TFF 2. Lig ekiplerinden Altınordu FK’nın Başkanı Seyit Mehmet Özkan, kulübün el değiştirme sürecini ve yaşadığı derin duyguları “Son Yazı” başlıklı bir açıklamayla paylaştı. Futbola olan tutkusunun yarım asrı bulan yolculuğunda yaşadığı zorlukları ve hayallerini anlatan Özkan, "Şimdi sıra geldi emaneti sahibine iade etmeye…" dedi.
Özkan'ın "Son Yazı" başlıklı açıklaması şu şekilde:
Beceremedim
“Değerli futbolseverler merhaba, Başlık ürkütücü, farkındayım ama böyle olması gerekiyor, lafı evirip çevirmeden dank diye söylemek gerekiyor bazen… Yaş 70, enerji azaldı, dikkat dağıldı, yaşam zorlaştı, tahammül kalmadı.
- Beceremedim!
A planı: A takımı güvenilir bir Türk iş adamına teslim edemedim!
B planı: A takıma Rasmus Ankersen gibi yabancı bir ortak bulamadım!
C planı: A takımı süper ligimizin başat kulüplerinden biriyle "genç oyuncu pişirme" odaklı olarak birlikte yönetmek için kimseyi ikna edemedim!
Ben A takımcı değilim, ben %100 altyapıcıyım
- Hedefim neydi?
Sadece altyapıyla ilgilenmek. A takımı geçmişinde başarı hikayesi olan bir iş adamına devretmek. Cümle alem biliyor zaten, ben A takımcı değilim, ben %100 altyapıcıyım. Üretimden yanayım, popülizm bataklığına düşmeden, hayatın kıyısından yaşamayı kendisine şiar edinmiş bir dino'yum. Sadece çocuklarla, yani altyapıyla ilgilenmek… Edirne'den Kars'a kadar sadece bu toprakların çocukları ile ilgilenmek… Bu toprakların 5 ila 15 yaş arası çocuklarına, spor yaptırmak, sporu kullanarak onlara "insan" olmayı öğretmek… Herkes "insanoğlu-insankızı" olarak doğuyor ama "yüzde kaç insan" olarak dünyasını değiştiriyor? Asıl mesele bu… %35 mi, %67 mi… Yüzde kaç insansın?
Medeni insan sınırlarını zorlayan bir ekosistem!
- Bu dünyanın en akıl dışı işine nasıl bulaştım?
Bir kere herkes bilsin ki, sıfır yaşımdan itibaren 55 yaşıma kadar futbol dâhil, her türlü sporu yaptım. Bana göre işadamlığımdan önce gelir sporculuğum… Futbol yöneticiliğine ilk başladığım 1989 yazında (34 yaşımdaydım), yeni takım kuruyoruz. Takımı ödemiş gölcük yaylasında kampa almışız. Aynı gün İzmir’den ödemiş Gölcük Yaylası’na iki defa gidip gelmiştim. Öğlen saatlerinde Altay'dan Sait, Edem ve İlker'i aldığımda, akşam da İzmirspor'dan Rıza, Halil ve Birol'u aldığımda… Yani aynı gün içinde tam altı transfer birden bitirmiştim. O zamanlar bordo renkli Doğan'ım var. Yaylaya ikinci çıkışımda araba su kaynatmıştı, az kaldı arabayı yakıyorduk. Şimdi bir transferi bitirmek için; kulüp ile ayrı, oyuncu ile ayrı, babası ile ayrı, abisi ile ayrı ve menajeri ile ayrı görüşüyorsun! Medeni insan sınırlarını zorlayan bir ekosistem!
Artık “futbol yöneticiliği virüsü” tüm kalbime, aklıma ve ruhuma girmişti
O zamanki Altay Başkanı Tuğrul Koparan'a beşer bin liralık üç tane vadeli çek vermiştim. Kefili Altay’lı ünlü stoper Necdet abi olmuştu. İzmirspor ise benim kulübüm, mahallemin, semtimin takımı… Türk futbolu'nun açık ara en değerli futbolcusu olan Metin Oktay'ın formasını giydiği ve hepimizin formasını giymeyi hayal ettiği takımımız… O yıl İzmirspor ikinci Lig’e çıkmış. Yeni takım kuruyorlar. İzmirspor Başkanı Emin Abi'ye de üçer bin liralık üç tane vadeli çek attırmıştım. İzmir'in efsane futbol adamı Yeşilova Başkanı (her şeyi) Tatlı Mustafa abimden Sağaçık Hüseyin’i transfer hikayemiz var ki, inanın, küçük bir başucu kitabı olur. Yanarım Osman’ıma, yanarım. O yılki en ucuz transferimiz, Torbalıspor'dan aldığımız sol açık Osman olmuştu. Ama en verimli transferimiz de oydu. 13 maçta 13 gole ve 8 asiste ulaşmıştı. Devre arasında Bursaspor’lu ünlü sağ açık Mesut Şen, onu Bursaspor’a götürmek istemiş, bize iyi para teklif etmişti. Şampiyonluğa oynadığımız için “Mesut Abi, sezon sonuna inşallah,” demiştik. İkinci yarının üçüncü maçında Osman’ın ayağı kırıldı, hem de çok kötü!.. O gün Osman hastane odasında ağlarken, ben de koridorda hüngür hüngür ağlıyordum!.. O takımda aslan payını Karşıyaka’dan aldığımız efsane kaptanımız Sedat’a veririm… Benim eskimeyen dostuma… Bir sezonda üç sezonluk iş yapmıştık. İlk sezonumda şampiyonluk yaşamıştım, takımımız üçüncü ligden ikinci lige çıkmıştı. O zamanki Süper Lig’in altındaki lige… Artık “futbol yöneticiliği virüsü” tüm kalbime, aklıma ve ruhuma girmişti. Geçen 36 yıl içinde birkaç kez ara verdim, ama hiçbir zaman tam kopamadım!..
