Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) kısa dönem gözlemci heyetinin Özel Koordinatörü Farahnaz Karimi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE) Heyet Başkanı Frank Schwabe ve DKİHB Seçim Gözlem Heyeti Başkanı Büyükelçi Jan Peterson seçimin ikinci turuna ilişkin bulguları basınla paylaştı.

VOA Türkçe’nin haberine göre, 14 Mayıs’ta yapılan ilk tur seçime ilişkin raporunun ardından Dışişleri Bakanlığı’nın tepki gösterdiği AGİT heyeti, ikinci turda da “eşit ve adil bir mücadele ortamının olmadığı” yönündeki eleştirisini sürdürdü.

“Devlet medyası tarafsızlık sağlamadı”

Karimi, “Adaylar serbest bir şekilde kampanyalarını yapmışlardır ancak sert, ayrımcı ve ötekileştirici dil iki aday tarafından da kullanılmıştır. İfade özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda hem özel hem de devlet medyası tarafsızlık sağlamamıştır. Bu da seçmenin bilgisini kısıtlamıştır" tespitlerini aktardı.

“Pek çok azınlığa karşı sert söylem kullanıldı”

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE) Heyet Başkanı Frank Schwabe ise, seçimden önce yaşananlara atıfta bulunarak sürecin muhalefet açısından zor olduğunu vurguladı. Schwabe, “Muhalefet için zor bir durum, zor bir süreçti. İBB Başkanı İmamoğlu da cumhurbaşkanı adayı olamayacak bir sürece sokulmuştu. Kampanya sürecinde ve sonrasında azınlıklara, LGBTİ+’lara, mültecilere ve pek çok azınlığa karşı sert söylemler kullanıldı” diye konuştu.

“İki adaya eşit fırsat verilmedi”

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE) Heyet Başkanı, Türkiye’ye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmaları yönünde aldığı kararları uygulama çağrısında bulundu. Büyükelçi Jan Peterson ise, “Muhalefet partileri destekçilerini yıldırma ve baskılama tespitimiz var. Birinci turdaki medya yanlılığı ikinci turda da devam etti. Pek çok kanal tarafsız bir şekilde yayın yapmadı, iki adaya eşit fırsatlar verilmedi, devletin yayın kuruluşu görevdeki adaya daha çok yer verdi” ifadelerini kullandı.

AGİT’in raporunda, izlenen yayın kuruluşlarının çoğunun “cumhurbaşkanının resmi ve adaylık faaliyetlerini birbirinden ayırmadan Sayın Erdoğan'a açık bir destek gösterdiği” eleştirisi yer aldı. Raporda, Bu yayın kuruluşlarının çoğu, haberlerinde gerçekler ile görüşler arasındaki ayrımı sık sık bulanıklaştırmış ve haberleri, destekledikleri adayın lehine olacak şekilde seçici bir şekilde sunmuştur" ifadeleri kullanıldı.

TRT’ye eleştiri

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açık oturum davetini kabul etmemesinin “seçmenlerin bilinçli bir seçim yapma fırsatını sınırlandırdığı” kaydedildi. Tarafsızlığın Anayasa ile güvence altına alınmış olduğunu hatırlatan raporda, buna rağmen kamu televizyonu TRT-1 ve TRT Haber’in “ağırlıklı olarak olumlu bir tonla siyasi içerikli haberlerin yüzde 64 ve 73’ünü kendilerine ayırarak Sayın Erdoğan'a destek vermeye devam ettiği” eleştirisi yöneltildi.

“RTÜK medya izlemesi yapmadı”

Hem özel medya kuruluşlarının hem de resmi yayın kuruluşunun kampanya sürecini haberleştirirken editoryal bağımsızlığı sağlamadığı savunuldu. Raporda, İkinci tur kampanya döneminde etkili bir medya denetimi yapılmamıştır. Düzenleyici kurum olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), sistematik herhangi bir medya izlemesi yapmamış ve ikinci tura özel bir yönergeyle medyaya bu turla ilgili resmi olarak yardımcı olmamıştır ifadeleri kullanıldı.

“Muhalefete yönelik gözdağı ve tacizler süreci baltaladı”

Farahnaz Karimi, Cumhur İttifakı'nın adayı AKPi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Millet İttifakı'nın adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu "ayrıştırıcı dil" kullanmak ile eleştirdi.

Raporda, “Kışkırtıcı ve ayrımcı dil ile bazı muhalefet partilerinin destekçilerine yönelik gözdağı ve tacizler bu süreci baltalamıştır” denildi.

Seçim gününün genel olarak sakin geçtiği ve iyi yöneltildiği belirtildi. Ancak “Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) seçim sürecini nasıl yönettiğine ilişkin çalışmaları şeffaflıktan yoksun olmaya devam etmiştir" tespiti yapıldı.