iyi eğitiminden sonuna kadar faydalan oğlum. Maalesef bu güzel vatanın gericiler yüzyıllar boyunca matbaayı getirmedikleri için öyle 1-2 yıl değil, 300 yıldan fazla medeniyeti ıskaladık. Gittiğin K.U. Leuven Üniversitesi biz daha 1453’te İstanbul’u fethetmeden önce kurulmuş bir üniversite. Bizim o muasır medeniyete ulaşmamız için çok daha fazla emek vermemiz gerekiyor. Benim üniversite okuduğum 90’larda Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ gibi devlet üniversitelerimiz dünya sıralamasına girebiliyor, ilk 500 üniversite listesinde görebiliyorduk. 2000’lerde iktidara gelen AKP bu 25 yılda bilim yuvası bırakmadı. Niteliksiz kadroları rektör yaptı, özerk üniversite kavramını yerle bir etti. Hiçbir uluslararası makalesi olmayan yetersiz kişileri profesör yaptı. Eğitimin niteliğini yerle bir etti. Her kasabaya açılan üniversitelerin niteliksizliğini ve yetersizliğini tüm vatandaşlar görüyor. Millet 600 yıllık üniversiteleri ile övünürken iktidar kasabaya pasajda açtığı üniversitemsi ile övünüyor.

Yalanla, dolanla, siyaseten bunu elimden alanlara lanet olsun

AKP’nin bir kez daha nitelik ile ilgilenmediğini, ülkenin her yanını niteliksiz, boş, köksüz garabet ile doldurduğunu görüyoruz. Güzel ülkem bu kadar niteliksizliği haketmiyor. Bu ayın sonunda gidip yurduna yerleşecek, okuluna başlayacaksın. Bu hapisliğin bana en koyan yanı, hayatında ilk kez yalnız başına yaşayacağın yere seni götürememek, seni yurduna yerleştirememek. Düşündükçe yüreğim burkuluyor. Her baba evladının bu en heyecanlı, en zorlu günlerinde yanında olmak ister. Kendi kanatları ile uçmaya başlayacağı, yuvayı terk edeceği o ana şahit olmak ister. Yavrusuna destek olmak ister. Yalanla, dolanla, siyaseten bunu elimden alanlara lanet olsun. Ömrüm boyunca unutmayacağım oğlum bunu. Siyasetleri batsın. Babam Atatürk Cumhuriyetin ilk yıllarında, yoksulluklar içinde bir muasır medeniyeti yakalasın diye, umut vaat eden öğrencileri yurtdışına eğitime gönderir. Ve İstanbul’dan yurtdışına gitmek için Haydarpaşa garında trenlerini bekleyen öğrencilere telgraf çeker, onlardan beklentilerini anlatır. Sizi kıvılcım olarak gönderiyoruz, ateş olarak dönün yurdunuza der. Aldığınız iyi eğitimi, ülkenizin daha aydınlık bir ülke olması için kullanın. Sizler sayesinde çağdaş yaşamı yakalayalım der. Şimdi oğlum, seni kıvılcım olarak gönderiyoruz yurtdışına, hepimiz ateş olarak ülkene geri döneceğin günü bekleyeceğiz. Vatanına, milletine hayırlı hizmetlerin olsun oğlum. Aldığın eğitim sana, ailene, vatanına faydalı olsun. Senden çok umutluyum oğlum, yolun açık olsun.