Artık bir dönüm noktasındaydım
- Bu dünyanın en akıl dışı işinde kendime nasıl bir misyon ve vizyon yükledim?
1997 yılında eski kulübümde başkan iken Süper Lig’in kapısından dönmüştük. Taşıma suyuyla değirmenin dönmeyeceğini acı bir şekilde öğrenmiştim. Artık bir dönüm noktasındaydım: Ya gerçekten tedavi olacak ve bu virüsü kalbimden, aklımdan ve ruhumdan atma kararlılığı içinde olacaktım; yani bir daha dönmemek üzere bu futbol işinden uzaklaşacaktım. Ya da artık bu virüsle, bana fazla zarar vermeden, birlikte yaşamaya kendimi alıştıracaktım. Kalbimde, aklımda ve ruhumda dolaşan bir zehir var ve belli ki giderek daha çok zarar verecek. O zaman bu zehire bir panzehir üretmeliydim. Bu panzehir yine futbol olacaktı… Ama “çocuk futbolu”… İşte böylece 1998’de başladım çocukların futbolunu izlemeye. Yıl 2025… Tam 27 yıldır canlı olarak sadece çocuk futbolu izliyor ve yönetiyorum. 27 yıl bir ömrün üçte biri… Ama benim yaşadığım 27 yıl bir ömür karşılığı… Evet, hiç mübalağa etmiyorum. Geçmiş 27 yılı “bire üç” yaşadım. Bir gün oturur yazabilirsem, BESYO’lara ders kitabı olur…
Bu topraklardan da üst düzey yetenekler çıkabileceğine dair toplumsal farkındalık yarattık
- Bu virüsle birlikte neler yaptık?
Çalışma arkadaşlarımla birlikte hem eski kulübümüzde hem Altınordu'da, TFF Akademi Ligleri’nde farklı yaş gruplarında en çok şampiyonluk, ikincilik ve üçüncülük dereceleri alan genç takımlar kurduk. Genç milli takımlara en çok oyuncu veren biz olduk. Çağlar Söyüncü, Cengiz Ünder ve Berke Özer… A Milli Takımımıza katkıda bulunduk. Yurt dışına oyuncu pazarlama konusunda öncü olduk. Avrupa’da bile eşine az rastlanır bir futbol tesisi kurduk. Hüseyin Eroğlu ve ekibiyle beş yabancılı TFF Birinci Lig’de tam 7 sezon, A takımımızda hiç yabancı oynatmadan ve dört çaylak oyuncu oynatarak başarılı olduk, hatta Süper Lig’in kapısından döndük. Atilla Küçüktaka ve ekibiyle Türkiye’nin kaleci fabrikası olduk. U12 International İzmir Cup etkinliğiyle doğduğumuz şehre, Avrupa’da çok tanınan ve takdir gören bir etkinlik armağan ettik. Çocuk futbolunda Türkiye’nin Altınordu’su olduk. Ülkemizin doğusundan batısına, 200’e yakın yerleşim biriminde 22.000 civarında erkek çocuğuna spor yaptırıyoruz. Yurt dışından gelen her türlü teklifi nazikçe reddettik. “Kendi çocuklarımıza ancak yetiyoruz,” dedik. Kendimizi bu toprakların çocuklarına adadık. Yurt içi ve yurt dışı futbol dünyasında tüm kulüplerle iyi ilişkiler kurduk. İlkeli duruş sergiledik. Kurumsal yönetim için çok çaba sarf ettik. “İthale dayalı” Türk futbol dünyasında, bu topraklardan da üst düzey yetenekler çıkabileceğine dair toplumsal farkındalık yarattık.