Yazık değil mi ülkemin milyonlarca çocuğuna

Sen 19 yaşına girerken her gün yeni bir rezalete uyanıyoruz. Utanmazlıkta nereye varırlar acep derken, bir sonraki gün yeni bir zirve yapıyor bunlar. LGS sınavında ortaokul öğrencisi milyonlarca çocuğumuz ter dökerken, sorular dışarıya gönderiliyor. Kimler çaldı? Bu kadar birinci çıkması normal mi? diye günlerce ülke çalkalanıyor. Daha bu bitmeden birçok kişiye sahte diploma verildiğini öğreniyoruz. Devletin sistemine giren bir çete para ile sahte diploma yapıyor ve bunu e-devlet sistemine işleyebiliyor. Sahte inşaat mühendisinin, şantiyede çalıştığını öğreniyoruz, para ile sahte üniversite diploması alan psikoloğun yüzlerce danışanına psikologluk yaptığını duyuyoruz. Tanrım sen bu ülkenin vatandaşlarının aklına mukayyet ol. Devlet beni korusun diye mahzun gözler ile devletten medet uman milyonlarca vatandaşı, bu beceriksiz iktidarlardan koru Allah’ım. Vatandaşları ve sistemi koruması gereken Bilgi Teknolojileri Başkanının e-devlet şifresi çalındığına göre işimiz Allah’a kaldı. Güzel oğlum tüm yurttaşlarımız, benden, arkadaşlarımdan vatandaşına eziyet eden iktidar ile mücadele etmemizi, pes etmememizi, direnmemizi bekliyor. Sizlerin iyi eğitimler alarak bu niteliksiz, beceriksiz kadroların yerine geçerek ülkemizi kurtarmanızı bekliyor. Tüm umudumuz gençlikte. Biliyorum oğlum sizlerin hayatı çok zorlu. Birçok yaşıtın, arkadaşın üniversiteye kayıt için İstanbul’a, Ankara’ya, Anadolu’nun birçok şehrine gidiyor bu ay. Yurt yok. Maalesef üniversite öğrencisine yurt veremeyen bir iktidar yönetiyor ülkeyi. 19 yaşındaki çocuklarımız tarikatların kucağına atılıyor. En ucuz ev kirası 20-25 bin TL. İstanbul’da daha pahalı. Benim zamanımda 2-3 öğrenci birleşip bir ev tutardık babam. Şimdi ki çocuklar nasıl ev tutsun. Bir emekli öğretmenin, tek maaşlı bir ailenin oğlu olarak 90’lı yıllarda üniversite okuyabildim. Fırsat eşitliği vardı. Cumhuriyetin çocukları okumak isterse, okuyabiliyordu. Bugün emekli öğretmen 30 bin maaş alıyor. Parayı oğluna gönderse kendi aç, eşi aç. Paranın tamamını kıza, oğlana göndermese kız aç, oğlan aç. Devlet okullarında okurduk. Devletin okulları çok iyi eğitim verirdi. Karnımız tok giderdik derse, gevrek alabilecek harçlık olurdu cebimizde. Aylık otobüs pasomuz vardı. Ayda bir kez aldık mı Balçova’dan Konağa rahat gider gelirdik. Şimdi servis parası maaşın yarısı. Bu ülkeye çok kötülüğü oldu iktidarın ama en kötüsü yoksul aile çocuklarının elinden eğitim hakkını aldı. Yazık değil mi ülkemin milyonlarca çocuğuna. Doğum gününde ne çok dertleştik oğlum.

Umudu yitirmeyeceğiz oğlum, enseyi karartmayacağız

Düzen bozuk olunca, toplum mutsuz olunca gönlünce eğlenemiyor insan. Sen doğmadan şiirler okuyordum, “Bir oğlum olacak, adı temmuz, öfkede benden fırtına, sevgide deniz.” Aile görüşlerinde demir parmaklıklı, camlı bölümün arkasında telefon ahizesinden konuşurken gözlerinde ki mahzunluğu da, öfkeyi de görüyorum oğlum. Mutlaka bu haksızlığı, adaletsizliği sorguluyorsun. Biliyorum, bizden ne istiyorlar diye soruyorsun kendine. Hapse atacak kadar nasıl düşmanca davranırlar. İzmir’de tahliye kararları veren hakimlerin sürüldüğünü görüyor, 30’a yakın Ağır Ceza Mahkemesinden sadece Babanın yargılandığı 23. Ağır Ceza Mahkemesine 2. bir hakim heyeti atandığını okuyorsun. Yuh diyorsun biliyorum. Yuh. Bu kadar mı insanların gözüne bakarak Adaleti dizayn etmeye çalışıyorsunuz dediğini hissediyorum oğlum. Sadece sen değil, milyonlar bu mahkemelere müdahaleyi görüyor. Hani adil yargılama. Çeksinler ellerini hakimlerden. Vicdanı ile karar alan hakimlere yapılan zulümler son bulsun. Bu ülkede vicdanı ile ahlakı ile karar veren hakimlere ihtiyacımız var. Hak için, hukuk için, adalet için vicdanlı hakimlerin arkasında durulmalı, ayakta alkışlanmalı, onlara baskı yapanlar teşhir edilmeli. Adalet ölürse, devlet ölür. Umudu yitirmeyeceğiz oğlum, enseyi karartmayacağız.

Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı olduğum için hapse atılacağımı bilmiyordum

Bugün senin doğum günün ve bugün benim mahkemeye çıkmama 35 gün kaldı. İzmir’den geriye, 35’ten geriye sayacağız. Ve inşallah 19 Eylül’de mahkemede adalet tecelli edecek. Buca zindanında lacivert giymek yasak. Lacivert pantolon giymeyi, lacivert takım elbisemi giymeyi özledim. 19 Eylül’de güzel haberi alırsak, 20 Eylül’de lacivert takım elbisemi giyeceğim. O gün Lacileri çekmiş gelmiş desin DUYGU. Benim en güzel seyahat arkadaşım. Bu hayatta en sevdiğim şey ailem ile seyahat etmek. Beni ne çok güldürdün sen. Birlikte daha fazla gülebilir, daha fazla seyahat edebilirdik. Ama baban toplumsal mücadeleden geri duramam dedi. Zor, meşakkatli, kendinden, aileden, işten güçten, yaşamımdan, hayatımdan vermem gerektiğini biliyordum il başkanı olmayı kabul ederken. Senden, ablandan, kardeşinden, Duygu’dan zaman çaldım. Gösterdiğiniz anlayış için minnettarım. Babanızı bir şehir ile bölüşmek zorunda kaldınız. Bazı özel anlarınıza şahit olamadım partiden, mücadeleden kafamı kaldıramadığım için. Yerel seçim var diye senin sınavında yanında değildim, üç günlük Vera’nın yanında değildim. Doğum yapmış Duygumun yanında değildim. Çok zorlukla karışılacağımı biliyordum, çok iftiraya uğrayacağımı çok dedikoduya maruz kalacağımı biliyordum. Ama Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı olduğum için hapse atılacağımı bilmiyordum. :) Bu kadarına cesaret edebileceklerini, bu kadar kötü olabileceklerini göreve geldiğimde hiç beklemiyordum. Ama son bir yıl da bunlar her kötülüğü yapabilirler demeye başladım.

Geleceğim sensin

Mahpushanenin türküleri hüzünlüyse de, diz çökecek, geri adım atacak değilim. Benden önce demokrasi için bedel ödeyenler gibi bedeli öderiz. Başım dik. Elbet çıkacağım zindandan. Bize çok görülen doğum gününü kutlayacağız ailecek. Eninde sonunda seni üniversite okuduğun şehirde göreceğim. Üniversiteye yakın bir öğrenci cafesinde karşılıklı kahve içeceğiz. Belki mahpushane belki askerlik anısı anlatırım. Belki burada yaşadığım absürtlükleri anlatırım. 50 yaşındayım. Önümde çok fazla yaz kalmadı biliyorum. Bir yazımı da bunlar çaldı. Ama bir sonraki yaz beraber daha fazla tadını çıkartacağız yazın, denizin, İzmir’in. Bir müdavim meyhanesinde baba oğul karşılıklı rakı içeriz. Sen güzel gözlerinde eridiğin yüreğindekinden de bahsedersin belki, belki teknolojiden, tekno girişimcilikten, Göztepe’den, arabalardan sohbet ederiz. Seninle sohbet etmek çok keyifli. Ve her yıl çok daha keyifli bir hâle alıyor. Belki bir sonraki seyahatin rotasını sen çizersin. Hatta arabayı sen sürersin, ben arka koltukta uyuklarım. :) Geleceğim sensin. Geleceğimiz güzel olacak. Seninle yine Ahmet Kaya şarkıları söyleyeceğiz. Çocukluğundan bu yana benden dinleyip, ezberlediğin devrim marşlarını söylemeye devam edeceğiz.

Daha gidecek çok yolumuz var

Belki “Ortadoğu’nun dumanı, Jandarma bilmez amanı, Ertuğrul’a düğün ettik, ot biçim orak zamanı, Osman seni, Osman seni, yoz eğitmiş ustan seni, Vururlar mı arkasından, sizde arkadaş diyeni” söyleriz. Belki de “Böyle kalır sanma devran, Yola devam eder kervan, Öldü Sinan, doğdu Taylan, Omuzladı silahını” yı söyleriz. Belki de de Ahmet Kaya’dan senin en sevdiğin: “Ben bir namlu ağzıyım, Omuz vermiş halkına, Başkaldırıyorum işte, Herkes varsın farkına” yı söyleriz. Daha söyleyecek çok sözümüz, çok türkümüz var oğlum. Daha gidecek çok yolumuz var. Senin yolun çok daha uzun, umarım çok daha keyifli, çok daha eğlenceli olur. Yüzün hep gülsün oğlum. Yolun hep sevgiden geçsin. Nice mutlu, keyifli yılların olsun oğlum. Doğum günün kutlu olsun."