Duygular bir yere kadar…
- Şimdi bu virüsü kalbimizden, aklımızdan ve ruhumuzdan tamamen atma zamanı!..
Altınordu futbol takımının başında Eczacıbaşı isminin olmasını çok isterdim… Eczacıbaşı Altınordu… Neden? Çünkü Altınordu'nun kurucu başkanı ve isim babası Süleyman Ferit Eczacıbaşı, Bülent Bey ve Faruk Bey'in dedeleridir. Olmadı. Neden? Çünkü Eczacıbaşı ailesi ülkemizin en akılcı, en mantıklı ailelerinin başında gelir… Duygular bir yere kadar…
Çünkü bugünkü koşullarda futbol sektörüne girmek istemediler
Altınordu futbol takımının başında Acıbadem isminin olmasını çok isterdim… Acıbadem Altınordu… Neden? Çünkü Acıbadem Hastaneleri’nin kurucusu, eski TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar; damadı ise Mustafa Eröğüt, TFF eski genel sekreteri… Olmadı. Neden? Çünkü bugünkü koşullarda futbol sektörüne girmek istemediler.
Altınordu futbol takımının başında Bahçeşehir isminin olmasını çok isterdim… Bahçeşehir Altınordu… Neden? Çünkü Bahçeşehir Okulları, Türkiye’nin en yaygın eğitim kurumlarından biri… Olmadı. Neden? Çünkü Hüseyin Bey Beşiktaş’a angaje olmuş durumda… Geleceğin Beşiktaş Başkanı.
Altınordu futbol takımının başında Saran isminin olmasını çok isterdim… Saran Altınordu… Neden? Çünkü Sadettin Saran hem spor dünyasının içinde, hem de kendisi üst düzey sporcu olan başarılı bir iş adamı… Olmadı. Neden? Çünkü Sadettin Saran Fenerbahçe’ye angaje olmuş durumda… Geleceğin Fenerbahçe Başkanı.
Altınordu futbol takımının başında Yılport isminin olmasını çok isterdim… Yılport Altınordu… Neden? Çünkü Yüksel Yıldırım Samsunspor’da akılcı yönetim modelinin nasıl olacağını herkese ispat etti. Samsunspor ülkemizde geleceği parlak olan tek kulüptür. Olmadı. Neden? Çünkü Yüksel Bey, “İzmir-Samsun arası 1.100 km. Uzaktan nasıl yöneteceğiz kardeşim?!” diyor ve haklıdır da… Çünkü bu iş Malta Limanı’nı yönetmeye benzemiyor. Her oyuncu bir Malta Limanı!..
Altınordu futbol takımının bir yabancı futbol adamı veya grubu tarafından yönetilmesini çok isterdim. Aynen Göztepe Mehmet Sepil – Rasmus Ankersen modeli… Amerikalı iş adamı S.D. ile çok konuştuk, çok yazıştık ama o da olmadı!..
Telefonla avukatımıza ulaşan birçok alıcı çıktı tabii ki… Birçoğu gayrimenkul takası vs… Hep yamuk işler!.. Bizim için öncelik Altınordu’nun güvenli geleceği olduğu için bunların hepsini nazik bir şekilde reddettik.
Şimdi sıra geldi emaneti sahibine iade etmeye…
- Napcaz şimdi?
2012 yılının 30 Haziran’ında eski kulübümüzün altyapı sporcularına veda gezisi düzenlemiştim. 100 tane genç takım oyuncumuz, antrenörlerimiz vs… Çeşme Dalyan Kocakarı Plajı’ndaydık. Bir yandan içim kan ağlıyor, öte yandan çocuklarımla güle oynaya denizde vakit geçiriyorduk. Ali Ergöçmez geldi, “Mehmet Bey, Bezircilioğlu kardeşler geldi, sizinle görüşmek istiyorlar,” dedi. Ben denizden çıktım. Halim ve Sinan Bezircilioğlu kardeşler, Altınordu armasını bana emanet etmeye hazır olduklarını söylediler. Ertesi gün Altınordu’nun ağır toplarıyla toplandık. Ben kendimi anlattım, onlar kendilerini anlattılar. El sıkıştık, emaneti kabul ettik. Tam 13 yıl Altınordu armasına değer katarak, emanetimize çok özen göstererek bugünlere taşıdık. Şimdi sıra geldi emaneti sahibine iade etmeye… Son sözüm teknik, destek, idari ve hizmet bölümlerinde birlikte çalıştığım yüzlerce çalışma arkadaşıma şükranlarımı sunuyorum. Birinin ismini yazsam diğerlerine haksızlık etmiş olurum. Hepsi benim akrabalarımdır, bu sözüm yeter. Dilerim Altınordu arması için, bu toprakların çocukları için her şey daha güzel olur…"